bugün

ateistlerin hala ve hala inatla anlayamadıkları delildir.
en önemli özelliklerinden birisi bağlayıcılık olan ve insanların şahsi çıkarlarından gerektiğinde fedakârlık yapmalarını gerektiren yasalardan oluşan ahlaki sistemlerin, allah inancı olmadan rasyonel temeli olamaz.
burada “rasyonel temel” ile kastım; ahlaki eylemi gerçekleştirirken bu eylemi gerçekleştirmenin ve gerektiğinde şahsi çıkarından vazgeçmenin akılcı bir temeli olmasıdır. nitekim birçok ünlü ateist felsefeci de bunu tespit etmiştir. örneğin allah olmadığında ahlaki değerlerin doğruluk değeri kalmayacağına, nietzsche ve sartre gibi ünlü ateist filozoflar dikkat çekmiştir.

nietzsche’nin “ondan, temel bir kavramı, allah’a inancı çekip aldığınızda, bütününü mahvedersiniz: artık zorunlu hiçbir şey elinizde kalmaz... onun ancak allah’ın varlığı doğruysa bir doğruluk değeri olabilir; o, allah ile ayakta durur, allahsız çöker” gibi sözleriyle ahlak için sergilediği yaklaşımı da böylesi bir tespiti ortaya koymaktadır.

sartre’ın şu sözlerinde de bu yaklaşımı görmekteyiz:
''tam tersine, varoluşçu için allah’ın var olmadığı fikri oldukça huzursuzluk vericidir, çünkü o’nla beraber rasyonel bir zeminde değerler için zemin bulma olasılığı da yok olmaktadır. bu, bunu düşünecek sonsuz ve mükemmel bir bilinç olmadığı anlamına geldiğinden, baştan kabul edilebilecek bir iyilik de yok demektir. sadece insanların olduğu bir zeminde olduğumuzdan; hiçbir yerde iyiliğin var olduğu, kişinin dürüst olması veya yalan söylememesi gerektiği yazmaz. dostoyevski “allah olmasaydı, her şey serbest olurdu” diye yazmıştır ve bu da varoluşçuluğun başlangıç noktasıdır. gerçekten de allah yoksa her şey serbesttir ve bunun sonucu olarak da insanın bir dayanak noktası yoktur...''

nietzsche ve sartre, allah’ın yokluğunda ahlaki değerlerin rasyonel temeli olamayacağını anlamışlardır. fakat sözlük ateistlerinin zeka seviyeleri, felsefe bilgileri magmaya indiğinden olayı hala kavrayamıyorlar. çağımızın en ünlü ateisti richard dawkins ise başkalarına merhamet duymamızın “darwinci hatalar: mutluluk veren, değerli hatalar” olduğunu ifade etmiştir. ateist bir dünya görüşünün içerisinde sahip olduğumuz doğuştan ahlaki özelliklerin illüzyon olarak anlaşılması gerektiğini ünlü natüralist-ateistler michael ruse ve edward wilson’ın şu sözlerinden de anlayabiliriz:

''cambridge’li felsefeci g. e. moore tarafından bu yüzyılda popülerleştirilen bir ifadeyi kullanmak gerekirse, evrimsel etikte var olandan olması gerekene geçiş yapıldığından “natüralist yanılgı” (the naturalistic fallacy) suçu işlenmektedir. ahlak bize ortak hareket etmemiz için genlerimiz tarafından yutturulan bir illüzyondur. hiçbir dış temeli yoktur. ahlak, evrim tarafından oluşturulmuştur, fakat onun tarafından temellenmemektedir. aynı machbeth’in hançeri gibi gerçekte var olmadan önemli bir amaca hizmet etmektedir. illüzyondan bahsederken, ahlakın hiçbir şey olmadığını ve tamamen bir hayal ürünü gibi düşünülmesi gerektiğini savunmuyoruz. machbeth’in hançerinin tersine ahlak insan türü tarafından paylaşılan bir illüzyondur… ahlakın objektif bir temeli yoktur, fakat biyolojik yapımız bizi öyleymiş gibi düşünmeye sevk etmektedir.''

