bugün

Tarihi milattan önceki yıllara dayanan Bitlis; Türklerin Ahlat'tan Anadolu'ya giriş yapmaları, 17. 18. ve ı 9. yüzyıllarda ipek yolunun güneye ve batıya açıldığı kapı konumunda olması gibi özellikleriyle tarih ve kültürümüz açısından oldukça önemli bir şehrimizdir. Süphan Dağı'nın eteklerinde yer alan kent; Nemrut Krater Gölü, Van Gölü, Nazik ve Arin Gölleriyle, yemyeşil vadileri (Ahlat) ve geniş ovalarıyla (Tatvan) mutlaka görülmesi gereken coğrafi değerler taşımaktadır.
bu isimde bir de sigara mevcuttur.
Bitlis'in günümüzde kullanılan isminin nereden kaynaklandığı kesinlikle bilinmemektedir. Bitlis tarih boyunca değişik isimlerle anılmıştır. Asurlular Bit-Liz, Persler ve Yunanlılar Bad-Lis veya Bad-Lais, Bizanslılar Bal-Lais-on, Babaleison veya Baleş, Araplar Bad-Lis, Ermeniler Pageş veya Pagişi olarak kullanmışlardır. Asur dilinde Bit kelimesi yurt, Bet kelimesi kale manasında kullanılmış, Bit-Liz demek Lizin Yurdu, Bet-Lis demek ise Lizin Kalesi manasına gelmektir.

Bitlis ismiyle ilgili olarak tarihçilerin ittifakla üzerinde durdukları olay şöyledir:

M.Ö. 336 yılında Makedonya kralı II. Filibe ölmüş, yerine Büyük iskender kral olarak geçmiştir. (Şerefnamede Makedonyalı büyük iskender'in, peygamber olarak bilinen iskender Zülkarneyn olduğunu iddia etmektedir. Zülkarneyn iki boynuz manasına geldiğinden, Zülkarneynin sürekli doğuya hareket ettiği ve 31 yaşında öldüğünden dolayı büyük iskender olduğunu savunmaktadır. Büyük iskender'in de anlında boynuz halinde iki et yumrusu çıktığı, doğuya seferler yaptığı ve 30 yaşlarında öldüğünden dolayı aynı kişiler olduğunu tezi ileri sürülmüştür. Ancak bu fikirler bugüne kadar ispat edilememiştir.) Babili işgal eden iskender, ordularıyla beraber Hindistan seferine çıkmayı kararlaştırmıştır.

Bu arada iskender'in anlında boynuza benzeyen iki et parçası çıkmış, maiyetinden gizlemek için sürekli boynuzlu miğfer kullanmak zorunda kalmıştır. Derdine çare için görüştüğü bütün hekimler, şifasının sularda olduğunu ve her gittiği yerdeki suları kullanmasını tavsiye etmişlerdir. Bu nedenle Büyük iskender, uğradığı her yerdeki sularda yüzünü yıkayarak derdine çare aramıştır. Şattülarapa vardığı zaman Dicle nehrine akan bütün suların araştırılmasını istemiş, bilginleri bu işle görevlendirmiştir. Bütün suları araştıran iskender ve mahiyeti, uzun bir yürüyüşten sonra Bitlis önlerine gelmiştir. Bitlis çayının hastalığına şifa verdiğini görünce Kösür ve Rabat sularının birleştiği yerde karargahını kurmuştur.

