bugün

materyalistlerin 20. yüzyıla kadar savundukları neydi?

savundukları; evrenin sonsuz boyutlara sahip sonsuzdan beri var olan ve sonsuza kadar da var olacak bir maddeler bütünü olmasıydı. yani evren için bir başlangıç ve son yoktu, böylece yaratıcının varlığıysa sonuna kadar reddediliyordu.

19. yüzyılda george politzer gibi materyalistler sonsuz evren modelini ortaya koyuyor ve bunu bilimsel bir gerçekmiş gibi yutturmaya çalışıyordu. durağan evren modeli en büyük dayanağıydı.

dini kaynaklarsa tam tersini söylüyordu. bir yaratıcı vardı ve evren durağan değil genişleyen, başı ve sonu olan bir yerdi.

işte 1929 yılına kadar karşıt görüşler bunlardı. 1929 yılında ünlü astronom edwin hubble yıldızların ve gezegenlerin ışık tayfı sayesinde dünyadan uzaklaştığını buldu. peşinden de bütün yıldızların birbirinden uzaklaştığını keşfetti. bu da evrenin durağan olmadığı, hareket ettiği ve genişlediği anlamına geliyordu.

ışık tayfını şu şekil açıklarsak daha anlaşılır olur. fizik kurallarına göre gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfıda kızıl yöne doğru kayar. edwin hubble ın gözlemlerinde yıldızların tayfı kızıla doğru kaymaktaydı hep. yani yıldızlar bizden sürekli olarak uzaklaşmaktaydı. ayrıca hubble yıldızların sadece bizden değil, diğer yıldızlardan da uzaklaştığını keşfetmişti. yani evren sürekli olarak genişlemekteydi.

şişirilen balon örneği her zaman geçerli bir örnektir. balon inikken kalemle işaretlediğiniz 3 nokta balonu şişirdiğinizde birbirinden uzaklaşır. tıpkı evreninde durumu böyledir, genişledikçe yıldızlarda birbirinden uzaklaşır.

evren genişlediğine göre zaman içinde geriye gitsek evrenin tek bir noktadan başladığı sonucuna varırız. tıpkı bir filmi başına sarmak gibi. bu başlangıç noktası 0 hacme ve sonsuz yoğunluğa sahip olur bu durumda. 0 hacim yokluktur zaten. yani evren yoktan var edilmiştir.

'' o inkar edenler görmüyorlar mı ki başlangıçta göklerle yer bitişikken biz onları ayırdık'' enbiya 30

''biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz'' zariyat 47

gibi ayetler 1400 yıl önce gerçekleri anlatmıştır zaten.

arthur eddington ve fred hoyle gibi ünlü materyalistler bu gerçeklere dirensede 1948 de george gamow big bang e bağlı olarak ''big bang ile beraber bir radyasyon kalıntısı olmalı ve evrenin her tarafında eşit şekilde dağılmalı'' tezini ortaya sürdü. 1965 te arno penzias ve robert wilsonisimli 2 araştırmacı yaptıkları bir gözlemde radyasyon dalgalarını keşfettiler. kozmik fon radyasyonu adı verilen bu radyasyon lokal değildi, evrene eşit şekilde dağılmıştı. penzias ve wilson nobel ödülü aldılar bu keşifle.

1989 yılına gelindiğinde amerika, kozmik fon radyasyonunu araştırmak için uzaya bir araç gönderdi. bu araç big bang in tüm kalıntılarını buldu ve big bang resmen ispatlandı o yılda.

ilaveten hidrojen/helyum oranları da ispatlandı. big bang ten bu yana yanıp helyuma dönüşen hidrojen oranı da aynı olması gerektiği gibiydi. zaten big bang olmasaydı hidrojenin çoktaaan yanıp helyuma dönüşmüş ve kalmamış olması gerekirdi ama hidrojen hala var ve helyuma yanarak dönüşmekte.

dennis sciama ve george abel gibi materyalistler gerçeği kabul ettiklerini açıkladılar bu kanıtlanma sürecinde. anthony flew gibi ünlü bir ateist yaratıcının varlığını mecburen kabul etmek zorunda kaldı.

