bugün

Kalbinizden geçenleri yansıtamadığınızda asla gerçeğine sahip olamayacağınız kavramdır. Kişisel çıkarları, karşılıklı çıkarlardan altta tutabilme ve konuşmama yetisi gerektirir. Çevrenizdeki insanlar arasında bir iletişim dengesi kurarken, ağırlığı verebileceğiniz ve vermeniz de gereken, sırtınızı arkanıza bakmadan yaslayabileceğiniz kişiyle kuracağınız bağdır.

Olaylara dışardan bakan biri olarak söylüyorum ki eğlenceli muhabbetmiş, birlikte zaman geçirmekmiş, bunlar arkadaş olmak demektir. insanları iyi zamanlar değil, zor zamanlar dost yapar.
sahip olunması zor olan kavram. ilişkilerin yüzeysel ,menfaate dayalı olduğu, herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı bu acımasız dünyada bir dost kadar değerli hiçbir şey yoktur kanımca. arkadaş bulunur, orada sıkıntı yok ama söz konusu dostluksa işimiz zor çünkü günümüzde arkadaşlıklar dostluklara dönüşemeden bitiyor maalesef. geçen her yüzyılda insanlar daha da acımasız daha da karaktersiz olmaya başlayınca dostum deyip sırtınızı yaslayabileceğiniz kimseniz pek olamıyor, ha eğer ki varsa kıymetini bilin derim çünkü resmen imkansızı başarmışsınız tebrikler. bazen de dostunuz olur fakat gerçek değildir, o daha da kötüdür . mevlana' nın da dediği gibi asıl sınavımız onca düşmanımız varken bizi dostumuzun vurmasıdır sanırım.beterin beteri var tabii ama siz siz olun eğer bir dosta sahipseniz her zaman bunun için şükredin çünkü size çok güzel bir armağan verilmiş.herkesin günün birinde kendisi için orada olabilecek bir dost bulmasını dilerim.
friends'e selam olsun.

http://www.youtube.com/watch?v=0uaNr5y1tkU
DOSTLUK
Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz Islanır yalnızca,
Kiminde ptgtmtw
görsel
bizden başka bizi düşünen birisine duyulan ihtiyaç karşılığında kendimiz haricinde bir dosta daha sahip olmak düşüncesinden ziyade akvâm-ı beşer dostluğun, dostunun eksiklerini kabullenmek olduğunun farkında olmalı. acı realitelerden oluşan hüzün, acıma, dram tabloları değil de bu realitelerin üzerine kurulu tekrar yaşanılası anılar yaşayabilmek olduğunu her daim hatırlamalı... beraberce görmek veyahut görmemek ve seyretmek veyahut seyretmemek, aynı espriye gülebilmek... birlikte acıların üzerine yürümek ve beraber çözüm üretmek olduğunu bilip; birinin diğeri için iyi bildiğinden vazgeçmeyeceğini de kabullenebilmekti esas olan. beşer olduğundan emin olduğun kadar, belki de diğerinin yapmak isteyip de yapamadığına cesaretlendirebilmek ve karşısındakinin hayatında ördüğü duvarda koyacağı bir sonraki tuğlayı taşıyarak yardım etmek olduğunu tekrar tekrar hatırlamak ve hatırlatmak idi bu noktada insanoğlunun misyonu. dostun dostunun kendisine rağmen yerine yetiremediği arzusunu yerine yetirmesinde itici güç olmayı kabul etme fedakarlığında bulunma gayreti, bu zor şartlar altında barınmaya çalıştığımız hayat-ı dünyeviye'de belki de en fazla ihtiyaç duyulandı.
"Dostluk sandaldı, şehirler taşıyan demir gemiler suya gömülürken o kırılgan ağaçla uzanmıştık sahile.

