bugün

en yakınımın mezarında gördüğüm et yiyen gibi bazı kötü hatıralarım. kimsenin, ilk dokunduğu soğuk tenli, soluk benizli fahişenin, sabah uyandığında aslında göz altı torbalarını fark etmek istememesi gibi. herkesin ilklerini muhteşem hatırlamak istediğinden. hiçbir çocuğun annesini çirkin bulup onda kusur bulmaması gibi, senin beğenmediğin kadın doğurduğu evladın tanrıçası olur.

eski sevgilin, gün gelir başkası için yaşama nedeni olur. hiçbir zaman seni seviyorum diyemeyeceğin babanın bir gün seninle vedalaşmadan gideceğini hesaba katmazsın.
hayatta böyle zaten işte, bi abuk ama çabuk işte. düşünmek istemediğin bütün korkularının aslında hep seni düşündüklerini fark edersin.
inatlaşmayı hüner bilmiş, özür dilemeyi abes geçmiş, burnu yere düşse eğilip almazmış ama insanoğlu her şeyin üstesinden de hemen gelirmiş. öyle bir his ki işte, sana belki haksız olduğunu hatırlatmış, seni gene haksız duruma düşürmüş, yoksunluğa, kendi zihninle ruhunu bahse koyarak kesme şekerle zar atmaya itmiş...

o şey ki; zamanın her şeyin ilacı değil, yalnızca pişmanlıkların ilacı olduğunu farkettiğin an.
o an ki i dünyanın ölümlü bir yer olduğundan çok ölümün dünyada bir yer olduğunu düşünmeye başladığın an...

bir daha asla zihninden silinmeyecek o şey, o an, artık neyse...
kötünün kötüsü var.
genelleme yapılamayacak konu.
kilit. (bkz: forum yetkilisi)
Narsist anneye sahip olmak.
Gelen geldi zaten hiç şaşırmam bundan sonra geleceklere de.
en kötüsü yoktur, kötünün de kötüsü vardır.