bugün

okumaktan zevk veren lakin günlük hayatta hayatı karartan bir durum. kahvaltı yaparken yere bi zeytin düşüyor. hemen 'yok hayır, o düşen bir zeytin değildi. o düşen ivanov makaroviç'in inançlarıydı, o düşen onun çocukluğunun iziydi, o düş... ' diye başlıyorum. dışarı çıkamaz oldum. insanların psikolojik durumlarını tahmin edip yüzlerine anlamsızca bakıyorum. geçen durduk yere kadının tekine 'orospusun sen orospu!' diye tokat attım. kadın sert çıktı sokağın ortasında, ağzımı burnumu kırdı. nasıl düzeleceğim ben?
alçak nastenka yüzündendir. hayatta hep mi nastenka'lar çıkar karşımıza be arkadaş.
Dostoyevski okumak, insanoğlunun içinin de içini görmek olduğu için doğal olan bir durumdur. Nefret edersin empati kurmaktan yoksun, peşin hüküm seven insancıklardan.
özellikle aşk romanlarında beceriksizliği, utangaçlığı ve olm işte tam vakti dediğim anda bile herşeyi yüzüne gözüne bulaştıran bi yazardır.
ülkece kitap okuduğumuz mu var ki hayatımız kararsın.

kararacaksa da bırakın kitaptan kararsın.

nice karanlıkta yaşayan cahiller var.

tanıma gelirsek dostoyevskinin bir kaç kitabından sonra gerisini okumak gereksizliktir, bayar.

liseden sonra klasikleri toptan bırakmak gerekir..
otobüste kokonoları Alyona Ivanovna'ya benzettiğim için yer veriyorum. doğru tespit. kaltak alyona.
bilmediğim ve yasamadigimdir.

ama merak ettim.