Dostluk kulübeydi, yolumuzu kaybettiğimizde, “Tanrı misafiri” diyerek kapısını çaldığımız. Karlar uçuşuyordu başımızda hey, şömineden kıvılcımlar sıçrıyordu eşiğe. Dostluk ekmekti, üzerinden buğular yükselen sıcacık bir ekmek; bölerken büyüyordu hey! Dostluk köprüydü, herkes yerinde durdukça yıkılmayacak bir köprü, ayakları ayaklarımız olan. iki yakamız bir arada olacaktı sabit oldukça kademlerimiz. Dostluk perdeydi, ayrı düşsek de yırtmayacağımız bir perde, sinema perdesi değildi fakat başkalarının üzerinde kendi filmlerini oynatacağı.

Dostluk vahaydı, serap olduğunda dahi ruhumuzu serinleten bir vaha; iki çöl olduğumuzu biliyorduk uzaklaştığımızda birbirimizden. Dostluk şarkıydı, notalarını kardeşçe bölüştüğümüz, tek başına söylemeye kalktığımızda gülünç düşeceğimiz bir şarkı. Dostluk kaleydi, taşlarını tek tek taşıdığımız sırtımızda; bedenlerimizi değil, ruhlarımızı korumak için inşa ettiğimiz bir kale; küstüğümüzde senin taşın benim taşım diye ayıramayacağımız. Dostluk baldı, binlerce çiçekten toplamıştık, renginin neden sarı olduğunu sorarak tek tek. Dostluk gölgeydi, birbirimizi dünyada sevdiğimiz için kıyamette bahşedilen bir ulu gölge. Dostluk inciydi, nefessiz kalmıştık çıkarabilmek için onu azgın dalgaların içinden.

Ah Exupery! Bir ironi miydi dostluğu tilkiyle simgelemen Küçük Prens’te! Değilse, Kelile ve Dimne’nin tilkileri dolaşsın ruhunda kuyruklarını birbirine değdirmeden. Değilse, bir tilkinin gözünden seyret dostluğu Baharistan’da:

“Bir tilki bir yol başında durmuş, sağı solu gözetliyordu. Ansızın uzaktan bir karaltı gördü. Yakınlaşınca yırtıcı bir kurdun kocaman bir köpekle iki gerçek dost gibi gelmekte olduklarını anladı. Ne kurdun köpekten bir korkusu, ne de köpeğin kurt hakkında kötü bir düşüncesi vardı. Tilki önlerine koşarak selam verdi. Saygılı bir edayla, “Çok şükür,” dedi, “artık aranızdaki eski düşmanlık taze bir dostluğa dönmüş, yıllanmış geçimsizlik yerine yeni bir sevgi yerleşmiş. Fakat bu birleşmenin sebebini anlamak ve bu güvenin nereden geldiğini bilmek istiyorum?” Köpek şöyle cevap vermiş: “Bizim birlik olmamızın sebebi çobana düşmanlığımızdır. Zaten kurtla çoban arasındaki düşmanlığı anlatmaya hacet yoktur. Benimle çoban arasındaki düşmanlığa gelince; bugün bana kendisiyle arkadaş olma bahtiyarlığını vermiş olan şu kurt, dün bizim sürümüze saldırmış, bir kuzu kapmıştı. Ben âdetim gereğince arkasından koştum kuzuyu geri almak istedim. Fakat yetişemedim. Geri döndüğüm zaman çoban bana sopa çekti, beni sebepsiz yere incitti. Ben de çobanla aramızdaki dostluk bağını çözerek onun eski düşmanı olan bu kurtla birleştim.”

Hikâyenin sonunda betimlenmese de tilkinin yüzündeki tebessümü hayal etmek zor değil. Bu tilkiye öyle şeyler söylemeliyiz ki, tebessümü uçup gitsin yüzünden. Kulaklarını zevkle oynatırken öyle şeyler işitsin ki, yalnız kulaklarını indirmesin abus bir çehreyle başına, kuyruğunu kısıp uzaklaşsın dostluğun yanından. Doğrusu böyle bir söz bulmak hiç de kolay değil. Bütün güzel sözlerin saklanacak yer aradığı zamanlarda bir çift güzel söz söylemeyi kim başarmış! Hikmet kapılarını tek tek çalalım o halde, açılsınlar, açılalım onlarla birlikte.

