bugün

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar

Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysa ki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez.

Her darbene tehammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

Madem aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm,
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum.

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

cemal süreya. evet. *
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın, ağulum
Günahımsın, vebalimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum,
Gökte ararken yerde bulduğum,
Karadutum, çatal karam, çingenem,
Daha nem olacaktın bir tanem?
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın..

Sigara paketlerine resmini çizdiğim,
Körpe fidanlara adını yazdığım,
Karam, karam,
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt, buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekun azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan,
Kibrit çöpü gibi kırılan,
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan,
Artık otlar, göstermelik atlar gibi bedava yaşayan,
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum.

Netmiş, neylemiş, nolmuşum,
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül,
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.

Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun...

Bedri Rahmi Eyüboğlu
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi

Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi

Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi

Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi

istanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi

Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.

nazım hikmet ran. evet. *
bayram gelir ellere
sevgi verir dillere
ver elini öpeyim
elin girsin gö. . .
"Allah'ım kaderimde anarşi ve protesto
antidepresanlar ve içi boş bir gardırop
ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino
yardımın gerekiyor kadıköy'deyim stop. "
''gecenin denizinde o beyaz martı
ıssız kanatlarını çırpar yorgun
sis dağılsa belki uzakta
belki uzakta gözleri görünür
düşer gölgesine yaprak
eylüldür.''
e. sander
söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
o şehrayin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam aşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün...

attila ilhan. evet.
Payıma düşen toprak parçası
Senin de payına düşer
Ayrılık gayrılık yok
Ölüm nefesinde nasıl olsa
Amma henüz vakit erken
Daha gün
Karşı apartmanın balkonunda
Dur bakalım hele
Ben salata satayım
Şair Leyla Sokağı’nda
Sen gene koş
Bez fabrikasındaki
Tezgahının başına
Ölüm içimde
Ölüm dışımda
Ölüm talihsiz aşımda
Ölüm kuru başımda
Teselli benim gözyaşımda...

şair rüştü onur.
kuşçu amca! bizim kuşumuz da var, ağacımız da. sen bize bulut ver sade, yüz paralık.
"Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
içip içip ağlasam..."

turgut uyar.
Yarab! insan oğullarından çektiğim yeter
Gök yüzünden benim hisseme düşeni ver
Altına dilediğim gibi ömrümü sereyim
Mendil kadar olsun tarlamı ayır
Beni doyuracak ağacı göster.

Rabbim! insan oğullarından çektiğim yeter
Yalnız senin ellerin gezinsin ömrümde
Beni yalnız sen mahkum eyle sen azat
Ve yalnız sen canımı iste benden ki
Nereye saklayacağımı şaşırmadan vereyim.

bedri rahmi eyüboğlu
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.

Nazım hikmet
kayanin dibinde malmi yayilir
bir kere gormeyle yarmi sevilir.
Mesut sanmak için kendimi
Ne kağıt isterim,ne kalem
Parmaklarımda sigaram
Dalar giderim mavisinden içeri
Karşımda duran resmin..
Giderim deniz çeker
Deniz çeker,dünya tutar
içkiye benzer birşey mi var
Birşey mi var ki havada
Deli eder insanı,sarhoş eder?
Bilirim,yalan,hepsi yalan
Taka olduğum,tekne olduğum yalan
Suların kaburgalarımdaki serinliği
iskotada uğuldayan rüzgar
Haftalarca dinmeyen motor sesi
Yalan….
Ama gene de
Gene de güzel günler geçirebilirim
Geçirebilirim bu mavilikte
Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız
Ağacın gökyüzüne vuran aksinden
Her sabah erikleri saran buğudan
Buğudan, sisten,ışıktan,kokudan…
Ne kağıt yeter ne kalem
Mesut sanmam için kendimi
Bunların hepsi…hepsi fasafiso
Ne takayım, ne tekneyim
Öyle bir yerde olmalıyım
Öyle bir yerde olmalıyım ki
Ne ışık,ne sis,ne buğu gibi
insan gibi….

