bugün

Hatırlama gereği duymadığımız anılardır. Her gün yaşıyoruz zaten.
Eskiden muz yemek bi zenginlik gostergesiydi. 90 larda doganlar bilmez. Bigun is yerinde pasta getirmisler babamin. Zavalli elde yok avucta yok napsin. Pasta meyveli. Muz olan kismi eve getirdi. Kalinca bi dilim. 12 yasindayim. Hic dogum gunu kutlanmamis. Evde bi bayram havasi. yemekte patates puresi var. sogan sevmem ben ama o gun icindeki soganlari ayirmadan hapur hupur goturuyorum yemegi. Niye diyeceksin. Pasta var cunku sonrasinda. Sofra kalkti. Sofra bezi yeniden serildi. Koca bi mum yakti babam. 4 kardes toplandik etrafina mutluluktan olecem o derece. O gece dordumuzun dogum gununu yaptik. sarki soyleyip alkisladik. Tam 6 kere mum ufledik. Babam muzu 4 e boldu. Bize pay etti. Hala uzulurum niye onlar yemedi ki diye. Hayatimda yedigim en lezzetli seydi muz. Takdiri ilahi mi bilinmez ama babam annem dahil hicbirimiz bugun muz sevmeyiz. Cunku hicbir muz o aksamki kadar guzel degil.

Edit.
Ben kucukken zengin bi komsumuz vardi. Babamla kavga ettiler... tek hatirladigim babamin yuzune attigi tokatti. Goz goze geldik o sirada. Adam tekrar cekti bu sefer yakasi yirtildi babamin. Kosup kirik bi tuglayi adama firlattim. Yuzune geldi. yuzu kanadi. Tehditler savururken araya girip ayirdilar.. beni kucakladi ve eve gittik. O arada noldu pek hatirlamiyorum. Babam cok uzgundu. Kavga eden adam homurtusu yoktu sesinde. Sadece kipkirmizi bir surat. Mesele adamin, kendine ait olmayan arsayi sahiplenmesi oraya bizim ordeklerin girmesiydi. (Bursalilar bilir. Fsm de simdi Fink tesaduf kafenin oldugu yer. cevre hizmet binasindan akugura kadarki bolge.) Ben bugun babamin o zengin alaattinin karsisindaki ezilisini.. gozlerime bakarken utanmasini hatirladim. Sizin babaniz gozunuzun onumde tokat yedi mi hic. O arsalar yazin kavrulan boyumca otlarla kapliydi.. herkesin yatsi namazina durdugu saatte bir kibrite bakar. Caktim atesi verdim yangini. Bi saatte sondurduler alevleri ama Icimdeki ates sonmemis 25 yil sonra bile. Tasalandim.
hiç param olmadığı için tramvay ya da otobüs bileti bile alamadığımdan üniversitenin ilk haftasında okula gidememiştim.
daha önce de yazmıştım.

bir evci çıkışında son paramı terminale gitmek için dolmuşa verdikten sonra cebimde sadece terminalden eve gitmek için para kaldı. otobüste açlıktan ölüyordum sözlük. hani öyle ki bi çubuk kraker alacak para yok. diyorum bari ses çıkmasa karnımdan çok. mola yerinde birileri bindi otobüse ellerinde kolilerle. ikişer tane sıcak poğaça verdiler herkese. kandilmiş o gün.

bayılırım kandillere..

bi kere de ortaokulda tek düzgün pantolonumu yıkamış annem. okula gitmem lazım, bi de boktan boktan grup çalışmaları vardı bi ara. onun için toplanıcaz. gitmemiştim ağlamıştım evde.

bi de apartmanda bi kız vardı. çok güzel oyuncakları vardı. çok özendiğini ama utanıp çok oynamadığımı hatırlıyorum.