“Tilkinin şahidi kuyruğudur,” diyerek söze başlıyor Hz. Ebu Bekir (ra) ve şöyle devam ediyor konuşmasına: “Komşunu incitme, çünkü herkes gider, o kalır.” Ardından Hz. Ömer (ra) açıyor kapıyı ve şu cümleyi yazıyor kalbimize: “Uzuvları kesmek, dostluğu kesmekten daha kolaydır.” Üçüncü kapıda Hz. Osman (ra) görünüyor, ağırbaşlılık telkin ederek ruhlara; “Susanın susması, hücum edenin hücumundan daha tesirlidir,” Ve ekliyor: “Ey dost, iş zor, zor! Dünya kısası olsun âhiret kısası olmasın!” Dördüncü kapıda Hz. Ali (ra) bütün heybetiyle sarsıyor omuzlarımızı: “Birçok kimseye, dostluk gösterdim, onlardan hiçbir dostluk görmedim; ama yine de dostluktan vazgeçmedim.”

Hikmet kapıları çağlarla baki değil. Hz. Mevlana Râşit halifelerin kapısını çalmasaydı, Anadolu coğrafyasında birlik için çırpınanlar kapısını çaldığında şu sözleri söyleyemezdi onlara:

“Gül, o güzel kokuyu diken ile hoş geçindiği için kazandı. Bu hakîkati gülden de işit. Bak, o ne diyor: Dikenle beraber bulunduğum için neden gama düşeyim, neden kendimi kedere salayım? Ben ki, gülmeyi, o kötü huylu dikenin beraberliğine katlandığım için elde ettim. Onun vesilesiyle âleme güzellikler ve hoş kokular sunma imkânına kavuştum...”

Dostluk Hz. Ebu Bekir topuğu istiyor yılan deliklerine koyabilmek için.

Dost kurban edilmez, kurban olunur dosta."

eskimeyen ve kaybolmayan dostlara ithaf olsundur..
https://fbcdn-sphotos-b-a...2cfe4352d6dc2212635cdd484
Sadece erkekler dost plabilir.

Kızlar çok iyi kankayız dostuz dediği insanlarla bir günde kanlı bıçaklı olma yeteğine sahip.

Erkek- erkek dost olur
Erkek- kız dost olur
Kız- kız yalancı dost olur.

Zaten hep şarşırmışımdır kızlar birbiri arkadaşından konuştukları insanları hiçbişey olmamış konuşulmamış gibi nasıl sarılıp öpebiliyorlar.
dostluk yoktur dost yoğurt vardir bimdedir.
Dostluk; yanıbaşımızda kalan kimse. Bir gün gidecek diye bildiğimiz, beklediğimiz kişinin bir umutla ömür boyu aynı kalmak istemek. Aynı kalmak:
Bir keresinde dünyanın en mutsuz insanı gibi hissediyordum, bir önce ki gün ailemle kavga etmiştim. Okula gelince uzunca bir süre kimseyle konuşmamıştım ve en yakın arkadaşım beni çağırınca şşt diye kafamı döndürüp baktığımda birden yüzüme gülümse getiren kişi. işte öyle mutsuz olduğum günlerde hep dostum olsun, yüzüne bakınca gülümseyeyim, dertlerimi unutayım. Dostluk bu işte, derdini silen sana sevgi getiren kişi.
Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Bu kolaydır. Ama dostun başarısına sempati duyabilmek; sağlam bir karakter gerektirir...

-O.Wilde

sizle gülen, siz üzülünce üzülen, her daim yanınızda olan insanları üzmeyin, kırmayın... kırsanız da telafi edin.
sevin onları.
Google görsellere bu kelimeyi yazdığınız zaman ya hayvanların dostluğu ya da çocukların dostluğu ile ilgili resimler çıkar karşınıza. Hiç orta yaş iki kişiyi anlatan bir görsel bulamazsınız. Işte bu gerçekten ibretliktir.
3. şahıslar ile şekil değiştirmemesi gereken kavramdır. ama oluyor maalesef.
hayatınızda kazanabileceğiniz en önemli değerlerden biri. bir elin parmaklarını geçmeyen dostlarıma selam olsun. iyi ki varlar.
cogumuzun sansli oldugu ender konulardan biridir. evet aile cok onemlidir ama yeri gelir aileden daha yakin olur. aileyle konusamadiklarini paylasirsin yardimlasirsin.