orhan veli
"bir tek söz kalır dişlerimin arasında
ben sana gülüm derim, gülün ömrü uzamaya başlar." sadece bir bolumu
y.erdoğan-yeni bir sayfada sana bakmak
havada ağır bir sıklat vardı,
ben idealar aleminde yüzerken
yorgun bir kürdün bakışları
yerle yeksan etti totaliter asaletimi
gerçeklere uyandığımda sen vardın
ve yavaşça hatırlamaya başladım,
yüzünü, tenini, avuçlarını, amını.
bir jinekolog koltuğu kadar soğuktun,
bir ölü balığın gözleri gibi dalgın…
oral dönem, anal dönem, fallik dönem,
ilk nefesimle başlayan ölümüm,
ve olmayan amaçlarıma vermediğim önem
sen kışım, sen yazım, sen gündönümüm
şimdi sırtında derin bir bıçak yarası
kan, irin, döl, am suyu ve rakı
tasvip etmediğim bir düğün,
kesede birkaç takı…
narin bileklerindeki jilet izleri,
yaşadığın o leş gibi hayatı
ve bana yaşattığın iğrenç hisleri
alıp götürmeyecek tarihimizden…
bir piç daha ilk nefesini alacak bugün,
ve sen tüm piçlerin gönüllü anası,
kan, irin, döl, am suyu ve rakı kanayacaksın.

ŞERiF FAYSAL YILDIRIM
Vazgeçmek delikanlıyı bozar benim güzel abim,
Masaldı masal olarak kaldı dinledik iyi oldu
Zaten umut gerçeğin cenazesini kaldırmaz
Bilirsin ayrılık için her şey az,
Aşk için her şey fazlaydı
Geçti bir tren bir vapur, bir şehir bir masaldı
Üstümüzden geçmesi gereken ne varsa geçti
Önce sarsıldı her şey sonra yıkıldı
Ömür bu ya zaten kırılması gereken yerden kırıldı
ve Yanması gereken yerden alev aldı ayrılık
Kime sarılır insan son nefesinde
Ya Allah deyip doğrul
Çoktur zaten yenilen,yenildikçe kanayan
Kanadıkça yenilen,yenildikçe bir kez daha
Hiç yenilmiyecekmiş gibi yenilen çoktur.
Her başlangıç aslında bir sondur
Yıldız kayar, güneş doğar
Vazgeçmek delikanlıyı bozar benim güzel abim,
Dibine kadar inilir mi yokluğun inilir
Delikanlı adam yenilir mi yenilir
Aşk bu zeytin, peynir değil ki
Yar bir ekmeğin bağrını koy içine ye,
Bazen kan doğranır delikanlının ekmeğine
kadın bu vurdu mu en savunmasız yerinden vurur adamı
Kalp bile kaçacak yer arar kendine
Dedim ya güzel ya abim kadın bu vurdu mu harbiden vurur
Delikanlının en hası bir kaşık suda boğulur
Bir dönüm toprakta can kökü kurur
Başı boş ve hoyrat çıkar gidersin en fazla
Her şeyi bıraktığını zannedersin ardında
ama Her şey seni bırakmaz
En çokta ağlamak!
Ağlamak benim güzel abim.
sünepe bir alacaklı gibi yapışır yakana
e Delikanlıyız dedik ya borcumuz borç
Dökeriz gözlerimizi bizde dilsiz bir köşeye bir gün
Bir gün bizde soğuk bir mevsimde
Mesela bir Ocak’ta yeneriz yenemediklerimizi
Ya da yenilip yine çeker gideriz başı dik
Yeni kendimizden eski kendimize
Belki de masalımızın elmaları çalınan gökyüzüne
Öyle değil mi benim güzel abim öyle değil mi söyle
Aşk ne kadar yakışırsa adam olana
Ayrılıkta o kadar yakışır delikanlıya.

(bkz: bedirhan gökçe)

http://www.youtube.com/watch?v=nw-7Ng4TLug
uzunca zamandır görmeyeli seni
bir başka kadın, bir hoş olmuşsun
kollarıma alıp sarmayalı seni
beyaz peynir gibiydin kaşar olmuşsun. *
kayserili mükremin yılmaz
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

insan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.

Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini

sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli

şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi…

alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki

çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.

