bugün

En'am süresi 165 ayettir. 91, 92, 93 ve 151,152,153. ayetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmniştir. Surenin bazı ayetlerinde Arapların kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı için sureye En'am suresi denmiştir. En'am; koyun, keçi, deve, sığır ve manda cinslerini bir arada ifade eden bir kelimedir.

http://www.biriz.biz/kuran/enam/6enam.htm
--spoiler--
Allah'tan başka yalvarıp-yakardıklarına (taptıklarına) sövmeyin; sonra onlar da haddi aşarak bilmeksizin Allah'a söverler. işte böyle, Biz her ümmete yaptıklarını süslü (çekici) gösterdik, sonra onların son varışları Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını onlara haber verecektir.
--spoiler--

108. ayetini sözlükte her gün yaşadığım suredir.
hatalarımız çok oluyor, allah affetsin.
--spoiler--
Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü islâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.(125)
--`spoiler

işte 7.yy.'da inmiş bir ayet. 17.yy. 'da anlaşılan yükseldikçe nefes almakta güçlük çekilmesine vurgu yapılmaktadır. tesadüfdür öyle değil mi?
125. ayeti ve 39. ayeti ironiktir.
--spoiler--
125. ayet: Allah kimi doğru yola erdirmek isterse, onun kalbini Islamiyete açar. Kimi de saptırmak isterse, onun kalbini göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır.

39. ayet: Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.
--spoiler--

allah, ateistleri doğru yola erdirmek istemiyorsa onları niye küfür karanlığında azap çektiriyor. eğer allah ateistlere doğru yolu göstermek istememişse onların suçu ne?
(bkz: eveeeet nerde kalmıştık)
efenim, sûre maglumunuz baya bi uzun oldugundan dolayi butun ayetleri aciklama durummuz yok. ama soyle kisa kisa aciklamalara deginebiliriz:

en'am sûresi 92. ayet:

diyanet meali
Bu (Kur'an), Ümmü'l-kura (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.

Mekke şehri islam dünyasının manevi merkezidir. Onun çevresi de bütün dünyadır. Resulullah (s.a.) bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamber olup, O’na gönderilen Kur’an da bütün insanlığa hitap etmektedir. işte bunun için ayette Mekke şehrine şehirlerin anası manasına “Ümmü’-kura” denilmiştir.

muhammed esed meali
[Ve] bu da, bütün kentlerin atasını ve çevresinde oturan herkesi * uyarman için yücelerden indirdiğimiz bir ilahî kelâmdır, kutlu, [geçmiş vahiylerden] bugüne kalmış (doğru adına) ne varsa tümünü doğrulayan. * Öteki dünyanın varlığına inananlar bu [uyarıya] da inanırlar; namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar da işte onlardır.
* “Bütün kentlerin atası” (lafzen, “bütün kasabaların anası”), Kur’an'da Mekke için kullanılan bir sıfattır, çünkü Tek Allah'a adanan ilk mâbed orada inşa edilmiş ve daha sonra bütün müminlerin kıblesi olarak tayin edilmişti. “Onun çevresinde oturanlar” ifadesi, bütün insanlığı gösterir (Taberî, ibni ‘Abbâs'dan naklen ve Râzî).

en'am 108:

muhammed esed meali

Onların Allah'tan başka yalvarıp sığındıkları [varlıklar]a sövmeyin * ki onlar da kin ve cehaletten dolayı Allah'a sövmesinler: zira Biz her topluma kendi yaptıklarını güzel gösterdik. * [Ama] zamanı geldiğinde onlar Rablerine döneceklerdir: O zaman Allah onlara bütün yaptıklarını [en doğru şekilde] anlatacaktır.
* Başka insanların kutsal saydığı herhangi bir şeye -bu, Allah'ın birliği prensibini ihlal ediyor olsa bile- sövmenin yasaklanması çoğul olarak ifade edilmiştir ve bu nedenle bütün müminlere hitab etmektedir. Böylece Müslümanların, başkalarının yanlış inançlarına karşı çıkmaları istendiği halde, bu inançların temel unsurlarını tezyif etmelerine ve böylece hata yapan insanların duygularını incitmelerine izin verilmemiştir.
* Lafzen, “böylece ... güzel yaptık”. Bu, kendisine çocukluğundan itibaren benimsetilen ve yetişkinliğinde sosyal çevresiyle paylaştığı inançları tek mümkün ve doğru inançlar olarak görmenin insanın tabiatından doğduğuna işarettir -sonuçta, bu inançlara yönelik bir eleştiri, çoğu zaman düşmanca bir psikolojik tepki doğurur.

