bugün

olayı, cm'deki futbolcu tanımlamalarına uyarlayarak açıklayalım: young olarak başlarsın. sonra promising, sonra wonderkid; world class derken bi bakmışsın, legendary olmuşsun.(henüz legendary olamadım. yaşım müsait değil.)

işte bu kademeler arasında kalan zaman dilimlerinden küçük anlar sunan bir hikaye. cm'nin bir gencin yaşam tarzı oluşunun hikayesi.

-dayı bu ne biçim oyun yeea? hiç sıkılmıyon mu bundan?
+öyle deme olm. bunu izlemesi değil, oynaması zevkli.
-neresi zevkli? mal gibi oturmuşun, ekrandaki noktaları izliyon. otistik misin dayı, iyi misin sen? konuş benimle.
+yükliyim mi senin bilgisayarına da?
+istemez. ben fifa 2003'ten başka oyun oynamam.

cm 03-04 fetişistleri bilir, cm'de altyapıdan gelen çoğu oyuncunun kişiliği değişken yapılıdır. benimki de işte ondan olduğundan dayımdan cm'yi benim bilgisayarıma da yüklemesini istedim. işin acı tarafı bunu, istemez dedikten bir-iki dakika sonra istedim. insanoğlu gerçekten çok garip...

koşar adım bizim eve gittik. yükledik oyunu, crack'ini, türkçe yamasını, bokunu püsürünü hallettikten sonra dayım beni, hayatımın oyunu olduğunu sonraları anlayacağım oyunla baş başa bıraktı. ilk takımım herkes gibi reel hayatımda renklerine gönül verdiğim takımımdı. galatasaray'dı... kurdum takımı, gittim hazırlık maçına. takımın oynadığı kepaze futbol karşısında frank riijkard çaresizliğindeydim. çaresizlikten ne yapacağımı şaşırmış olacağım ki, doktor serhan kurtulmuş'u sol beke koymak için olanca gücümü harcadım.

işin kokusu çok sonraları dayımın yardımıyla çıktı. oyuncuları mevkilerine uygun dizmeliymişim. oysa ben hakan şükür'den bir stoper, irfan başaran'dan da sağ bek yaratmıştım. aşağılamayın, futboldan bihaber süt çocuğu muamelesi yapmayın biraderlerim. henüz 12 yaşındaydım ve o zamana değin tek bildiğim fifa 2003'te real madrid'in halihazırdaki kadrosuyla semi-pro'da rastgele bir takımla maç yapmaktı. teknoloji bizim evlere geç ayak bastı, n'abarsın? şimdi bakıyorum da 8 yaşındaki kuzenim cm'de topçu keşfediyor. hepsini geçtim, google'a "hezelle evşan'ın öbüşme sahnesi" yazıp video arıyor. hey gidi, eskilerden sayılmasam da fukara mahallemde anca hustler'daki sikiş karelerinden haberdardım. hustler'ı da okan abi şehre indikçe getirirdi. işi bittikten sonra da "alın da bakın tüysüz ibneler, hihahahaa" deyu önümüze atıverirdi. laf lafı sikiyor, iyice saptık konudan amına koyim.(söylemeden geçemeyeceğim. orhan abi'nin tek kişilik ranzasını sikeyim. verdiği dergilerin sayfalarını çok zor açıyorduk.)

dayım bana taktikleri, oyuncuların özelliklerine nasıl bakılacağını, yanlarındaki iki ve üç harfli kısaltmaların ne işe yaradıklarını uzun uzadıya anlattıktan sonra, benle uğraşmaktan sıkılmış olacak ki topukları götünü döve döve kaçtı bizim evden.

