bugün

televizyon kanallarında sürekli dizi ve yarışma programları yayınlanarak yapılır.
bir seyler vaat edin. dogma dusuncelere ac olan halk size tapacaktir.
Sürekli dogmalara sarılın. * *
naylondan kahraman icad edin, onun naylon olduğu anlaşılmasın diye onu kanunlarla koruyun,
gerçek ortaya çıkar belki 90-100 sene sonra ama o zamana kadar o naylon kahramanı kullanarak her istediğinizi yaparsınız.
tembelleştir.
en başında televizyon gelir. surviivor da en büyük ilettir. insanları aptal yerine koyuyorlar. bir çok yarışmacı orada olanları anlattı. hala izleyenler var. tabiki saygı duymak lazım. ama halkı aptallaştırıyor.
Eskiden diziler arkadaşlık dostluk sevgi saygı anlatırdı, sıcak olur insanın içini ısıtırdı,
Şimdi ergen aşkları, ergen dizileri, Avrupa Amerika özentileri, entrikalar,
Ulan kaç yıl oldu bi tane dizi yapılmadı ekmek teknesi kalitesinde(çare olarak kardeş payı ve imdb 8/10 üstü yabancı dizilerde arıyorum)
Medya sırf boş şeylerle insanların zaten az olan zamaanını çalıyor utanmadan, resmen gözü açık uyutuyor koyunlarımızı.
Kredilere, borca bağla. düşünemesin, hareket edemesin.
marx 21.yy. da yaşasaydı halkın afyonu kesinlikle televizyon derdi.
medya kimin elindeyse güç ondadir. sanki biz kediyiz onlarin elinde de lazer var sen düşün.
tarihi unuttur.
saçma sapan TV programları ile kalan beyinlerini imha et.
medyadır.
medya kitleyi sürekli bilgi bombardımanına tutar bilgi kirliliği oluşturur.
doğru olan nedir diye sorup eleştirilmez. sadece bakıp izlenir.
bunun en etkili yolu magazindir.
magazinin verdiği özendirme telkinleri insanların yaşamlarında değişikliğe gitmesi saçma sapan şeylere yönelmesine neden olur.
ve sürekli toplum erklerinin yönlendirilmesine maruz kalınmaktır.
milletvekili dediğimiz insanların illahlaştırılması devlet büyüğümüz o ne derse doğrudur algısının yerleştirilmesiyle, bu kuruma bağlı insanların sanki hatasız mükemmel insan gibi olup o ne yapmışsa doğru yapmıştır söyleminin beyine yerleştirilmesidir.

kısaca televizyon insanı aptallaştırır.

izlemeyin.
insanları sorgulamamaya alıştırmaktır. çalışmadan sadece yaşamını sürdürecek kadar kazanmasını sağlamak, yaşamını sürdüreceği kadar gıda,ısınma ve sosyal hak vermektir. yani ben sana bakıyorum, sen sesini çıkarma ve beynini kullanma demektir. bu süreç tatlı başlar önce çünkü millet olarak çalışmayı pek sevmeyiz vesselam. sonra ise artık çalışmayı ve üretmeyi unuttuğumuz içn bunu sağlayanlar başımızdan giderse aç kalırız korkusuyla biat ve itaat kaçınılmazdır. sorgulamayan,üretmeyen her canlı zaten aptallaşmıştır. bu tanımlar nedense pekte yabancı gelmiyor.
dinin bağlayıcılığı.
milliyetçiliğin körlüğü.
aidiyetin hazzı.
kapitalızmin oyuncakları.
bunlara işte camiler,partiler, hizipler ve bankalar aracılığıyla ulaşıyorlar.
kahrolsunlar. ama bak bu kahrolsun demede bir nevi aptallaştırma. çünkü biliyorsun kahrolsun demekle kahrolmuyor. anca sistem içi muhalifliğinle aptallaşmaya katkı sağlıyorsun.
aptallaştıramadığını yasa ve korkuyla susturmaya çalışmak.
Banu Avar'ın " hangi dünya düzeni" adlı kitabında derinlemesine işlediği konudur.
ygs gibi saçma bir sinav sisteminin içine sokmaktir. insan neye ugradigini şasirir vaziyette geleceği icin beklentileri dusuyor. siz insan hayatini bir iki sinavla belirlemeye devam edin.