yukarıdaki kesitler caner taslaman ahlak, felsefe ve allah kitabından alıntıdır. ki okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

adamların yukarıdaki son cümlelerini iyi okuyun iyi... yani burada ahlak delilini ispatlamak için ''adamınız gol diyor'' tarzında gözünüze ünlü ateistlerden tespitler mi sunalım? azıcık eğitin kendinizi, eğitimsiz cahiller!
ahlakın rasyonel temeline sahip olamadığının farkına bile varamayan felsefe fukarası tepkisel ateistlerin anlamakta en zorlandıkları konu.
Ahlak'tan önce (bkz: bilinç).
her değer ortak paydaya dayanmak zorundadır.
yoksa ahlak kapsamına girmez. kişiseldir.

dinler statik ve değişmezdir.
bu nedenle 4.000 yıl önce konulan semavi kurallar değişmez ve kalıcıdır.
4.000 yıllık ahlak olur mu?
semavi dinlere göre olur.

bilim ise iyi bir öğrenci ve mükemmel bir öğretmendir.
öğrenir ve kendini yeniler.
öğrenir ve kendini yeniden öğretir.
takıntısı, goygoyu yoktur.

kısacası ne kendine ne başkasına asla yalan söylemez.
doğruyu dosdoğru söylemek ister ve mutlaka söyler.

doğmaların bu tür bir ahlaki özelliği yoktur.
dört bin yıllık yanlışlarında israr eder. etmek zorundadır.
etmezse yok olur.

örnekliyelim:

bilim sindirim sistemi olan her canlının mutlaka ve sürekli beslendiğini ve yediklerini sindirirken aldığı besinlerin gaz ürettiğini ve bu gazın genirme yoluyla ağızdan yada osurarak anüsten dışarı atıldığını söyler.
bu gaz atımı eğer organlarda bir rahatsızlık varsa, gastrit gibi gaz üretimi artar ve dolayısıyla dışarı atımı çoğalır.
kısacası osurmak için beslenmeye,
besinleri eritmek için bir mideye,
sindirmek için bağırsaklara gereksinmemiz var.
yani " ossuruktan " osuruk yok.

soru şu: ateş osurur mu?
dalga geçmiyorum, ciddi ciddi soruyorum ateş yada alev osurur mu ?

bilime göre bu imkansızdır.
böyle bir iddiayı şaka olarak algılar ve güler geçer.

ama alevden yaratılmış " şeytan zart diye ossurur."
şeytan alevden yaratıldıysa insan gibi ossurması imkansızdır.
yani şeytan yemez, içmez, sıçmaz dolayısıyla gaz üretemez velhasıl osurmaz.

yapılması gereken nedir ?
bunun imkansız olduğunu söylemektir.
yada şeytanın tanımını yenilemektir.
ahlak bunu gerektirir.
yapabilirler mi ?
asla.

iddia sahipleri bu tür bir ahlaka sahip değildir.
olurlarsa " bozguncu " olurlar ve maide 33 uygulanır.
her ne olursa olsun, herkesin kabul etmek zorunda olduğu şey, her insanda vicdan denilen ve açıklanamayan bir şey mevcuttur, ve her insan yaptığı yanlışın yanlış olduğunu, aslında bilir.

koca, karısını aldattığı zaman, karısına birdenbire iyi davranmaya başlar. ya da senbir arkadaşının o farkında olmadan bir olayına kötü etki edersen, ona birdenbire çok iyi davranmaya başlarsın.

hatta bu, hepimizin bilip hiç birbirimize söylemediğimiz bir şekilde, irdden iyi davranan adamdan işkillenmemize sebep olan bir şeydir.

birşey görünmese de bir etkide bulunuyorsa o şey vardır, demektir. lamba yanıyorsa, elektrik var demektir.

vicdan, görünmüyor olsa bile, etkileri yüzünden insanın en çok hissettiği seylerden birisidir.

hele "vicdan azabı" dediğimiz birşey vardır ki, tamamen gerçektir, bu hisse ateist de kapılır, herkes kapılır.

vicdan varsa ruh vardır, ruh varsa, allah vardır.

