bugün

insanların kendi dünyalarındaki kendi acılarıdır, insan ancak kendi çektiği acıyı iliklerine kadar hisseder. ancak yaşayan bilir derdini, anlarmışçasına rollerini iyi oynayan dostlar değil sadece sen. bir söz ile canının ne kadar yandığını, ona ait bir kelimede ruhunun nasıl titrediğini sadece sen bilirsin. her gün her gece aldığın her nefeste lanet etsende geçmişine silinmeyecektir. bu adam bu acıyı son nefesine kadar her dem yaşayacaktır. ne büyük suçtur ki işlediğin dünyanın en güzel bebeğinden, evladından uzak kalmak zorunda kalırsın. ne büyük günahtır ki işlediğin tek bir fotoğrafı ile içlenir tek bir söz ile intiharın eşiğine varırsın.

"yalnızsın bu dünyada genç adam! nasıl ki kızını yalnızlığa terkedebilecek, bu sonuçları doğurabilecek işlere kalkıştıysan şimdi de sen yalnızsın"

olmuyor ki anne ağlayamıyorum ki, boğazımda düğümleniyor. yanına geldiğimde hep iyiyim diyorum ama gözlerimdeki derinleri sen biliyorsun anne.. senden başka kime bu kadar safım, kime bu kadar temizim ki? kızıma? eski eşime? vaktiyle sevdiğim kadınlara? ben sadece masum rolü oynuyorum anne. karalar sardı etrafımı, 2 yaşındaki gibi memeye masumca yaklaşan kerem yok anne, kirlendim. ben büyüdüm ve fazlasıyla kirlendim, kirlettim. çok kişinin hayatına dahil oldum, kendi ömrüm gibi masumların da ömrünü talan yeri ettim. yaktım, yıktım bir an pişman olmadım anne. oğlunu tanımıyorsun, tanıyamıyorsun... biliyorum.

yürüyorum karanlık dehlizlerde körlemesine küçük bir erkek çocuğu olarak. arkama dönemiyorum anne, ardımdan çığlıklar geliyor ve ben korkuyorum ama dönemiyorum arkama. hani küçükken de korkardım koridorda karanlıkta arkama bakamazdım asla öylece koşardım odama, aynısı anne aynısı sadece şimdi ardımdan duyduğum çığlıklar biraz daha yüksek. yoksa, yoksa bu sesler ardımda bıraktığım yaşanmışlıkların son çırpınışları mı?

çıkışları kapalı bir tüneldeyim, üzerime yığılı bir dağ. baltıktan tabanı, çöküyorum.. farkında değilsin.

(bkz: evlat acısı)
urfa isot-udur.
bu aralar samandağ biberi de yarışa katılmıştır.
rekabet kızışmaktadır.
(bkz: dünyanın en büyük açısı)**
legoya basmaktır.
evlat acısıdır; bugün gencecik fidanını, evladını şehit veren diyarbakırlı annenin ağıtlarla yanan yüreğinde duyduğu yaradır.
Çaresizlik ve kaybetmek.
Dirsek var ya dirsek, onun tam ortasından geçen damar var, işte tam orayı biyere vurmak. Kolun baştan aşağıya uyuşur. O galiba en büyük acı.
Acılı çiğköfteden sonra tuvalete gitmek.
Göte giren vazo.
Evlat acısıdır herhalde. Kimisine sarki yazdırmıştır.

(bkz: tears in heaven)
en sevdiğiniz insanların bir bir ölmesidir.
yüzüne soğuk havada tırtıklı futbol topu gelmesi öldürmekten beter eder...
taşaklara abanılmış top gelmesi olabilir.

duygusal düşünmemeye çalışıyorum bu gece, sonra ebem sikiliyor.
Hayal edilen hayatın yaşanmaması, insanın içinde ukte olup öylece kalıyor.
demelerine göre evlat acısı imiş. yaşamadım, umuyorum ki kimsede yaşamaz. ama kanıtsanamayacak ta bir gerçek.