bugün

uçkuru gevşek eski politikacı...

daha fazlasıyla tanımlamak kelimelere eziyet...
benim çok acıdığım bir adamdır zira karısının vekilliği devam etsin diye her geçen gün artan dozda recep tayyip Erdoğan güzellemesi yazmaktadır köşesinde onca yaşına rağmen başarısız bir siyasetçi eskisi olarak elini ayağını çekse idi ortamdan belki biraz daha saygı görebilirdi kamuoyundan ama o olanca hırsı ve kiniyle sola vurmaya devam etmekte köşesinde.1990 yılının anap delegelerinin dahi güvenmediği bir adamdır hasan celal güzel gerisini varın siz düşünün.
bi bu akıllı ya başkasına akıl dağıtıyor amk.

---- alıntı ----
Mansur Yavaş'ın, CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediyesi Adayı olması fevkalâde yanlıştır. Böyle bir adaylık, milliyetçi-muhafazakâr câmia için bir kayıp olacaktır.Ayrıca, bu adaylık CHP için de doğru olmayacaktır. Eğer bu yanlışlık yapılırsa, bu adaylık Melih Gökçek'in oylarını azaltmaz; bilâkis arttırıcı tesir icra eder. MHP oyları da sanıldığı gibi CHP'ye gitmez. Ayrıca CHP'nin klasik mezhepçi, solcu, ulusalcı oy tabanına ters etki yapar.

herkes hesabını doğru yapmalıdır.

--- alıntı ----
demmiş köşe yalaması.

akp yalakası olduğunu cümle alem biliyor.
mansur yavaş'lı chp kaybederse üzülür müsün sanki?
hayır!
e o zaman daha ne laga luga yapıyorsun!
http://www.sabah.com.tr/y...-adayliklari-ve-kitleler/
büyük adamdır. geçen akepe için yazdığı makaleyi hatırlayınca tekrar düşünmem gerektiği gerçeğiyle yüzleşiyorum.
ha bir de; kirada falan oturduğunu yazmış son makalesinde. bodrum'da milyon dolarlık evi olan da yine sayın hasan celal güzel beyefendi değil miydi? hatalıysam düzeltin sayın yazarlar.
bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur sözünü kanıtlarcasına davranan siyaset eskisi.kripto davasındaki tutumu ve olaydan sıyrılışındaki vicdansızlığı ve tüm günahı bir kişiye yüklemesindeki yeteneği dün gibi aklımızda.yirmi yaşında otuz yaşında kırk yaşında.... her naneyi yiyip yetmişine geldi diye bazılarına saygı mı duyacağız tabii ki hayır zira bu tip kişiler söz konusu yaşların yiyebileceği nane her ne ise onu yemekle meşguller zaten.
makam mevki para uğruna yanlışa sahip çıkmak insanlığın erdemlerinden olmasa gerek. hasan Celal Güzel anap'ın ektiği tohumların bir ürünüdür ve hala hasat elde etmeye çalışan birkaç kişiden biridir.sabah gazetesinde hergün rtr güzellemesi yapmaktadır.okumayınız okutmayınız.
yeni türkiye (?!) marşını yazan organizmadır.

O nasıl zeka seviyesi, o nasıl bir dil hakimiyeti yarabbi dedirmiştir.
az önce canlı yayında bok demiştir. terbiyem bozuldu.
Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı sırada ülkenin eğitim sisteminin içine etmiştir.Merak ediyorum;bunun bakanlığı döneminde idareci olanların yaşayanlarının kaçta kaçı FETÖ'DEN iÇERiDE.
M.Yılmaz'ın eski dostudur.
allah rahmet eylesin. özal döneminin baş aktörlerindendi.
73 yaşında vefat etmiş.

https://tr.sputniknews.co...m_campaign=URL_shortening
Mekanı cennet olsun.
mekanı cennet olsun.

2013'de yazdığı bir yazı:

-Sayın Milletvekillerine ithaf olunur- Efendim, artık 68 yaşında, su katılmamış bir avanak, hakikî bir budala ve gayrikabil-i ıslah bir 'enayi' olduğumu itiraf ediyorum. Bana küçük yaşımdan itibaren 'beytülmal'ın mukaddesliğini öğretmişlerdi. Hiç kimse 'Devlet malı deniz, yemeyen domuz' dememişti.
Bütün ömrüm tâbir-i âmiyanesiyle 'eşşek gibi' çalışmakla geçti. Çalışma hayatımda tek gün dahi izin kullanmadım. Bir gece bile doyasıya uyuyamadım. Kimileri bana 'uykusuz müsteşar' adını takıp uçup kaçtığımı söylerdi ama 'Ne akılsız adam yahu!' şeklindeki fısıltılar, her gün yüzlerce telefon konuşmasıyla çınlayan kulaklarıma kadar gelirdi.
Üzerinde 'T.C. Hükümeti' yazan kurşun kalemleri, silgileri ve kâğıtları, sadece resmî hizmetlerde, âdeta okşar gibi incitmemeye çalışarak kullanırdım. Çocuklarım devlet malına ellerini dahi süremezlerdi. Plakaları kırmızı ve siyah renkli resmî arabalara bir defa dahi binmediler. Yüzlerine bakmaya kıyamadığım Mustafam ve Elifim, bir saat daha az uyuyup belediye otobüsleri ve okul servisleriyle okula gittikleri esnada, bendeniz müsteşarlık ve bakanlık yapıyordum. Bırakınız eşime araba tahsis etmeyi, evde devletin personelini çalıştırmayı; idarecilik ve siyaset hayatımda lojmanda oturmadım. Koruma görevlisi de kullanmadım. Arabamın önünde ve arkasında fiyakalı eskortlar hiç bulunmadı.
Meğer ben ne enayiymişim!...

***
Yaptığım enayiliklerin haddi hesabı yoktur... Meselâ, bendeniz milletvekiliyken -birkaç zarurî toplantı dışında- Meclis lokantasında yemek yemezdim. Zira, burada çalışanlar kamu personeliydi ve çok ucuz olan yemekler milletin kesesinden sübvanse ediliyordu. Sonra, çok beğendiğim halde, aynı gerekçelerle TBMM Sigarası da içmedim. Ceplerim şıkır şıkır metal jetonlarla dolu olarak dolaşır, özel görüşmelerimi kulisteki ankesörlü telefonlarla yapardım. O zaman 'beleş' cep telefonlarımız da yoktu.
Hiçbir hediyeyi kabul etmez; ya reddeder veya demirbaşa kaydettirerek devlete intikal ettirirdim. Yıllarca üst yöneticilik, müsteşarlık, bakanlık yaptım; hâlen evimde bu dönemlere ait -bronz plaketler dışındatek bir hatıra eşya göremezsiniz.
Benim anladığım mânâda siyasete 'Zengin girilir, fakir çıkılır'. Biz enayiler, devlet hizmetini ve siyaseti böyle anlıyoruz. Siyasî hayatımda önüme çıkan yüzlerce fırsatı teperek mal mülk edinmedim. Bilâkis, ANAP'taki Genel Başkanlık mücadelesinde, Bond çantalarda getirilen paraları reddederek, eşimin SSK kredisiyle aldığı Oran'daki daireyi; YDP'nin kuruluşunda da babamdan kalan Malatya'daki ev ile dedemden kalan Gaziantep'teki evin bana düşen hisselerini harcadım.
Bu arada, eşimin uzmanlığıyla ve alınteriyle hak ettiği 'Vakıflar Genel Müdürü' olarak tayin kararnamesini, nasıl engellediğimi de unutmayayım.
Sadece bununla kalsa neyse... ANAP döneminde, şiddetle muhalefetime rağmen çıkarılan 'kıyak emekliliği' reddedip tek maaşa devam ettim. Bu haksız uygulama hâlen devam ediyor. Başbakanlık Müsteşarı'yken, milletvekili maaşlarının buna göre ayarlanmasını gerekçe göstererek kendim için sözleşme yapmadım ve üç yıl müddetle emrimdeki daire başkanlarından bile daha az maaş aldım.
Meğer ben ne enayiymişim!...

***
Şimdi 70'ine merdiven dayadım. Hâlâ kirada oturuyorum. Kendime ait tek mülküm kitaplarım... Yani, sizin anlayacağınız, gerçek anlamda 'Dikili ağacım dahi yok'. Hizmet hayatım boyunca, muhatabımın bıyık altından gülerek dinlediği, 'Bu fukara millete ben bu masrafı hiç yaptırır mıyım?' lâfım vardı.
Sevgili okuyucularım, bu yazdıklarımı okuyup da sakın bütün bunlardan pişmanlık duyduğumu sanmayınız. Enayilik öylesine içime işlemiş ki geriye dönmek mümkün olabilse gene aynısını yapardım.
Beni bütün 'enayiliğime' rağmen kimseye muhtaç etmeyen Yüce Allahıma hamd ediyorum.
gazeteci hasan cemal'i bu adamla karıştırırdım. gerçi bu da gazetecilik yaptıydı bir ara, ondandır herhalde.

ne diyelim, allah günahlarını affetsin artık.
akabeyi yalaya yalaya öldü. Bir dönem de özalın baş yağdanlığıydı.
Çok mikrop bir adamdı bu da.
güncel Önemli Başlıklar