şırnak, hakkari, tunceli gibi yerlerde de görmek istediğimiz cezaevidir. kürt isyanının başlangıcına sebep olarak gösterilir ancak bu saçma iddianın sahipleri osmanlı döneminden bugüne kadarki onlarca isyanı bilmemektedir.
(bkz: diyarbakir cezaevi)
savunulacak hiç bir tarafı olmayan, faşizmin ete kemiğe büründüğü, kara leke olarak kalacak cezaevi.

(bkz: özgürlük mahkumları)
gerçek hayatta olmaması gerekecek kadar gerçek mekan.
devlet mekanizmasının kürtlere ve silinmeyi kabul etmeyen kimliklere karşı uygulamış olduğu psikolojik şiddet politikasının yeri geldiğinde somutlanabileceğini gösteren tarihteki onlarca sistematik şiddet ve kıyım sürecinden ve anından yalnızca birisi. ayrıca pkk'nin kürt halkından bu kadar kolay ve kitlesel destek almasını sağlamış yegane olaydır.

bu cezaevinde kürtlere aklın ve mantığın almakta zorlanacağı vahşette işkence uygulamış devlette kadrolu işkencecilerle işkenceye uğramışlar henüz yüzleşmemiş ve bu işkencecilerin çoğunun herhangi bir vicdani yüzleşme yapıp yapmadığı konusunda bulanık kafalarımız aydınlanmamıştır.
pkk'nın temellerinin de atıldığı cezaevidir. hakkında yazılan kitaplardan okunulduğuna göre buradan sağ çıkmayı başaranlar vatanlarına büyük bir kin duymaya başlamışlar ve o dönemde yapılanmaya başlayan pkk'ya katılmışlar. hatta yaşı geçkin olan tutuklular bile yaptıkları açıklamalarda ''eğer yaşım genç olsaydı dağa çıkardım'' demişler.

işte sadece beyin yıkamak değil, bazı kendini bilmez sözde vatanseverler de bazı eylemlerde bulundukları zaman yeni bir düşman kazandıklarını da bilmelilerdir. bir işkenceyi ne adına yaparsan yap, gerisin geri sana kan olarak döner.
"Yaşadıklarımıza işkence demek yetersiz"

"Fiziki şiddet, kaba dayak, insan pisliğine batırılma, 10'ar tane sigaranın yanık bir şekilde ağza sokulması... Savunma haklarımızdan mahrum bırakıldık. Konuşmak bile işkence sebebiydi. Üzerimize fareler salınıyor, makatlarımıza coplar sokuluyordu. Cinsel organlardan elektrik verilmesi gibi insan aklının şaşacağı birçok uygulama Diyarbakır Cezaevi'nde normaldi."

"Cezaevi okul yapılırsa hükümetin Kürt açılımındaki samimiyetini ortadan kaldırır" diyen Kankılıç, toplama kamplarını müzeye dönüştürerek geçmişiyle yüzleşen Almanya'yı örnek gösteriyor:

"Hükümet, Kürtlerden bu cezaevinde yaşananlardan ötürü özür dilemeli. Bu özür de oranın müze olmasından geçiyor. Zira Diyarbakır Cezaevi, Kürtlerin belleğinde adaletsizliğin, eşitsizliğin ve zulmün simgesidir. Orayı okul yapmak isteyenler Kürtlerin ve bu toplumun belleğinden yaşananları silmek istiyor. Oysa ki bu gibi olayların tekrarlanmaması için Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları unutmamalı, unutturmamalıyız."
"Tüm ülkeler yargılarken Türkiye ödüllendiriyor"

"Dünyanın bir çok yerinde -Arjantin, Peru vs., bu gibi olayların sorumluları yargılandı, onlardan hesap soruldu. Türkiye'de ise bu insanlar ödüllendirildiler. Acısının simgesi olan yerler yıkılıyor. Sultanahmet cezaevi lokantaya dönüştürüldü. Madımak oteli lokanta oldu. Düşündürücü bir durum var. Hiç kimse kendi toplumun belleğiyle oynamamalı."

