bugün

Hayatımın milyonlarca utanç veren hadiselerinden sadece birisi daha.

Çalışma arkadaşlarından en samimi olduğunuz bir anda görme konusunda sıkıntı çekmeye başlar. Anlık olarak belli bir yere odaklanarak bakamama, her tarafı buğulu görme gibi şikayetleri başlar. Müdür arkadaşın hastaneye gitmesini söyler. 13 personel içerisinden bana bakarak "sende yanında git." der.

Müdür bu arkadaş, ne derse yapılan insan var ya, heh işte o bu. Ben öyle adamlar tanıyorum ki sırf müdür dedi diye neler neler yaptılar. Örneğin müdür personelden birisi ile cehenneme gitti diyelim. Burasıda iyiymiş sıcacık dese müdür, personel hemen "bir yerden soğuk geliyor kapatın camları" der. En maço erkeğe yarın gelirken etek giy dese, personel: "ben zaten iskoçyalıyım." der. Hatta bazı yalakalıkta sınır tanımayan personel var ki; müdür fuhuşu övse "ben zaten orosbu çocuğuyum" der ananı sikeyim dese "Belinize kuvvet müdürüm" der. Neyse mevzu dağıldı yine.

vendetta: müdürüm ben gitmesem olmaz mı?
müdür: neden?
vendetta: müdürüm ben iğneden korkarım.
müdür: ya iğne ile ne alakası var. göz muayenesi yaparlar sadece. böyle bir durumda arkadaşını nasıl yalnız bırakmayı düşünebilirsin?

Haydiii. şimdi bu lafın üstüne de bir şey denmez ki birader.

Arkadaşla birlikte arabaya atlanır, hastaneye gidilir. Giriş kaydı yapılır. Daha muayene olmadan arkadaşın görme duyusu eskisine dönmüştür. Yinede iş şansa bırakılmaz. Göz polikliniğine gidilir. Sıra yoktur. Arkadaş içeri girer. Şikayetini anlatır. Ölçümler yapılmaya başlanır. Bir aletten bir alete koşturulur. Yaklaşık bir saatin sonunda doktor göz ile ilgili bir sıkıntı olmadığını, ancak kalp ile ilgili bir sıkıntı olabileceğini söyler. Emboli şüphesi ile kardiyolojiye sevk eder.

Bir iki oynama mıncıklamadan sonra kardiyolog: "kan tahlili yapmamız lazım." diyerek bitirici cümleyi kurar. Doğum sancıları benim için başlamıştır. Durumdan haberdar olan arkadaş gelmemi istemez, ancak delikanlılığa bok sürdürmemek adına yanında gidilir. Kan alacak hemşire gelir:

arkadaş: Hanımefendi, beni kan tutar bilginiz olsun.
hemşire: tamam arkadaşın da burada olsun, sen hiç bu tarafa bakma.
arkadaş: onuda iğne tutar.
hemşire: (bana bakarak) tutmaz tutmaz. iğne tutması diye bir şey yok tıp literatüründe.

Hemşire kan almak için gerekli hazırlıkları yapmaya başlar. bir, iki, üç derken tam dokuz tane tüp çıkarır koyar:

vendetta: abla o tüplerin hepsini bu kardeşimiz mi dolduracak? (arkadaş döner tüplere bakar)
hemşire: ya sussana kardeşim. ne söylüyorsun.
vendetta: insaniyet namına.
hemşire: tamam kafanı çevir sen öbür tarafa. sende şu mendili al ben kan alırken arkadaşına koklat.

Hemşire kan almaya başlar. O şırınga ile damardan sanki kan değilde, dizlerimden derman çekiyor gibidir. o şırıngayı çektikçe, benim dizler güç kaybetmeye başlar. Arkadaşı bırakmamak adına mümkün olduğunca dayanılmaya çalışılır. Tüm şırıngayı doldurup iğneyi çektikten sonra, kolonyalı mendil açılır arkadaşa verilir. Hemen yanda bulunan koltuğa büzüşülür.

vendetta: abi ben gidiyorum.
arkadaş: lan vendetta. sakin ol, iyi misiiinnyynnğğğğğ?

--spoiler--
flashback
--spoiler--

Görüşmeyeli çok uzun zaman olmuştu sevgilim. Ne kadar da özlemişim seni. Meğer sende beni... Koşarak mı geliyorsun bana? Hani hep benden hızlı koştuğunu iddia ederdin sevgilim. Sana kavuşma hayali bu tezini çürüttü görüyorsun. Ben senden hızlı koşuyorum sana doğru. Ne de sıkı sarıldın sevgilim. Gözlerinin yaşları tenime temas ettikçe içim titriyor bebeğim. Neden kafanı yanağıma vuruyorsun sevgilim? Böyle bir sevme tarzımız yoktu bizim. iyiyim sevgilim sorup durma, seni gördükten sonra iyi olmamak mümkün mü yeşil gözlüm? Aman Allahım, bu nasıl bir kokudur sevgilim? Mis gibi kokardın sen, bu ne kesif bir kokudur böyle? Ter desen ter değil, sen kokusu desen sen kokusu değğiiilllllyyyyyy....

--spoiler--
flashback
--spoiler--

Kendime bu düşüncelerle gelmeye başladım. Arkadaşım beni tokatlarken, hemşire bir şey koklatıp "iyi misin" diye soruyordu.

vendetta: iyiyiimim sevgiliğğiğmimm, iyiyiyiimmm bebeeğiğiiimmmm.
hemşire: gerçek dünyaya hoş geldin neo.
vendetta: ha? ne? abi iyi misin?
arkadaş: ulan ben iyiyim de sen iyimisin. Yüzünde renk kalmadı.
hemşire: arkadaşın bukalemun gibiymiş, baksana kamufle oldu resmen. arkadaki duvarın rengide sarı, arkadaşın suratı da sarı. Hiç bir fark yok.

Demem o ki; hastane bana iyi gelmiyor sevgilim.