esas konu ahlak diil vicdandır.
ahlak denen şey toplumun hoş gördüğü davranışlar bütünüdür aslında. toplumdan toluma, zaman dilimine, örflere göre değişkenlik gösterir. bütün bunlar ve fazlası çoğunlukla vicdanı oluşturan bileşenlerdir. vicdan ise; aslında aralarında bağlantı yokmuş gibi görünse de, direkt olarak ahlakı pekiştirir.
allahsal ahlak "cariyenin rizasi olmasa da cinsel iliskiye izin" veriyor, bildigin tecavuz bu. bu mu her seyi bilen yuce allah in ahlaksal kaniti?
(bkz: baban kimdi bilemezdin şerefsiz)
Uzun zamandır girmiyordum sözlüğe, sol framede bu başlığı görünce hala ışık var dedim. Canınızı yirim.
Erdemli ve ahlâklı insan olabilmek için, dine ya da tanrı' ya htiyaç yoktur, ya da inandığınız din anlayışı sizi, ideal insan yapmaz.
Eğitimli, evrene ve insanlığa duyarlı, insan olma kavramının hakkını vererek yaşayan her birey, ahlâklı olmanın, barış ve huzur içinde yaşamak için zorunlu olduğunu bilir.

Tanrı insanlara, yürek ve beyin verir, içini siz doldurursunuz azizim!

Yoksa Tanrı' nın varlığını kabul ettiği ve dini bir inanca sahip olduğu halde, onlarca çocuğun makatı yırtık gezmelerine neden olan sefillerin, Tanrı ve ahlak anlayışlarını nasıl açıklarız?!
Yapma evlâdım, yapma çocuğum, aç pencereleri, ışık ve hava girsin!
Bilgiye dayalı vicdanı gelişmemiş olanların doğmaya sığınmaları ve doğmadan ahlak ummaları normaldir.
Ama doğmanın onlara sunacağı ve bugüne kadar sunduğu ahlak arızalı ve hasarlıdır.
Yazarın savunduğu tanrı kavramıyla varoluşçuların betimlediği tanrı birbirine benzemez. Deistlerin tanrı kavramıyla, semavilerin tanrı kavramı ne kadar benzer ? notunu düştükten sonra ahlak konusunda bir kaç örnek verelim.
Tıpla ilgili bilim insanlarının 1900' lü yılların başından Bu yana yaptıkları çok önemli bir tesbit vardır. Kan bağının güçlü olduğu bireyler çifleşmemelidir. Yakın akraba olan nesiller engelli ve ciddi sakat nesillerin sebebidir.
Tıp insanları bu nedenle kardeş ve kuzen evliliklerine şiddetle karşı çıkarlar ve olaya ensest olarak bakarlar.
Kısacası ensest bir ahlaksızlıktır ve aklı başında her birey ensestten iğrenir.
Doğmaların ise böyle bir derdi yani bu konuda gelişmiş bir ahlakı yoktur.
Bazı doğma kaynaklarında kuzen evlilikleri, ilah tarafından helal olarak tanımlanır.

Not: vaktim olursa diğer örnekleri paylaşırım.
"Ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indi, insanlık istedi keşfetti hepsini. "

Şebnem Ferah, iyi kötü (Dans pisti) ,

olay bitmiştir. *
ateistlerin hala ve hala inatla anlayamadıkları delildir. 
en önemli özelliklerinden birisi bağlayıcılık olan ve insanların şahsi çıkarlarından gerektiğinde fedakârlık yapmalarını gerektiren yasalardan oluşan ahlaki sistemlerin, allah inancı olmadan rasyonel temeli olamaz.

burada “rasyonel temel” ile kastım; ahlaki eylemi gerçekleştirirken bu eylemi gerçekleştirmenin ve gerektiğinde şahsi çıkarından vazgeçmenin akılcı bir temeli olmasıdır.

nitekim birçok ünlü ateist felsefeci de bunu tespit etmiştir. örneğin, allah olmadan ahlaki değerlerin doğruluk değeri kalmayacağına, nietzsche ve sartre gibi ünlü ateist filozoflar dikkat çekmiştir.

nietzsche’nin “ondan, temel bir kavramı, allah’a inancı çekip aldığınızda, bütününü mahvedersiniz: artık zorunlu hiçbir şey elinizde kalmaz... onun ancak allah’ın varlığı doğruysa bir doğruluk değeri olabilir; o, allah ile ayakta durur, allahsız çöker” gibi sözleriyle ahlak için sergilediği yaklaşımı da böylesi bir tespiti ortaya koymaktadır.

nietzsche'nin fark ettiği, itiraf ettiği bu durumu bizler müslülanlar olarak tekrar gündeme taşıyınca felsefe bilmeyen, daha ateizmi kavrayamamış ateistlerin cehalet saldırısına uğruyoruz.

