bugün
- iğrenç bir his tarif et33
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek42
- düşün ki o bunu okuyor17
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz19
- sözlük kızlarının saç rengi18
- anın görüntüsü9
- icardi190510
- galatasaray12
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı17
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat10
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek21
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- bir türlü ısınmayan ayaklar9
- en yaşlı özelliğiniz14
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- insanlar melek mi şeytan mı10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız15
- hemşire kızlar nasıl oluyor27
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi10
- içip içip entry girmek8
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır10
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
Eski Türklerin dini, Gök-Tanrı dinidir. Gök-Tanrı düşüncesinin, toprağa yerleşmiş topluluklardan daha çok avcılık, çobanlık ya da hayvancılıkla geçinen göçebe topluluklara özgü olduğu bilindiğinden, bu inancın kökeni, Asya bozkırlarına bağlanmıştır. Türk tarihi ve kültürüyle ilgili araştırmalarıyla tanınmış bilim adamlarına göre Gök-Tanrı inancı bütün Türklerin ana kültüdür. Bu kült, Hunlar, Tabgaçlaı, Göktürkler, Uygurlar gibi eski Türk topluluklarında inanç sisteminin başında yer alır.
Orhun yazıtlarında, Türk Tanrı inancının temelleriyle ilgili bazı bilgilere rastlanmaktadır. Tonyukuk yazıtında birçok kez adı geçen Tangri ya da Tengri, daha çok ulusal bir tanrı niteliği taşır: Göktürklerin Çinden ayrılarak bağımsız bir devlet kurmaları (680-682), Tengrinin isteğiyle gerçekleşmiş kabul edilir; Hakanı Türklere Tanrı vermiş, halk hakanı terk edince Tanrı tarafından cezalandırılmıştır. Yani Tanrı Türk ulusunun hayatı ve geleceği ile ilgilenen bir ulu varlık durumundadır.
Gök-Tanrı ( Kök-Tengri) kavramının eski Türk inanışında önemli bir yer tuttuğu konusunda daha somut örnekler de vardır: Hun Hakanı Mete (i. Ö. 170 dolaylarında) Çin hükümdarına yazdığı bir mektupta, kendisini tahta Gök-Tanrının çıkardığını bildirmiş, Gökün yardımıyla ve kendi askerlerinin ve atlarının çabalarıyla çevresindeki 26 devleti ve ( Gansudan kuzey Tibet ile batı Türkistana kadar uzanan bölgede ) bazı halkları yenerek Hunlaştırdığını belirtmiştir. Görüldüğü gibi, günümüze kalan belgelerde, devletin başına kağanı Gökün getirdiği belirtilmiş, devletin ve insanların yönetimi de Göke mal edilmiştir: Tanrı Türkün yaşamına doğrudan karışır, buyruklar verir, iradesine boyun eğmeyenleri cezalandırır, insanlara bağışladığı iktidar (kut) ve kısmeti (ülüğ) değerini bilmeyenlerden geri alır. Şafak söktüren (tan üntürü) ve bitkileri oluşturan da Ulu Tanrıdır. O, yaşam verici ve yaratıcıdır, ölüm de Tanrının iradesine bağlıdır.
Bütün bu inanışlar, Gök-Tanrının eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onların varoluşuna hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren bir ulu varlık olduğunu ortaya koymaktadır.
Eski Türk inanç sisteminin Gök-Tanrı dışında bir başka özelliği de Atalar Kültüdür. Ölmüş atalara saygı, onlar için kurban kesilmesi, ataerkil ailede baba egemenliğinin belirtisi sayılmaktadır. Asya Hunlarında her yılın mayıs ayı ortalarında atalara kurban sunulduğu bilinmektedir. Eski Türklerde en büyük kurban, bozkırlı Türk&ün kutsal bir duyguyla benimsediği attır. Eski Türk bölgelerinde özellikle Altaylardaki kurganlarda birçok at iskeleti bulunmuştur. Atalarla ilgili kalıntıların kutlu sayılması, mezarlara yapılan tecavüzlerin sert şekilde cezalandırılmasından da anlaşılmaktadır : Batı tarihçilerine göre Attilanın ikinci Balkan seferinin nedenlerinden biri, Hun hükümdar ailesine ait mezarların Margus ( Belgrat dolaylarında, Tuna kıyısındaki kent-kale ) piskoposu tarafından açılarak soyulmasıdır. Hunların büyük bir hakaret saydıkları bu işe piskoposu sevk eden etken, eski Türklerin erkek ölüleri silah ve değerli eşyalarıyla; ölen başbuğları altın ve gümüş koşumlu atlarıyla; kadınları da süs eşyaları ve mücevherleriyle birlikte gömmeleriydi. Bunun nedeni, Eski Türklerin, öbür dünyada ikinci bir hayatın varlığına ve ruhların sonsuza kadar yaşadıklarına inanmalarıydı.
