bugün

yazar cengiz özakıncı tarafından yazılmış aydınlatıcı kitap.
toplumların kendi dillerinden uzaklaşması, dillerini geliştirememesi onların düşünce alanında, bilimsel alanda geri kalmasına yol açar diyor. düşünme ve dil arasındaki bu sıkı ilişkinin öneminin de vurgulandığı kitapta yazar, türkler in islam adına arapça ya yönelerek dillerini geri bıraktıklarını, din diye nasıl arapçılık içinde boğuştuklarına dikkat çekiyor.

bu ve benzeri aydınlatıcı kitapları genç yaşlı herkesin kesinlikle okuması gerekiyor.
açılan onca başlığa bakıldığında kimsenin ne kendi öz dili ve ne de inandığı din hakkında bir şey bilmediği, kulaktan dolma bilgilerle hareket ettiği anlaşılıyor.

özellikle sözlükteki arkadaşlara sesleniyorum: lütfen bir yerden edinin şu kitabı da bir okuyun. emin olun çok şey öğreneceksiniz.

kitaptan bir alıntı verelim de ön bilgi olsun:

"Mehmet Akif Ersoy diyor ki: Kur'an'da geçen kanaati, tevekkülü, sabırı, hepsini yanlış anladık. Sabır nedir?.. Bize göre sabır, ne olursa olsun katlanmak demektir. Neye katlanmak? Her şeye. Daha doğrusu katlanılmayacak şeylere. Mesela aşağılanmaya, hakaret görmeye, döğülmeye, söğülmeye; özetle insanlık onurumuzu lekeleyecek kötülüklerin hepsine. Aman yarabbi!.. Kur'an ne söylüyor, biz ne anlıyoruz!.. Sabır katlanmak değil, göğüs germektir. Neye göğüs germek? Sonunda katlanılmayacak acılara katlanmak ıztırabına mahkum olmamak için, önceden her türlü zorbalıklara, her türlü sıkıntılara, mertcesine, insancasına göğüs germek. Hele Kur'an'daki tevekkül hiç bizim anladığımız mahiyette mi? Tevekkül, Kur'an'ın gösterdiği, Hadis'in gösterdiği tevekkül, tüm yolları denedikten sonra olan tevekküldür. Biz cehaletimiz yüzünden dini bu hale getirdik. Din de bizi bu hale getirdi. islam dini bir miskinlik dini oldu... Mehmet Akif, bu sözleriyle Kur'an'ın temel kavramlarının yanlış yorumlanarak topluma yanlış belletilmesinin yıkıcı sonuçlarını çok doğru bir biçimde saptamıştır. Müslüman toplumlar dinsel aydınlanma olmaksızın geri kalmışlık zincirini kıramayacaktır. Dinsel Aydınlanma; insanları bir anda sevgisiz, yıkıcı, acımasız, yabanıl sürülere dönüştürebilen, usdışı, bilimdışı, gerçekdışı, karanlık, boş inançların tutsaklığından kurtarıp; gerçeğin ışığında yürüyen, özgür, bağımsız, eleştirel düşünceli, barışçıl, iyicil, sevecen, çalışkan bireylere dönüştürme çabasıdır. Çağlar boyu yığınların beynine kazınan yanlış kavramlar öyle inatçı, öyle direngendir ki, bunların kısa süreli çabalarla toplumsal bellekten kazınması olanaksızdır. Başka ulusların dinsel aydınlanma deneyimlerinden dersler çıkararak, aydınlanmayı uzun soluklu bir devrim ve çilelerle dolu bir süreç olarak kavramamız gerekiyor. Toplumsal aydınlanmanın geçilmesi zorunlu en önemli evrelerinden biriyse, dinsel düşünce üretiminin ulusallaştırılması ve ulusal dilin olabildiğince özleştirilip sağlığına kavuşturularak yaşamın her alanında egemen kılınmasıdır. Bu kitabında, dil ve din ilişkilerini Müslüman Aydınlanmasının odağına yerleştiren Cengiz Özakıncı, dilin düşünce üretimiyle, dinsel ve toplumsal aydınlanmayla bağlarını gözler önüne sererek, dilimizin bin yıldan bu yana dinsel kaygılarla bozulmuş olmasının, anlama yetimiz ve düşünsel üretimimiz üzerinde nasıl onarılması güç yıkımlara yol açtığını örneklerle gösteriyor ve çözümler öneriyor. "

kaynak: http://www.kitapturk.com
(bkz: ahlaki değerlerin kaynakları açısından nietzsche)

edit: başka bir açıdan
din dille anlatılır
dil dinle yaşanır

(eksi oy kullanan dinsizler müstesna. onlara dille dini anlatamaz, dinle dili yaşatamazsınız)

(#6132979)
dil ile kültür yoğrulur din ile insan yoğrulur ve insan da kültürle yek vücut olur.