bugün

Bir Ayrılık Gününde

Ne gariptir şu ayrılık günleri
Bir dosttan da, düşmandan da ayrılsan
Nedense bir tuhaf oluyor insan

Derin bir sızı giriyor içeri
Son bir defa bakarken caddelere
Dükkanlara, evlere, kahvelere

Hatıra yüklü kervanlar geçiyor
Dolu dolu gözlerinin önünden
Bu son yadigar mı bir ayrılık gününden

Ne unutulmaz zamanlar geçiyor
Ağır ağır biz farkında değilken
Gökler masmavi, yaprak yemyeşilken

Sen istediğin kadar unutulmaz de
Bu son dakika, bu vakitsiz yağmur
Unutulur, azizim unutulur

Başka ne yapılır böyle bir günde
Kapanan bavul, çivilenen sandık
Ve sonra kuru bir "Allaha ısmarladık!"

ümit yaşar oğuzcan.
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
1951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
'haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun, işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı,
Dinsin artık bu kalb ağrısı.'

(bkz: cahıt sıtkı tarancı)
seni sevdiğimi sana haykırmak,

gözlerinde doya doya kaybolmak,

seni dinlemek senle konuşmak,

seninle bir olmak,

istiyorum,

seviyorum..

ama ne yapacağımı şaşırdım,

yapmamakta karar kıldım,

beni önemsediğini,

beni istediğini,

görene dek,

bilerek..

ömrümü ömrüne adamak,
zamanımı sende aramak,
göğsümde seni taşımak,
ellerinle uyumak..

istiyorum seni,
seviyorum gülümsemeni..
(#41869813).
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
iyi günler bekliyorsan hele
iyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.

(şiir sevmem. şiir bana uygun bir dil değil.yine de cidden çok güzel yazılmış şiirlerde var. bildiğim az sayıdaki şiirlerden ilk aklıma geleni yazdım. )
Hızırla Kırk Saat
Sezai Karakoç.
öyle zamanlar tehlikelidir şemsettin
ya gel cebime saklan ya bırak şapkana saklanayım
kim vurduya gider insan fırsat yok ki kendimi savunup aklanayım
bir ara sende biliyorum kedilerden korkuyordun
çünkü kendini işkembe zannediyordun
böyle bir şey bende atlattım
iskemle sandım kendimi bi süre
üzerime oturacaklar diye korkulardaydım
ama sonra yırttım şemsettin
kendime telkinler yaptım "sen iskemle değilsin" diye diye
inandırdım kendimi , sana hak vermiyor değilim ama şemsettin zaman kötü
aslında ne sen ne ben ikimizde deli falan değiliz herkes oynatmış
sadece senle ben normaliz
ama şemsettin laf aramızda
laf aramızda...
laf aramızda...
şemsettin laf aramızda kaldı çıkamıyor kendini ifade edemiyor bir türlü...
ama çok dikkatli olalım şemsettin
sende farkettin zaman kötü en iyisi biz işi deliliğe vuralım
sen kedilerden kork işkembesin diye,
ben insanlardan korkayım iskemleyim diye,
ve iskemle üzerinde işkembe,çarşamba,perşembe
gün say şemsettin gün say...
çünkü nasıl olsa bir gün gelip bizi alacaklar
bu işten yırtmak için saat numarası yapalım
sen yelkovan ol ben yengeç
soranlara tek cevap verelim "vakit çok geç"
vakit çok geç
vakit çok geç şemsettin geldiler...
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni…

(bkz: ahmed arif)
Derin bir aşk ile öylesine,
Sevdim seni ölesiye.
Görür görmez vuruldum.
Dolanarak peşinde,
Deli divane oldum.
Bilesin ki ahu gözlü ey güzel.
Dünyada ki en güzelden de güzel.
Bedenime can veren dilber.
Derin yalnızlığımın ülkesinde.
Karanlık bir gecemde,
Ay ışığı kadar parlak.
Kavrulan şu zavallı yüreğimin,
Kupkuru, sararmış çölünde,
Bir vaha kadar ıslak.
Şu kısacık ömrümde,
Oldun kalbime ortak.
incecik belin, süt gibi tenin,
Her yanın oynak.
Sen nasıl bir kadınsın.


Bana ait.
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
bu aşk burada biter ve ben çekip giderim,
yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver,
bu aşk burada biter iyi günler sevgilim,
ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider,

bu aşk burada biter
ataol behramoğlu
"Bitmez tükenmez gibi geldiler bana
Oysa topu topu üç taneydi basamaklar
“Benimle öl..” diye fısıldadı
Akçaağaçların arasından sonbahar"

Son karşılaşmanın şarkısı - (bkz: anna ahmatova)
Çeviri: Ataol Behramoğlu
spoiler

Neden hep kötü ile daha kötü arkasındaydı seçimlerimiz

spoiler
Yenildim

Temeli bir yalan ile inşa edilmiş tanışmayı.
Tanışmayı aşka taşıyan samimi sohbetleri,
Ansızın gelen ayrılık haberlerini,
yapamıyorum geri dön demeleri.
Çıkıyorum hayatından deyip
Gecenin bir yarısı özledim
çağrıları ile dönmeleri.
Ve de..
Unuttum diyerek
teselliyi başka kollarda aradığın
o kara günleri unutup yine sana yenildim.
Oysa ben senden nefret edecektim.
Bilemedim ki..
Belkide hiç gitmeyecektim.

