bugün

Evde su bitti su.

Su alacak paramız kalmamıştı. Sabah 'uyan yaşam kaynağımız bitti' sesiyle kalktığımı bilirim.
yıllar önce lise zamanı sevgiliyle bankta otururken sevilen 25 kuruşluk cipsten 1 tane alınıp birlikte yenmesidir.
bi keresinde 10 gün üst üste makarna yediydim yarın 11. gün. vay amk.
Hiç unutulmaz , komikliği ve boğazdaki düğümü hiç geçmez.
ilkokul 5. sınıftayken müdür yardımcısı tarafından tüm okulun önünde tokat yemiştim. hatırladıkça hüzünlü bir şekilde anasını anarım o hocanın. 5. sınıfa giden bir çocuk için ne büyük bir travma olduğunu ancak yaşayanlar bilir.
sene 1988 ya da 1989, bir yaz günü komşularla beraber ailecek kaymakdonduran-beykoz'a pikniğe gitmiş idik. Arabamız olmadığından, gideken komşuların arabalarına pay edilip piknik yerine vardık.
Dönüşte ise, o komşuların arabasında yer olmadığından, ailecek beykoz ortaçeşme'ye yürüyüp sıkış tepiş belediye otobüsü ile eve döndük.
piknik yerinde yaşıtlarım olan komşu çocuklarının şımarıklık ile kendi arabalarında "direksiyonu şöyle, teybi böyle " havaları bir yana, o cocukların araba koltuğunda yayılarak oturup, yan gözle " ayy zavallı fakirler " bakışı çok koymuş idi.
sene 1988 ya da 1989, bir yaz günü komşularla beraber ailecek kaymakdonduran-beykoz'a pikniğe gitmiş idik. Arabamız olmadığından, gideken komşuların arabalarına pay edilip piknik yerine vardık.
Dönüşte ise, o komşuların arabasında yer olmadığından, ailecek beykoz ortaçeşme'ye yürüyüp sıkış tepiş belediye otobüsü ile eve döndük.
piknik yerinde yaşıtlarım olan komşu çocuklarının şımarıklık ile kendi arabalarında "direksiyonu şöyle, teybi böyle " havaları bir yana, o cocukların araba koltuğunda yayılarak oturup, yan gözle " ayy zavallı fakirler " bakışı çok koymuş idi.
parasizliktan Marlboro içtiğim günlerdi . şaka değil dalga falan da geçmiyorum . askerde, tuncelinin pertek ilcesine bagli dere köyü karakolundayiz, yollar kardan kapali ne aileden geliyor ne de maaş alabiliyoruz. karakolun kantininde tüm sigaralar tükenmiş sadece Marlboro ve parliament kalmiş, parasi olanlar köyün bakkalindan dilediği sigarayi alabiliyor, gittik komutana rica ettik kantinden veresiye sigara alabilir miyiz diye, izin verdi sağolsun sonrası yazdir babam yazdir... para falan da vermiyosunya bedava gibi geliyor adama sonra maaşlar geliyor (maaş dediğim asker maaşı) evden gelenlerle üstünü tamamlayıp olan parayla borcu kapatiyorsun sonra tekrar Marlboro yazdirmaya devam fena bi kısır döngüydü benim için.
otaokuldayım. ilk defa sevgili yapmışım deli gibi para harcıyorum hatuna. bi de gurur var, ulan yaşın 13, ne demek "yok ayşegül simit ayranının parasını ben veririm." neyin artistiğini yapıyosun?
velhasıl durum buyken bigün cebimdeki parayı son kuruşuna kadar bitirmişim. eve gittim aşk sarhoşu bir şekilde. annem evde yok, yemek de yok. tavaya bi iki yumurta kırdım. ulan ekmek yok. ekmek alacak para hiç yok. ayşegüle söve söve bakkala gittim ekmek alıp yazdırdım. ikiyüzellibin çıkmadı ya la. bakkal ali amcanın aşağılayıcı bakışı hala aklımdadır. "hehehe mahmut beyin torunu naaber bitti para demi öyle kalırsın" der gibi baktıydı. aldım ekmeği, yazdırdım. sonra bizimkiler öğrenip, ulan ekmek alacak paran da mı yok diye kızdılar.
bikaç saate ayşegülle buluşacaktık sinemaya gidecektik, annem gelmedi hala nerde bu kadın. para alamadım. cep telefonu falan yok bi bahane uydurup ben gelemiyorum diyim. seke seke gittim. biletleri aldım öyle bi ezildiğimi hatırlamıyorum.
"ıyşıgil sın ılıbilir misin bilitliri, cizdınımı ıvdı ınıtmışım" dedim. "aay tabi aşkıım ne demek" dedi . meğersem kasadaki amcaya rezil olmayalım diyeymiş o güleryüz. sinemada bi triplerde sanki anasına küfretmişim, elini bile tutturmuyor. öyle mal gibi filmi izliyorum. çıkışta ayrıldık. artık aynı şeyleri hissetmiyormuş. ne demekse amk orta okuldan beri çözemedim bu "aynı şeyleri hissetmiyorum" meselesıni.
çok değil 1 yıl olmadı gerçekleşeli.