ya dun bi yasli bi adam ki yanimdaki arkadasimin musterisi idi.
ben 70 yasindayim hic dostum arkadasim olmadi dedi.
dusundum ee bu adam zengin.
bizim patronda cok zengindi.
ee cok zengin kisilerin dostu arkadasi olmuyo.
cidden olmuyo.
unlusunden unsuzune kadar.
Yaşınız ilerledikçe sağlam kalan tek şeydir iyi bir dostluk .
dost deyince benim aklıma lise arkadaşlarımdan birisi gelir özellikle. başta bana laf soktu diye dövmek istediğim insan sonradan uğruna herkesi karşıma alabileceğim insan durumuna gelmişti. çocuk gibiydik, birlikte çocukluk yapmayı sevdik. kolkola girip çarşıda duman şarkılarını bağırarak söyledik. eğer bu yazıyı hala okuyorsan dostum hani birisi olur yanyana gelince dünyayı takmazsınız ya, işte o insanı kaybetme.

üniversiteyi bitirmek üzeresindir, veya bitirmiş artık meslek sahibi olmuşsundur. ama yanyana gelince hala kolkola şarkı söyleyerek yürüyebiliyorsan mutlu ol ve anın keyfini sür, herşey siyaset veya para değil.

görsel
Dostluk kavramı denince aklıma sıcak bir düşünce geliyor.
Sanki ılık bir şeyler akıyor yüreğime. Tatlı bir heyecan beni dostluk duygularına yakın tutan.
Tıpkı ilkbaharda açan çiçeğin bana gülümsemesi gibi.
Aslında bazen dostluk öyle kademelere geliyor ki, bir yandaştan çok bir kardeş yerini tutuyor. Onu canın gibi seviyorsun. Eğer bir düşünce varsa kafanda, sıkıntıların seni bunalttıysa ilk aklına gelen şey O’dur. Dostun….
Senin zor gününde yanında olan , olmasa da kalbiyle senin yanında olduğunu hissettiren dostun.
Ben bunu bir kardelen çiçeği gibi değerlendiriyorum. Karların arasından zorluklarla çıkması , sonra renginin o parlak beyazlığa ahenk katması gibi bir şey olmalı bu..
Bu bir duygudur bence . erişilmez bir duygu.
Belki arkadaş bulmak kolaydır; ama dost bulmak kardelen çiçeğinin açması gibi bir şeydir. Erişemezsin dostluğa..
Dostun öldüğünde sanki bedeninin bir yarısı kopmuş da onun acısını çekiyormuş gibi hissedersin kendinde.. artık sen yarım bir insansındır. Her şeyin karmakarışık , yarım yamalak olmuştur. Çünkü canının ve ruhunun yarısını kaybetmişsindir.
Mantığının seni yönettiği yerde duyguların gelir aklına. Susarsın bir süre belki. Derin düşüncelere dalarsın..
Dostunla, canınla yediğin o simitin yarısını düşünürsün.
Nasıl da yağmur yağıyordu o gün…
ikiniz de sırılsıklam olmuştunuz.
Onun üzerindeki montu belki başına alıp koymuşsundur kim bilir. sonuçta bir şeyleri paylaşmışsınızdır. En basitinden Bir simitin yarısını…
Dostluk fedakarlık , anlayış ve sevgidir. Bu üç kavram tıpkı dostunuz gibi birbirinden ayrılmaz. En önemlisi sevgidir. O büyük bağlılık olmasaydı, arkadaşlık adını alan şey ,dostluk sıfatına bürünmezdi zamanla…
Artık siz bir bütünsünüzdür. Sevgi dolu bir bütün. Ayrılması imkansız bir ikili.
Canınız canınızı bütünlese de, bazen yarınız kopsa da içinizden, bu hayatta bir şeyleri paylaşacak bir dostunuz olmalıdır.
Çünkü dostluk candan öte bir candır…
aralarında sevgi, saygı bulunan kimselerdir dost olanlar. birbirleri için kötü şeyler düşünmez dostlar. birbirlerini sayar, birbirlerini dinlerler. bu bakımdan aynı şeyleri düşünürler, duyarlar.