Eski Türkçede (Göktürkçe, Uygurca) ruh için can anlamına gelen tin sözcüğü kullanılıyordu. Bu aynı zamanda soluk demekti. Ölüm, soluğun kesilmesi, ruhun bedenden ayrılıp uçması biçiminde düşünülüyordu. Bu yüzden de bazen öldü yerine uçtu denir, ruhları öbür dünyaya göç eden ataların, orada rahatsız edilmemeleri, iyi yaşamaları gerektiğine inanılırdı. Bu nedenle Eski Türklerde mezarları gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. Ayrıca mezarın ya da mezar yapısının üstüne balballar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.
Eski Türklerde ruhların insan biçiminde düşünülmesi söz konusu olmadığı için, tapınmaya ilişkin putlara da rastlanmaz. Türkler gizli güçleri olduğuna inandıkları doğa olgularına kutsallık vermekle yetinmişlerdir. Doğada gizli güçlerin bulunması inancı, Orhun yazıtlarında yer-su (yarsub) terimiyle yansıtılmıştır. Bu açıdan yer-su kutsal sözcüğüyle nitelendirilmiştir. Genellikle bu tür inançlarda maddi yaşam koşullarının, ekonomik ve toplumsal etkenlerin rol oynadığı kabul edilmektedir. Orhun yazıtlarında, Türklerin yararına çalışan manevi güçler anlamında kullanılan yer-su sözcüğüne oldukça sık rastlanır. Eski Türklerde kutsallıkıduk kavramıyla dile getirilmiş, özellikle Göktürklerde sular, dağlar ıduk sayılmlştır. Her boyun her obanın bir kutsal dağı olmuş, bu dağ ıduk olarak benimsenmiştir.
Gök-Tanrıya sunulan bütün kurbanlar, adaklar ilgili dağa götürülerek orada törenle, şölenle gereği yapılmıştır. Orta Asya Türkleri arasında en yüce, en kutsal sayılan dağ Ötükendir. Ötüken yalnız dağ değil aynı zamanda bir ormandır. Türkler ona büyük saygı göstermiş, adaklar sunmuş, kurbanlar kesmişlerdir. Kurban, iyi ruhların sembolü ve yerinin gökyüzünde olduğuna inanılan bay Ülgen için kesilmişse başı doğuya, kötü ruhların sembolü ve yeraltında olduğuna inanılan Erlik adına kesilmişse batıya çevrilir.
Dağların yanı sıra bazı tepeler, ormanlar, sular, ateş, gök gürültüsü, ay ve güneş de kutsal sayılmıştır: Bizans elçisi Zemakhos Orta Asyada Batı Göktürk sınırına vardığında, Türklerin onu ve arkadaşlarını alevler üstünden atlatarak kötü ruhlardan arındırdıklarını belirtmiştir. Hunlar döneminde güneş, ay, yıdız kültleri (daha sonra 6. - 8. yy.larda Türk toplulukları arasında değerlerini yitirmişlerdir) de rol oynamıştır; Hun hükümdarı her sabah doğan güneşe, gece de dolunaya saygısını belirtirdi. Ayrıca Gök-Tanrının yanı sıra yer de büyük önem taşımıştır. Ancak, eski Türk belgelerinde geçen yer sözcüğüyle toprağın kastedilmediği, tanrısal gücün öğelerinden biri olarak yeri, tanın kültürüne bağlı topluluklardaki toprak tanrısı ile karıştırmamak gerektiği. Eski Türk dinine göre yerin de Tanrı tarafından yaratılmış olduğu araştırıcılar tarafından belirtilmektedir...