Cemal Süreya- Sana giden yollar kapalı.
"bu son şiir, o küflü gözlerine yazılan
bu son mezar kalbimde hicranla kazılan
senin gamsız gözlerin kahkahalar atarken
benim gözlerim viran; ağlamaya değer mi
her cilven bir ıstırab; her nazın kapkaranlık
yorgun kuraklığında ıslanmaya değer mi
-hiç güzel olur muydun gözlerin olmasaydı-
ateşlere girmeye ve yanmaya değer mi
bir kevser ırmağında serinlemek dururken
sellerine karışıp bulanmaya değer mi
aydınlığın gözleri çağırıyor kalbimi
zehir bakışlarınla boyanmaya değer mi
gözlerine bir ömür dayanmaya değer mi"

nurullah genç.
beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun

bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun

elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hevesim olsa param olmuyor
param olsa hevesim
yaptıklarını affettim
seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan
beni koyup koyup gitme
ne olursun

attilâ ilhan
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git

Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar

Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysa ki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez.

Her darbene tehammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler

Madem aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm,
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum.

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git

cemal süreya
Daha on sekizindeyim ibo
Nasıl yiğit nasıl delikanlıyım
Daha on sekizindeyim ibo
Koskoca bir ihtilal atlatmışım
Sakallarım çıkmış tam ve eksiksiz
Bir resim çektirmişim hatıra diye
Sakal bu nasıl bekledim sen de bilirsin
Babam tıraş olmuş canım çekmiş de
Öylesine beklemişim on sekiz sene
Daha çocuk olmadan adam olduk biz
Kavgada kırıldı burnumun solu
Façamızı çizdiler rezil olduk biz
Arabesk müzikler dinlemişiz ibo
Sevmişiz sevgimizi diyememişiz
Okul duvarına adını yazmış
Bir kalbin içinden ok geçirmişiz
Mahallenin kızlarını hep biz korumuş
Namus deyip başımız önde geçmişiz
Ne bir kıza bakmış, ne baktırmışız
Kapı önlerinden hep sessiz geçmiş
Ezanda müziği kapattırmışız
Daha on sekizindeyim ibo
Sadece genç değil delikanlıyım
Hem nasıl platonik hem ne aşığım
Onun dar sokağına öylesi mahkûm
O kaldırım tozuna ne aşinayım
Daha on sekizindeyim ibo
O hiç benzemiyor on yedisine
Hukuk özgürsün diyor
Bir adım reşit olmuş
Ehliyet cebimde gıcır duruyor
Abim de 74 tosbağa almış
Arabayla giriyorum o dar sokağa
Camımdan ucuz müzik düşmüyor artık
Orson Welles dinliyorum Frank Sinatra
Acı duygularım kalmamış artık
Abartmışım ibo on sekizdeyim
Öyle artık eve meve gitmez olmuşum
Bir bekar evinin bodrum katında
Reşit kimliğimle özgür olmuşum
Daha on sekizindeyim ibo
Sesim kişilik olmuş, yumruğum demir
Ne diyorum sana on sekiz ibo
Bu sadece takvimde bir yaprak değil
Dedim ya; dedim ya genç değil delikanlıydım
Torba taşıyamadım hiç bir teyzeye
Otobüslerde yayılıp hiç oturmadım
Yer verdim benden bile biraz bile büyüğe
Sağ sol davalarına hiç bulaşmadım
Benim sevdalarım ütopyadandı
Hiç kimseyi fikrinden yargılamadım
Benim kavgalarım haksızlıktandı
Sevdalarım olmuş gelip geçici
Kimsenin namusuyla oynamamışım
Bizim kitabımıza uymamış belli
Bu yüzden bu yüzden hepsinden yara almışım
Hiç kimseye zararım olmamış ibo
Bir anamı üzmüşüm naçar kalmışım
Anam etme oğul dellenme demiş
Anamı naz makamından çok kullanmışım
Doğru yerde yanlış adam olmadım ibo
Yanlış yerde doğru adam oldum ben
Bırak düşmanıma düşman olmayı
Düşmanıma bile dost olmuşum ben
Ne yaparsan yap bugün kendine ibo
Günahların da senin sevapların da
Kavgaların da senin sevdaların da
Bunlar masal değil, yaşamdı anla
On sekiz, on sekiz özel bir tarih her yaşantıda
Özgürlük, ehliyet hepsi bir kında
O günden burnumda kırık var hala
Bir de sakalım da eskiye inat üç tane beyaz çıktı
Üç dertli nokta
Özet şu ki; on sekiz dertliydi ibo
Özet şu ki; on sekiz zevkliydi ibo
Özet şu ki; on sekiz insan ömründe
Bir daha on sekiz olmuyor ibo
Bir daha on sekiz olmuyor ibo

bedirhan gökçe

https://www.youtube.com/watch?v=cUoN3m1VD5g