dayım gittikten sonra hemen yeni bi oyun yarattım. desteklediğim takımdan hevesimi aldığım zamana denk geliyor bu. yine cm oynayanlar iyi bilir ki, tuttuğunuz takımla çok oynadıktan sonra alacağınız ilk takım real madrid'dir. real madrid'in o zamanlardaki onbiri: casillas salgado-helguera-pavon-r.carlos beckham-zidane-guti-figo raul-ronaldo. hatırlarsınız, florentino perez o zamanlarda da şimdiki gibi psikopata bağlamış ve dünya yıldızlarını takımına toplamıştı. o takıma iki tane stoper takviyesi yapsan ve helguera'yı dmc'ye çeksen başarıdan başarıya koşarsın. tabi bunu normal bi insan evladı yapar. bense gittim, dayımın şiddetle tavsiye ettiği, "hangi takıma gidersen git bu adamları getir. bu adamlar her takımda iş yapar" dediği sol bek jose julian de la cuesta'yı, forvet carlos daniel hidalgo'yu getirdim. de la cuesta'yı roberto carlos'un yerine; hidalgo'yu da oyunun belki de thierry henry'den sonraki en iyi oyuncusu raul'un yerine oynattım. işin trajikomik tarafı hidalgo'nun la liga'nın gol kralı olması ve la liga'da yılın oyuncusu seçilmesi. real madrid'e sezon ortasında yaptığım bomba transferi de size açıklamak istiyorum muhterem ve civanmert itü sözlük erkekleri: cafercan aksu! evet bro, cafer can aksu'yu getirdim takıma. niye biliyo musun? çünkü penaltı özelliği 20'ydi.(şu anda ben de gülüyorum o zamanki mantaliteme) istanbul'un varoşlarından büyüleyici madrid'e geleceğin yıldız sağ kanadı(!) olarak getirmiştim forvet cafercan'ı. beckham'ın yerine...(açık açık gerizekalı demesen iyiydi) ilk sezon 3 penaltı golü atarak istediğim performansı veren cafercan aksu'da ikinci sezon sıçışlar başlamıştı. sanırım madrid'in ortamı bozmuştu bu körpe delikanlıyı. satmaya çalıştım; kimse almadı. öyle ya, kim ne yapsın gariban cafer'i? başkan perez'le paylaştım bu durumu.

perez: cafer yetenekli çocuk. paspasçı neyin edelim bunu. tesisleri paspas eder her gün.

cafer'e perez'in teklifini sundum.

cafer: olmaz hocam. ben lise mezunuyum, paspasçılık yapmam. perez başkan beni yönetim kuruluna alsın.

baktım bu ikiliyi uzlaştıramıyorum. neyse dedim, dursun kenarda. perez kapitalistinin parasını yesin.

bu anekdotumu da paylaştıktan sonra konuya dönüyorum. oyunda üçüncü sezona girmiştik. penaltı takıntımı atlatmıştım ancak tüm takıntılarımdan bir türlü arınamamıştım. yeni takıntım frikiklerdi. zidane, frikikleri dağlara taşlara vurmaktan stadda top bırakmamıştı. bu işe acilen bir çözüm bulmalıydım. derken şampiyonlar ligi grubundaki rakibim lyon'un ihtiyar yıldızı juninho'nun attığı frikik golünden sonra, "işte buuu, eveet işte aradığım adam. hemen getirmeliyim" dedim. lyon'la yaptığım sıkı pazarlıklar sonucu 48 trilyona anlaştım.(aklımı sikeyim) sol kanatta oynattım juninho'yu. tam olarak aml diyebiliriz.

üçüncü sezonumda ligde dördüncü sıradaydık ve ligin bitimine üç maç kalmıştı. bi önceki sezon ligi beşinci sırada bitirerek yönetimin sabrının sınırlarını zorlamıştım. sanırım ilk sezon ligi bala göte birinci bitirmemizin yüzü suyu hürmetine yönetim bana katlanıyordu.