hayır o kadar da kötü değildi durumumuz bizim. sonra gelip soruyolar işte ne garezin var babana diye? asıl onun ne garezi varmış bize?
Çaydanlığın içinde Kemal paşa tatlısı yapmıştım. Üstelik şekersiz.
Liseye yeni başlamıştım. Durumumuz çok kötüydü. Annem de beni okulda yardıma yazdırmış. Devlet durumu olmayan öğrencilere 250 lira para, mont, ayakkabı falan vericek.
Rahmetliye "anne nolur yazdırma beni arkadaşlarımın yanında çok utanırım" dedim. Olum ihtiyacımız var devlet veriyo bu parayı nolmuş dedi.
Aradan bir hafta geçti. Sınıfta espriler yapıyorum. Herkes çok gülüyordu, ne diyeceğim diye herkes ağzımın içine bakıyordu. Sivilceli bir ergendim işte.
Bir gün nöbetçi öğrenci çağırdı. Hocam para ve giyecek yardımı için xxx öğrenciler gelsin diye. Ben bir yanlışlık oldu herhalde dedim arkadaşlara bakarak.
Yalan söyleme fakir olduğunu biliyoruz işte kardeşim hadi git dediler. Kıpkırmızı olmuştum.
Aldığım montu da çok beğenmiştim. ilaç gibi gelmişti. Ertesi gün bir giydim kız erkek herkesin üstünde aynı mont. Okuldan kaçıp eve gelmiştim o gün. Hey gidi günler hey.
universitede yurtta kalirken.bir ekmekle koca gunu gecirirdim...
ilkokul 5teyim. Müzik korosuna katılmıştım. Korodaki tüm kızlar jilet gibi koyu pileli etek beyaz gömlek ve yakaya takılmak için koyu mavi kurdela.. Bir baktım kurdelam yok, eve koşa koşa geldim annemden para istedim kurdela almak için. Kadında para ne gezer , yoldan gecen herhangi bi adamdan para istemişti adamda da yoktu. Eski mavi bir kumaştan incecik kestikte takmıştım yakama.kenarlarıda sökülmüştü kumaşın mecbur öyle gitmiştim koroya.

Ve cok kez sabah aç aç okula gittiğim olmuştur. Arkadaslar bişeyler ikram etsin diye beklerdim. Yokluk kötü.
her biri samimi anılardır. hayatı tanımış bir insan olmak güzel.
küçükken çok fakirdik, köy okulunda okurken annemiz beslenme çantamıza suşi koyardı. öğlen arasına vasabi koyar yerdik.
9 yaşına kadar ankarada büyüdüm babam askerdi o zamanlar durumumuz iyiydi. babam askeriyeden atılınca memlekete döndük. babam çalışmadı o yıl. ya iş bulamadı ya kendi çalışmadı bilmiyorum sonradan sormak istemedim. o yıl tazminatını alemlerle alkolle yedi. alkoliktir kendisi. sonra durumlar iyice kötüleşti tabi. ben başarılı bir çocuktum küçükken. sınav dershanesini kazanmıştım burslu. dershane ki en iyi sınıftayım. ama sınıfın geneli varlıklı aile çocuğu. bende yemek yemeyi çok seviyorum. dershaneye giderken bir unlu mamuller yeri vardı. sabah enfes kokardı orası. cebimde 2 tl param olurdu. 75 kuruştan 2 kaşarlı poğaça alırdım. meyve suyu da almazdım. kalan 50 kurusu dershanede fotokopi filan çekerlerse para topluyorlar ona verebilmek için saklardım. sonra dershaneye giderdim. teneffüs olurdu. diğer çocukların hepsi kantine koşardı.kantinde o zamanlar anlam vermezdim ama çok pahallı gelirdi bana. tabi çocuklar dönerdi sınıfa bir sürü bir şey almış olurlardı. bana ikram ettikleri halde ben utanır istemezdim. ama gözüm en çok etinin antepfıstıklı kalem gibi bir çikolatası var onda kalırdı. 2,5 tl idi ta o zaman bile. dershane zamanı boyunca onu bir kere yemek nasip olmadı. şimdi markette denk gelip gördüğümde hep o zamanlar aklıma gelir. sanki o yıllarda alıyormuş onu dershanedeki sınıfta yiyormuş gibi sevinirim hep.
(bkz: efkar içimi eritmiş bir intihar)
(bkz: #33655298) helal olsun kardeşim amma yazmışsın be dedirtmiş hatıralar.
bende de sağlam var dur hele bir. yanlış hatırlamıyorsam kasım ayıydı. zaten kasım ayları nedense bir ekonomik kriz yaşarım. arkadaş borcunu ödeyecekti. u lan üstümde kuruş yok. dedim yürüyerek giderim. 1.5 saat yürüdüm buluşma noktasına ulaştım. "aga takıl işten çıkcam 2 saate" falan dedi. vay arkadaş 2 saat bursa, Osmangazi'nin oralarda 2 saat gez gez öldüm. sağolsun çok ince düşünmüş. adamın parası yoktur deyip kaldığım yere gitmiş iş çıkışı. aradı söyledi birden. öyle paaaat! diye. öyle dümdük... o an konuşuyoruz ben osmangazideyim gel uğraştırma cart curt. o da inatla sen gel zaten gelmeyecek misin zaten falan dedi. neyse dedim çıktım yola. şöyle bir 40-45 dk yürümüşüm telefonum çaldı... "aga kente ( Osmangazi) geldim nerdesin?"
Her zaman şükrett, ve unutmaki ne olmussa iyiki olmus. Farkindamisin bak ne kadar güclendinn ( her aci daha da güclendirir) .
Borusundayım bir gün. 3.20 alıcam istediğim ekstralar için 25.000 eksiğim çıktı hesabımda. Olacak iş mi? Abimi aradım yarım saat içinde geldi falan. Yarım saat sen git Borusan'ın iğrenç çayını iç. Olay bundan ibaret.
üni 2. sınıf arkadaşımla tam takırız açlıktan ölüyoz sigaramız da yok benim kartımda 1.50 onun kartında 3-4 lira birşey var marketten 1.5 litre kolayla kek alıp 2 kartla ödedik. yerden kebo toplayıp içmiştik vay anasını.
Bir keresinde daha ilkokul çocuğuyken yani rahat bi 2006 senesi falandır. Annemle pazara gitmiştik. Oyuncak traktörler vardı çok ısrar etmiştim de kadın atıyorum domates ve salatalığı almayıp benim traktörü almoştı. Canım annem çok özledim seni. Az kaldı görüşeceğiz.

