bugün

milyonlarca eksi yiyeceğimi bile bile açtığım başlıktır ama burada doğruları yazmak ve inandığımız değerleri ne pahasına olursa olsun korumamız gerektiğinden mütevellit üstünde duracağım boktan teoridir.
evrim teorisine bakan (ortalama) insan zekası aslında bu teorinin ne kadar boktan olduğunu görür neden mi?
1-Evrim teorisine göre modern insan, 3 aşamadan geçerek günümüze ulaştı. Milyonlarca yıl öncesinde modern insanın ilk atasına Homo Hibilis adı verildi. Ardından Homo Erektus geldi. Ve son olarak insanın şu anki haline ulaştığı Homo Sapiens türü yaşamaya başladı. Ancak bu sıralama dün bilim adamları tarafından yapılan açıklamayla darbe yedi. Amerikalı paleantrolog Maeve Leakey AP ajansına yaptığı açıklamada “Normalde farklı dönemlerde yaşamış olması gereken ilk iki türün tam 500 bin yıl boyunca yan yana hayatlarını sürdürdüğünü belirledik” dedi.
2- evrim teorisi nin açıklayamadığı bir diğer mevzu ise fener balığıdır yani fener balığına ışık nereden geçmiştir fener balığı güneşi içine mi almıştır bu balık nasıl ışık vermektedir bunu darwin amca yazdığı kitabında açıklayamamıştır.
3- evrim teorisine göre aminoasitler rastgele dizilerek proteinleri oluşturmuş ve proteinler rastgele birleşerek genetik kodların oluşturduğunu varsayar bu da imkansızdır zira Önde gelen bilgi teorisyeni ve biyofizikçi Hubert Yockey, en küçük genomda yaşamın mümkün olması için gerekli bilgi içeriğinin miktarını ölçmüş ve bunun rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimalinin 10186,000'de bir ihtimal olduğunu ortaya koymuştur.3 Yockey, genetik kodun rastlantısal olarak ortaya çıkması için ise doğal seleksiyonun, evrensel koda ulaşmadan önce, 1.40 x 1070 farklı genetik kod keşfetmesi gerektiğini hesaplamıştır. Gerçekleşme ihtimali 1050'de birden küçük olan olaylar, evrenin neresinde olursa olsunlar imkansız kabul edilirler.
Buraya kadar anlatılanları özetleyecek olursak, genetik kod;

1) Maddeci bir yaklaşımla açıklanamamaktadır,
2) Tesadüfleri kesin olarak reddetmektedir,
3) Bilgisayar teknolojisinden çok daha üstün bir yapı ortaya koymaktadır.

4- Genetik kodla ilgili olarak maddeci bir yaklaşımla açıklanması mümkün olmayan bir dördüncü konu vardır ki, evrimcilere tam bir açmaz oluşturmaktadır. DNA, yalnız protein yapısındaki birtakım enzimlerin yardımı ile eşlenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler doğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından, eşlemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları gerekir. Hayatın kökeni araştırmalarının tanınmış bir ismi olan John Horgan bu ikilemi şöyle açıklar:

"DNA; yeni DNA üretmek de dahil olmak üzere yaptığı işi, katalitik proteinlerin ve enzimlerin yardımı olmadan yapamaz. Kısacası DNA olmadan proteinler var olmaz, ama DNA da proteinlerin olmadığı durumda oluşmaz."

5- Tanınmış evrimci Dr. Leslie Orgel ise, 1994 tarihli bir makalesinde aynı gerçek karşısında şöyle demektedir:

"Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır."

6- Nature dergisinin 20 yıl boyunca editörlüğünü yapmış olan Sir John Maddox, genetik kodun kökeni konusundaki çaresizliklerini şu sözlerle ortaya koymuştur:

"Genetik kodun kökeninin, yaşamın kendisinin kökeni kadar belirsiz olması can sıkıcıdır."

7- Daha sonra evrim teorisine göre ilk canlı olan balıklar sudan karaya çıkmış ve burada da yine tesadüfi mutasyonlarla el ve ayaklara sahip olmuş, karaya uyum sağlamış. Aslında yanlız bu bile evrimin saçmalığını anlatmaya yeter.

Evrimciler suda yaşayan canlıların günün birinde, her nasılsa, karaya çıkarak kara canlılarına dönüştüklerini iddia ederler.

Oysa bu tür bir geçiş imkansız kılan sayısız anatomik ve fizyolojik faktör vardır. Bunların en belirgin olanlarını şöyle sıralayabiliriz:

a. Ağırlığın taşınması: Denizlerde yaşayan canlılar kendi ağırlıklarını taşımak gibi bir sorunla karşılaşmazlar.