yönetimden çatlak sesler çıkmaya başlamıştı. koltuğumun civarlarında zelzeleler oluyördu. kulüp güveni'ne tıkladığımda menajerliğimden utanıyordum. aslına bakarsanız riijkard tarzı haklı gerekçelerim de yok değildi. yönetimi karşıma alıp "bi önceki sezonu beşinci sırada bitirdik, şimdiyse dördüncü sıradayız. neyin artistliğini taslıyonuz hemi la ibineler?" diyecektim ki kendim istifa ettim. kovulmadım olm, kendim istifa ettim. yalan mı konuşuyom ben? allalla allalla.

sanırım, kovulmamdaki en önemli etkenlerden biri de takımım, real murcia'ya evinde 4-1 koyulduğunda onbirdeki tüm oyuncular hakkında medyaya ileri geri konuşmamdı.

florentino perez: ne pis herifmişsin sen be! mahalle karısı gibi car car car... sen kim oluyon da kraliyet takımı madrid'in oyuncularını gazetecilerle altın günü yapıp çekiştiyon. sigigit, sigigit ki sikmeyeyim kabileni diyerek sıfatıma tükürüğü ver eyledi. taraftarların yuhalamaları ve kafama ekledikleri domatesler eşliğinde madrid şehrini terk ettim.

bir diğer etkense zidane ve figo'nun sıçışıydı. figo'nun naaşını yakıp küllerini santiago barnebau'nun çimlerine serpmiştik. müslümanlığından kat'a şüphemiz olmayan zidane'nin cenaze namazını madrid ulu camii'nde ikindi nemağzına müteakkiben kılmıştık.

dayımı buldum, acılarla dolu madrid kariyerimi anlattım ve sordum:

-ela gözlerine gurban olduğum dayım, ben nerde yanlış yaptım?
+cafercan mı, de la cuesta mı, hidalgo mu, juninho mu? ahaha naptın olm sen?
-iyi de dayı o topçuların ikisini sen söyledin. juninho'nun frikiği 20'ydi; cafercan'ın da penaltısı... duran topa vursunlar diye şeyettim onları ben.
+ahaha bi siktir git yaa. bak olm şimdi şöyle yapıcan. bık bık bık..

cm hakkında artık daha çok fikir sahibiydim ve ortalığın tozunu attırmamam için hiçbir engel yoktu. hemen yeni bi oyun yarattım. ancak madrid'e dönemezdim, kötü anılarım vardı orada. taraftarlar... taraftarlar beni takımın soyunma odasından alır, kralın asasına oturturdu. allah cc esirgesin"

hatırlayacaksınız, ünlü rus iş adamı roman abramoviç chelsea'yi o dönemde satın almıştı. chelsea'de para ganidir, yeni öğrendiğim transfer mantalitesini orada pratik eyleyeyim diyerekten chelsea menajeri oldum. adım:sir ferguson u sikeceğim. adım ve amacım çok netti. madrid'deki ilk sezonumda şampiyonlar ligi'nde ikinci turda bizi eleyen red devils'in menajerinin 496 yıllık saltanatını devirmek için gitmiştim londra'ya. götüm arşa değiyor tabi. transfere ayıktım ya, kim tutar beni!

chelsea'nin başına geçtiğimde ilk yaptığım iş, barry ferguson'u transfer etmek oldu. soyadı aynı olan bütün gavurları, heleki meslekleri benzerse abi-kardeş; baba-oğul sanırdık. aklım sıra bu transferle sir alex ferguson'u kızdıracağım. çocuk aklı işte. ehehe.

chelsea menajerliğimin ikinci sezonunda oyuna tam anlamıyla hakimdim. inciğini, boncuğunu öğrenmiştim oyunun. sonrası mı? bir yaşam tarzının adı koyuldu: cm 03-04.

çetrefilli yollardan geçtim bugünlere gelebilmek için. ezildim, hor görüldüm; yerin dibine geçirildim. yüceltildim de kimi zaman. milli takımları peşimden koşturdum. geleceği gördüm ben bu oyunda. 2030 yılını gördüm. oyunun başında 13 yaşında olan irfan başaran'ı baş antrenörüm yaptım olm. sen daha neyden bahsediyon?

return to real world. istemeyerek de olsa...