Emrindeki hekimler iskende'e suyun kaynağına gitmesini istemişlerdir. Bu tavsiye üzerine Bitlisin doğusundan akan Rabat suyu takip edilerek suyun kaynağına gidilmiştir. Ancak günlerce bu suyu kullanmasına rağmen şifa olmadığını görmüş, bu defa şehrin batısından gelen Kösür çayına yönelmiş, sonunda bu suyun kaynağı olan pınara varılmıştır. Bu pınarın bulunduğu, suların fışkırdığı o dağlık, ağaçlık yeşil tepeler iskender'in gözüne çok güzel görünmüştür. Her taraf zümrüt yeşilliğinde, reyhan ve değişik çiçeklerle bezenmişti. Bu yerin iklimi iskender'i hayran bırakmıştır. Bu güzel tabiat parçasının havasından ve suyundan faydalanmak için birkaç gün (bir hafta) burada konaklamaya karar vermiştir. Bu suyun kenarında konakladıktan bir hafta sonra, Kösür suyunun derdine şifa olduğu ve boynuzlarının kaybolduğu görülmüştür.1 Günümüzde hala bu suya iskender Çeşmesi denilmektedir. Bu çeşme Bitlise 10 km. uzaklıkta, Duav yaylasındadır. Derdine şifa bulan iskender bu yerin ve suyun ebedileştirilmesi için Bedlis (Badlis) veya Leis ismindeki komutanını yanına çağırarak bu çeşmeden 4 saatlik veya 12.000 adımlık uzaklıkta, Rabat ve Kösür sularının birleştiği yerde müstahkem bir kale yapmasını istemiştir. Komutanına (Şerefnamede kölesi olarak geçmektedir) dönerek; Ben iran (bazı Kaynaklarda Hindistan) seferinden dönünceye kadar buraya öyle bir kale yap ki, benim gibi bir kral veya kumandan dahi onu ele geçiremesin. Böylece bu kalenin ve yerin ismi kuşaktan kuşağa, yüzyıldan yüzyıla ebedileşsin demiştir. Bu emri alan Bedlis veya Leis ismindeki komutan hemen işe başlamış, bir yıl gibi kısa bir sürede M.Ö. 331 tarihinde bugün ki kaleyi yapmayı başarmıştır.

Hindistan ve iran seferinden dönen iskender şehre geldiği zaman karşısında muazzam bir kale görmüştür. Bedlis'e haber göndererek kaleyi teslim etmesini istemiştir. Kaleyi teslim etmeyeceğini, savaşa hazır olduğu bildirerek iskender'in teklifini reddetmiş ve kale kapılarını kapatmıştır. Bunun üzerine iskender bütün güçleriyle kaleyi kuşatmaya başlamıştır. günlerce uğraşmış, kaleyi alamayacağını anlayınca kuşatmayı kaldırarak Rahva ovasına doğru geri çekilmiştir. iskender'in çekildiği gören Bedlis, Rahva ovasında iskenderin atının ayağına kapanıp bir zarf içinde kalenin anahtarını sunmuş, çıkışı bu yerde olan tünelden kendilerini kaleye davet etmiştir. Kalenin anahtarlarını alan Büyük iskender; Bre melun, madem ki anahtarı verecektin, niye asi olup bu kadar adamımı kırdırdın demesi üzerine Bedlis, iskenderden Affını dileyerek;Ey büyük fatih! Benim sana karşı başkaldırmam ve direnmem, senin daha önce vermiş olduğun emrin gereği idi. Sen; benim gibi bir kralın alamayacağı bir kale yapmamı emretmiştin. Senin emrin üzerine yaptığım bu kalenin ne kadar sağlam, fethedilmesinin ne kadar imkansız olduğunu ispat etmek amacıyla bu cüreti gösterdim. Şimdi ben ve kuvvetlerim hareketimizden dolayı müstahak göreceğiniz cezaya razı olarak emrinizdeyiz demiştir.