örneğin, sartre’ın şu sözlerinde de bu yaklaşımı görmekteyiz:
''tam tersine, varoluşçu için allah’ın var olmadığı fikri oldukça huzursuzluk vericidir, çünkü o’nla beraber rasyonel bir zeminde değerler için zemin bulma olasılığı da yok olmaktadır. bu, bunu düşünecek sonsuz ve mükemmel bir bilinç olmadığı anlamına geldiğinden, baştan kabul edilebilecek bir iyilik de yok demektir. sadece insanların olduğu bir zeminde olduğumuzdan; hiçbir yerde iyiliğin var olduğu, kişinin dürüst olması veya yalan söylememesi gerektiği yazmaz. dostoyevski “allah olmasaydı, her şey serbest olurdu” diye yazmıştır ve bu da varoluşçuluğun başlangıç noktasıdır. gerçekten de allah yoksa her şey serbesttir ve bunun sonucu olarak da insanın bir dayanak noktası yoktur...''

nietzsche ve sartre, allah’ın yokluğunda ahlaki değerlerin rasyonel temeli olamayacağını anlamışlardır. fakat sözlük ateistlerinin zeka seviyeleri, felsefe bilgileri magmaya indiğinden olayı hala kavrayamıyorlar. çağımızın en ünlü ateisti richard dawkins ise başkalarına merhamet duymamızın “darwinci hatalar: mutluluk veren, değerli hatalar” olduğunu ifade etmiştir.

ateist bir dünya görüşünün içerisinde sahip olduğumuz doğuştan ahlaki özelliklerin illüzyon olarak anlaşılması gerektiğini ünlü natüralist-ateistler michael ruse ve edward wilson’ın şu sözlerinden de anlayabiliriz:

''cambridge’li felsefeci g. e. moore tarafından bu yüzyılda popülerleştirilen bir ifadeyi kullanmak gerekirse, evrimsel etikte var olandan olması gerekene geçiş yapıldığından “natüralist yanılgı” (the naturalistic fallacy) suçu işlenmektedir. ahlak bize ortak hareket etmemiz için genlerimiz tarafından yutturulan bir illüzyondur. hiçbir dış temeli yoktur. ahlak, evrim tarafından oluşturulmuştur, fakat onun tarafından temellenmemektedir. aynı machbeth’in hançeri gibi gerçekte var olmadan önemli bir amaca hizmet etmektedir. illüzyondan bahsederken, ahlakın hiçbir şey olmadığını ve tamamen bir hayal ürünü gibi düşünülmesi gerektiğini savunmuyoruz. machbeth’in hançerinin tersine ahlak insan türü tarafından paylaşılan bir illüzyondur… ahlakın objektif bir temeli yoktur, fakat biyolojik yapımız bizi öyleymiş gibi düşünmeye sevk etmektedir.''

yukarıdaki kesitler caner taslaman ahlak, felsefe ve allah kitabından alıntıdır. ki okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

yani burada ahlak delilini ispatlamak için ''adamınız gol diyor'' tarzında ünlü ateistlerin itiraflarını gözünüze mi sokmalıyız? gerçi türklerin pisa testinde okuduklarını anlamadıkları ispatlandığı için bu örneklere rağmen sizin anlayacağınızı sanmıyorum. eleştiriler "ne yani müslüman olmasan anana bacına mı hallenecen, biz cennet için eyülük yapmayuz rörörö" seviyesinden öteye gidemeyecek ama olsun, en fazla pisa testinin sağlamasını yapmış oluruz.

