bugün

istanbul'a gelen bir ailenin paramparça olan hayallerini anlatan çok güzel ve izlenmesi gereken bir film.
ara ara göç ettiler bırakarak yoldaşları
gözler yaşlı terkettiler ağlayan gurbet kuşları

gönül ezik, ayrılırken alem duydu feryatları
cana, dosta sarılırken döneceğiz diyordu gurbet kuşları

sitem sanma ey allahım, nedir sevenin günahı
mutlulukla kucaklyaşıp tez dönsün gurbet kuşları

çilemiz bu, yazımış buymuş kader aldı hep ahları
iki yudum sevgi için ezildi gurbet kuşları

muazzez ersoy iyi söyler bunu.
yönetmen koltuğunda halit refiğ vardır. senaryoyu orhan kemal yönetmenle beraber yazmıştır. başrollerinde Tanju Gürsu, Filiz Akın, Özden Çelik ve Pervin Par vardır.
konu:"Türkiye'nin 1950lerde başlayıp 1960lı ve 1970li yıllarda hız kazanan iç göç olgusunu ele alan ilk film. Sosyal, ekonomik ve politik alanda bir geçiş döneminde olan Türkiye'nin, değerleri ve düzeni değişen, sanayileşen ve içinden yeni bir burjuva sınıfı çıkaran istanbul'un kimlere kalacağını anlatıyor."

1964 yapımıdır, antalya film şenliğinde en iyi yönetmen ve film ödülünü almıştır.
2008 eylül'ünde çekimlerine başlanması muhtemel yeni dizi. romandan uyarlanan dizide, rutkay aziz, miraç eronat, ayfer dönmez, belçim bilgin, kerem corogil, alpay atalan, rıza kocaoğlu, gökhan mumcu, umut temizaş, ezgi çelik, civan canova gibi yetenekli isimleri görmek mümkün olacak.
atvde ilk bolumu yayinlanmis dizidir. simdilik birsey soylemek zor olmakla beraber dayandigi kaynak o kadar saglam ve basrol oyuncusu * o kadar usta ki berbat edilmedigi surece iyi is cikmasi muhtemel. ilk bolum isinma kabilinden gecti ve fena degildi.
Orhan Kemal'in eserinden uyarlanan dizi.
Orham Kemal'in romanının ismi de "Gurbet Kuşları"dır.

http://www.orhankemal.org/v05/

Fakat, benim hatırladığım kitapta Müfit diye bir karakter yoktu.
Nasıl oldu anlamadım...
son derece kaliteli bir dizi olmustur. oyuncular rollerini diger dizilerin aksine abartisiz bir sekilde oynamislardir. kaliteli bir yapim izlemek isteyenlere tavsiye edilir.
19.08 2008 tarihli bölümü ile * ekrana bağlayan dizi rutkay aziz'i böyle bir rolde görmek gerçekten çok güzel. bu dizi yeni yaprak dökümü olur. hatta daha güzel olur.
sinemamızın dev aktörü cüneyt arkın ın ilk oyunculuk deneyimidir.
orhan kemal'in en iyi eserlerindendir. romanda adana'dan istanbul'a göç etmiş bir aileyi anlatır.
ismi kurbet kuşları ya da gurbet guşları diye olsa baya bi komik olacakmış diye aklımdan geçirdiğim filmdir.
orhan kemal'in okunmayı hak eden eseri. halit refiğ 'in türk sinemasına binaen hayli değerli 1964 yapımı filmi. halit refiğ, metin erksan ve ö.lütfi akad 60'larda türk sinemasına bir anlatı yerleştirirken yapılıvermiş 3-5 son derece önemli filmden birisi. bence sevmek zamanı ve vesikalı yarim ,kızılırmak karakoyun gibi filmlerle adının beraber anılması tesadüf değildir. halit refiğ'in metin erksan'la beraber ve bence onun da önünde (sineması açısından olmasa bile akım açısından öncü) ulusal sinema akımının da en önemli örneğidir gurbet kuşları. üstelik dönemi için çok cesur sahneler de barındırır.
her haliyle cesur bir filmdir. ben filme 3 olgu çerçevesinden bakmaktayım. birincisi göçün bir türü olan beyin göçüyle ülkeden kopup dışarılarda hizmet vermek. film bu argümanın altını koyu kalemle çizerken ulusal dinamikleri önemsiyor. diğer nokta bilindiği gibi taşradan kente göç. ve büyük umutların bağlanması. kentin büyülü çekim alanlarına kapılıp gitmek. ki final açıkça bu düzenin devamını öngörüyor maalesef. bir aile sarsıntıların büyüğüyle dönüşünü gerçekleştirirken yeni gelen diğer aile için yeni umutlar söz konusu. üçüncü olgu, ülkesel farklılıklar icabı taşranın eğitime, doktora fazlaca ihtiyacının olduğu. sorunların kaçarak çözümlenemeyeceği. tabii bunları ifadelerken film manidar bir alt metine de oturuyor. sınıf çatışması. kentli bir bayana taşralı olduğunu ifadeleyememek, küçümsenmekten korkmak gibi ilişkiye etki eden örneklerle. (bkz insan psikolojisi- ötekileştirme- buralar da bozuluyorculuk) üstelik sevda ferdağ'ın durumu da taşra sıkışmışlığından kaçıp kurtularak uzaklaşmayı ve etik değerlemeleri birlikte ele alıyor. hatta buna türk sinemasında bir klişe olarak 1001 kere ele alınmış olan taşradan kente gelip papatya falı gibi açılmayı da eklemek mümkün.
sonuçta, mutlaka izlenilesi bir çalışma. hem ulusal sinema akımının öncül örneği hem de sinemamıza binaen kuşkusuz bir başyapıt. oyuncu kadrosu sağlam. tanju gürsu, cüneyt arkın, sevda ferdağ, filiz akın... bence, tanju gürsu ve sevda ferdağ döktürmüş. cüneyt arkın , hayli sönük kalmış tanju gürsu'nun yanında.
şu filmin cesurluğuna dair, birkaç dipnot paylaşayım: dönemi için ciddi sevişme sahneleri de var. hatta birisinde sevda ferdağ'ın memeleri alabildiğine ortaya çıkıyor. kadın bunun farkında değilmiş. ve film sonrası çok üzülmüş hayli de utanmış. halit refiğ'in sevda'nın bir kahkaha sahnesinde onu ayağının altından gıdıklaması da dikkat çekici bir diğer not.
ah güzel istanbul , vesikalı yarim ve sevmek zamanı'yla beraber 60'ların en iyi meyvesi bu filmdir.
10 üzerinden 8,5!
kimsecikler yazmamış, kıyamam... biricik o biçim söylerdi bu şarkıyı. söylerdi mi? pardon; aç yutubu yine söyler.
Vatan hasreti cekenler icin soylenmis bir sozdur.
Tanju gürsu ve Cüneyt arkının en afili zamanlarında çekilmiş film. Cüneyt arkının ilk oyunculuk deneyimidir. film boyunca tutuk bir oyunculuk sergileyen cünayt abinin kameralara alışması bilahare oldu galiba. Tanju gürsu daha kendinden emin oynamış halbuki.