Komutanın bu sözlerini çok beğenen iskender, komutanını ödüllendirmek için şehrin yönetimini bu komutanına devrederek ve şehre Bedleis adını vermiştir. O günden sonra şehrin ismi Bedlis kalmıştır. Zamanla bazı harf değişikliklerine uğrayan bu isim, günümüzde BiTLiS adını almıştır.
kaynak:http://www.bitlis.gov.tr
plaka kodu 13 olan ilimiz.
balı,tütünü,cevizi,büryan kebabı,5 minaresi meşhur olan ; gezilip görülesi şehrimiz.
il merkezi bir ilçesine göre* daha az gelişmiş olan ender vilayetlerimizdendir.
komşuları; siirt, van, ağrı, muş ve batman'r.
yuzolcumu 6707 kilometre kare olan, dogu anadolu bolgesinde siirt, mus, agri illeri ve van golu'ne komsulugu olan sehrimizdir.
BITLIS
Nemrut Dagi, Nemrut Krater Golu, Ahlat Kumbetleri,
Tutun Uretimi, Suphan Dagi, Adilcevaz Kalesi, Ihlasiye
Medresesi, El-Aman Kervansarayi, Ahlat Selcuklu
Mezarligi, Bes Minare ( Serefiye, Kalealti, Ulu,
Meydan ve Gokmeydan Camileri )ile meşhurdur.
türkiye'nin en yaşanmaz illerin biridir. kışın en berbat geçtiği yerlerden biridir. yılın 5 ayı yerde bir metre karla yaşamakz orunda kalırsınız. zaten küçük bir yer, üstelik iki dağın arasına kurulmuş, evler dağların üzerine yerleştirilmiş tuhaf bir şehirdir bitlis. ne kadar pollyanna olursanız olun içi kararır insanın orda. *
2001 yılı itibariyle merkezinde trafik lambası olmayan tek il merkezi..gece gökdelenlerle dolu sandığınız gizemli coğrafya güneş doğduğunda yerini keskin vadi yamaçlarına kurulmuş bir şehre bırakır. bilinenin aksine tatvan ilçesi bitlise bağlıdır ve bu ilin en kozmopolit yerleşim birimidir.
dik yamaçları ve nemli doğası ile doğu anadolu'nun en güzel şehirlerinden biridir. nem dolayısıyla çok güzel ceviz yetişir bitlis'te, bir o kadar güzel de balı vardır. şehir merkezine girince bambaşka bir ülkede hissedersiniz kendinizi. doğu anadolu'nun her şehrinin kendine has garipliğinden ve güzelliğinden burası da payına düşeni almıştır.
tatvan, ahlat, adilcevaz, mutki, hizan ve güroymak ilçeleridir.
Şehirmerkezinde kayak tesisi olan bildiğim tek şehir. Kanımca ilçe haline getirilip, tatvan'a bağlanmalıdır.

(bkz: tatvan)

kürtçesi de, Bidlîs dir.

(bkz: Bidlîs)
telefon kodu "434"
toplam nüfusu : 388.678
merkez ilce halkının büyük kısmının, dısa cıkık (pörtlek) gözlü olmasından sebeple kurbagaya benzetildigi, bu sebeple halkına kurbaga denilen, ardından bu durumun ufak hikayelerle süslendigi memleket. balı, tütünü, cevizi, bes minares,, büryan kebabı, krater gölü falan bilindiktir.
Malazgirt savaşı srasında Alparslan'ın kaldığı yerdir. Selçuk Türkmenler'i ve çeşitli boylar yaşamaktadır. Tuzlu balığı tavsiye edilesidir.
an itibarıyle 34. devlet hizmet yükümlüsü olarak atandığım için güroymak ilçesinde bulunduğum, tatvan ilçesinde kaldığım, merkezi ilçelerinden boğucu garip şehir. van gölünün kıyısında ancak gölü kullanan herhangi bir yatırım hareketi yok, yerel halktan da edindiğim bilgi "buranın insanı gölü kullanmayı bilmiyor abi" şeklinde olmuş, bunu da görmüş bulunmaktayım. vana giden vapurun saati belli değil, 1,5 saatte gölün etrafından dolaşabileceğiniz yolu 4,5 saatte alıyormuş. halk sevecen ve yardımsever, tabi doğu anadolunun gördüğüm ilk şehri olması dolayısıyla pek yorum yapamayacağım, ancak özetle hoş bir şehir..

(bkz: büryan kebabı)
memleketimdir. bir kere baştan belirtmeli.

belki de memleket olduğundan, tüm ceddimin orda olmasından dolayı güzel gözükmektedir gözüme. ama ben sanmıyorum yine de.

dünyadaki en ilginç volkan göllerinden 2sine rastlayabilirsiniz bu şehirde. nemrut dağının eteğindeki göllerdir bunlar. birisi alabildiğine sıcak, diğeri ise buz gibi soğuktur. doğal olarak renkleri de yeşil ve koyu mavidir.

van gölüne van'dan daha çok sınırı olmasına rağmen göl bitlis gölü olmamıştır, olsun.
tatvan ilçesi, merkez ilçesinden daha gelişmiştir.

bitlis denilince akla gelen ilk şeylerden birisidir büryan kebabı. tüm kuzunun tandırda pişirilmesiyle yapılır. 1 porsiyonu bitirmek sağlam mide ister zira ağırdır fakat bir o kadar da lezizdir.

yöresel yemekleriyle insanın başını döndürür bitlis.
yalancı köftesiyle, çortu taplamasıyla(çortu lahana turşusuna verilen addır), ciğer taplamasıyla(favorimdir), "jağ"ıyla insana kilo aldırır, hepsi de lezizdir.