(kaynak: historicalsense.com)
Orhun yazıtlarında, Türk Tanrı inancının temelleriyle ilgili bazı bilgilere rastlanmaktadır. Tonyukuk yazıtında birçok kez adı geçen Tangri ya da Tengri, daha çok ulusal bir tanrı niteliği taşır: Göktürklerin Çinden ayrılarak bağımsız bir devlet kurmaları (680-682), Tengrinin isteğiyle gerçekleşmiş kabul edilir; Hakanı Türklere Tanrı vermiş, halk hakanı terk edince Tanrı tarafından cezalandırılmıştır. Yani Tanrı Türk ulusunun hayatı ve geleceği ile ilgilenen bir ulu varlık durumundadır.
Gök-Tanrı ( Kök-Tengri) kavramının eski Türk inanışında önemli bir yer tuttuğu konusunda daha somut örnekler de vardır: Hun Hakanı Mete (i. Ö. 170 dolaylarında) Çin hükümdarına yazdığı bir mektupta, kendisini tahta Gök-Tanrının çıkardığını bildirmiş, Gökün yardımıyla ve kendi askerlerinin ve atlarının çabalarıyla çevresindeki 26 devleti ve ( Gansudan kuzey Tibet ile batı Türkistana kadar uzanan bölgede ) bazı halkları yenerek Hunlaştırdığını belirtmiştir. Görüldüğü gibi, günümüze kalan belgelerde, devletin başına kağanı Gökün getirdiği belirtilmiş, devletin ve insanların yönetimi de Göke mal edilmiştir: Tanrı Türkün yaşamına doğrudan karışır, buyruklar verir, iradesine boyun eğmeyenleri cezalandırır, insanlara bağışladığı iktidar (kut) ve kısmeti (ülüğ) değerini bilmeyenlerden geri alır. Şafak söktüren (tan üntürü) ve bitkileri oluşturan da Ulu Tanrıdır. O, yaşam verici ve yaratıcıdır, ölüm de Tanrının iradesine bağlıdır.
Bütün bu inanışlar, Gök-Tanrının eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onların varoluşuna hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren bir ulu varlık olduğunu ortaya koymaktadır.
Eski Türk inanç sisteminin Gök-Tanrı dışında bir başka özelliği de Atalar Kültüdür. Ölmüş atalara saygı, onlar için kurban kesilmesi, ataerkil ailede baba egemenliğinin belirtisi sayılmaktadır. Asya Hunlarında her yılın mayıs ayı ortalarında atalara kurban sunulduğu bilinmektedir. Eski Türklerde en büyük kurban, bozkırlı Türk&ün kutsal bir duyguyla benimsediği attır. Eski Türk bölgelerinde özellikle Altaylardaki kurganlarda birçok at iskeleti bulunmuştur. Atalarla ilgili kalıntıların kutlu sayılması, mezarlara yapılan tecavüzlerin sert şekilde cezalandırılmasından da anlaşılmaktadır : Batı tarihçilerine göre Attilanın ikinci Balkan seferinin nedenlerinden biri, Hun hükümdar ailesine ait mezarların Margus ( Belgrat dolaylarında, Tuna kıyısındaki kent-kale ) piskoposu tarafından açılarak soyulmasıdır. Hunların büyük bir hakaret saydıkları bu işe piskoposu sevk eden etken, eski Türklerin erkek ölüleri silah ve değerli eşyalarıyla; ölen başbuğları altın ve gümüş koşumlu atlarıyla; kadınları da süs eşyaları ve mücevherleriyle birlikte gömmeleriydi. Bunun nedeni, Eski Türklerin, öbür dünyada ikinci bir hayatın varlığına ve ruhların sonsuza kadar yaşadıklarına inanmalarıydı.
Eski Türkçede (Göktürkçe, Uygurca) ruh için can anlamına gelen tin sözcüğü kullanılıyordu. Bu aynı zamanda soluk demekti. Ölüm, soluğun kesilmesi, ruhun bedenden ayrılıp uçması biçiminde düşünülüyordu. Bu yüzden de bazen öldü yerine uçtu denir, ruhları öbür dünyaya göç eden ataların, orada rahatsız edilmemeleri, iyi yaşamaları gerektiğine inanılırdı. Bu nedenle Eski Türklerde mezarları gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. Ayrıca mezarın ya da mezar yapısının üstüne balballar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.