maddenin ve zamanın ötesinde bir yaratıcı vardır ve allah big bangle birlikte zaman ile maddeyi yaratmıştır. işte gerçek olan budur.

big bang sadece evrenin oluşması değildir. zamanın en büyük patlamasından galaksiler, yıldızlar ve güneş sistemine benzer sistemler ortaya çıkmıştır. oysaki her patlamadan büyük bir yıkım, kaos çıkarken big bang ile ortaya çok planlı, düzenli ve kontrollü bir sistem ortaya çıkıyor.

daha düzgün açıklayalım ki anlaşılsın.. büyük patlama evrenin tüm maddesini ve enerjisini barındıran noktasının patlaması ve korkunç bir hızla etrafa yayılması sonucu gerçekleşmiştir. bu hızla etrafa yayılan maddeden galaksiler, yıldızlar, güneş, dünya ve tüm gök cisimlerini içine alan çok büyük bir denge ortaya çıkmıştır. dahası insanların fizik kuralları olarak adlandırdığı evrenin her yerinde aynı olan kanunlar oluşmuştur. 15 milyar yıldır bu kurallar, kanunlar hiç değişmemiştir.

ve şimdi tüm ateistler, hala materyalizmi savunanlar..

bunların ispatlı olduğunu biliyorsunuz. maddenin bir yaratıcının kontrolünde yoktan var edildiğini, hiçbir şeyin tesadüfler silsilesiyle oluşmadığını biliyorsunuz.

herşeyi ''tesafüden, şans eseri oluştu'' diye açıklamaya kalkmak insan aklına aykırı bir açıklamadır.

hala neyi görmekte direniyorsunuz, hala neye direniyorsunuz. stephen hawking bile evrendeki büyük düzeni, evrenin genişleme hızının tamda olması gerektiği hızda olduğunu ve herşeyin inanılmaz ince bir ayarda gittiğini kabullenmişken siz onun kabul edememe inatlığına takılmış gidiyorsunuz.

çelişkinin nerde olduğuna bir bakın..

yaratılışı savunanlarda bir çelişki var mı?

materyalistlerde ve ateistlerde ki çelişkileri bir düşünün.

yazımızın sonunu mülk süresi 3 ve 4. ayetlerle noktalayalım, cuk oturacak çünkü.

''O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak ve düzensizlik görüyor musun?

Sonra tekrar tekrar bak; bakışların aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp âciz ve bitkin halde sana dönecektir.''
materyalist ve ateistlerin elinde kalan tek kişi stephen hawking olmuştur. eddington, flew, hoyle gibi insanlar big bang e bir cevap veremezken ve düşüncelerini değiştirirken, hawking hala toerilerle uğraşmaktadır.

oysa ki kendisi evrenin genişleme hızının tam da olması gerektiği hızda olduğunu kabullenmiş, milyonda bir azalma olsa evrenin içine çökeceğini gördüğünü söylemiştir.

yada evren biraz daha hızlı genişleseydi dağınıklık ve düzensizlik olacaktı, hawking de bunları bilmektedir.

marcus kardeşime cevap;

başlıkta insan aklının anlamakta zorlandığı bir konuyu konuşurken senin tabirinle yaratıcının fetvalarına girmek abesle iştigal olur. bu bambaşka bir konu.

zamanı film gibi geriye sardığımızda 0 hacme ulaşılacağını ve bunun da yokluk olduğunu hawking de bilir.. bilir de hala kabul etmemekte direnir..

yepyeni teorilerle gelip ispatlanmış big bang e saldırmak tıpkı 19. yüzyılda politzer in ''sonsuz ve durağan evren'' modelini bilimsel bir gerçekmiş gibi yutturmasına benzer.