Oysa karada yaşayanların büyük bir kısmı enerjilerinin % 40'ını vücutlarını taşımak için kullanırlar. Kara yaşamına geçecek bir su canlısının bu enerji ihtiyacını karşılayabilecek yeni kas ve iskelet yapıları geliştirmesi(!) kaçınılmazdır, fakat bu kompleks yapıların rastgele mutasyonlarla oluşması da mümkün değildir.

b. Sıcaklığın korunması: Karada ısı çok çabuk ve çok büyük farklarla değişir. Bir kara canlısının, bu yüksek ısı farklılıklarına uyum sağlayacak bir metabolizması vardır. Oysa denizlerde ısı çok ağır değişir ve bu değişim karadaki kadar büyük farklar arasında olmaz. Denizlerdeki sabit sıcaklığa göre bir vücut sistemine sahip olan bir canlı, karada yaşayabilmek için, karadaki sıcaklık değişimine uyum sağlayacak korunma sistemini kazanmak zorundadır. Kuşkusuz balıkların karaya çıkar çıkmaz rastlantısal mutasyonlar sonucunda böyle bir sisteme kavuştuklarını öne sürmek son derece saçmadır.

c. Suyun kullanımı: Canlılar için kaçınılmaz bir ihtiyaç olan su, kara ortamında az bulunur. Bu nedenle suyun, hatta nemin ölçülü kullanılması zorunludur. Örneğin deri, su kaybetmeyi ve buharlaşmayı önleyecek şekilde olmalıdır. Canlı susama duygusuna sahip olmalıdır. Oysa suda yaşayan canlıların susama duygusu bulunmaz ve derileri de susuz ortama uygun değildir.

d. Böbrekler: Su canlıları, başta amonyak olmak üzere vücutlarında biriken artık maddeleri, bulundukları ortamda su bol olduğundan hemen süzerek atabilirler. Karada ise suyun minimum düzeyde kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle bu canlılar bir böbrek sistemine sahiptirler. Böbrekler sayesinde amonyak, üreye çevrilerek depolanır ve atımında minimum düzeyde su kullanılır. Ayrıca böbreğin çalışmasını mümkün kılan yeni sistemlere ihtiyaç vardır. Kısacası, sudan karaya geçişin gerçekleşmesi için böbreği olmayan canlıların bir anda gelişmiş bir böbrek sistemi edinmesi gerekir.

e. Solunum sistemi: Balıklar suda erimiş halde bulunan oksijeni solungaçlarıyla alırlar. Suyun dışında ise birkaç dakikadan fazla yaşayamazlar. Karada yaşamaları için, bir anda kusursuz bir akciğer sistemi edinmeleri gerekir.

Tüm bu fizyolojik değişikliklerin aynı canlıda tesadüfler sonucu ve aynı anda meydana gelmesi ise elbette imkansızdır.

velhasılıkelam evrim teorisi boktan bir teoridir ve bilimsel olarak çürümüştür.
not: yazım eksik kaldı eklemeler devam edecek.
kopyala yapıştır yaptığın bilgilerle evrimi çürüttüğünü sanan bir einstein daha.

sizin gibiler zamanında ara geçiş formu yok diye ağlar dururdunuz. koskoca dinazorların genetik yapısının memeli, sürüngen ve kanatlı familyasının bileşiminden oluştuğunu görmezden gelirdiniz.

hatta uzun süre tüketilmeyen besinlerin, neden kurtlandığını da bilirsin sen. kımpleks yapıların rastgele mustasyonlarla oluşması mümkün değilmiş?! içimden sana hareket çekmek geliyor da ortam müsait değil.

evrime kesin kanıt aramaya kafayı takmış, bilimin kanıt anlayışından haberin yok.

pardon haklısın. hepimiz adem ve havva'nın ensest çocuklarıyız.
kopyala yapıştırdan diyerek işi kurtarmaya çalışan zeki aydın elit ateist kardeşlerimizden adam akıllı cevap bekleyen yazıdır ama gel gör ki zeki aydın elit ateist kardeşimiz kopyala yapıştır diyerek koskocaman yazıyı hiçe sayıyor. evrimin boktan bir teoridir yazı da yazııldığı gibi birçok eksik yönü vardır.
kopyalama yapanı sikmiyorlar ya!
inandığımız değerleri ne olursa olsun korumamız...'dan sonrasını okumadım. Yani diyor ki, ben yeni fikirlere kapalı, ne olursa olsun doğrularımdan vazgeçmeyecek bir sığırım.
Ben ateyiz savarım
At gözlüklü davarım
Kafirlere dalarım
Müminlere dualarım

Adlı şiirimi kendine itham ediyorum. Yazıdan daha orjinal oldu. Kopyalamadım, yapıştırmadım. Hem yazdım, hem oynadım. Beyin bedava.
Evrim teorisini gregor samsa'nın bi sabah devcileyin bi hamamböceğine dönüşmesi gibi bi şey sanan kişilerin iddiası.

Tesadüf kısmından sonrasını okumadım. Sen de bi türlerin kökenini aç oku derim. Evrim teorisini ahmet mithat efendiden dinlerseniz olacağı bu.
hala adam gibi cevap alamamışızdır bu da ateistlerin ergen bozması özenti olduğunun en büyük ispatıdır.
arada beyninizi kullanıp sorgulayın lan!
Hoca bu durur mu yapıştırmış cevabı.

Topraktan geldiğine inanıyorsun da 1050 de 1 ihtimalin gerçekleşeceğine mi inanmıyorsun.

edit: Sözlükte topraktan geldiğine inanan ne kadar çok yazar varmış. Sanırım doğru yoldayım :D
boktan değil, gayet kapsamlı bir teoridir.

yalnız bu teoriye "inananların" yani "mantıklı bulanların" düştüğü hata ilk insanın şappidik diye oluşmadığını ısrarla iddia etmeleridir.

yani tıpkı fizikte entropi üzerinden giderek "aha allah var işte, kesin kanıt" diyen kişi ile "insan kesinlikle önceki bir canlının evrimleşmiş halidir aha evrim aha kanıt" demek tamamen aynı şeydir. (bkz: gereksiz ve riskli iddialar).