Gene sene 2009 falan o ara yılbaşı hediyeleri meşhur. Büşra bana bende büşraya hediye alacaktım. Binbir çeşit tarzı ucuzlukçudan adını bilmediğim şimdinin 3tlsi olacak bir hediye almıştım. Durumumuz iyi değildi o zamanlar. Hediyeleri verdik. O bana şimdinin parasıyla min 50tl edebilecek kazak almıştı. Zenginlerdi bi kere. Benim aldığım hediyeyi küçümsemiş burun kıvırmıştı. Resmen sınıfta rencide olmuştum. Belki de ağlayacaktım. Sadece teşekkür ettim. Okul çıkışında eve gitmedim evin arkasında tepe vardı bakkaldan bir tane kibrit alıp oraya gittim. Kazağı yaktım çünkü giyersem şerefsiz evladıydım. Ağlayarak kazağın yanışını izledim. Kazağın yanmasına değil o kahpe büşranın beni küçümsemesine ağladım. Şimdilerde yani en son 3 sene önce öğrendiğime göre liseyi bile bitirmemiş. Ailesinin durumu kötü olmuş sanırsam. Kız da gariban biriyle evlendi diye duydum.

Geçen sene yurtta kalıyordum. Ama yemek paralıydı bilen bilir o tarz yurtları. Kredi kartı belasıyla dibine kadar alkole ve sigaraya girmiş borç ödüyordum. Haliyle param olamadı hiçbir zaman. 2 ay boyunca öğlen bir kere yemek yer ertesi güne kadar bir şey yemezdim. Her gün tek öğün olur mu 2 ay boyunca. Ben tek öğün yedim 2 ay boyunca ama acıkmadım. Hatta 2 ay sonunda 3 öğün yemek zor gelmişti. Burdan sonuçla sigara ve alkol kesinlikle zarar ya.
Uzun dönem askerliğin son dönemi birader özel üniversitede yarı burslu ablam evlilik arifesinde yedik paraları kalmadı açlıktan kivrandigim bir akşam hiç unutmam cep telefonu ayarlarını yaptığım bir komutanım benim içinde bir adet pizza siparişi vererek resmen aşermemi gecirmisti sağolsun.
bir kaç arkadaş birleşip bir paket sigara alırdık o kadar fakirdik Yani.
üniversiteyi yaşadığım şehirde kazandım, ailemle yaşadığım için açlık, ısınma, su elektrik faturası vs... sorunum olmuyordu ancak 1 lira destek almıyordum, veremiyorlardı. üniversite hayatım boyunca geçimim kyk nın kredisi oldu, arada da fırsat bulunca bir sürü iş yapardım işportacılıktan bulaşıkçılığa kadar. sanayide gece vardiyasında yoğun gürültü altında çalıştığım da oldu yaz aylarında, şafak vaktine doğru düşünürdüm
ailem ve arkadaşlarım uyuyorlardır şimdi ne güzel, hem yaz günü geç saatlere kadar güzel vakit geçirmiştir herkes olsun en azından onlar mutlu. çalışmıyor olsaydım bilgisayar oynardım sabaha kadar ama oyun piyasasını 2 sene geriden takip ediyordum, malum ekran kartı, benim sanayide kazandığım 1 aylık maaşım kadar !