muhammed esed'in belirttigi gibi, 108. ayetin muhatabi mu'minlerdir. baskalarinin kutsalina sovmemelerin allah tarafindan bildirilmis, ogutlenmistir.
buna muhalefet olusturmak icin getirilen ayetlerde ise allah, inkar eden kullarina ey yalanlayanlar, sapmislar diye hitab eder.

en'am 46

De ki: "Gördünüz mü? Allah, işitmenizi, gözlerinizi alsa, kalblerinizi kapasa, Allah'tan başka hangi tanrı onu sizlere getirebilir?" Ayetleri nasıl türlü türlü açıkladığımıza bir baksana, sonra da onlar yüz çevirirler.
--spoiler--
delilleri nasıl da açıklıyor. yok aga, kesin kalbim mühürlenmiş benim
--spoiler--
kesinlikle! bu yuzden de en'am 46 da buyruldugu gibi baska kimse bu muhru acamiyor. cunku kisi kalbinin muhurlu olmasini isterse allah da muhurler...
http://www.youtube.com/watch?v=ojq04xb4iTM&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=T7o4Aot1TW4&feature=related
http://www.youtube.com/wa...7omhc&feature=related
http://www.youtube.com/wa...vzKAo&feature=related
http://www.youtube.com/wa...oDdk4&feature=related
Bismillahirrahmanirrahim
1. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allaha mahsustur. Böyle iken inkar edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.
2. O öyle bir Rabdır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de onun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz.
3. Halbuki O, göklerde de Allahtır, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir.
4. Onlara Rablerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler.
5. Nitekim hak (Kuran) kendilerine gelince onu yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri kendilerine ilerde gelecektir.
6. Onlardan önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkan ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.
7. (Ey Muhammed!) Eğer sana kağıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkar edenler, "Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir" diyeceklerdi.
8. Bir de dediler ki: "Ona (açıktan göreceğimiz) bir melek indirilse ya!" Eğer (öyle) bir melek indirseydik artık iş bitirilmiş olurdu, sonra da kendilerine göz açtırılmazdı. (Hemen helak edilirlerdi)
9. Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk.
10. (Ey Muhammed!) Andolsun, senden önce de birçok peygamber alaya alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti.
11. De ki: "Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün."
12. De ki: "Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?" "Allahındır" de. O merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar.
13. Gece ve gündüzde barınan her şey onundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
14. De ki: "Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allahtan başkasını mı dost edineceğim." De ki: "Bana, (Allaha) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allaha ortak koşanlardan olma (denildi)."
15. De ki: "Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım."
16. (O günün azabı) kimden savuşturulursa gerçekten (Allah) ona acımıştır. işte bu apaçık kurtuluştur.
17. Şayet Allah sana bir zarar dokundursa bunu Ondan başka giderecek yoktur. Fakat sana bir hayır dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O her şeye hakkıyla gücü yetendir.
18. O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
19. De ki: "Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahittir. işte bu Kuran bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şahitlik etmem. O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin Allaha ortak koştuğunuz şeylerden uzağım."
20. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.
21. Kim Allaha karşı yalan uydurandan, ya da onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez.
22. Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allaha ortak koşanlara, "Nerede, ilah olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarınız?" diyeceğimiz günü hatırla.
23. Sonunda onların manevraları, "Rabbimiz Allaha andolsun ki biz (ona) ortak koşanlar değildik" demelerinden başka bir şey olmayacaktır.
24. Bak kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma ilahları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi?
25. içlerinden, (Kuran okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, "Bu (Kuran) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil" derler.
26. Onlar başkalarını ondan (Kurandan) alıkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak kalırlar. Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helak ediyorlar.
27. Ateşin karşısında durdurulup da, "Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve müminlerden olsak" dedikleri vakit (hallerini) bir görsen!
28. Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.
29. Derler ki: "Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz."
30. Rablerinin huzurunda durduruldukları vakit (hallerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: "Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?" Onlar, "Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş" diyecekler. (Allah), "Öyleyse inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!" diyecek.
31. Allahın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, "Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!" diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!
32. Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allaha karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
33. Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allahın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar.
34. Andolsun ki, senden önce de bir çok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı sabretmişler ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allahın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor.
35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah dileseydi elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma.
36. (Davete), ancak (bütün kalpleriyle) kulak verenler uyar. (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir. Sonra da hepsi ona döndürülürler.
37. Dediler ki: "Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!" (Ey Muhammed!) De ki: "Şüphesiz Allahın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor."
38. Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.
39. Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içerisindeki bir takım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır.8 Kimi de dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar.
40. (Ey Muhammed!) De ki: "Söyleyin bakalım. Acaba size Allahın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allahtan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın).
41. Hayır! (Bu durumda) yalnız ona dua edersiniz, o da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz o an Allaha ortak koştuklarınızı unutursunuz."
42. Andolsun, senden önce bir takım ümmetlere de peygamberler gönderdik. (Peygamberlerini dinlemediler.) Sonunda, yalvarsınlar da tövbe etsinler diye onları şiddetli yoksulluk ve darlıklarla yakaladık.
43. Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya... Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı. Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti.
44. Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar.
45. Böylece zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allaha mahsustur.
46. De ki: "Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allahtan başka onu size (geri) getirecek ilah kimmiş?" Bak, biz âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar?
47. De ki: "Ne dersiniz, Allahın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helak edilecek?"
48. Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
49. Âyetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır.
50. De ki: "Ben size, ‘Allahın hazineleri benim yanımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum." De ki: "Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?"
51. Kendileri için Allahtan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rablerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allaha karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kuran ile) uyar.
52. Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam ona dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun.
53. Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, "Allah aramızdan şu adamları mı iman nimetine layık gördü?" desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?
54. Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki: "Selam olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
55. Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız.
56. De ki: "Sizin, Allahtan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı. Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam."
57. De ki: "Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allaha aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır."
58. De ki: "Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu." Allah zalimleri daha iyi bilir.
59. Gaybın anahtarları yalnızca Onun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allahın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuzda) olmasın.
60. O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir. (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız Onadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.
61. O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.
62. Sonra hepsi, gerçek sahipleri Allaha döndürülürler. iyi bilin ki hüküm yalnız Onundur. O, hesap görenlerin en çabuğudur.
63. De ki: "Sizler, açıktan ve gizlice ona ‘Eğer bizi bundan kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?"
64. De ki: "Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de ona ortak koşuyorsunuz."
65. De ki: "O size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe, ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir." Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz.
66. O (Kuran) hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: "Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim."
67. Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. ileride bileceksiniz.
68. Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma.
69. Allaha karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar.
70. Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kuran ile öğüt ver. Yoksa ona Allahtan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. işte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır.
71. De ki: "Allahı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisin geri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları ‘bize gel! diye doğru yola çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı kimse gibi mi (olalım)?" De ki: "Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allahın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek emrolundu."
72. Bir de, bize, "Namazı dosdoğru kılın ve Allaha karşı gelmekten sakının" diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız Allahtır.
73. O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allahın "ol" deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. Onun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de mülk (hükümranlık) onundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
74. Hani ibrahim babası Âzere, "Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti.
75. işte böylece ibrahime göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun.
76. Üzerine gece karanlığı basınca bir yıldız gördü. "işte Rabbim!" dedi. Yıldız batınca da, "Ben öyle batanları sevmem" dedi.
77. Ayı doğarken görünce de, "işte Rabbim!" dedi. Ay da batınca, "Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse mutlaka ben de sapıklardan olurum" dedi.
78. Güneşi doğarken görünce de, "işte benim Rabbim! Bu daha büyük" dedi. O da batınca (kavmine dönüp), "Ey kavmim!" Ben sizin Allaha ortak koştuğunuz şeylerden uzağım" dedi.
79. "Ben hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben Allaha ortak koşanlardan değilim."
80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin ona ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?"
81. "Allahın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri ona ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha layıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin."
82. iman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.
83. işte kavmine karşı ibrahime verdiğimiz delillerimiz... Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
84. Biz ona ishakı ve Yakubu armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûhu da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvudu, Süleymanı, Eyyubu, Yûsufu, Mûsâyı ve Hârûnu da. iyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız.
85. Zekeriyayı, Yahyayı, isayı, ilyası doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi salih kimselerden idi.
86. ismaili, Elyasaı, Yûnusu ve Lûtu da hidayete erdirmiştik. Her birini âlemlere üstün kılmıştık.
87. Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bir kısmını da. Bütün bunları seçtik ve bunları dosdoğru bir yola ilettik.
88. işte bu, Allahın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. Eğer onlar da Allaha ortak koşsalardı bütün yaptıkları boşa gitmişti.
89. Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkar ederlerse, biz onları inkar etmeyecek olan bir kavmi, onlara vekil kılmışızdır.
90. işte, o peygamberler, Allahın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: "Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kuran), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır."
91. Allahın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, "Allah hiç kimseye hiçbir şey indirmedi" dediler. De ki: "Mûsânın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kağıtlar haline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) ne sizin, ne babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitabı kim indirdi?" (Ey Muhammed!) "Allah" (indirdi) de, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar.
92. işte bu (Kuran) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilahi kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekkeyi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır.Ahirete iman edenler, ona da inanırlar.Onlar namazlarını vaktinde kılarlar.
93. Allaha karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, "Bana vahyolundu" diyen, ya da "Allahın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim" diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, "Haydi canlarınızı kurtarın! Allaha karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve onun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız" diyecekleri zaman hallerini bir görsen!
94. Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allahın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allahın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.
95. Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. işte budur Allah! Peki (ondan) nasıl çevriliyorsunuz?
96. O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir).
97. O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Bilen bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
98. O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır.
99. O gökten su indirendir. işte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Herbiri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allahın varlığını gösteren) ibretler vardır.
100. Bir de cinleri Allaha bir takım ortaklar yaptılar. Oysa onları o yarattı. Bilgisizce Allaha oğullar ve kızlar da uydurdular. O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir.
101. O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. Onun bir eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı. O her şeyi hakkıyla bilendir.
102. işte sizin Rabbiniz Allah. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise Ona kulluk edin. O her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir.
103. Gözler onu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder." O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.
104. Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.
105. Onlar, "Sen iyi ders almışsın" desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kuranı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.
106. Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allaha ortak koşanlardan yüz çevir.
107. Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onlara vekil (onlardan sorumlu) da değilsin.
