bugün

aldanma günahkar görüntüme.
aldanma günahkar içeceğime.
görüntümün günahkarlığı serbestliğimden,
içeceğimin günahkarlığı ise beni serbestleştirmesinden.

günahkarmış gibi görünen insanları
günahkar mekanlarda dinlemektir maksadım,
yoksa ne içkiyi, ne insanı, ne de günahı görürüm
hepsi varoluştandır, hepsi içiçedir iyi bilirim.

murat dal
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

içimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

Necip fazıl kısakürek - kaldırımlar
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.
kimse ölmesin diye kimsenin aklında
her sevdalı verdiği sözü geri alacak
güneşi ,ayı hatta hiçbir tabiat olayı
şahit gösterilmeyecek hiçbir sevdaya
ne deniyorsa onu atacak kalp
Ve süresi yirmidört saate çıkarılacak
Meskûn mahalde ağlamanın...

duyuru/ ylmzerdgn
sevdiğim bir kısmı
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika da dahil.

cemal süreya/üvercinka
kendi halinde olmak güzeldir.

bu kadar hal bilmezin arasında..
Beni sorarsan
Kış işte
Kalbin elem günleri geldi
Dünya evlere çekildi, içlere
Sarı yaseminle gül arasında
Dağların mor baharıyla
Sis arasında
Denizle göl arasında
Yanımda kediler, kuşlar
Fikrimden dolaşıyorum
*
https://youtu.be/3Q3AQttHC4s
Adam olayı yaşıyor be!
Aşığın Rengi

Kan damlar mumlara kandiller kızıl,
Ateş saçar güller bülbüller kızıl,
Kalbe aşk ateşi düştü düşeli;
Kan ağlar gözlerim mendiller kızıl!

Boyandı kainat kızıl nurlara,
Korlar yağar gökten yeşil kırlara,
Alev kusar güneş karlı dağlara;
Dökülmüş kafesler gönüller kızıl!

Kurusun aşkımdan dağlar yarılsın,
Düşsün gökten güneş düşsün kırılsın,
Akar volkan gibi su gürül gürül;
Lav düşer çeşmeden sebiller kızıl!

Aleme yalnızca sensin renk katan,
Allı pullu giymiş güzeller kızıl,
ÖZER sana ancak topraktır vatan;
Umutla varılan menziller kızıl,
Aşkı tende sanan reziller kızıl! !

Özer Şenödeyici

bu gece de çok sevdiğim bir ağabeyimden bu şiiri sizlere armağan ediyorum.
Şimdi hiçbir anlamı yok;
Ne mahzendeki son şişenin
Ne kalpteki bir endişenin.
Orhan Veli Kanık

Eski bir sevdadan kurtulmuşum;
Artık bütün kadınlar güzel;
Gömleğim yeni,
Yıkanmışım,
Traş olmuşum;
Sulh olmuş.
Bahar gelmiş.
Güneş açmış.
Sokağa çıkmışım, insanlar rahat;
Ben de rahatım.
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
görsel
Bugun seni yine hatırlayamadım
Ben değil sensin elim kolum kanadım
Seni yine hatırlayamadım var mı on yillar daha şefkat damarım
Bir sırrım var sana bin kapının ardındaki sultanım
Seni hiç aramadım ama açıyorum kapıları adım adım.
biraz değiştim, her şey kadar, herkes kadar, sen kadar; değiştim, unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum, ...bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni ben benimle savaşıyorum, seninle değil! sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın ne kazanabileni ne de kaybedeniyim, sorun değil!

elbet alışırım, biraz alıştım, her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, alıştım, varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma, ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum, bir yanım bırak diyor bir yanıma, kesin değil!

henüz tanıştım, her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık, duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda, ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda; bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha, samimi değil!

bir hayli kırıldım, her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, canıma batan her halin felç gibi indi bedenime, gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım! aslında ne sana, ne olanlara; kendime kırgınım; maziye hiç değil, an'a kırgınım. anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına, dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara, beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına; bir hayli kırgınım; beni ben kırdım oysa, iyi değil!

galiba yoruldum, her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, kendime kalbimi kanıtlamaktan, ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan, ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum.

aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum. sadece kendimi kaybettikçe seni kaybediyorum. şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık ki seni sorgulamamasını nasıl beklerim?

toprağa bakan yanım senden zaten ayrı sana bakan yanımsa toprakla aynı ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!

gözlerim yorgun; dudaklarım, hissiz; dokunulmadan geçen yıllar bana ağır; sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz. söyleyemediklerini söylesen de şimdi, sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır! isteyerek değil;

çok çalıştım paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı gitlerine beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için çok çalıştım;

daha öncede gitmiştim; kendi isteğimle; anladım ki daha önce hiç sevmemiştim!