giderim olmazdı pek -ekonomikti kastım ve görünüş olarakta galiba-, kızarkadaşım olmazdı zaten, neden olsundu ki; kıyafet almazdım annem indirimli bulduğu şeyleri alır getirir ben de giyerdim onlardan ya da birilerinin küçülen ya da artık giymek istemediklerini. her seferinde derlerdi ki çok güzel bunlar bak yeni gibi, hediyeydi ama pazarlarlardı verirken...

kıtkanaat kyk kredileri ve arada yaptığım ek işlerden aldıklarımdan aileme de destek olurdum fatura öderdim falan. ama birşeyler almak için biriktirirdim zaten giderim olmazdı dediğim gibi en lüks aktivitem bk da yemek yemek. o başlıklardaki cumartesi akşamları evde oturan ezik bendim. babamsa kayserililiğinden midir kokusunu alırdı sanki, tam istediğime kavuşacakken üç beş birikim yapınca, bi kredi ödemesi falan olurdu ödeyemediği, borç olarak verir ama aylar sonra zor tahsil ederdim o başka bi kredi çekene kadar. zaten bir süre sonra biriktirince de kıyıp birşey alamamaya başladım psikolojik olarak...

tatlı türü şeyleri çok severim bugün bile yerken limitim yoktur baymaz hiç beni, mesela bu satırları yazarken bimden almış bulunduğum 1.60 liralık kakaolu centro gofretimin yarısını indirmiş bulunuyorum. o zamanlar işte para biriktirebilmek için az az alırdım çekine çekine çok sevmeme rağmen. 12 yaş küçük kardeşimde bunu yaşamasın diye 1 ay çalıştığım bir işten maaşımı alınca onu markete götürmüştüm 1 hafta boyunca. istediğini alıyordu ve atıyordu arabaya limiti yoktu. ben küçükken birşey almaya çekinirdim çünkü annem ya da babam bazen çıkarırlardı aldığım o şeyi arabadan ya da çıkarmasalar da ne gerek var derlerdi ters bakış atarlardı falan...

üniversiteye başladıktan birkaç sene sonra bazı şeyler değişti. en basitinden cumartesi akşamlarını evde oturarak geçiren ezik değildim. babamın şoförlük yaptığı arabayı alıyordum ve mahalleden arkadaşlarımla doluşup bahçelievlere gidiyorduk. ankarayı tanıyanlar iyi bilir, bahçelievlerde 3. cadde ve 7. cadde falan vardır her yer cafe ve pub falan cumartesi günleri çok renklidir. biz direkt oaraları dolaşmadan internet cafeye giderdik 24 saat açıktı, sabaha kadar age of empires III, call of duty, counter strike, gta IV ve hatırlamadığım oyunları oynuyorduk ve çok mutluyduk, hala çok özlerim kaygısızca gençliği ve eğlenceyi yaşadığım, sorumluluğun çok çok az olduğu o geceleri...

tabi zaman geçtikçe insan değişiyor, çalıştığım farklı iş tecrübeleri, tanıştığım farklı kişiler, girilen farklı ortamlar vs.. üstüme başıma önem vermeye başladım daha çok, spor salonuna bile gidiyordum okulun, sonra aracım bile oldu. evden okul 15 dakikaydı ancak otobüs veya metroyla bazen 1.5 saat bile sürdüğü oluyordu, hep aracımla okula gitmeyi hayal etmiştim ve paketçi motosikleti aldım. bi laptop parasıydı hiç unutmam kredi kartına taksitle satıyorlardı ama benim kartım bile yoktu zaten öğrencilere 200 tl limitli falan veriyorlardı o zamanlar. teyzemin kartına çektirmiştim laptop alacakmış izlenimi vererek, 6 ay part time ankaranın diğer ucunda çalışmıştım okul çıkışı 17-22 arası, taksitleri ödemek için, üniversitenin son 1-2 senesinde olsun okula aracımla gitmenin hazzını yaşayabilmek için. yolculuğu hazdan çok zulme dönüştürüyordu trafik canavarları bunu bile bana çok görüyorlardı...