yeşilçamda olupta bugünün sinemasında olmayan şeyi de anladım. bugünkü filmlerimizin bir önermesi yok. ne varsa eskilerde var.
Küçük bir kasabadan altın şehir dedikleri istanbul'a göçen bir ailenin parçalanış öyküsü.

Yapımı : 1964 - Türkiye
Tür : Dram
Süre: 90 Dak.
Yönetmen : Halit Refiğ
Oyuncular : Cüneyt Arkın , Filiz Akın , Tanju Gürsu , Önder Somer , Danyal Topatan
Senaryo : Orhan Kemal , Halit Refiğ
Yapımcı : Recep Ekicigil
https://www.youtube.com/watch?v=x8SQp4ySQ0k
cüneyt arkın'ın ilk filmi. toyluğu belli ediyor kendini biraz. tanju gürsu ise filmi taşıyor resmen. siyah beyaz olması geçmiş zamanı derinden hissettiriyor.
haydar ergülen'in beni siirgazm eden siiridir.
An itibariyle trt1de yayınlanan belgeseldir.
Şimdi bitirdiğim siyah-beyaz film. Taşradan istanbul a giden herkesin hayatı kayıyor yeşilçam sinemasına göre.
1964 yapımı, hayaller ve bir sorun olan göç üzerine, Ülkemiz profilini de en güzel şekilde çizen nadir filmlerden. Üzerinden 60 sene de geçse hâlâ ibretle izleniyor. Değişen bir şey olmadığını görüyoruz (bkz: coğrafya kaderdir)
Film trenden iniş sahnesi ile başlıyor (bkz: taşı toprağı altın şehir), öyle umutlarla inliyor öyle hayaller kuruluyor ki filmin şu 2 repliği ile sık sık karşılaşıyoruz :
- istanbulun şahı olacaz!
- ne şahı oğlum, gralı olacaz gralı!
Tabii ki hiç bir şeyin öyle kolay olmadığına daha ilk dakikalarda şahit oluyor ve bizler de ağlanacak bu hale gülüyoruz.
Bugünün izleyicisi için yeşilçam klişesi gibi gelse de o yılları yaşamış ailenizden birileri ile izleyince aslında hiç de klişe olmadığını, her sülale yada aile de bunları yaşayanların olduğunu dinliyorsunuz.
Benim babam bile artist olmaya istanbul'a gideceğim dediğinde babasından bir sopa dayak yemiş, olmayınca alamancı olmuş.
Uzun lafın kısası yaşananlar ve repliklerlr fazlasıyla güzel bir film. Cüneyt abi de o yıllarda jensen ackles'a benziyormuş.
bir facebook ismi olduğunu düşündüm.
Overrated bir yarım asırlık film, ne güldürebiliyor ne de duygulandırabiliyor. Eski Türk sineması bana çok ciddiyetsiz ve yapay gelmekte.