evet, gerçek ve sürekli dostluk düşünce ortaklığından doğar.
insanların düşünceleri uyuşmadı mı dost olamazlar. dost olmak bir yana böyle insanlar birbirlerine düşman da olurlar.
dost, insanın en büyük dayanağıdır. acımıza kendi acısı gibi ortak olur. sevincimizi de kendi sevincisi sayar. oysa dostu olmayan birini düşünelim . bu dostsuz insandan daha yalnız kim vardır? bir derdini açamaz, bir sıkıntısını söyleyemez. çünkü insan dostlarıyla birlikte olduğu zaman acılarını da sıkıntılarını da unutur.
dostluk bir kuvvettir. tabii gerçek dostlar için bu söz doğrudur. gerçek dostlar, insana akrabalarından da yakındır. kara günlerimizde nice akrabalarımız bize yüz çevirirler; ama gerçek dostlarımız bizim yanımızda bulunur. boşuna mı demişler atalarımız ''dostun iyisi kara günde belli olur.'' diye.
Bu hayattaki en buyuk eksikligim hic bir zaman gercek dost bulamamis olmamdir. Ne lise ne universite ne de is hayati. Bazen dusunurum benim kriterlerim mi yuksek diye yok arkadas kriter filan da koymuyorum. Yuzlerce arkadasim oldu geldi gecti.dost olarak gordugum insanlarda oldu lise ve universite yillarinda.ama hep geciciydi . ben dost dediklerime ne kadar deger verdiysem onlar beni okadar sallamaya basladi. En zor zamanimda telefon defterime bakip arayamiyorsam yada aradigimda banane, hayir, yok gibi cevaplar aliyorsam bu nasil dostluktur. Yada gercekte dostluk diye birsey yoktur ben utopya pesinde kosmaktayim. Ama hep isterdim kendimden bile daha yakin birini. Belkide bu kadar istedigim icin sahip olamiyorum bu mukkemmel hislere. Dost gordugum insalarin ben zor durumdayken beni gecistirmeleri cok kirdi beni. Bir kac yildir kimseyi dost olarak goremiyorum . yalnizlik boyle bir sey olsa gerek.
Hayat bazen insana o kadar ağır geliyor ki ne yapacağını bilemez hale getiriyor kişiyi. Eminim herkes yaşamıştır bu durumu. Kendimizle çeliştiğimiz zamanlar geldi hiç yok yere boşu boşuna efkarlandığımız günler oldu. işte o anda yanınızda olmasını istediğiniz kişilerdir dostlarımız.
dostlukların gücü adına, güç çıkarsız dostluklarda.
ne güzel bir kelimedir.
"O gider, bu gider, şu gider.. Dostluk, sen yanı başımızda kalırsın."
Nâzım Hikmet
her insanla olunmaz efendim . benden size tavsiye dost olacağınız kişi akıllı olsun öncelikle . yani her şeyi anlaşılması gerektiği gibi anlasın demiyorum ama aklını kullanan birisi olsun . duygusal olmasın . duygularıyla hareket eder sizi bitirir. ahlaklı olsun çünkü bu dürüstlüğü beraberinde getirecektir. ama bu da odun olması anlamına gelmesin .
Bugün bir kez daha anladım ki yeri gelince ailenden öte olandır. Uzak yakın dinlemez ve koşa koşa gelir bulur seni sesindeki mutsuzluğu hissettiği an. Bir insan yeri gelince sen gelme desen bile koca bir şehirde sokak sokak arayıp seni bulabiliyorsa o insan özeldir. Sen anlatmasan da derdini içini görebilendir. Gözünün içine bakınca anlar konuşmana gerek olmaz.
Dostluk bilmektir. Kaybolmak istediğinde seni bulup çıkaran , hayata dönmeni sağlayan güce sahip olmaktır. Yanında olmasa bile olacağını bilmektir.
iyi ki varsın. iyi ki yanımdasınlı cümleler kurdurandır.