elalemin testine sağlama olacağınıza azıcık eğitin kendinizi, eğitimsiz cahiller!
Allah'ın varlığının yıllardır tartışılıyor olması bile onun dehasıdır.
Ama Allah ateist beyini daha samimi bulur, çünkü kıvılcımın çakması için diğer kutupta lazımdır, daha özgür düşünür.
aptalcadır ki dindarların tek yaptığı ortadaki bir boşluğu hiç bir şey kanıtlamadan sahiplenmektir. işte allah yaptı deyip geçerler. kuranın nasıl bir zırvalık olduğunu bile umursamadan kendini ben zaten haklıyım diye avutur. ki kuranın ahlakı da yavandır, saçmadır.
delil olabilmesi için gözlemlenebilen bir doğa yasası olmalı ki kanıtlayabilin. yoksa bir tanrıyı kanıtlarsın ama kendi dinini? bunu kanıtla kolaysa.
Yani allahcık sizden istemese iyilik yapmayacaksınız?
beynindeki bir atom boyutunda bir parçayı bile felsefeye ayırmamış ve kendilerini "iyi" sanan ateistlerin bir türlü anlayamadıkları gerçek. sol framede belirmiştir.
zaten ben de ahlakın yalnızca tanrı varsa rasyonel bir temeli olabileceğini söylüyorum. bu sözlükte ahlak delilini bu formda sunmak zorundayım çünkü eğer girdileri okuduysanız ateistlerin ahlak delilini bir türlü anlayamadıklarını görürsünüz. ahlakın nasıl işlediğine dair bilimsel bilgileri, evrimsel psikolojiyi, kültürü, genetiği falan ahlakın rasyonel temeli sanıyorlar. bu kafada adamların ufkunu biraz açabilmek için ateist yazarlardan bazı kesitler sunmak zorunda kalıyorum mecburen.

''burada ahlak'ın var olduğu ön kabulüne dokunmadım bile.'' demişsin, zaten bu argüman nesnel bir ahlakın varlığını kabul edenler içindir. ateistler kastedileni anlayabilselerdi bu konuları da konuşurduk elbet. ama begginner seviyesindeki ateistlere özel eğitim uyguluyoruz, nabalım?
dinbazların yırtınarak yutturmaya çalıştığı yalandır.

yok felsefeciler -ki bir çoğunun dediğini açıkça ya anlamamışlar, ya kasten saptırıyorlar- yok bilmem ne...

hepsi bir araba kuru gürültü o kadar...

bak tekraren ne diyorum: siz önce "kanıt" nedir onu öğrenin, sonra ahlak konusunda yapılan deneyleri inceleyin öyle gelin. bakalım saplantılı kafanızla ne kadarını anlayacaksınız...
ahlak burada iki kelimeyle değerlendirilebilecek bir olgu değildir. ahlakı tanrıya ya da dinlere dayandırmak yanlıştır. ahlakın göreceli bir kavram olduğu, kişiden kişiye toplumdan topluma değiştiğini biliyoruz. yani dünya üzerinde belli bir ahlak kuralı yoktur. çok derin bir konu ve burada değerlendirilebilecek bir konu değildir. bu konu hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için ahlak felsefesini incelemenizi öneririm.
ateistlerin hala ve hala inatla anlayamadıkları delildir.
en önemli özelliklerinden birisi bağlayıcılık olan ve insanların şahsi çıkarlarından gerektiğinde fedakârlık yapmalarını gerektiren yasalardan oluşan ahlaki sistemlerin, allah inancı olmadan rasyonel temeli olamaz.
burada “rasyonel temel” ile kastım; ahlaki eylemi gerçekleştirirken bu eylemi gerçekleştirmenin ve gerektiğinde şahsi çıkarından vazgeçmenin akılcı bir temeli olmasıdır. nitekim birçok ünlü ateist felsefeci de bunu tespit etmiştir. örneğin allah olmadığında ahlaki değerlerin doğruluk değeri kalmayacağına, nietzsche ve sartre gibi ünlü ateist filozoflar dikkat çekmiştir.

nietzsche’nin “ondan, temel bir kavramı, allah’a inancı çekip aldığınızda, bütününü mahvedersiniz: artık zorunlu hiçbir şey elinizde kalmaz... onun ancak allah’ın varlığı doğruysa bir doğruluk değeri olabilir; o, allah ile ayakta durur, allahsız çöker” gibi sözleriyle ahlak için sergilediği yaklaşımı da böylesi bir tespiti ortaya koymaktadır.