doğru 1 tanedir, bundan gerisi yanlış olandır. tıpkı 100 yıl evvel politzer in yanıldığı gibi hawking de hala yanılmaktadır.. yanlışa doğru demeye uğraşmaktadır..
bu anlatılanlar tek başına tanrının olup olmadığı gibi bir şeyi ispatlamaz. ancak ayetlerle destekleyince ispat gibi duruyor. ilk önce olayları doğru bir şekilde yorumlayalım. yani biz tanrının varlığını onun ayetleri üzerinden desteklersek, bir şey ispatlayamayız ve tarafsızlıktan söz edemeyiz.

burda belki de yapılacak şey anlatılan evren düzenini merak etmek, onu anlamaya çalışmaktır.

tanrının ispatı zamanın durması gibi bir şey sanki. hayatta merak edecek bir şeyin kalmaması, en yüksek hayat bilgisi gibi. ki ayrıca insan üstü, insanın tasvir edemeyeceği bir varlığı yine insan zihninin sınırları içinde kesinkes ispatlamak zordur. ancak ipuçları elde edebilirsin belki kendine göre.
anlamadığım şey şu.

hiçlik denen kavram bu tartışmayı yapan insanlar nasıl algılıyorlar ?

farzedelim hiçlikten evreni tanrı yarattı, hiç dediğimiz noktadan genişlemeye başlayan ve hacmi çok küçük bir madde olması gerekmez mi? diyelim bunu tanrı yaptı, başlattığı dalgayı sürdürecek gücü maddeye yerleştiren o. o maddenin neden ufak aklınızla algıladığınız dünyada olması gerektiğini düşünüyorsunuz ki?

bu konuda beni en sinirlendiren nokta bu.

evrende binlerce gezegen ve sistem varken, " yaşamak için oksijen ve su şarttır", "işte bu maddeler olmadan dünya olmaz" gibi egoist yorumlara nasıl ulaşabilirsiniz ki?

başka dünya ve şartlar altında, hiç bilmediğimiz saçma sapan bir gazla yaşamını sürdüren organizmalar olamaz mı?

ne derken nereye geldim.

şimdi diyelim tanrı yok ve hiçlikten başladı herşey, materyalizmin söylediği evrenin durağan olduğu düşüncesinin çöküşü kısmına katılıyorum, ancak hiçliği anlarken insanoğlunun kara boşluğu hayaletmesi, materyalizmin de hiçlikten başlamış olabileceği gerçeğini değiştirir mi?

hiç ve boşu nasıl algılıyoruz, algılayabiliyor muyuz asıl soru bence bu.

ne materyalizm çöker bigbang ile, ne tanrı yok sayılır ne kanıtlanır.

en azından şimdilik.
ellerindeki tozlu bir kitaba ve bin yıllardır gelen safsatalara inanan kişi söylemidir. somut hiç bir örnekleri olmadığı gibi bilim bir çok gerçeği gözler önüne sermektedir. lakin bunu görmek istemeyenler inançlarının ilk şartını yerine getirmeyenlerdir.
atomdan evrene kadar olan herşeyi ''tesadüfen oluştu'' şeklinde açıklamak insan aklının saçmalamakta ki son noktası olur ancak. materyalizm in temelde böyle bir açıklamaya sahip olması onun aslında ne kadar sığ bir düşünce sistemi olduğunun da göstergesi olur.

tıpkı darwinizm gibi. dünyanın milyonlarca tabakasından trilyonlarca ara form çıkması gerekirken, her kazdığımız yerden ara form fışkırmalıyken topraktan tek bir ara form çıkmaması evrimin çöküşü için yeterli olacağı gibi şu an bilimsel bir gerçek olan big bang e hala yeni teorilerle saldırmaya kalkmak yeni düşüncelere açık olmak yada doğruyu sorgulamak değil, ancak ve ancak bilimi reddetmek olur!

hawking in her sözünü bilimsel bir gerçek olarak görmek en büyük hatadır, ilk önce hawking sorgulanmalıdır aslında. nasıl ki politzer 100 yıl önce durağan evren teorisini bilimsel bir gerçek gibi yutturmaya kalktıysa ve zamana yenildiyse bugün ispatlı bilim gerçeklerini hala inkar edip sorgulamaya kalkmak neyin inadıdır anlamak mümkün değil...