Kankılıç, "Dönemin Cumhurbaşkanı olan darbeci Kenan Evren başta olmak üzere işkencecilerden Oktay Saldıraner, yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran, üsteğmen Ali Osman Aydın, çavuş Mevlüt (soyadını bilmiyor), dönemin askeri savcısı Cahit Aydoğan'ın da aralarında bulunduğu sorumluların yargılanması gerektiğini" söyledi.

"Demokrasinin en çok tartışıldığı bugünlerde bu toplumun kendi geçmişiyle yüzleşmesi, hesaplaşması ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak gerekiyor. Böylelikle hem barış hem de demokrasi için daha salam adımlar atabiliriz."

Diyarbakır Cezaevi'nde sekiz yılını geçiren Kankılıç, bugünlerde anılarını yazıyor. Kitabı önümüzdeki günlerde yayımlanacak. Şöyle diyor:

"Yaşadıklarımı ve gördüklerimi yazdım. Çünkü orada yaşananları en iyi yaşayanların anlatabileceğini düşünüyorum."

78'liler Federasyonu, 78'liler Vakfı Girişimi'nin öncülük ettiği çeşitli kurum ve kuruluşlar; bilim insanları, aydınlar, sanatçılar, gazeteciler ve insan hakları savunucuları 12 Eylül 1980'den 27 yıl sonra Diyarbakır'da düzenledikleri bir etkinlikle "Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu" kurulduğunu açıkladı. Komisyon, o dönemlerde cezaevinde bulunanlarla görüşerek sözlü tarih çalışması yapıyor.(BÇ)

http://www.bianet.org/bia...-iskenceciler-yargilansin
şimdilerde okul yapılmak istenen zindan... bir zindandan nasıl okul yapacaklarsa, üstünü örterek acıların kapanacağını sanıyorlar diyarbakır cezaevine rağmen!!!
cumhuriyet tarihi boyunca bir halka yapılmış zulümlerin, baskıların, işkencelerin bir sembolüdür bu cezaevi.
kürtlerin sürekli bir şeyler hakkında türk devletini kötülemek için söyledikleri yalanlar gibi, yine hakkında yalanlar söylenecek cezaevidir. *
bu cezaevi bizlere basit bir gerçeği göstermiştir. kürtler bu cezaevinde kürt kimliklerinden ötürü bir aşağılanmaya tabi tutulmuş olsalar da, asıl neden buradaki bireylerin çoğunluğunun- çünkü o dönem buralarda ciddi anlamda sol hakimdi- solcu olmasından dolayı aşağılanma görmüşlerdir. anlayacağınız osmanlı hayalleri içinde, barzanici çözümler bugünler için serbesttir. ama o günler için mamak'ta, sağmalcılar'da devrimcilere ne reva görüldüyse diyarbakır cezaevinde'de o görülmüştür. anlayacağınız bu ülkede 50 ila 60 yıldan beri bir dinamik düzeni bozucu, tehşir edici bir yapıya bürünüyorsa bu onların yoksulluğa karşı olan direnişlerinden gelmektedir. çok basit bir uygulamanın bir inkarcılık kalesi haline gelmesi işte bu sebebten ötürüdür.
karadeniz'in göbeğinde 80de Solcu olduğu için işkence gören En yakın arkadaşlarımdan birinin babası;

Yine karadeniz'in göbeğinde 80'de ülkücü olduğu için işkence gören kendi babam, başka arkadaşlarımın babası, başka büyüklerimiz ve nicesi bu cezaevinde yatmamıştır.

Olayı basitleştirerek Kürt oldukları için işkencelere tabi tutuldular dersek Karadeniz'in göbeğindeki Ülkücüler, solcular ne olduğu için işkencelere tutuldu sorusu akla gelir.

PKK'nın ortaya çıkışının en büyük nedenlerinden biri dersek başka yerlerde neden PKKlar çıkmadı diye soru akla gelir.

o yüzden boşa etnik demagoji, terörü haklı çıkarmaya yönelik yorumlar yapmak basite kaçıp art niyetli davranmaktır.

