bugün

ardından tükendi kelimelerim.

ve ben cümlesini dertlerin, yeri geldi mi sükunetle karşılamayı bilirim sanıyordum.

cümlesizlik, içinde bulunduğum hal, bedenimin geçiş hallerinden birisi.
aklımın buharlaşmasından hemen önce yani.

kelimeler var, oraya kadar tamam. sanırım noktalama işaretlerinden de bulabilirim.
peki neden cümle kuramıyorum ardından,
edat, sıfat, bağlaç gözlerin.
-haklarınızı helal ediyor musunuz?
+helal olsun...

üç kere, üç nokta. dokuzun sonsuz kere üstü bir sessizlik içimde.
üşümüyorsun değil mi baba?

cümlesizlik, uzun zamandır mezarının başında. zaten konuşsam da cevap vermiyorsun.

su getirdim sana. annemin diktiği çiçeklerin pembelediğinden bahsettim. duymadın, kimse duymadı.

doktor abi, -bilal- az konuşmanın kötü bir şey olmadığını, ama hiç konuşmamanın kötü olabileceğini söyledi.
anneme söyledi duydum. konuşmuyorum diye , duymuyorum da sanıyorlar ardından baba.

halbuki o kadar çok , o kadar derin, ama bir o kadar yetersiz cümlelerim.

cümlenize allah, rahatlık versin.

yine gelirim, olur mu baba?.
avazımız çıktığı kadar; sesli harfleri kullanırdık;
iki harf bulsak, heceler kurmaya çalışırdık seninle;
kumdan kuleler yapardık hecelerden mesela;
zehirli sarmaşıklara benzetirdik kelimeleri, acıtırdı canımızı!

gittin; söyletmeden; kurdurmadan bir tümceyi!
"seni seviyorum"suz şimdi bütün cümleler!

gerisi sessizlik; hayatı fondip eden gözlerimde...
yazamamak mukadderat;
elin kırılsa bu kadar acı çekmezdin
kalemin kırılacağına!