çok çalıştım inan değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya ve alışmaya kendime; bu göz gözü görmez dumanlı halime çok alışmaya çalıştım hem de;

tanıştım, seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da. birini yaşatabildim sadece! yaşatıyorum da hala, ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da.

yorulmak, dinlenmekten geçmiyor. an be an çöküyor, insanın içindeki güç, işığı sönüyor; beyaza dönüyor rengi git gide hissizleşiyor;

ne yormak istedim seni, ne de yormak kendimi. çok çalıştım, gitmeye de kalmaya da. ikisi de aynı acı, ikisi de rezil. daha öncede gitmiştim, ama böyle kalarak değil

Can Yücel - Biraz Değiştim
öpme beni bu gece
Dudakların efkarlanır.
Gecenin siyahını senle boyadım
Ellerim
Fırçaların karasına bulaştı
Sen geceye
Sabahsız bir renksin şimdi.
ölebilirim genç yaşımda
en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim; şimdi kavak yelleri esiyorken başımda.
sevgilim,
seni bir akşamüstü düşündürebilirim.

/özdemir asaf/
Friedrich Nietzsche: ”Güz Mevsimidir Bu”

Güz mevsimidir bu, kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden, durma git!
Güneş yamaçta sürünüyor
Tırmanıyor, tırmanıyor
Ve her adımda durup dinleniyor.
Ne varsa dünyada öyle solgun!
Yorgun ve gevşek tellerde
Çalıyor rüzgar şarkısını,
Umutlar uçup gitti o ardından yakınmakta.
Güz mevsimidir bu, kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden, durma git!
Ey dalındaki meyve, titriyorsun, düşüyorsun yere?
Nasıl bir sır verdi ki gece sana
Yanağın, o gül yanağın
Buz gibi ürperişler içinde?
Susuyorsun, karşılık vermiyorsun?
Kim konuşacak öyleyse?
Güz mevsimidir bu, kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden, durma git!
Ben güzel değilim der Yıldızçiçeği
Ama insanları severim, onları avutmak isterim-
Çiçek görsünler hâlâ yerde, eğilsinler
Ve ah! Tutup koparsınlar beni
işte o zaman gözlerinde onların
Bir anı canlanır,
Benden daha güzellerinin anısı;
Görürüm onu ben, görürüm ve işte böyle ölürüm.
Güz mevsimidir bu, kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden, durma git!
Orhan veli kanık: "anlatamıyorum"

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Bir gün, hayat ağırlaşırsa omuzlarımda
Anlatamazsam kimseye
Ya da çok özlersem.
Güzel şeyler yapmışsam
Paylaşmak istersem.
Hala sevdiğini görmek istersem
Gelebilir miyim sana?
https://youtu.be/xbdN_DSm0bs
Palyaço.
Bayıldım her gece bir kac kez dinlemem lazım.

görsel
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...
senfoni

önce sesin gelir aklıma
çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
sonra cumartesi günleri gelir
sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.

kırk kere söyledim bir daha söylerim
savaşta ve barışta, karada ve denizde,
düşkünlükte ve esenlikte
zamanımız apayrı bize göre
yanyana olduk mu elele
aç kalsak ağlamayız biliyorum.

içim güvercinleri okşamış gibi rahat
sen yanımdayken ister istemez
geniş meydanlarda akşam üstleri
üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.

sen yanımdayken ister istemez
uzak ırmakları hatırlıyorum.

arasıra düşmüyor değil aklıma
yabancı kadınların sıcaklığı
ama allah bilir ya, ne saklıyayım
yanında ihtiyarlamak istiyorum.

Turgut uyar..
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. 
Demeyeceksin işte. 
Yaşarsın çünkü. 
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. 
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. 
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, 
Senin onu sevdiğinden. 
Çok sevmezsen, çok acımazsın. 
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. 
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. 
Senin değillermiş gibi davranacaksın. 
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de 
korkmazsın. 
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. 
Çok eşyan olmayacak mesela evinde. 
Paldır küldür yürüyebileceksin. 
ille de bir şeyleri sahipleneceksen, 
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. 
Gökyüzünü sahipleneceksin, 
Güneşi, ayı, yıldızları... 
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin. 
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin... 
Mesela gökkuşağı senin olacak. 
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait 
olacaksın. 
Mesela turuncuya, ya da pembeye. 
Ya da cennete ait olacaksın. 
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. 
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, 
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. 
ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...