bugün
- en nefret edilen yazarlar9
- şampiyonluk için yanak okşatmak46
- sevdiğiniz sözlük yazarları13
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin15
- kaç yaşındaki insan evde kalmıştır14
- keesuzaadefool8
- anın görüntüsü17
- larisalisa21
- sözlükten gitse üzüleceğiniz yazarlar8
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası9
- aç karnına poğaça yemek11
- karşı cinse giyim önerileri14
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması20
- jose mourinho29
- nişanlı kalmanın saçma olması8
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım13
- en dindar özelliğiniz37
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi29
- chat sitesi kurmak9
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok11
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı27
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor8
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz11
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor13
- icardi19058
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım9
ölümün o soğuk temasını hissetmektir.
bursa'nın sikindirik bir meslek lisesinin yine sikindirik bir anadolu teknik makina bölümünü okuyan ondokuz abazan bünyenin, beşinci sınıfı okumayıp liseyi dört senede bitirmek için almış oldukları karar neticesinde yaz okulu için müraacat edilir.
o sıralar kredili sistem diye bir uydurma sistemle öğrenim görüyoruz, her dönemde belli bir kredi alınıyor, seçmeli dersler okunuyordu. mecburi olan ingilizce, türkçe ve metamatik ile fen dersleri dışında kalan gerekli krediler için seçmeli derslere yöneliyorduk.
beşinci sınıfta daha çok atelye dersi olduğundan ve yine üniversite sınavında o dönem çıkmayan türev, integral içerikli matematik dersleri, yenip yutulmuş ingilizce dersleri ve bolca spor dersi açıkcası kimseye cazip gelmemişti.
ondokuz abazan son sınıfın son günleri zor da olsa bir araya gelmiş oylamaya gidilmiş ve çoğunluk yaz okulu dediğinden yaz okulu kabul edilmişti. o kadar da demokrattık. sistem de buna izin veriyordu.
hızlandırılmış kırkbeş günlük bir yaz okulu neticesinde gerekli olan krediler alınmış, sınıfcak mezun olmuştuk. artık dersaneye gidilecek ve bolca ders çalışılacaktı. üniversite heyacanı inceden herkesin bünyesinde ısınmaya başlamıştı.
okulu, diploma öncesi son gördüğüm gündü. beyaz gömlek, laci puntul, kolye ve sol yüzük parmağımda şık bir gümüş yüzük.
o güne dair son hatırladığım, defalarca kendimi yoklayıp geriye dönmeye çalıştığımda hep aklıma gelenler bunlar...
gözlerimi açtığımda, tavanda, ortasında v ve h harfleri yazan, loş bir lamba sağ elimi tutan beyaz kıyafet giymiş bir bayan, ayıldığımın ilk görsel nesneleriydiler.
hemşire: hoşgeldin yeniden, nasılsın ?
ckcypsy: burası neresi ?
hemşire: vatan hastanesi yoğun bakım kısmı.
ckcypsy: n'oldu bana ?
hemşire: trafik kazası, karşıdan karşıya geçerken araba çarpmış. bildiğim bu.
reseti basmışım. karşıdan karşıya geçerken yolun ortasında donup kalmışım, normalden üç kat daha hızlı giden otomobilin çarpması neticesinde havalanmış,
yine aynı aracın ön camına düşmüş ordan da refüje düşmüşüm.
yoğun bakımdaki üçüncü günümünün sonunda ayılmam, dışarıda bekleyen aile bireylerini ve arkadaşlarımı sevindirmiş olacak ki kapıda bir rabarba oldu.
hemşirenin "rica ediyorum biraz sessiz olun, hasta yeni ayıldı ve tek tek girerseniz iyi olur" demesi neticesinde,
odaya ilk ve elbette en sevdiğim varlık olan annem girdi.
fena halde ağladığı, gözlerindeki kızarıklıklardan kendini belli ediyordu.
bilmiyorum nedendir, ben öyle tepkisiz sarıldım, açıkcası tam olarak nelerin olup bittiğini idrak edemiyordum.
evet ortada bir trafik kazası vardı ama sanki orda yatan ben değildim.
ardından, ellerinde çiçekler kapımda bekleyen sevgilim girdi ben yine tepkisiz...
daha sonra aslan babam, dayım, erkek kardeşim, kız kardeşim...
bir de halam olduğunu söyleyen bir bayan girdi ama ben zerre hatırlayamadım.
hala halamı sevmeyişimin altında yatan neden bu olsa gerek.
