ölümün o soğuk temasını hissetmektir.

bursa'nın sikindirik bir meslek lisesinin yine sikindirik bir anadolu teknik makina bölümünü okuyan ondokuz abazan bünyenin, beşinci sınıfı okumayıp liseyi dört senede bitirmek için almış oldukları karar neticesinde yaz okulu için müraacat edilir.

o sıralar kredili sistem diye bir uydurma sistemle öğrenim görüyoruz, her dönemde belli bir kredi alınıyor, seçmeli dersler okunuyordu. mecburi olan ingilizce, türkçe ve metamatik ile fen dersleri dışında kalan gerekli krediler için seçmeli derslere yöneliyorduk.

beşinci sınıfta daha çok atelye dersi olduğundan ve yine üniversite sınavında o dönem çıkmayan türev, integral içerikli matematik dersleri, yenip yutulmuş ingilizce dersleri ve bolca spor dersi açıkcası kimseye cazip gelmemişti.

ondokuz abazan son sınıfın son günleri zor da olsa bir araya gelmiş oylamaya gidilmiş ve çoğunluk yaz okulu dediğinden yaz okulu kabul edilmişti. o kadar da demokrattık. sistem de buna izin veriyordu.

hızlandırılmış kırkbeş günlük bir yaz okulu neticesinde gerekli olan krediler alınmış, sınıfcak mezun olmuştuk. artık dersaneye gidilecek ve bolca ders çalışılacaktı. üniversite heyacanı inceden herkesin bünyesinde ısınmaya başlamıştı.

okulu, diploma öncesi son gördüğüm gündü. beyaz gömlek, laci puntul, kolye ve sol yüzük parmağımda şık bir gümüş yüzük.

o güne dair son hatırladığım, defalarca kendimi yoklayıp geriye dönmeye çalıştığımda hep aklıma gelenler bunlar...

gözlerimi açtığımda, tavanda, ortasında v ve h harfleri yazan, loş bir lamba sağ elimi tutan beyaz kıyafet giymiş bir bayan, ayıldığımın ilk görsel nesneleriydiler.

hemşire: hoşgeldin yeniden, nasılsın ?

ckcypsy: burası neresi ?

hemşire: vatan hastanesi yoğun bakım kısmı.

ckcypsy: n'oldu bana ?

hemşire: trafik kazası, karşıdan karşıya geçerken araba çarpmış. bildiğim bu.

reseti basmışım. karşıdan karşıya geçerken yolun ortasında donup kalmışım, normalden üç kat daha hızlı giden otomobilin çarpması neticesinde havalanmış,
yine aynı aracın ön camına düşmüş ordan da refüje düşmüşüm.

yoğun bakımdaki üçüncü günümünün sonunda ayılmam, dışarıda bekleyen aile bireylerini ve arkadaşlarımı sevindirmiş olacak ki kapıda bir rabarba oldu.

hemşirenin "rica ediyorum biraz sessiz olun, hasta yeni ayıldı ve tek tek girerseniz iyi olur" demesi neticesinde,

odaya ilk ve elbette en sevdiğim varlık olan annem girdi.

fena halde ağladığı, gözlerindeki kızarıklıklardan kendini belli ediyordu.

bilmiyorum nedendir, ben öyle tepkisiz sarıldım, açıkcası tam olarak nelerin olup bittiğini idrak edemiyordum.

evet ortada bir trafik kazası vardı ama sanki orda yatan ben değildim.

ardından, ellerinde çiçekler kapımda bekleyen sevgilim girdi ben yine tepkisiz...

daha sonra aslan babam, dayım, erkek kardeşim, kız kardeşim...

bir de halam olduğunu söyleyen bir bayan girdi ama ben zerre hatırlayamadım.
hala halamı sevmeyişimin altında yatan neden bu olsa gerek.

bu görüşmelerin arakasından bir süre daha yoğun bakımda kalıp normal odaya alındım.

normal odada giriş çıkışlar daha fazla olduğundan sınıfcak gelen arkadaşlarımla olayın ayrıntısını öğrenmek için sohbet etmek istedim.

ckcypsy: lan olm, ne iş biri anlatsın nasıl oldu kaza ?

aydın: şindi aga, bizim çıktığımızı gören bi dolmuş karşıda durdu, biz de el attık. senin dışında herkes karşıya geçti,
sen artık nedendir bilinmez orda kaldın ama bir yandan da karşıya geçmek için yolu adımlamaya başadığın sırada hızla gelmekte olan aracı farketmedin,
yolun ortasında kala kaldın ve maalesef araba çarptı.

ckcypsy: sonra...

aydın: araba normalden çok hızlı geliyordu sanırım sen burda yanıldın.
ardında sana vurunca havalandın, yine aynı aracın ön camına düştün, biz bir yandan bunları seyrediyoruz düşün yani.
sonra refüje düştün orda hareketsiz kaldın.

ckcypsy: allah korumuş...

aydın: işin daha tuhaf yanı, sen refüje düştüğün esnada karşıdan kamyon geçmekteydi ve refüje değil de yola düşseydin
kamyonun altında kalacaktın. allah korudu aga.

ckcypsy: ha bu arada maç ne oldu ?

her şeyi geçtim, o aralar oynanacak olan galatasaray'ın şampiyonlar ligi ön eleme maçı vardı,
valla rakip sion olması lazım, onu hatırladım, yok böyle bir şey.

selçuk: vay arkadaş nerden aklına geldi, bi saatte benim adımı toparlayamadın ama maçı unutmamışın.

ckcypsy: olm galatasaray bu...( gülüşmeler ) ee ondan sonra.

aydın: sonra geçen ilk taksiye bindirdik seni, kandan hiçbir yerin görünmüyordu, gömlek bildiğin kırmızı olmuş ve ara ara nefes alıyordun...

selçuk: o taksiciye, kırmızıda durmasın diye bir bağırışım var ben korktum amk.

aydın: sonra direk buraya geldik işte aga.

bu, yolun ortasında donup kalma meselesini kazanın üzerinden yaklaşık onüç sene geçtikten sonra bir gün evde otururken aniden gözümün önüne gelmesi neticesinde anımsadım.

26 ağustos 1997 gününe ait hatırladığım tek ayrıntı.

yaz okulunu okuyup erken liseden ayrılalım derken canımızdan oluyorduk, daha göreceklerimiz varmış sözlük...