misafir geldi uzun zamandır görmediğim bir arkadaş - eşi.

yenildi içildi yavaştan gidiyorlar.
kapıda ne oldu nasıl olduysa ayakkabıma geldi laf, "abi bunlar bakkala giderken topuğuna bastığın eskiler" herhalde dedi.
gülümsedim "yok abi, seviyorum bunları" dedim sadece.

hala ayağımda o ayakkabılar..

az kaldı be aga..
Bazen varlık içinde yokluk yaşarken ki anılardır. Yıllar yıllar önce yetimhaneden alınan küçük kız çocuğu çok sevilir sayılırken aileden bir bayanın ölmesi ile kız çocuğu dolaba yaklaştırılmamış, yemekler tanesine kadar sayılmış, eksildiğinde dayak yemiştir.
üniversitenin son günleri bütlere kaldığımız günlerden bir günün sabahında 6 kişilik kahvaltı sofrasında zeytin ezmesinden başka yiyecek bir şey olmaması içimizi burkan anlardan biridir.
derme çatma bir ev yapmıştık.

harç olarak samanlı çamur kullanılmış, sadece beş kişi yaşadığımız odanın tavanı kalaslardan yapılmıştı. diğer odalarda tavan yoktu, kiremitleri görebiliyordunuz.

ilkokul 1. sınıftaydım. 88 olmalı. annemle eve dönüyorduk yağmurlu bir gün. eve varınca benden iki yaş küçük kardeşimi masanın altında dururken bulduk. kalaslar suyu engelleyememiş, o da korunmak için masanın altına saklanmıştı. kendimin ve kardeşimin gülümsediğini hatırlıyorum. annem ağlamıştı.

kısa bir süre sonra sadece o odanın tavanı kaplanmıştı. yine samanlı çamurla. kar yağdığı gecelerin sabahına uyanmak ise çok garip bir histi çünkü evin diğer tüm yerleri karla kaplı oluyordu. hatırlıyorum da toz gibiydi o kar. kiremitlerin arasından geçerken inceliyordu iyice sanırım. aslında sadece ilk zamanlar garip bir his veriyordu. sonra sıradanlaşmış, hepimiz alışmıştık.

bazı anlar (delice öfke anları) hariç sevgiyle anıyorum o zamanları. ama o yaşta anlamını bile bilmediğimiz hüznü tattık kardeşlerimle doya doya. sindi üstümüze kokusu; çıkmaz artık sanırım.

''kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda''

(bkz: çözülmüş bir sırrın üzüntüsü)
üniversite dönemi;kentkartta para var sanıyorum yokmuş, sınava geç kalacağım otobüsten birine rica ediyorum ama param yok diyorum. neyse hallediyorum ve kapitalizme küfür ede ede ezik biçimde yola devam ediyorum.
- baba borcundan dolayı kayıplara karışmıştı.
- evde doğalgaz kesikti ve dışarıda lapa lapa kar yağıyordu.
- parasızlık yüzünden doğru dürüst yiyecek bir şeyimiz de yoktu.
- anne arpa şehriye çorbası yapmış karnımızı doyururken, bir taraftan da elekttrikli ızgarayı odanın ortasına koymuş az da olsa ısınmamızı sağlamaya çalışıyordu.