"bitliste beş minare" adlı türküyle bilinir zaten memleketim birçokları tarafından. beş minarenin olayı ise bildiğim kadarıyla şudur: beş minare gerçekten de vardır lakin çok önceleri bunlar kalenin gözetleme kuleleridir. sonraları minare olarak kullanılmıştır.(bildiğim kadarıyla)

kalesi ise bitlisin kalbidir, merkezidir. kalenin tepesinden harika görüntüler yakalayabilirsiniz.
tabii kalenin içine giren kişilerin azlığından çeşitli efsaneler vardır hakkında. kalenin içinde büyük iskender'in hazinelerinin olduğu söylenir, hazine avcılarının dikkatini hep çekmiştir.

daha ilginci ve bilinmeyen söylenti ise şudur: kalenin altından tünellerin geçtiği ve bu tünellerin siirte kadar çıktığıdır.

düşününce çok da mantıksız gelmemektedir. kalenin içinin labirent gibi olduğunu ve giren insanların çoğunun geri dönmediğini var sayarsak insana neden olmasın? dedirtir.

insanı üzerinde ise yıllarca konuşabilirim.

çoğusu kürtçe konuşur, fakat merkezde bu farklıdır. insanlar türkçeyi daha fazla kullanmaktadır ama ağır bir bitlis şivesiyle konuşmaktadırlar. ağır dediğime bakmayın, bu esasında çok hoş bir şivedir. hele ki bir de kibar olmaya çalışırlarsa, yani istanbul ağızıyla konuşmaya çalışırlarsa kendinizi gülerken bulabilirsiniz.

kürt çoktur bitliste. çok iyileriyle de tanıştım, çok pisleriyle de. mutkilileri sevmezler(ben öyle biliyorum) genelde.

halk cahildir. işte bu yüzden orada yaşayan öğretmenlere daha bir saygılı bakarlar. öğretmenlerin işi de zordur.
kızların okula gitmemesi gibi bir olayın kaldığını sanmıyorum. en azından çok kıyıda köşede kalmış köylerin dışında. onlara da devletin el attığını düşünüyorum, yani öyle duydum.

büyükşehirde harcadığınız paranın yarısıyla orada rahat rahat yaşayabilirsiniz. fakat ilçelerde elektrik kesintileri sıkıntı oluyormuş, onun dışında çok da olumsuz bir şey duymadım.

mevsimi ise acımasızdır. sıcağı çok fazla bunaltmaz, ama kar yağmaya başladı mı günlerce durmadan yağabilir. ben hatırlamıyorum ama annemin ve babamın anlattığına göre 3 metre karın olmadığı kış yaşanmazmış. lakin buradaki bir yazar arkadaşımdan duyduğuma göre 2 senedir kış pek çetinceviz geçmiyormuş. küresel ısınma nelere kadir işte..

şehir içinde birçok yatır ve evliyaların türbeleri de bulunmaktadır. abdülkadir geylani'nin, şems-i bitlis'in türbeleri orada bulunmaktadır.

kesinlikle ama kesinlikle gidilip görülmesi yerlerdendir bitlis.

ha gidip de büryan yemeden dönerseniz, ortalıkta bitlise gittim diye dolaşmamanızı öneririm.*
cehennem için

(bkz: bitlis merkez)

cennet için

(bkz: tatvan)
bir anket sitesinde seçim anketlerinde tkp'nin birinci gözüktüğü il.
otogarı olmayan ilimizdir. hatta otogarı olmayan tek il olma ihtimali de var. *
tatvan ilçesinde 10. motorlu piyade tugayı'nda vatani görevini yapan bir asker silahıyla birliğinden firar etmiştir.
nuri pakdil'in askerliğini yaparken bitlis'ten rasim özdenören'e mektubunda şöyle yazdığıdır:

'rasim; anladın mı bitlis'tir burası.
hep dağlık, kayalık, tepe.
bunların üstünde eteklerinde evler.
duruk, sönük, çökük, mistik.
insanları kaba, munis,sert.
bir şehir.
bu şehir mutlaka yazılmalıdır.
yazılacaktır.
şarttır bu.'