bugün

pointgame oynamak için ideal bir mekan. Kilisesi, küçük ve aynı tip evleri olan şirin bir ada.
huzur dolu bir tatil için en güzel tercih.soğukta olsa harika bir denizi var.donarak giriyorsunuz ama çıkmak istemiyorsunuz.bence ayazmanın kalabalığından kaçıp habbele plajında denize girmek daha keyifli.arabanızla gittiyseniz öğle yemeği için habbeledeki beach yerine vahit'in yerine gidin derim.kalacak yeri internetten ayarlamayın zira otel merkezde deilse zorlanırsınız zaten gidince bulabileceğiniz sayısız otel var.çiçek pastanesinde kahvaltı edin damla sakızlı kurabiyelerinden de yiyin.akşamüzeri çınaraltında oturup damla sakızlı türk kahvenizi yudumlarken garsonlarla muhabbet edin şahane sıcakkanlılar.zaten adada abuk sabuk insan göremezsiniz,bütün seneniz gürültücü yaygaracı sinir bozucu insanlarla beraber geçtiyse burası size ilaç gibi gelecektir.adada motorsikletle gezmek ayrı bi keyif özellikle de gün batımı izlemeye gitmek...ada her daim estiği için bunaltıcı yaz günlerinde harika...püfür püfür...gittiğime değdi mi?kesinlikle!huzur doldum, hafifledim,dinlendim.damla sakızı ve şarap kokusu burnumda geri döndüm.yine gitmek...hep gitmek...
plaja gelen insanların sosyolojik özelliklerini inceledik, donla yüzebilecek potansiyele sahip hiçkimseyi göremedik. herkes kafa dengi, herkesin amacı eğlence. yalnız gitmeyin sıkılırsınız. sevgiliniz yada arkadaş ortamı ile gidin.
Müzik öyle kısık öyle kısık sesle dinlenir hale gelmiş ki sahildeki balık lokantalarında masa masa dolaşarak çalan darbukacı ve kemancının enstrüman sesi duyulamadığı için ancak hayal edilebiliyor.Özgürlük sağlıyor ama bir yandan. içinizden hangi parçayı söylemek geçiyor ise playback usulu söylemek kalıyor geriye.

Naylon poşet yasaklanmış ve kesekağıdı ile alışveriş yapılıyor.Zevkli ve nostaljik.

Ve ada hala güzel ve hala bozulmamış.
iyisiyle;
- Sessiz sakin bir yer
- Ayazma ve Habbele plajları çok güzel, denizi ağırlıklı olarak kumlu
- Bu iki plajda tesis var, yemek yiyip soğuk birşeyler içebilirsiniz
- Sebze ve meyveler çok taze, dalından geliyor
- Balığı çok güzel ve lezzetli
- Feribot araç kapasitesi gayet yeterli ve sefer saatleri sık
- Benzinci var
- Her yer araba ile çok yakın
- Artık dönüş için feribotta randevu almanıza gerek yok, 45 tl ile gidiş dönüş bileti alıp istediğiniz zaman istediğiniz saatte dönüyorsunuz
- çok çeşitli şaraplar var

kötüsüyle;
- Herkesin gözü cebinizden fazla para çıkarmaya odaklı olacaktır
- Merkezdeki ve plajlardaki restorantlar çok pahalı ve porsiyonlar çok küçük, doymayı unutun
- RES (Rüzgar gülü) yanında gün batımı dediklerine bakmayın, reslerden uzak bir yerde kayalıklarda izliyorsunuz
- Göztepe'de gün batımı derlerse arabanızın altını ve amortisörleri gözden çıkarın, yol berbat değil berbat ötesi
- Corvus şaraplarının dibi tortulu (Konuştuğumuzda filtre sistemleri gereği aromayı kaçırmamak adına bunun gerçekleştiğini söylüyorlar) bu yüzden hediye olarak alacaksanız aman dikkat, "bana bozuk şarap getirdi" demesinler
- Sahilde denize sıfır yerlerde oturduğunuzda 10 liralık şarabın kadehini 12.5, şişesini 50 TL'ye veriyorlar
- Sakın midye almayın, donmuş geldiği için taze değiller, ve çok ekşiler
- Her yerde kart geçmiyor
- Şirince gibi 10 şarap alınca 2 şarap da kendileri vermiyorlar, biraz cimriler
- (Buraya dikkat) şezlong ve şemsiye 12 tl ye kiralanıyor, eğer kendi şezlongunuzla geldiyseniz, akıllı değilseniz sizi sağa sola biyere göndermeye çalışıyorlar. plajlar halkındır şikayet edicem dediğinizde hemen yön değiştiriyorlar, istediğiniz yerde kendi şezlongunuzla oturuyorsunuz.
- canlı müzik nedir bilinmiyor
- sahilde yerel dondurmacı yok, ancak bi tane pastane var, oradan yada mado'dan alabilirsiniz ya da algida'dan
- 20 liraya kalamar söylediğinizda 5 parça gelirse şaşırmayın. balık yemeden önce pazarlık yapın
- sabah 50kr. olan küçük su akşam bi anda 75kr. oluyor enteresan

