bugün

ekmek bulamıyorlarsa, kömür yesinler.
pasta denilen gramajı ve kalitesi ekmekten daha düşük olan bir kuru yiyecektir, pastahanelerde gördüğünüz çikolatalı yok efendim ahududulu, frambuazlı olanlar değil tabiki.
bir de şöyle bir şey var: görsel
marie antoinette'ye ait olmayan lafdır.
(bkz: pasta bulamıyorlarsa yarramı yesinler)
görsel
''ekmek bulamıyorlarsa lazanya yesinler''
garfield
yakacak odun bulamıyorlarsa oy versinler kömür gönderelim demenin ilk versiyonudur.
az biraz anlam kayması olmuştur zaman içinde.
görsel
işin aslı ;

eey fransa halkı!!!
ekmek bulamazlarsa pasta yesinler lafına çok kızdığınızı öğrendim!! kızdıysanız götünüze buz sokun iyi gelir! hahaha ulaşamayacağınız kemiğe havlamayın!! çekemeyenler anten taksın!!! hadi naaaşş!! gelgel çüküme gel çüküme, gelgel çüküme gel çüküme!!... öyle giyotineee kaffaam girsin!!!!
(bkz: artık geç oldu haydi yat sen)
tarihin nasıl bir şey olduğunu, uygun koşullar altında yalanın yayılmasının ne kadar kolay olduğunu gözler önüne seren söz. http://en.wikipedia.org/w..._of_common_misconceptions

özetle bu söz jan jak ruso'ya aittir. bir prensese ithaf edilen o sözde dahi pasta kelimesi geçmemekte, daha pahalı bir ekmek çeşidi olan brioche geçmektedir.

şurada geçen entrileri okuyorum da, kapitalizmin ne boyutlara ulaştığını gösterir diyen bile var. ne desem bilemedim, çüş mü desem, hörst mü desem, brrrrşşşş mi desem. neyse daha fazla çirkinleşmeden açıklayayım. şimdi fransız devrimi dediğiniz devrim, zaten basbayağı burjuva devrimidir. yani burada kapitalist olanlar marie antoinette tarafı değil, onun giyotine götürülmesine sebep olanlar, devrimi fişekleyenlerdir.

sadece bununla kalsalar yine iyi, marie'ye "austrian whore"* lakabını taktılar, 8 yaşında bir çocuğu "ayartmaya" çalıştığını iddia ettiler, onu avusturyadan gelip sarayı yozlaştıran bir sapık ilan ettiler.

tüm bunların sebebi gayet açık aslında. hiç bir devrim hareketi, dört dörtlük adil ve doğru olamaz. bu ancak masallarda olur çünkü. gerçek buysa, o zaman yapılacak tek şey vardır: insanları masallara inandırmak. iyi bir masalın da olmazsa olmazı, mide bulandıran bir kötü karakterdi. işte fransız devrimini de bu kadar eşsiz bir devrim yapan şey bu konudaki başarısıdır. Liberté, égalité, fraternité * diye sloganlar bularak insanların kafasına kazıdılar bazı devrim değerlerini. halbuki ne özgürlük, ne eşitlik, ne de kardeşlik köylü fakir vatandaşın ümit ettiği şey değildi.

sonra zaten devletin yanlış politikaları sonucu aç ve yoksul kalmış halk, saraya karşı kindarlaştırıldı. bu pek de zor olmayacaktı elbette ama, asıl önemli olan saray gibi halk tarafından kutsal sayılan bir makamın itibarının sarsılmasıydı. bu yüzden türlü türlü, ipe sapa gelmez iddialar, dedikodular atıldı ortaya. işte tam da bu noktada, çok küçük yaşta saraya gelip gurbet sancısı çeken, uzunca bir müddet çocuk sahibi olamayan, siyasetten fazla anlamayan ama yazdığı mektuplarda, anılarda görüldüğü kadarıyla gayet de insancıl ve sosyal bir kişilik olan, hayatı boyunca pek çok yetimhane açtırmış, yoksullara yardımda bulunmuş, halkın ekmek bulmakta sıkıntı çektiğini gördüğü vakit: "şu durumda dahi bizden desteklerini kesmediklerini gördükçe, onlar için daha fazla çalışmamız gerektiğini düşünüyorum" diyen bir kraliçe öne çıktı devrimciler için. avusturyalıydı, fraternitenin dışındaydı. sapık bir kadın olduğu dedikodusunu yaydılar. bu sayede kraliyetin halk nezdindeki itibarını darma duman etmişlerdi. şimdi de ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler dediğini iddia ediyorlardı. yani bu kadının égalité'den de anlamadığını ima ediyorlardı. masalın kötü karakteri artık bulunmuştu. şimdi geriye bir tek liberté kalıyordu!

yaa, işte sevgili sözlük. o devrim yapıldı, marie'nin kemikleri bile kalmadı bugüne. o gün yapılan burjuva devrimi ise, bugün en parlak günlerini yaşıyor belkide. senelik cirosu bir çok ülkenin yıllık gayrisafi milli hasılasından daha fazla olan şirketlerin patronları, havyar ve viski eşliğinde yaptıkları sohbetlerde, marie antoinette'nin, tek suçu 14. değil de 16. luinin karısı olmak olmuş olan bu kadının söylediğine inandıkları bu sözü söylüyor ve kahkahalar atıyorlar. bizler de onlara eşlik ediyoruz bu güzel muhabbette. çünkü masal da öyle ya, kötü kalpli kral ve onun hain, yelloz, buz kalpli karısı giyotine vurulmuş. bütün halk 40 gün 40 gece şenlikler yapıp eğlenmişler ve dünyada bir daha hiç bir zaman haksızlıklar adaletsizlikler olmamış. insanlar özgür, eşit ve kardeşçe yaşamaya devam etmişler.
yanlış anlaşılmış bir söylemdir. düzeltmeye çalışanlar mesela başlığı açan arkadaş gibi hep sıçmışlardır. kraliçe orda ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler derken pasta o dönem kurabiye boyutunda küçük ekmektir böyle tek atımlık galeta gibi bir şey. halk doğrudan buna da sinirlenmiyor ama tabii ki son damladır.
doğru çevirisi ekmek yoksa makarna yesinler olan cümle.
daha önce de entrysi atılmış ama böyle güzel bi karikatür var mı amk ya *
görsel
kendisine de postayı yedirmek istiyorum bir kasım iki bin on beş tarihinde. hadi inşallah.
ileride yine akp hükümetinde dönecek geyik; ekmek yoksa birbirlerini yesinler.
görsel
Kraliçenin muhtemelen yanlış anlaşıldığı ifade. Makarna demek istemiştir. Araya ingilizce sıkıştırınca fransa halkı da aşırı milliyetçi tabi. Olaylar kopmuş.
Olsa da yesek aq.
Pasta orda ekmek bulamiyorlarsa daha iyisini verin anlamindadir. Halki doyurun anlaminda, sanirim dunyanin en yanlis anlasilan tumcesi.
domates ve menemen yiyemiyorsanız portakal yiyin cümlesinin çağrıştırdığı cümledir.

"ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" diyerek halkı aşağılayıp, daşşak geçen cahil kraliçe, giyotinle ödüllendirilmişti.

bu uyduruk mehtaran başı, az dişini sıkarsa, kavun- karpuz sezonuna yetişir.

ver mehteri.
mehterci gevşeğin "domates yiyemiyorsan portakal yiyin" sözünün eski versiyonudur.
görsel
doğru sözdür. evet