sartre’ın şu sözlerinde de bu yaklaşımı görmekteyiz:
''tam tersine, varoluşçu için allah’ın var olmadığı fikri oldukça huzursuzluk vericidir, çünkü o’nla beraber rasyonel bir zeminde değerler için zemin bulma olasılığı da yok olmaktadır. bu, bunu düşünecek sonsuz ve mükemmel bir bilinç olmadığı anlamına geldiğinden, baştan kabul edilebilecek bir iyilik de yok demektir. sadece insanların olduğu bir zeminde olduğumuzdan; hiçbir yerde iyiliğin var olduğu, kişinin dürüst olması veya yalan söylememesi gerektiği yazmaz. dostoyevski “allah olmasaydı, her şey serbest olurdu” diye yazmıştır ve bu da varoluşçuluğun başlangıç noktasıdır. gerçekten de allah yoksa her şey serbesttir ve bunun sonucu olarak da insanın bir dayanak noktası yoktur...''

nietzsche ve sartre, allah’ın yokluğunda ahlaki değerlerin rasyonel temeli olamayacağını anlamışlardır. fakat sözlük ateistlerinin zeka seviyeleri, felsefe bilgileri magmaya indiğinden olayı hala kavrayamıyorlar. çağımızın en ünlü ateisti richard dawkins ise başkalarına merhamet duymamızın “darwinci hatalar: mutluluk veren, değerli hatalar” olduğunu ifade etmiştir. ateist bir dünya görüşünün içerisinde sahip olduğumuz doğuştan ahlaki özelliklerin illüzyon olarak anlaşılması gerektiğini ünlü natüralist-ateistler michael ruse ve edward wilson’ın şu sözlerinden de anlayabiliriz:

''cambridge’li felsefeci g. e. moore tarafından bu yüzyılda popülerleştirilen bir ifadeyi kullanmak gerekirse, evrimsel etikte var olandan olması gerekene geçiş yapıldığından “natüralist yanılgı” (the naturalistic fallacy) suçu işlenmektedir. ahlak bize ortak hareket etmemiz için genlerimiz tarafından yutturulan bir illüzyondur. hiçbir dış temeli yoktur. ahlak, evrim tarafından oluşturulmuştur, fakat onun tarafından temellenmemektedir. aynı machbeth’in hançeri gibi gerçekte var olmadan önemli bir amaca hizmet etmektedir. illüzyondan bahsederken, ahlakın hiçbir şey olmadığını ve tamamen bir hayal ürünü gibi düşünülmesi gerektiğini savunmuyoruz. machbeth’in hançerinin tersine ahlak insan türü tarafından paylaşılan bir illüzyondur… ahlakın objektif bir temeli yoktur, fakat biyolojik yapımız bizi öyleymiş gibi düşünmeye sevk etmektedir.''

yukarıdaki kesitler Caner taslaman ahlak, felsefe ve allah kitabından alıntıdır. ki okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

adamların yukarıdaki son cümlelerini iyi okuyun iyi... yani burada ahlak delilini ispatlamak için ''adamınız gol diyor'' tarzında gözünüze ünlü ateistlerden tespitler mi sunalım? azıcık eğitin kendinizi, eğitimsiz cahiller!
bunların ahlaktan kast ettikleri "el ele tutuşan kadın ve erkeğe yüz sopa cezası vermek" olmasa ciddiye alıp cevap vermeye uğraşabilirdim.
götünden element uyduran dinbazların delil diye yutturmaya çalıştığı bir araba saçmalıktır. siz önce "kanıt" neye denir onu öğrenin, ondan sonra bilmem ne kanıtı diye ortaya çıkın!..

bu hıyarlara cevap vermeye ya da alt tarafı bir sözlük kenarında ahlakın kökeni konusunda ders vermeye kalkmayacağım tabi. bilin ki ahlakın kökeni konusunda yapılmış sayısız hayvan ve insan deneyleri vardır ve tüm deneyler ahlakın ilahi bir kökeni filan olmadığını açıkça kanıtlamıştır.
(bkz: ateistlerin uğrayamadığı başlıklar)