bu görüşmelerin arakasından bir süre daha yoğun bakımda kalıp normal odaya alındım.
normal odada giriş çıkışlar daha fazla olduğundan sınıfcak gelen arkadaşlarımla olayın ayrıntısını öğrenmek için sohbet etmek istedim.
ckcypsy: lan olm, ne iş biri anlatsın nasıl oldu kaza ?
aydın: şindi aga, bizim çıktığımızı gören bi dolmuş karşıda durdu, biz de el attık. senin dışında herkes karşıya geçti,
sen artık nedendir bilinmez orda kaldın ama bir yandan da karşıya geçmek için yolu adımlamaya başadığın sırada hızla gelmekte olan aracı farketmedin,
yolun ortasında kala kaldın ve maalesef araba çarptı.
ckcypsy: sonra...
aydın: araba normalden çok hızlı geliyordu sanırım sen burda yanıldın.
ardında sana vurunca havalandın, yine aynı aracın ön camına düştün, biz bir yandan bunları seyrediyoruz düşün yani.
sonra refüje düştün orda hareketsiz kaldın.
ckcypsy: allah korumuş...
aydın: işin daha tuhaf yanı, sen refüje düştüğün esnada karşıdan kamyon geçmekteydi ve refüje değil de yola düşseydin
kamyonun altında kalacaktın. allah korudu aga.
ckcypsy: ha bu arada maç ne oldu ?
her şeyi geçtim, o aralar oynanacak olan galatasaray'ın şampiyonlar ligi ön eleme maçı vardı,
valla rakip sion olması lazım, onu hatırladım, yok böyle bir şey.
selçuk: vay arkadaş nerden aklına geldi, bi saatte benim adımı toparlayamadın ama maçı unutmamışın.
ckcypsy: olm galatasaray bu...( gülüşmeler ) ee ondan sonra.
aydın: sonra geçen ilk taksiye bindirdik seni, kandan hiçbir yerin görünmüyordu, gömlek bildiğin kırmızı olmuş ve ara ara nefes alıyordun...
selçuk: o taksiciye, kırmızıda durmasın diye bir bağırışım var ben korktum amk.
aydın: sonra direk buraya geldik işte aga.
bu, yolun ortasında donup kalma meselesini kazanın üzerinden yaklaşık onüç sene geçtikten sonra bir gün evde otururken aniden gözümün önüne gelmesi neticesinde anımsadım.
26 ağustos 1997 gününe ait hatırladığım tek ayrıntı.
yaz okulunu okuyup erken liseden ayrılalım derken canımızdan oluyorduk, daha göreceklerimiz varmış sözlük...
bursa'nın sikindirik bir meslek lisesinin yine sikindirik bir anadolu teknik makina bölümünü okuyan ondokuz abazan bünyenin, beşinci sınıfı okumayıp liseyi dört senede bitirmek için almış oldukları karar neticesinde yaz okulu için müraacat edilir.
o sıralar kredili sistem diye bir uydurma sistemle öğrenim görüyoruz, her dönemde belli bir kredi alınıyor, seçmeli dersler okunuyordu. mecburi olan ingilizce, türkçe ve metamatik ile fen dersleri dışında kalan gerekli krediler için seçmeli derslere yöneliyorduk.
beşinci sınıfta daha çok atelye dersi olduğundan ve yine üniversite sınavında o dönem çıkmayan türev, integral içerikli matematik dersleri, yenip yutulmuş ingilizce dersleri ve bolca spor dersi açıkcası kimseye cazip gelmemişti.
ondokuz abazan son sınıfın son günleri zor da olsa bir araya gelmiş oylamaya gidilmiş ve çoğunluk yaz okulu dediğinden yaz okulu kabul edilmişti. o kadar da demokrattık. sistem de buna izin veriyordu.
hızlandırılmış kırkbeş günlük bir yaz okulu neticesinde gerekli olan krediler alınmış, sınıfcak mezun olmuştuk. artık dersaneye gidilecek ve bolca ders çalışılacaktı. üniversite heyacanı inceden herkesin bünyesinde ısınmaya başlamıştı.
okulu, diploma öncesi son gördüğüm gündü. beyaz gömlek, laci puntul, kolye ve sol yüzük parmağımda şık bir gümüş yüzük.
o güne dair son hatırladığım, defalarca kendimi yoklayıp geriye dönmeye çalıştığımda hep aklıma gelenler bunlar...