108. Onların, Allahı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allaha söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.
109. Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allaha yemin ettiler. De ki: "Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?"
110. Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.
111. Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
112. işte böylece biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları iftiralarıyla baş başa bırak.
113. Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar ve işleyecekleri günahları işlesinler diye (bu fısıldamayı yaparlar).
114. "Size Kitabı (Kuranı) hak olarak indiren O iken ben Allahtan başka bir hakem mi arayacağım?" (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphecilerden olma.
115. Rabbinin kelimesi (Kuran) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
116. Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.
117. Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve yine O doğru yolu bulanları en iyi bilendir.
118. Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allahın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin.
119. Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir.
120. Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır.
121. Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allaha ortak koşmuş olursunuz.25
122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? işte kafirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.
123. işte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Halbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar.
124. Onlara bir âyet geldiği zaman, "Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız" derler. Allah elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap erişecektir.
125. Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü islâma açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.
126. Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
127. Rableri katında selam yurdu (cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur.
128. Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: "Ey cin topluluğu! insanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız." Onların insanlardan olan dostları, "Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık" diyecekler. Allah da diyecek ki: "Allahın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedi kalmak üzere duracağınız yer ateştir." Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
129. işte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.
130. (O gün Allah şöyle diyecektir:) "Ey cin ve insan topluluğu! içinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" Onlar şöyle diyecekler: "Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
131. Bu (peygamberlerin gönderilmesi), Allahın, halkları habersizken ülkeleri haksız yere helâk etmeyeceği içindir.
132. Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
133. Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir.
134. Şüphesiz size vad edilen şeyler mutlaka gelecektir. Siz bunun önüne geçemezsiniz.
135. De ki: "Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.
136. Allahın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan Ona bir pay ayırdılar ve akıllarınca, "Şu Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için" dediler. Ortakları için olan Allahınkine eklenmiyor. Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor... Ne kötü hükmediyorlar!
137. Yine bunun gibi, Allaha ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi ki; onları helake sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar. Eğer Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş başa bırak.
138. Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: "Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez. (Şunlar da) sırtları (binilmesi ve yük yüklemesi) haram edilmiş hayvanlardır." Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allahın adını anmazlar. (Bütün bunları) Allaha iftira ederek yaparlar. Bu iftiraları sebebiyle Allah onları cezalandıracaktır.
139. Bir de dediler ki: "Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır." Eğer ölü olursa o vakit onda hepsi ortaktırlar. Allah onların bu tür nitelemelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
140. Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allahın kendilerine verdiği rızkı -Allaha iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir.
141. O, çardaklı, çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (herbiri) birbirine benzer ve (herbiri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü)3 verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
142. Yine O, hayvanlardan da irili ufaklı var edendir. Allahın size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
143. O, (Hayvanlardan) sekiz eşi de yaratandır: (Erkek ve dişi olarak) koyundan iki, keçiden de iki. Ey Muhammed! De ki: "Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bilerek haber verin."
144. Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: "iki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde orada hazır mı idiniz!?" insanları bilgisizce saptırmak için Allaha karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
145. De ki: "Bana vahyolunan Kuranda bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allahtan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir." Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını (yine) onlara haram kıldık. işte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.
147. Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (Bununla beraber) suçlu bir toplumdan onun azabı geri çevrilmez."
148. Allaha ortak koşanlar diyecekler ki: "Eğer Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: "Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz."
149. De ki: "En üstün delil yalnızca Allahındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi."
150. De ki: "Haydi, Allah şunu haram kıldı" diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların azrularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar.
151. (Ey Muhammed!) De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allahın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.işte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız."
152. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allaha verdiğiniz sözü tutun. işte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.
153. işte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip Onun yolundan ayırır. işte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.
154. Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek için Mûsâya Kitabı (Tevratı) verdik ki Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.
155. Bu (Kuran) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allaha karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.
156, 157. Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik" demeyesiniz, yahut, "Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz, diye bu Kuranı indirdik. işte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allahın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? insanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız.
158. (Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbinin âyetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye (o günki) imanı fayda vermez. De ki: "Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz."
159. Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allaha kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
160. Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.
161. De ki:"Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakka yönelen ibrahimin dinine iletti. O, Allaha ortak koşanlardan değildi."
162. Ey Muhammed! De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir."
163. "Onun hiçbir ortağı yoktur. işte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim."
164. De ki: "Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.
165. O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hakim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Kaynak
ilk üç ayeti bile kur'an-ı kerim'in mükemmel olduğunu gösterir.*
http://www.facebook.com/v...459209352626&comments

