bugün

jodie fosterın gene kızını kötü adamlardan kurtarmaya çalıştığı bir başka macerası. (bkz: panik odası)
türkiyede uçuş planı adıyla vizyona giren sinema filminin adı.
tüm filmi büyük bir heyecanla izleyip 'çıka çıka bu mu çıktı lan' deyip kızdığınız, uçak reklamı tadında hollywood filmi.
türkçeye ucuş planı olarak cevrilmiş 2005 yapımı dram/gerilim türünde bir film.
gizemli parçacıklar' ı andıran girişi, jodie foster' in güçlü oyunculuğu, giderek artan temposu ve merakı hep en üst seviyede tutuşuyla vasatın üstüne çıkabilen gerilim filmi.
kocası ölen jet mühendisi kyle pratt ( jodie foster ), berlin'de daha fazla durmak istemez ve abd ye doğru yol alır.

kızıyla birlikte uçağa biner. yolculuk esnasında uyuya kalır. uyandığında bir bakar ki kızı yok. uçağın altını üstünü getirir. mürettebat da yolcular da kızı görmediklerini söyler. hatta yolcu listesinde de kızın adı yoktur. kadın kafayı yiyecek, onu izlerken ben de. nasıl yok kız ya? gözlerimle gördüm anasıyla uçağa bindiğini?

neyse şimdi spoiler vermek istemiyorum. ama herşey açığa çıkıyor diyeyim ben size.

ayrıca bu filmle birlikte şu güzide atasözümüzün ne kadar doğruyu yansıttığı da ortaya çıkıyor: el elin eşeğini türkü çığırarak arar. kadın kızını kaybetmiş, kaptana kadar çıkıyor, yolcuları arayın, uçağı tarayın, kızımı bulun diye inliyor, yolcuların umrunda değil.ah ahh. burada da atalarımızın şu sözü aklıma geliyor: ararsa anam arar, gerisi yalan arar.( atalarımız böyle birşey dememişlerse bile yakında sözüme gelip derler.)
--spoiler--
'vay be ne ucaklar varmis?!' dedirten bir ucagin icinde gecen film. tamam jodie foster iyidir, hostur da senaryo yetersiz, film de mantik hatalariyla dolu olunca (cok yakin olmalarina ragmen, patlama sahnesinde adamin olmesi, kadinla cocugun kilina bile zarar gelmemesi; cocugun ucus basinda cama cizdigi kalbin izinin kaybolmamasi,ki nasil bir hava akimi var ki iceride cam bugulaniyor da o kalbi cizebiliyor... ) 'amaann be!' diyorsunuz.
--spoiler--
biraz polisiye ve gerilim izlemis her izleyicinin daha filmin basında yaptıgı bir iki tahminden birinde senaryoyu tutturmasına ragmen bittiginde izleyicide iyi bir film tadı bırakıyor. sanırım bunun sebebi de oyuncu kalitesi. yani şimdi aynı filmde jodie foster yerine yasemin ergene ya da bergüzar korel oynasa mundar olurdu film. demek ki neymiş: senaryo hersey degilmiş.
(bkz: ucus planı)
(bkz: jodie foster)
gece uçuşu * filmi ile devamlı olarak karıştırdığım film. ikisini de sinemada izledim. her seferinde hangisi hangisiydi diye şaşırıyorum. birinde çocuk kayboluyor uçak kaçırılıyor falan, ötekinde terörist var kadını rehin alıyor. hangisi hangisi şu an bilmiyorum mesela.
edit: bu uçaktaki çocuğun kaybolup sonra birilerinin uçağı kaçırdığı filmmiş. hatırladıktan sonra diyebilirim ki ilk yarısı çok güzel ikinci yarısı ise acayip klasik ve sıkıcıdır.
filmin süresinin pek kısıtlı olması ve fazla mekan değişimi olmadan çekildiği için izleyicide "bir anda" bitiyormuş hissini veren, görüntüler üzerinde özellikle çalışılmış ama vasatlıktan kurtulamayan film.

araya serpiştirilen ortadoğulu insanları terörist olarak algılama sendromu ise filmi bayağılaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
vakit kaybı boktan bir film.
bu arada uçak polisimiz carson ve kaçırılan kız feci şekilde birbirlerine benziyorlar.
" dar alanda kısa paslaşmalar " olarak mecazi olarak niteyeceğim ( izleyen bilir ) biraz zorlama bir gerilim. cudi için izlenir ama. yerim ben onu.
izlemeden önce senoryoyu şifzofren bi kadın üzerine kurulu sandığım için çok merak ediyordum.. fakat izledikten sonra klasik bir tv filminden başka bir şey olmadığı anlaşılıyor..

seneristin hayal perestliği jodie foster'ın bütün çabasına rağmen filmin önüne geçmiş..