bugün en baba materyalistler ve ateistler bile gerçekleri görmüş ve düşüncelerini değiştirmişken, elde kalan hawking ve onun teorilerinin peşinden gidip bilime karşı çıkmak... gerçektende neyin inadıdır, anlamak mümkün değil..

bir kez objektif bakabilseniz ve ön yargılardan arınabilseniz yaratılış gerçeğini görmek sizler içinde hiç zor değil..
"yağmur nasıl yağıyor" sorusuna cevap verilemezken tanrının yağdırdığına inananlar gibi, cevaplayamadığımız her soruda "demek ki tanrı yaptı" şeklinde düşünülüyor. big bang var. nasıl oldu? demek ki tanrı yaptı. yağmur yağıyor. nasıl oluyor? tanrı yapıyor.

evrim teorisine gelince, bu teorinin "zibilyon tane ara form olmalı" muhanbetiyle çürütülemeyeceği açıktır. adnan hoca da çok uğraştı bu teknikle çürütmeyi. bu sonuç için zibilyon kere zibilyon tane fosil inclenmesi gerekir. ayrıca ilk tek hücrelilerin 3000 milyon yıl önce oluştuğu biliniyorken, ilk insanın 200 bin yıl önce yaşadığı kabul ediliyor. evrim varsa tanrı yoktur demek de yanlış olur tabi ki. tanrının kullandığı bir mekanizma olarak gören fikirler de mevcut.

sonuç olarak bilim hiçbir zaman tanrının varlığınını kanıtlayamaz. yokluğu da en azından şu aşamada kanıtlanamaz. ancak, neredeyse tüm bilim dünyasının kabul ettiği bir teoriyi doğru sayıp detaylarıyla açikladıktan sonra, bir diğerini ise bu kadar basitçe inkar etmemek gerekir.
sürekli bilimsel gerçekleri söyleyen bilim adamlarını "insanların imanını çalmaya çalışan sahtekarlar, yalan söylüyorlar bilerek" diyerek yalanlayan dindar kitlelerin gözbebeği oldu big bang teorisi. birçok bilim dalıyla ilgili ve birçok kanıtı olan evrim teorisine "teori sadece" diye burun kıvıranlar, can havliyle big bang'e sığınmış ilkçağ dogmalarını savunmak ve kurtarmak için.

evrim teorisi'ne "teori sadece, bilimsel olsa kanıt olurdu" diyenlerin, big bang'i öz evlatlarıymış gibi sahiplenmelerini geçtim, 2 yerden de kendi dogmalarına ters düşüyor bu teori de aslında. öncelikle dünyanın yaşı konusunda, big bang'e göre 4.8 milyar yıl önce dünya oluşmaya başladı, oysa islamcılar bu süreyi kabul etmiyorlar.

ikinci ve en önemlisi, big bang'den önce allah ne yapıyordu diye sorulduğunda, her boku bilen islamcılar birden agnostik kesiliyor ve "bilemeyiz öncesinde zaman yoktu" diyor. oysa bunu bilim diyebilir, din adamı diyemez. bilimadamı diyebilir ki hareket yoksa zaman yoktur ve big bang'den önce var olduğunu bildiğimiz bir hareket olmadığından zaman da henüz başlamamıştır. oysa dindarın iddiası bu değildir, dindarın iddiası "allah ezeli ve ebedidir" şeklindedir. allah eğer ezeli ise, big bang'dan öncesi de olmalıdır ve dindar buna cevap vermelidir.

dünyadaki ve evrendeki bilmediği her şeye allah öyle yaratmıştır deyip tüm bilimcilere rest çekmeyi bilen islamcının, big bang öncesine dair cevabı bilimin cevabının taklidi olamaz. allah ezeli ise, ve kutsal kitaplar her şeye cevap veriyor ise, big bang'den önce allah'ın nelerle uğraştığını da bilmeliyiz.