ilk sevgilim 23 yaşımdayken oldu, 1 ay sonra terkettiğinde sol teki serçe parmağım tarafından hafif yırtık -en sevdiğim hala o modelden bulamadığım- ayakkabımla okula gitmek zorundaydım. kyk geri ödemelisiyle insanın sevgilisi olması çok zormuş mezun olmaya yakın öğrendim. o zamanlar yırtık ayakkabıyla okula gitmeye ya da beraberken sevgilimle buluşmaya gitmekten utanıyordum biraz, ailemden isteyemiyordum zaten o bahsettiğim paketçi motoru gibi olan lanet şeyi sattığımda parasını babama vermiştim. sigara alacak param dahi yoktu. yeni yıla yakın bi dönemdi, yeniyıl ajandaları için dönemsel eleman lazımdı bi matbaada, tecrübesiz olmama rağmen aldılar işe bu yüzden. ama çok iyi çalıştım iş bitince sen artık usta oldun demişti ağzından mm sigarası düşmeyen murat usta. finallere hazırlanmadım o dönem hep işe gittim, ayakkabım yırtıktı ve yenisini alamıyordum çünkü. sonra gerek kalmadı zaten sevgilim terketmişti, finaller bitti okul tatile girdi. matbaada da çok samimi bi ortam vardı ve sanayide herkesin üstü yırtıktı bir şekilde...

oradan ayrıldıktan sonra birkaç yerde daha çalıştım. abartmıyorum çok soğuk bir kış günü yerler don ön freni olmayan scooterla paketçilik yaptığım bile oldu bir gün. ama belki de hayatımın en mutlu dönemleriydi, çok samimi insanlar vardı hayatımda, salaş bir pide salonun viran bahçesinde bize ikram edilen bi porta ve mavi uzun 2000 eşliğinde yaptığımız tasavvuf sohbetlerini o kadar çok özlüyorum ki... keşke geçmişten bana kalan takıntım yüzünden envai çeşit ayakkabı ve botumu verebilsem, yırtık ayakkabımla o 2000 eşliğinde canım sıkkın olduğunda gidip o dostları bulup o sohbetleri edebilsem...

bu anlattıklarımdan önce de sonra da benzer yada çok sıradışı birçok olay yaşadım, bunları şikayet etmek için yazmadım haşa hep şükrettim. bu gözler 5 metrekarelik çadırda yaşamak zorunda olan can güvenliği olmayan çok canlar gördü. bayramlarda yüzüne bakmadığımız 5. kalite şekerler için dikenli tellerde kollarını çizme pahasını açılan yüzlerce el gördü mültecilerin diyarlarında. o yüzden garibanlık anısı denmez bizimkilere. ekşide bu başlığı okuyunca benim de yazasım geldi hatırlamak için. ve buraya kadar sabırla okumuş cumartesi gecesi benim yazdığım bu şeyleri ve başlığı okuyan kişi, üzülme çok...

bu şarkı da benden size gelsin, burası bizim evimiz değil, biz bu dünyada geçiçiyiz:

https://www.youtube.com/watch?v=ByHkVnlObrk
eskiden simit iki yüz elli binmiş. kardeşimin canı çok simit çekmiş bir keresinde ve annem o iki yüz elli bini bulamamış. anlattıkça içi cız eder. bugün çok şükür rızkımız bereketli.
ilk deniz tatilim balayıdır.

Sonra imkan bulduk New york'a da gittik, hong kong'a da gittik. Bu arada newyorklu fakirler florida'ya gidemediği için brooklyn sahillerinde girer çamur gibi denize.
valla ortaokuldaydım. beşiktaş'ta dersaneden dönüşte çok acıkmıştım. sadece tavuk dönere yetiyordu param ama nasıl açım. suya bile param yoktu. o açlıkla hayvan gibi yemeye başlamamla boğazımda ekmeğin kalması bir oldu. nasıl kızardım var ya domatesi getirseler o gün yanıma bir farkını bulamazlardı. kimseye de yüzümü gösterememiştim tabi. bu da böyle bi' anımdır.
Akbilde 1 kuruş eksik olduğu için beşiktaş'tan beyazıt'a yürümek kadar garibanlık çeken olmuş mudur?