Mehmet Çağrı Taş

https://www.giderlisozler.com/yenildim/
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.

y. kemal
'Yine dün geçtim o yoldan;
Aynı raylarda tirenler geçiyor...
Karşı dağlar,hep o dağlar...
Kıyı hep aynı kıyı
Ve deniz aynı deniz;
O gülüşten bir eser yok yalnız;
O güzel çerçeve bomboş!
Belki kalbim daha boş!'

(bkz: yahya kemal beyatlı)
Olmuyor dedin ve gittin.
Tüm olasılıklar da arkandan gittiler...
Ne kadarı olmuyordu ve ne kadarı oluyordu?
Senden, benden, bizden, ondan, bundan, kimdendi?
Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim.

Sende beni çeken bir şey var dedin ve gittin.
Tüm çekim güçleri de arkandan gittiler...
Nasıl bir çekimdi bu? Ömrü kaç gündü?
Bazen çekip bazen itiyor muydu?
Bunu da hiçbir zaman bilemeyeceğim.

Bunu söylemek istemezdim dedin ve gittin.
Tüm söylenmiş güzel sözler de arkandan gittiler...
Var mı beni içinizde tanıyan
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim
Kalmasa da şöhretimi duymayan
Kimliğimi tarif etmek zor benim

Bülbül benim lisanımla ötüştü
Bir gül için can evinden tutuştu
Yüreğine Toroslar’ dan çığ düştü
Yangınımı söndürmedi kar benim

Niceler sultandı, kraldı, şahtı
Benimle değişti talihi, bahtı
Yerle bir eyledim taç ile tahtı
Akıl almaz hünerlerim var benim

Kamil iken cahil ettim alimi
Vahşi iken yahşi ettim zalimi
Yavuz iken zebun ettim Selimi
Her oyunu bozan gizli zor benim

Yeryüzünde ben ürettim veremi
Lokman Hekim bulamadı çaremi
Aslı için kül eyledim Keremi
ibrahim’in atıldığı kor benim

Sebep bazı Leyla bazı Şirindi
Hatırım için yüce dağlar delindi
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim

ilahimle Mevlana’yı döndürdüm
Yunusumla öfkeleri dindirdim
Günahımla çok ocaklar söndürdüm
Mevladanım hayır benim, şer benim

Benim için yaratıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet
Evliyanın sözündeki muhabbet
Enbiyanın yüzündeki nur benim

Kimsesizim hısmım da yok hasmımda
Görünmezim cismimde yok resmimde
Dil üzmezim tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim
Benim adım aşk!

Cemal Safi
ÖYLE YıKMA

öyle yıkma kendini
öyle mahsun, öyle garip...
nerede olursan ol
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne üstüne
tükür yüzüne celladın
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile
tırnak ile, diş ile
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni!

AHMED ARiF.
affan dede'ye para saydım,
sattı bana çocukluğumu.
artık ne yaşım var, ne adım;
bilmiyorum kim olduğumu.
hiçbir şey sorulmasın benden;
haberim yok olan bitenden.

bu bahar havası, bu bahçe;
havuzda su şırıl şırıldır.
uçurtmam bulutlardan yüce,
zıpzıplarım pırıl pırıldır.
ne güzel dönüyor çemberim;
hiç bitmesin horoz şekerim.

cahit sıtkı tarancı / çocukluk.
Dün gece yağmurun altında
Yine sen geldin aklıma
ışıl ışıl parlayan gözlerini aradım
Seni benden ayıran kaderimden utandımNe olurdu sen de olsaydın yanımda
Beraber ıslansaydık yağan yağmurda
Şarkılar söyleseydik geceye inat
Seni benden ayıran kadere inatNe çok isterdim saçlarına dokunmayı
Yokluğun yerine saçlarında kaybolmayı
O masum yüzünü bir kez daha görsem
Sana olan aşkımı bilmem nasıl söylesem
Yağmur bile sinsi sinsi yağıyor sensiz
Geceler bile yokluğunda ıssız
Ağlasam bile tek başıma sessiz
Sana olan aşkım daima sonsuz.

Cemil Meriç.
Gurbet

Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!

Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet

Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
içimde dövünüp ağlama gurbet!..

Nfk
içimdeki taş yerinden kımıldadı.
Göğün altında,
yerin telef edilmiş yüzünde
bir papatyanın “olmaz” yaprağına düştüm.
Ben sustuysam söz de sussun. Olmadı,

Taşındım ertesi gün “olur” yaprağına.
Orda büyüttüm hatırayı, ordan düştüm.
Hatıra da unutsun kendini koyuluğunda.

Beni gel beni bul beni al,
istediğin yerde uyut bendeki hatırayı istedim.

Vardığım yer bir uçurumdan kekeme,
Gümüşten ipliğim azaldı-
Susmaya unutmaya uykuya yelteniyorum.

Birhan keskin.
kaç zamandır uykusuz gözlerim,

uyumak yerine yine seni düşünüyorum,

ne gülümsemen dinlendiiyor ruhumu,

ne gözlerin sarıyor açtığın yarayı,

lakin ben ise aptal gibi düşünüyorum,

dahası sessizliğimden üşüyorum..

unutuyorum seni ,

bekleme sen beni,

ne masallar duydum varlığında,

gerçekleri buldum yokluğunda,

pes etmeyen kalbim,

yetinemeyen huzursuz zihnim,

sahi ve safi kelimerim benim,

yok ettin beni,

sevme sen beni..