bir bozcaada seyahati sona ermiştir. pişman değilim, eğlendik yüzdük döndük.
yunanlılara kaptırmadığımız 2 adadan birisidir.
yaşamımı sürdürmek istediğim ve oralı olan biri ile konuşmayı hayal ettiğim ada.
yıllarca gittim geldim, konakladım bu adada.

2009'dan beri gitmiyordum. son 2 yılda hakkında çok şey duydum, "ben söylemiştim" dedim birçok kişiye. çünkü adaya yönlenen "istanbullu" akını bugünlerin habercisi gibiydi. ama yine gaza getirilip uğradım geçen hafta...

istanbul zihniyetinin girdiği hangi toprak adam olmuş, özünü kaybetmemiş, yozlaşmamış, içine sıçılmamış ki? bundan 4-5 sene önce adadan toprak alan birkaç kişinin "var ya aslında kuracaksın filoyu, belediyeden izni kaptın mı ayazma taraflarında hız motorları, jet skiler yardıracaksın" dediğini duymuş, pek de şaşırmamıştım.

şimdi otellerin ve restaurantların çoğu istanbullu işletmecilere ait. fiyatlar 4-5 sene öncesinin 3-4 katı, evet evet %100 falan değil %300 artmış konaklama, yeme-içme ücretleri. diğer yandan adanın halkı da görüp görebileceğiniz en aç gözlü insanlardan oluşmaktadır. kıç kadar evlerini pansiyona çeviren mi ararsın, o leş gibi ortak banyoları-tuvaletleri olan pansiyonlar için fahiş fiyat çekeni, 2 dilim dandik peynir ve uyduruk reçel koyup "butik ada kahvaltısı" diye kakalamaya çalışanı mı sorarsın. millet bir halt var sanıp konakladığı için havaya girenleri, oda kiralamadan önce sorguya çekmeye çalışanları, kireçle boyanmış iki boktan testiyi dekor yaptığı için tasarımcı havalarına giren fularlı yarı okumuş mahalle dilberlerinin "butik pansiyon işletmecisi" havalarını falan saymıyorum. yeterince sabrı olan gider kendi görür...

çarşıya gidersin çin malı gemi, değirmen, rüzgargülü maketlerinin üzerine pilot kalemle "bozcaada" yazıp hediyelik eşya adı altında kakalamaya çalışan yüzsüzlerden tut, üç kuruşluk incik boncuk için "el yapımı-ada işi" gibi uyduruk söylemlerle 50-60 tl çekenleri görürsün. şirince'de en kralının şişesine 20 tl vereceğin şarapların 3.kalitesi için 3 kat para isteyenler, ayazma sahilinde paçalı donla gezip şezlong kiralamaya çalışıp, kiralamazsan kavga çıkaran kekolar, mantar gibi türeyen, içinde hareket etmenin ve nefes almanın güçleştiği kıç kadar barlar, sahile konuşlanıp uçuk fiyatlara ege coğrafyasında yiyebileceğiniz en dandik balıkları ve karidesleri suratınıza fırlatırcasına servis eden restaurantlar, "ay aman pek de butik, pek de otantik" havasına kendilerini zorla inandıran tipler, gün batımında şarap içmek için artık rüzgargüllerinden epey bir uzaklaşmış bir toprak birikintisine toplanıp dibinde iki parmak tortu olan şaraplardan içen insanlar...

hepsini bir araya koyunca ortaya çıkan, butik ayaklarına kalitesizliğin ve bayağılığın mis gibi pazarlandığı yoz ve dandik bir kara parçası oluyor.

gerçek ege mutfağı, ege havası, ege sıcaklığı ve samimiyeti falan arıyorsanız direksiyonu çeşme tarafına kırın. gidin eski foça'da mis gibi dinleyin kafanızı, bu komediye dahil olmaya değmez.

