bugün

çocukluk yıllarımızda adapazarı garının bir durak öncesinde bulunan mithatpasa tren istasyonunun karşısındaki tcdd esya ambarında futbol oynarak büyümüştük. iki tarafı uzunca tellerle boylamasına çevrili ve 2 metrede bir direlerin üzerine monte edilmis olması bizim o zamanki en büyük ve gercek sahamızdı. çocukluk yıllarımızda futbol oynancak yer yoktu. mahalle baskısı sokakta oynamamıza izin vermezdi ve burası bizim için bir nimetti. boylamasına kısaydı. enlemesine fazlaca uzundu. daha başında yol ikiye ayrılıyordu. biri devamlı olarak yükselirken diğeri sabitti. yükselen yol ambarın iç kısmına giriyordu, tırlar mal yükleme işlemlerini bu yoldan gideriyordu. boylamasına oynardık genelde, çocuk oldugumuz için mesafe yeterli oluyordu ilk zamanlarda. bir tellerin arkasında tren rayları diger tellerin arkasında evler oldugundan kaleye geçen kisi top kaçtığında geçtigine pişman olurdu her seferinde. ama bu bizi yıldırmazdı. ambar devlete ait oldugu zamanlarda bekçi olurdu. mesafe oldukca uzaktı bizim oynadıgımız yer ile bekçinin bulundugu yer arasında. nedense o hareketlendigini gördügümüz gibi kaçısırdık. bir süre sonra işten ayrıldı ve ambar özelleştirildi. o yaşlarda 2 3 arkadaş bir araya gelip ''burda oynamamız sorun olur mu'' diye sormaya gitmistik. bekçinin olmamasıyla korkumuz kalmamıştı. görüsme sonrasında izin verildiginde ilk defa bekçinin bulundugu genis yerde oynucaktık. büyüktü, çocukluk ruhuyla etkilenmistik ve orası bizim sahamız olmuştu. mahalle maçlarını yapıcak harika bir alan bulmuştuk. ve büyüdük koca kazıklar haline geldiğimiz halde orda oynamaktan vazgecemedik. her kösesinde hatıralarımız vardı. ve bu bir alışkanlık haline gelmişti. çocuk olmaktan ziyade orda top oynamak genç oldugumuzu hatırlamaktı.

geçenlerde burda yaşadıgım bir durum. arkadaşlar toplanıp 3 gündebir 5 gündebir denk geldigi kadar her bir araya gelişimizde orda sıkı bir maç yapmadan etmezdik. yine öyle yaptık. oynarken aldıgımız haz yüzümüzden akan su gibi tere aldırmayışımızda yatıyordu. sadece oynamak. topun bahçeye kaçması bizi durduran tek engeldi. sadık, futboldan pek anlamazdı ama kocaman bir kalbi vardı onun oynuyor olması yeterdi bizim için. kaleye verilen geri pas sonucu sol ayagının dış kısmıyla gelişi güzel vurarak sağ taraftaki tel örgülerin arkasındaki bahçeye atmasıyla bir imkansızlıgı daha başararak kendini bir kez daha kanıtlamıştı. bunu bahane bilerek dinlenmeye başlamıstık. mahallenin küçük sıpalarından birini yollıyarak almasını söyledigimizde adeta birbiriyle yarışmaları, telleri örümcek gibi aşmaları görülmeye nazır bir durumdu. çocukların topu atması 2. santranın başlayışı gibiydi. ve aynı hızla arakesmeden devam ederdik oynamaya.

gece karanlıgını farketmemiz, ve ambar ışıklarının aksam ezanından yarım saat sonra kapanmasıyla bitiş düdüğüydü. herkez eşyalarını alıp ambar çıkısına dogru 50 metrelik mesafeyi agır adımlarla yürümeye başlardık.

emre, ilkokuldan arkadasım; ciddiyetiyle bilinen bir insandı. yorgunluktan olsagerek ki şu geçen diyaloga ne demek istediğine hiç birimiz anlam verememiştik. toplu şekilde yürürken;

dsba.:maç güzeldi, yarın rövansını yapalım bence.
emre :bugünkü maçın rövanşını dün yapmıştık kanka

demek istedigine anlam veremedim ve öylece baktım. yürümeye devam ettik. basit bir saçmalamaydı, kimse gülmedi bu anın bozulmasını istemiyordu çünkü. emre inattı kendi bildigi yanlıs da olsa karşı tarafa dogru diye savunur ve kendi savınızı unutursunuz onun karsısında. arkadaslar bunun bilincinde oldugu için ''sıçtı bari bırak sıvazlamasın'' dercesine susuyorlardı. bu durum son zamanlarda yaşadıgım en ilginç anıydı ambarda yaşadıgım.

ve eve vardıgım andaki kapıda degismeyen tepki *
annem:nerelerdesin sen, kan ter olmuşsun..!!!
dsba.:anne top oynadım.*
annem:allah iyiliğini versin, çıkar üstünü üşütcen çabuk.!!
dsba.:amin anne verir mi dersin ya?
annem:hadiii..üşütme terlisin zaten.

kocaman kazık olmama ragmen bu yasadıklarımdan çocukluk yıllarımdaki gibi aynı zevki alıyorum. ve kendime,

''her yaşta çocuk olunabiliyormuş''diyerek gülümsüyorum. akabinde ansızın gelen ses,

annem:çıkar üstünü hasta olucaksın.!!!!!

(bkz: işte bunu seviyorum)