gözlerimi açtığımda, tavanda, ortasında v ve h harfleri yazan, loş bir lamba sağ elimi tutan beyaz kıyafet giymiş bir bayan, ayıldığımın ilk görsel nesneleriydiler.
hemşire: hoşgeldin yeniden, nasılsın ?
ckcypsy: burası neresi ?
hemşire: vatan hastanesi yoğun bakım kısmı.
ckcypsy: n'oldu bana ?
hemşire: trafik kazası, karşıdan karşıya geçerken araba çarpmış. bildiğim bu.
reseti basmışım. karşıdan karşıya geçerken yolun ortasında donup kalmışım, normalden üç kat daha hızlı giden otomobilin çarpması neticesinde havalanmış,
yine aynı aracın ön camına düşmüş ordan da refüje düşmüşüm.
yoğun bakımdaki üçüncü günümünün sonunda ayılmam, dışarıda bekleyen aile bireylerini ve arkadaşlarımı sevindirmiş olacak ki kapıda bir rabarba oldu.
hemşirenin "rica ediyorum biraz sessiz olun, hasta yeni ayıldı ve tek tek girerseniz iyi olur" demesi neticesinde,
odaya ilk ve elbette en sevdiğim varlık olan annem girdi.
fena halde ağladığı, gözlerindeki kızarıklıklardan kendini belli ediyordu.
bilmiyorum nedendir, ben öyle tepkisiz sarıldım, açıkcası tam olarak nelerin olup bittiğini idrak edemiyordum.
evet ortada bir trafik kazası vardı ama sanki orda yatan ben değildim.
ardından, ellerinde çiçekler kapımda bekleyen sevgilim girdi ben yine tepkisiz...
daha sonra aslan babam, dayım, erkek kardeşim, kız kardeşim...
bir de halam olduğunu söyleyen bir bayan girdi ama ben zerre hatırlayamadım.
hala halamı sevmeyişimin altında yatan neden bu olsa gerek.
bu görüşmelerin arakasından bir süre daha yoğun bakımda kalıp normal odaya alındım.
normal odada giriş çıkışlar daha fazla olduğundan sınıfcak gelen arkadaşlarımla olayın ayrıntısını öğrenmek için sohbet etmek istedim.
ckcypsy: lan olm, ne iş biri anlatsın nasıl oldu kaza ?
aydın: şindi aga, bizim çıktığımızı gören bi dolmuş karşıda durdu, biz de el attık. senin dışında herkes karşıya geçti,
sen artık nedendir bilinmez orda kaldın ama bir yandan da karşıya geçmek için yolu adımlamaya başadığın sırada hızla gelmekte olan aracı farketmedin,
yolun ortasında kala kaldın ve maalesef araba çarptı.
ckcypsy: sonra...
aydın: araba normalden çok hızlı geliyordu sanırım sen burda yanıldın.
ardında sana vurunca havalandın, yine aynı aracın ön camına düştün, biz bir yandan bunları seyrediyoruz düşün yani.
sonra refüje düştün orda hareketsiz kaldın.
ckcypsy: allah korumuş...
aydın: işin daha tuhaf yanı, sen refüje düştüğün esnada karşıdan kamyon geçmekteydi ve refüje değil de yola düşseydin
kamyonun altında kalacaktın. allah korudu aga.
ckcypsy: ha bu arada maç ne oldu ?
her şeyi geçtim, o aralar oynanacak olan galatasaray'ın şampiyonlar ligi ön eleme maçı vardı,
valla rakip sion olması lazım, onu hatırladım, yok böyle bir şey.
selçuk: vay arkadaş nerden aklına geldi, bi saatte benim adımı toparlayamadın ama maçı unutmamışın.
ckcypsy: olm galatasaray bu...( gülüşmeler ) ee ondan sonra.
aydın: sonra geçen ilk taksiye bindirdik seni, kandan hiçbir yerin görünmüyordu, gömlek bildiğin kırmızı olmuş ve ara ara nefes alıyordun...
selçuk: o taksiciye, kırmızıda durmasın diye bir bağırışım var ben korktum amk.
aydın: sonra direk buraya geldik işte aga.
bu, yolun ortasında donup kalma meselesini kazanın üzerinden yaklaşık onüç sene geçtikten sonra bir gün evde otururken aniden gözümün önüne gelmesi neticesinde anımsadım.
26 ağustos 1997 gününe ait hatırladığım tek ayrıntı.
yaz okulunu okuyup erken liseden ayrılalım derken canımızdan oluyorduk, daha göreceklerimiz varmış sözlük...
güncel Önemli Başlıklar