Eski Türklerde ruhların insan biçiminde düşünülmesi söz konusu olmadığı için, tapınmaya ilişkin putlara da rastlanmaz. Türkler gizli güçleri olduğuna inandıkları doğa olgularına kutsallık vermekle yetinmişlerdir. Doğada gizli güçlerin bulunması inancı, Orhun yazıtlarında yer-su (yarsub) terimiyle yansıtılmıştır. Bu açıdan yer-su kutsal sözcüğüyle nitelendirilmiştir. Genellikle bu tür inançlarda maddi yaşam koşullarının, ekonomik ve toplumsal etkenlerin rol oynadığı kabul edilmektedir. Orhun yazıtlarında, Türklerin yararına çalışan manevi güçler anlamında kullanılan yer-su sözcüğüne oldukça sık rastlanır. Eski Türklerde kutsallıkıduk kavramıyla dile getirilmiş, özellikle Göktürklerde sular, dağlar ıduk sayılmlştır. Her boyun her obanın bir kutsal dağı olmuş, bu dağ ıduk olarak benimsenmiştir.
Gök-Tanrıya sunulan bütün kurbanlar, adaklar ilgili dağa götürülerek orada törenle, şölenle gereği yapılmıştır. Orta Asya Türkleri arasında en yüce, en kutsal sayılan dağ Ötükendir. Ötüken yalnız dağ değil aynı zamanda bir ormandır. Türkler ona büyük saygı göstermiş, adaklar sunmuş, kurbanlar kesmişlerdir. Kurban, iyi ruhların sembolü ve yerinin gökyüzünde olduğuna inanılan bay Ülgen için kesilmişse başı doğuya, kötü ruhların sembolü ve yeraltında olduğuna inanılan Erlik adına kesilmişse batıya çevrilir.
Dağların yanı sıra bazı tepeler, ormanlar, sular, ateş, gök gürültüsü, ay ve güneş de kutsal sayılmıştır: Bizans elçisi Zemakhos Orta Asyada Batı Göktürk sınırına vardığında, Türklerin onu ve arkadaşlarını alevler üstünden atlatarak kötü ruhlardan arındırdıklarını belirtmiştir. Hunlar döneminde güneş, ay, yıdız kültleri (daha sonra 6. - 8. yy.larda Türk toplulukları arasında değerlerini yitirmişlerdir) de rol oynamıştır; Hun hükümdarı her sabah doğan güneşe, gece de dolunaya saygısını belirtirdi. Ayrıca Gök-Tanrının yanı sıra yer de büyük önem taşımıştır. Ancak, eski Türk belgelerinde geçen yer sözcüğüyle toprağın kastedilmediği, tanrısal gücün öğelerinden biri olarak yeri, tanın kültürüne bağlı topluluklardaki toprak tanrısı ile karıştırmamak gerektiği. Eski Türk dinine göre yerin de Tanrı tarafından yaratılmış olduğu araştırıcılar tarafından belirtilmektedir...
(kaynak: historicalsense.com)
bir sümer dinidir..
i.ö.ıv.bin yılda mezopotamyada yaşayan halkrarın inançları.sümer dünyası xıx.yüzyılda keşfedilince inanç alanının temel bilgilerinde bir hayli değişiklikler olmuştur.
türkistan bozkırlarından dicleye fırat deltasına inen bu çok bilgili,ve becerikli ulus,
bölgelerinin kuzeyinde yaşayan akad'larıda etkileyerek olağanüstü bir uygarlık getirmiştir..
an:gök-tanrı"anum" da denir.savaş tanrısı iştarın kocasıdır..yunanlıların zeusu ile eşdeğerlidir,tanrılar tanrısıdır.sümer inançlarında enlil, (toprak)vr enki, (okyanus),ya da ea'yla birlikte büyük tanrılar üçlüsünü kurarlar.
i.ö.ıv.bin yılda mezopotamyada yaşayan halkrarın inançları.sümer dünyası xıx.yüzyılda keşfedilince inanç alanının temel bilgilerinde bir hayli değişiklikler olmuştur.
türkistan bozkırlarından dicleye fırat deltasına inen bu çok bilgili,ve becerikli ulus,
bölgelerinin kuzeyinde yaşayan akad'larıda etkileyerek olağanüstü bir uygarlık getirmiştir..
an:gök-tanrı"anum" da denir.savaş tanrısı iştarın kocasıdır..yunanlıların zeusu ile eşdeğerlidir,tanrılar tanrısıdır.sümer inançlarında enlil, (toprak)vr enki, (okyanus),ya da ea'yla birlikte büyük tanrılar üçlüsünü kurarlar.
güncel Önemli Başlıklar