bugün

basa gelebilecek turlu cesit haller ongorulerek buna gore ihtiyatli bi sekilde yasanilmasini gerekli kilan bi bakima yasam felsefesi.
çok iyi bir haldeyken kötü olabileceğinizi ya da çok kötü bir haldeyken iyi olabilceğinizi anlatan sözcüklerdir. doğrudur vardır binbirtürlü hal ama insanlar genelde bir türünü seçip yaşamak isterler *
ihtimallerin cümlesi. dünyanın binbir türlü hali; bir sevdanın da binbir şekli. yahut her sevdanın yokuşu mudur ihtimaller? zor olanın yanında olmak ve her daim hayata göğüs gerebilmek. bir hayat aşığıyım nicedir. bu şiirlerimin içindeki, yüreğimdeki sesleri, hayatımdaki kareleri dile getirir her daim. her sabah önünde geçtiğim kasap ve manav dükkanıdır işin boyutu. işe git, gel. ışıyan günün verdiği enerjidir yolumun önüne binbir türlü bahane koyan. evimin karşısı hastane. gece boyu yanan top top ışıklar büyülüyor adeta. acil servisin önü hep aydınlık. nöbet tutan arkadaşlarım çıkıyorlar arada bir pencereye. buraya gelişimin yüzsekseninci günü. at arabaları geçiyor yorgun sesleriyle. nallarını vuruyorlar tık tık tık...

başlarda bu kadar kolay olacağını tahmin etmemiştim. ankara'nın soğuk iklimi içinde kaybolan ben burada yeni bir anlam kazanmıştım. "git" demişti babam. "git, kızım. yurdumun neresi olursa hiç korma, git!" gittim...evet aştiden ilk çıkışım böyle oldu. gözyaşlarına mahal vermedim üzülmeyin. her defasında "geri dön kızım, dedi babam." her ne pahasına olursa olsun geri dön." "döneceğim baba, sen hiç merak etme." dedim ona bir süreliğine oyalansın diye. uzunca bir süre dönemeyeceğimi o da biliyordu aslında. karanlıklar içinde o kalın paltolu adam kayboldu. kar taneleri vuruyordu hiç bilmediğim odamın camına. evet hiç bilmediğim, her şey yabancı. bu oda, bu duvarlar, bu sessizlik! acaba şimdi ne yapıyorlar? ankara soğuk mudur hala? aşti hiç bu kadar burkmamıştı içimi. neden gözlerim buğulandı ayrılırken. oysaki boğuluyordun orada deli kız. üniversiteden sonra hiç de çekici gelmemişti sana memleketin. soğuk taş duvarlar arasında sıkışıp kalmıştın yok yere..

düşünceler içinde boğuşup durdum uzunca bir süre. telefonda "aman kızım dikkat et kendine, dünyanın binbir türlü hali var. ne olur ne olmaz? sen yine de temkinli ol." diyordu annem. sabahları sıcak bir bardak çay ile bir peynirli poğaçam odama geliyordu her gün. birazcık renk katmalıydım buraya. gençliğimin pembeliğinden vermeliydim bana bahşedilen bu odaya. çiçek gibi olmalıydı.oldu da? her gelen hayretler içine düştü adeta. yağmur bulutlarının sardığı bu kasvetli oda sıcacık olmuştu.

yaşamın o akıl almaz çılgınlığı esir almaya başladı bu kez. şımarmanın tadını çıkarmak o kadar kolay değildi artık. alıştım diyordum soranlara. gülümsüyordum o her daim gülen yüzümle. ama içim buruk. ne olur ne olmaz? dünyanın binbir türlü hali var. iyi ama neden? neden binbir türlü hal karşısında temkinli olmak zorundayım ki? çocukların oyunlarına katıldım uzunca bir süre.kirli kıyafetler içinde sokak köşelerinde cıvıldayan üç beş tane neşe kaynağı beni benden alıyordu. gülüyordu iş arkadaşlarım. "şuna bak, ankara gibi bir yerden çık gel, nereden nereye?"

ilk günlerdeki heyecanım yerini disipline ve özleme bıraktı. çalışmak iyidir, güzeldir. her şeyi unutursunuz. arkadaşlar da iyidir. renk verirler hayatınıza, mutluluk katarlar. ama dünyanın binbir türlü hali var, "gitme demiştim sana, bu ayrılık ilişkimizi yıpratacak diyorum. çabuk istifanı bas gel!" " bunu bana nasıl dersin. ben sırf bu yüzden yıllardır dirsek çürüttüm, annem babam sırf bu günleri görebilmek için uğraştılar. sen nasıl beni ve ailemi hiçe sayarsın?"

kapanan telefonlar. beni bir daha sakın arama! lar, meğer hiç sevmemişsinler!...vs.vs işte. gerisi koskoca bir boşluk. ardımda bıraktıklarım. çocukluğum, gençliğim,sevgilerim..ey güzel ankara bir paket gibi sardım seni, bir hediye paketi gibi. bir gün hayat geri verecek bana seni. çünkü dünyanın binbir türlü hali var. çünkü bu haller beni tutsak ediyor hala. ama kurtulacağım bir gün. birileri "mesafeler gerçek sevgileri öldürmez, ben seni hep seveceğim." yalanını defalarca söylese bile kurtulacağım, biliyorum.

geldiğimin yüzsekseninci günündeyim. şimdi daha iyi anlıyorum ki yeni dünyammış burası. iyi ki geldim, hoşgeldim. kalbim başka bir yola düştü şimdi. hayat daha anlamlı. gün boyu çalışıyorum. geceleri at arabalarının seslerini dinliyorum hala. yeşili, havası suyu cezbedeciydi zaten. sonbahar da bir başka! seviyorum, bu binbir çeşit halleri seviyorum. imkansızlıkları, belirsizlikleri seviyorum. bir gün döneceğim babacığım ve o gün geldiğinde hayat çok daha başka bakacak bizlere. annemin tembihleri hep aklımda biiyorsun. ankara'ya selam söyle. söyle beni hep beklesin emi. bir gün döneceğim çünkü, bir gün mutlaka döneceğim!