bu tarz şeylerle büyümek acı vericiydi. ne yazık.
Cocuktuk o zamanlar Faturalari yatiramadigimizdan suyumuz kesilmişti kar yagmisti cok soğuktu mecburen disardan topladigimiz karlari soba üzerindeki büyük tencerede kaynatip tekrar sogutup icerdik gelen misafirlere sular donmuş yalanini atardik evimize tam iki kez haciz geldi. Babam o zamanlar borc harc ile yeni bir araba almisti fakat taksitlerini yeterince denk getiremiyordu bu yuzden ramazan ayı boyunca sadece hazir corba yaninada ara sira salata olacak sekilde gecistirmistik o sene iftara kimse davetli degildi bizim evde cunku ikram edecek biseyde yoktu ve daha hatirlayamadigim onca sey her ne kadar simdi durumumuz iyi olsada gotune don alacak parasi olmayan değerli babamin kuru hayalleri bize neler yasatmis. Hatirlattiniz yine mk.
sucukla lise 2 tanıştığımı söylesem..
en net hatırladığım ilkokul üçüncü sınıfta başıma gelmiş ilk garibanlık anım.
kar yağıyordu. ayakkabılarım yırtık. ayakkabı dediğim de hani bot, çizme benzeri bir şey değil. bilekten kordonlu babet. ismini bilmem. okulda şiir okuma yarışması vardı. katıldım. ezberledim şiiri.
yarışma günü geldi. ayaklarımı birbirine yakın tutuyorum görünmesin diye. çok utanıyorum bir o kadar da umutluyum. birinci olursam bana ayakkabı alırlar görmüşlerdir yırtık olduğunu diye.
birinci oldum. bir şiir antolojisi hediye ettiler.
kışın karda soğukta spor ayakkabıyla yokuş tırmanmak..
2003'te çok fakirdik. babam bmw'sini satıp 2001 model mercedes almıştı. hey gidi günler ne kadar acı çekmiştik. 2 haftada bir yengeç yerken kalamara düştük.
her günüm bi garibanlık anımdır. Hangi birini yazayım sözlük.
ygsden 2 hafta önce babamı hastaneye kaldırmak ve ameliyat olması, yds'den çıkıp eve geldigimde evin önündeki ambulansın içinde babamı görmem, lys'den de 2 hafta önce babamın vefat etmesi.
babamin en cok istedigin seydi benim okumam. Üniversiteyi kazandım babam haberin olsun, mekanın cennet olsun.
lise 2'deyim. o zamanlar kredili sistem var. fazladan kredi alıp bir an önce s.ktimin okulundan mezun olmak derdimiz. ilçenin en büyük lisesi ki yeminle kan kusturdu bana faşist öğretmenler. iki arkadaşla beraber üst sınıftan beden eğitimi 3 diye bir ders aldık. 4 kredi ya. hiç işim olmaz beden dersiyle yatarak geçeriz diye düşünüyoruz. ama ne mümkün, yeni gelen filinta gibi bir bedenci var ki herif manken, bir de kız ağırlıklı bir sınıf ki görmeyin abideki tafrayı. resmen ostura ostura spor yaptırdı.

adam eşofman getireceksiniz diyor, bir de spor kuralları, basketbol, turnike, yok voleybol kuralları bildiğin gibi değil ders. adamda taviz yok. inanın hiç sporla alakam olmadı hala da yok ya, bu benim elimde olan bir şey değil, yaradılış diyelim, zaten özünde de çekingen bir adamım. neyse diğer iki arkadaşımdan biri her bokta var aten öteki de iyi. ama ben... sınavda bir turnike yaptım ki salondaki herkes güldü. neyse anlatacağım garibanlık dalgası bu değil, aslında utanç mı diyeyim.

spor salonun soyunma odasında soyunup giriyoruz malum salona, aslında öyle çok gariban bir aile de değiliz, babam öğretmen annecim de elinden geldiğince temiz giydirir, ama o gün ya da daha öncesi o dersin olduğunu unutmuşum. evde bir atlet vardı her yanı yırtık, çamaşırlıkta ne gezer bilmem, temiz bir kıyafet de yoktu herhalde bilemedim, işte ben o atleti giymişim dersi unutarak. soyunma odasında gömleğimi çıkardım atletin farkında olmadan, herkes yan gözle bana bakıyordu. aralarında bir şey de konuşanlar vardı bana bakarak ama üst sınıflar olduğu için yabancıyız ya ne bileyim işte anlamadım, farkında değilim.

o gün bitti ders eve geldim duş almak için ve üzerimdeki atleti görünce beynimden vuruldum. o an her şey netleşti, o insanların bakışı, fısıldaşmaları...yemin ediyorum 35 yıllık ömrümde o anki kadar utanmadım, o olaydan sonra da hayatım daha hareketliydi ama bunun kadar utanç verici bir durumu hatırlamıyorum. o delikler içindeki beyaz atletim aradan geçen 20 yıla rağmen hala ilk günkü gibi utandırır beni. anneme çıkıştım tabi çamaşırlığa niye koyuyorsun diye. anlatmadım tabi. ertesi gün okula gittiğimde olayı benimle beraber ders alan arkadaşa söyledim, o da fark etmiş durumu, utandırmak istemedim herkesin içinde dedi. bir şey diyemedim. o okulda sikindirik bir ders için, o zebellah gibi üst sınıflarla beni şekilden şekle sokan o meslektaşıma da buradan selam ederim. allahın belası durum ortada işte, çocuk yapamıyor, artist artist konuşuyorsun. ....... lisesi'nin diğer pisliklerine de teşekkür ederim. bir öğretmen nasıl olunmazı bana gösterdikleri için. sayenizde sevilen bir öğretmenin artık. adıma facebook sayfaları bile açıldı. kaçınızın adına sayfa açıldı amnıa koduklarım ha? bu anımı o arkadaşım hariç kime bilmiyor. hatta eşim bile. niye bu saatte yazdım diye sorarsanız, 2,5 saat sonra ders başı yapacaz, yeni okulumda yeni öğrencilerimle beraber. heyecan işte amk var mı ötesi. sinirlendim ya.
caydan nefret etmeme ragmen, sırf ucuz diye, gittigim her cafede cay iciyor olusumdur.
Gecen gün bir arkadaşımla migrosa gittik ikimizin paraf puanlariyla iki birayı zor aldık anasını satıyım. Kasiyer kaşarın bakışlarında sinsi bir siktirin gidin burdan mesajı gördüm. Utanarak uzaklaştık.