--------------- spoiler ------------------------------
1-çocuğun uçağa bindiğini nasıl olurda kimse görmez?
2-durduk yere araplara niye gönderme yapılıyor?
3-eğer bir hostes bütün bunları yapabiliyorsa kafalayım bi hostesi kaçırılam uçağı
4-uçaktaki kameralar nerde?
5-uçak güvenliği ta en başından beri bunları planlamış da neden en kötü yerini sonu yapmış..bi kadına sahip olamadı..
--------------- spoiler -------------------------------

kısacası bana göre berbat bir senaryo..
zaman kaybı çok kötü bir film.

--spoiler--
her şeyi anladım. yolcu listesini değiştirdin, bilet olayını hallettin, kızı ölmüş gibi gösterdin fakaaaat uçağa binerken ve bindikten sonra diğer yolcuların küçük kızı görmemelerini nasıl sağladında koltuğundan paket yapıp sakladın.
yine her şey tamam. uçağı bilen bir kadını buldunuz, kocasını çatıdan attınız, onu korsan gibi gösterdiniz de arkadaşım ya o kadın kocasını almanya'ya gömseydi siz de dımdızlak kalaydınız. olmamış hiç.
--spoiler--
--spoiler--
filmin senaryosunun tek güzel tarafı kadının pencereye hoh'ladığı zaman. ama izlenebilir bir film.
--spoiler--
başrolünde jodie foster ın oynadığı 2005 yapımı bir film.

--spoiler--
Eşinin ölümünden sonra zor günler içeren Kyle Pratt kızı ile beraber bir yolculuğa çıkar. Son derece modern bir jet uçakta geçen bu yolculuk sırasında küçük kızı aniden kaybolur. Çıldırma noktasına gelen kadın kızını hiç bir yerde bulamaz. Üstelik hosteslerden bazıları seyahati boyunca yalnız olduğunu ve uçak listesinde kızının adına benzer bir kayıt olmadığını söylerler.
Kyle gerçekten aklını mı kaçırmaktadır yoksa uçaktaki herkesin dahil olduğu bir komplo ile karşı karşıya mıdır? Genç kadının cevaplaması gereken kocaman bir soru işareti bütün gizemiyle onu beklemektedir
--spoiler--

***bu akşam tv de ilk kez saat 20.30 da star da yayınlanacaktır.
an itibar ile star tv tarafından yayınlanan bir jodie foster filmi. uçak mühendisi olan bağyan, kayıp kızını bulmaya çalışıyor. he bir de kargo da kocasının tabutu da aynı uçakta bunlarla beraber uçuyor.

hamiş: velhasıl amerikalı bir kadının farkı işte bu. o role koy bizim hatunları. zır zır ağlar, bir bardak suyu kendi içemez. hatun uçağın elektrik aksamını bozmakla yetinmeyip kabin basıncına bir ayar çekti, oksijen maskeleri falan düştü. peeh!
zamanında iyi reklamı yapılan, fakat boş çıkan dram/aksiyon filmi.
Sonundan tatmin olacağınız bi film...
Sadece kaptanın ve mürettebatın film sonunda morlaşan yüzünü gömek için bile izlenebilir (bkz: sana kırmızı çok yakışıyor!!)
the lady vanishes adlı filmden bariz şekilde etkilenmiş filmdir, hatta sadece olay mahali değişmiş bile diyebiliriz.
an itibari ile kanal d de oynayan ve kendini izlettiren bir film.
kendine bağlayan filmdir. jodie foster'ı da asker kadın gibi göstermişler sanki. anlaşılamayan tek soru şu sanırım :

- filmin sonundaki "school bus" ne iş ?
--spoiler--
filmin sonu yolculara kapak niteliği taşıdığından mutlaka görülmesi gerekendir.
--spoiler--