Hele de günümüzün siyasal islamcıları, cemaatçiler bile bu demagojinin arkasına sığınıyor ya. Lan size ne oluyor 80de size dokunan mı oldu pezevenkler diye haykırası geliyor insanın.
kapatilip, "insan haklari muzesi" olarak yeniden acilmasi gereken hapishane.
(bkz: utanc abidesi)
türkçü(!) imansız, vicdansız, allahsız, milletin parasıyla alınan silahları millete karşı kullanmayı vatanı kurtarmak(!) sayan hakim, yiğit(!), güçlü, ezici orospu çocuklarının dünyanın auschwitz'ten sonraki sayılı hayvanlıklar, akıl almaz şerefsizlikler merkezi, ilk beştedir, olmasını sağladıkları ve böylece türkiye'yi yücelttikleri(!) karanlık 'dünya'... milliyetçilik anlayışınızı s.keyim allahsız kemalistler ve onlara keklenen geri zekalı, kralcı, yavşak, okumuş cahiller diyorum gazi osmanpaşa'nın yaverinin torunu bir 'insan' olarak...
yeniden faaliyete geçirilmesi, hatta binlerce pkklıyı barındıracak şekilde büyütülmesi gereken tesistir.
bu kalp seni unutur mu dizisinin 3. bölümünde bütün korkunçluğu ile canlandırılmış mezbaha.
diyarbakır'da bağlar adlı semtte,tam da şehrin göbeğinde bulunan ve her gördüğümde lanet okuduğum yer. her tarafında nöbet tutan askerler vardır.sabah akşam düdükleri eksik olmaz. saat sabahın dokuzu oldu mu ziyaretçiler o küçücük bekleme yerinde saatlerce beklerler.ne gülünçtür ki;cezaevinin karşı sokağında bir ilköğretim okulu mevcuttur.
1980 darbesi sonrası güzelleştirme adı altında, bir askeri okuldan tek farkı aşırı derecede şiddetli işkenceler olan, suçlu insanların yanısıra bir çok suçsuzun da akıl almaz ve insan vicdanına sığmaz işkencelere maruz bırakıldığı diyarbakır da bulunan 5 nolu cezaevidir... bu cezaevi, içeride yatan birçok mahkumun da ülkeye karşı cephe almasına neden olmuştur...

işte zamanında yapılan bu hatalar ve bilinçsiz davranışlardan sonra 2009 yılına kadar hiçbir şey yapmadan birden bu kadar fazla taviz vermek de çok yanlış... o zamanlar suçlusuyla suçsuzuyla insanlar işkenceye maruz bırakılmıştır...şimdi ise suçlu hatta bölücü olduğunu bildiğimiz insanları davullar ve zurnalarla karşılamaktayız gerçekten komik! insanın aklına ister istemez şu soru geliyor; bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...

(bkz: bir insanlık suçu)
(bkz: komutanın köpeği kont)
(bkz: ayıkla pirincin taşın)
Türkiye'nin kara deliği.

orada nelerin olduğunu tam anlamı ile sonsuza dek ve asla hiç kimse bilemeyecek!

(bkz: Auschwitz)
(#2309590)
(#2314155)
orada görevli 30-40 personelin mahkumlara işkence yapmasını öne sürerek, 40.000 kişiyi öldürme ve türkiyenin bütçesini allak bullak etme bahanesidir.

madem işkence gördün hakkını yargıda ara. madem hakkını arama yolları kapalı , o zaman 40.000 kişiyi öldüreceğine orda görevli 30-40 görevliyi öldür.
ahmet türk e keşke bi porsiyon daha yedirselermiş.yetmemiş.
sırf diyarbakır halkına eziyet olsun diye,80 darbesinde yaşananlar unutulmasın diye hala dimdik ayakta duran cezaevidir.bu cezaevinin dış cepheye bakan duvarlarında şöyle yazılar mevcuttur; "bir okul on cezaevi kapattırır", "bir kimseyi tanımak istiyorsan düşüp kalktığı arkadaşlarına bak", "herkesin namusu kendi vicdanıdır"...
insan muamelesi yapılmayan bu cezaevinde bulunan bu didaktik nitelikteki yazılar göz boyamak içindir. önce dönüp bir kendi vicdanlarına sormalıdırlar. kapatılmalıdır.
(bkz: amed zindanı)

(bkz: kapanmayacak yaralar)