big bang, dinlerin kanıtından çok, dinlerin yalanlığının kanıtıdır.
Olmasaydın, olmazdık. Big bang
bing bang la materyazlizm çökerken, maşallah inşallahla adnan hocanın yükselişi...
dinlerde bahsedilen yaratıcının ezeli ve ebedi olması evren yaşı ile bağdaştırılamaz çünkü dinlere göre evren yaratılmış tanrı ise yaratıcıdır. ayrıca bir teori bile oluşturulabilir ki oluşturuldu evrenin tek olmadığı konusunda. yaratıcı insan aklının kavrayamayacağı güce sahiptir dinlerin kabulüne göre. ve dikkat edilecek olursa hiçbir şeyden sadece bir tane yaratmamıştır. yıldızlar nasıl sayılamayacak kadar fazla ise benzer şekilde bir evren denizinin içerisinde de olabiliriz ve teknolojimiz ne kadar gelişirse gelişsin o kadarından haberdar olup keşfetmemiz mümkün değil, atomun tam olarak keşfedilmesinin bile mümkün olmadığı insan aklı ile. yani büyük patlama öncesinde yaratıcı neredeydi diye soramazsın daha galaksiyi 30 yıl önce görmüş gözlerin ve beynin ile. tam tersi, normalde ben de şüpheli iken büyük patlama teorisi bir yaratıcının olduğuna inanmama sebep olmuştur patlama öncesindeki sonsuz ağırlık ve enerjideki maddenin varlığı sebebi ile. aslında evren sadece yaratıcının yarattığı zeki varlıkların üzerine kapattığı bir perdedir bana göre. ve yaratıcı istemedikçe insanların o perdeden kafasını çıkarıp ötesini görmesi zaten mümkün olmayacaktır bu bize akıl verenle akıl yarıştırmaktır aksi düşünce ile. yani insan ancak onun belirleyeceği yere kadar ilerleyebilir, gerisinde olduğu yerde sekmek durumundadır da denebilir benim düşünceme göre. onun oyununun içerisinde ona üstünlük kurmaya çalışarak varlığını reddetmek komik. çünkü şuana kadar bilim üzerine gördüğüm her şey onun varlığının bir kanıtı olmakta. evrimi reddetmem, genellikle birilerini kızdırmak için inanmıyormuş gibi yapsam da aslında evrenin kendisinde bile olanlar evrimin bir tarifi ve kanıtı insan veya canlı üzerinde düşünmeksizin. fakat bu da yaratıcıyı reddetmek değil kabul etmek için bir sebep benim için çünkü var olmayan evrimleşemez, var olan ise var edene ihtiyaç duyar. zamanla bozulmuş dinlerin veya reddeden teorilerin benim aklımdaki yaratıcı varlığını silmesi mümkün değil. daha kısa bir ifade ile yaratıcının varlığına inanmak için herhangi bir dine gerek duymaya gerek yok benim düşünceme göre. bir insan için büyük patlamanın kanıtlanması ateizmin kati bir sonudur taraflı düşünmeyen beyinlere göre. aksini zaten ifade eden bir teori bile çıkmadı şimdiye kadar kendi savunduğu düşünceler ile çelişmeyen. yani fındık kadar gezegende yaşayıp benim gördüğüm ile aynı şeyleri gören insanlar istediği kadar yaratıcı yoktur desin, benim aklım varlığını kabul etmekte. siz adına ne derseniz deyin.

sonradan farkedilmiş edit: tabii ki sonradan bozulmuş dinler arasına islam dahil değil. diğer bütün dinler toplansa yine de islam ile boy ölçüşemez.
meteryalizm benim için zaten çöküktür, diyenler için okunası gelmeyen ispatlar bütünüdür.
bakış açısına göre değişkenlik gösterse dahi bence kafidir.

zaman ve mekandan münezzeh olması yaratıcının zamandan öncesinde olduğunu. yoktan var etme denen şeyin big bang ile hiçlikten maddeye dönüşmüş olması. sonra gelen hiçbir patlamaın kaos dışında bir sonucu olmadığı. evrenin genişlemesinin yaratıcın kitabında açıkça bahsedildiği. başlangıç entropisini yakalama olasılığının benim nazarımda yok sayılması buna yeterlidir.
güncel Önemli Başlıklar