reçelini sktiklerim...
türkiye'nin tatil için en ideal yeri.

votka-redbull, rus-alman gibi beklentileriniz yoksa tabii.
sessiz boşluğunda,
boşluğunun dinginliğinde,
dinginliğinin bol güneşinde,
güneşinin enfes enerjisinde,
keyfimi ve kendimi yeniden tanımak için gün saydığım en sevdiğim ada diye öznel anlatımlara konu olması kaçınılmaz ada. birde aşk karşıma çıkarsa yeniden doğarım. gün batımı, tatlı ılık bir sıcaklık arada bende varım diyen rüzgar, güzeller güzeli ege ve aşk muhteşem olmaz mı?
aşık olduğum, muhteşem cennet.

(bkz: ayrıntılar az sonra)
direk olaya girmek isteyip "şükrü usta"da çalışan hafiften kır şaçlı, 40 yaşlarında hafif toplu mekanın sahibi gibi şef garson havası yaratmaya çalışıp,sesli sesli konuşması ve nasıl olsa para geliyor düşüncesiyle insanlara(mecbur kalmış insanlara) yavşak yavşak atarlı davranması , sen kimsin lan edasıyla kendini bişey sanması,biri önlem almalı. bozcaada'ya gelince;esnafının elden geçmesi gereken tabiki çok hoş havası olan minik, samimi kara parçası.
çanakkale'nin ilçesi minik bir ada. şarabıyla ve son zamanlarda domates reçeliyle ünlenen bu ada yaklaşık on yıl önce pek de bilinmiyordu fakat ünlülerin burayıda keşfetmesiyle! tatilcilerin yeni durağı oldu. Ada'nın heryeri ev pansiyonlarıyla, otellerle, cafelerle donanmıştır. hele ki sokak arası restaurantlar korkunç bir şekilde sokaklara yayılmaya hızla devam etmektedir. tatilcilerin en fazla üç dört gün kalmalarını tavsiye ederim. yapılacaklar sırasıyla ;

1)gündüz ayazma plajına gitmek.
(deniz heryerde deniz)
2)akşam üzerine doğru yani gün batımına rüzgar güllerine gitmek.
(buna sözüm yok.)
3)polente kafeye gitmek.
(ada'nın giriş kapısı fakat fiyatlar ne oluyoruz dedirttebilir.)

günü bu şekilde öldürebilirsiniz.
ağustosa kadar denize gireyim demeyin donarsınız.
(bkz: şarap)
Şu sıcaklarda soğuk suyuna özlem duyulan..
gökçeada'ya göre daha gelişmiş ada. hem kışın hayat gökçe'de ki gibi durmuyor.
dünyada köye sahip olmayan tek ilçedir..
Genelde gençlerin tatil için tercih etmediği mekan. Sebebi ise eğlence hayatının gelişmemiş olması ve kafa dinlemek için çok uygun bir yer olması.
Tam ortasındaki çınarın altında bi kafe var, haliyle adı da çınaraltı cafe. Gidin çayınızı için sonra da çişiniz yoksa bile kafenin tuvaletine girin. Sevimli bir tuvalet. Ha unutmadan tuvaletin kapısı girerken sağ, çıkarken sola doğru itilerek açılıyor:)
bayram tatilcilerine zehir olmuş ada. gemi hava muhalefeti nedeniyle sefer yapamamaktadır bu yüzden araba kuyruğu çapraz tatil köyüne kadar uzanmıştır.
hemen aklıma soğuk deniz,rüzgar,şarap,üzüm gibi kelimeleri getiren sevimli ada.gidilip görülmeye değer.olayın feribot kısmı da güzeldir bu arada...ama dikkat edin şarap tatma ayağıyla sarhoş olmayın...
yazın "kışın napıyosunuz" , "ay ada çok güzel" diyenlere hergün gidip-gelen biri olarak sesleniyorum. sıkıysa kuzey egede şuan ve 3 gün boyunca 7-8 esecek lodos da gelinde geçin diyorum o zaman görün adanın güzelliklerini! *

edit : zar zor geldik. geldik de dönüşü nasıl yaparız bilmem.
şaraplarıyla ünlü yer fakat istanbuldaki adalarla kıyaslandığında pek bir numarası olmayan ada.
Ege Denizi’nde Çanakkale iline bağlı ada, bu adayı kapsayan ilçe ve bu ilçenin merkezi olan kasaba.

Kaynak: http://www.yeniansikloped...-canakkale/#ixzz2ORbtEWsd
güncel Önemli Başlıklar