1 - hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden allah'a mahsustur. böyleyken kâfirler hâlâ rablerine başkalarını eşit sayıyorlar.

2 - sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel takdir eden o'dur. tayin edilen bir ecel de (kıyamet zamanı) o'nun katındadır. sonra bir de şüphe ediyorsunuz.

3 - o, göklerde de, yerde de (tek) allah'tır. sizin gizlinizi, açığınızı ve ne kazandığınızı bilir. kim sabahleyin en’am suresinin ilk üç ayetini okursa allah o kimsenin emrine meleklerini verir ve onları şeytana karşı korurlar.
islam dinindeki çelişkilerin önüne geçmeye çalışan ulema'nın "adem'den beri herkes müslümandı" yalanını ortaya çıkaran suredir. oysa hz. muhammed'in bile öyle bir savı yoktur.

enam suresi 14. ayet şöyle der: De ki: Bana müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma!
kur'an-ı kerim in 6.suresi.

enam 95-şüphesiz allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. ölüden diriyi çıkarır. diriden de ölüyü çıkarandır. işte budur allah! peki (ondan) nasıl çevriliyorsunuz.

yukardaki ayet üzerinde konuşacak olursak;

ayette allah tane ve çekirdeğin yarılmasına dikkat çekmektedir. burada kastedilen tane ve çekirdek hiç şüphesiz ilk akla gelen bitki veya meyve cinsinden bir tohum olabileceği gibi, atom çekirdeğine de işaret etmektedir. atomun kendisi bir "tane" dir ve çekirdeği mevcuttur. ayrıca yine biliyoruz ki bu çekirdek yarılıp parçalanabilmekte ve sonuçta nükleer reaksiyonlar meydana gelmektedir.

bir diğer konu;

enam kelimesinin baş harflerini dikkate alarak;

E=exotic n=nuclei a=atomic m=masses

exotic nuclei atomic masses = gizemli çekirdek atom kütleleri.

yoksa tesadüf mü?

sonuç olarak "şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ibret vardır. (nahl/11)".
http://www.youtube.com/watch?v=rtbE6oJfOlc
neredeyse insanın kafasına vura vura Allah'ın tek olduğunu ve ondan başka kimseye tanrılık atfedilmemesi gerektiğini hatırlatan sure... sureyi okurken şeyhlerini, hacılarını, hocalarını 'koşulsuz' itaatle dinleyen, 'aklını kullanmayan' tasavvuf, tarikat ehli aklıma geldi...

Allah'ın tek olduğunu (la ilahe illallah) söylemek çok kolay fakat maalesef uygulamak çok emek, çaba, çalışma, araştırma, okuma, aydın bir kafa, tarafsız bir zihin ve en önemlisi Kant'ın dediği gibi 'aklı kullanma cesareti' istiyor...
görsel
görsel
görsel

diye başlar.
görsel
''de ki: ''benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi alemlerin arabbi olan allah içindir.''

enam suresi 162. ayet.
''Böylece biz, her peygambere, insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık.

Aldatmak için birbirlerine yıldızlı sözler fısıldarlar. Eğer Rabbin dilemiş olsaydı onu yapamazlardı.

Onları ve iftiralarını bırak.''

En'am Suresi 112. Ayet.

görsel
Hiç olmazsa verdiğimiz bu musibetler başlarına geldiğinde boyun eğip yalvarsalardı.

Enam Suresi 43. Ayet.

görsel
kuran-ı kerim'in 6. suresidir.