bugün

her yerde bunlar. ve samimyetsizlikleri her hallerinden bellidir bunların. bazen, bir ilişkideki sevgilidir bunlar. bazen bir arkadaş. bazense kan bağı olan birisi. dedim ya, samimi değillerdir duygularında. hissettikleri ile yaptıkları arasında uçurumlar vardır. sanki, zaman kavramı onların tekelindedir. "bekle" derler birisine. veya birilerine. bir de "zamana bırakmak" kavramı vardır ya, işte bu ahmakların zırvalığıdır o da. zaman bir deniz ve bırakılanlar da gemi değildir ki.

benim içimdekiler külçe gibi. bıraktığım an senin zaman denen denizine, en dibe inerler. ve, hiçbiri yüzme bilmiyor. en dipte vurgun yiyip ölürler. onun için istemeyin benden. isteme benden.
sırf bu yüzden bağıra bağıra söylüyorum şimdi. bıraktığınız yerde bulamayacaksınız beni. bıraktığınız yerde olursam eğer, bilin ki, çürümüş bedenimdir o. başka da bir şey değil.

neden mi?

aynı yerde durduğu sürece nesneler ve insanlar kokmaya başlarlar. leş gibi olurlar. en sonunda da koku dayanılmaz bir hal alır. ve bu koku, koku sahibi hariç herkesi rahatsız eder. koku sahibini rahatsız edemez. çünkü, algıları kapanmıştır o kişinin. tıkanmıştır ruhu. bıraktığı her şeyi aynı yerde bulacağını sanan bu kişiye verilecek en büyük ders ise sizi bıraktığı yeri darmadağın etmektir!
aldanmışlığın etkisinden kurtulamayanlar dır.
yabancılar loser der, bizdeyse kaybeden lerdir, tecrübe edilmesi ise en ağır durumdur.