bugün

ben bu yazıyı sana yazdım. Bir daha gelme demek için. Gelme çünkü kaldırmaz yüreğim, gücü yok bir gidişini daha görmeye.Düşündüm de gitmelere katlanmaktansa unutmaya çalışmak daha iyi seni. bu daha az acıtacak canımı.bu kez yüreğimide aldım yanıma , kararlıyım unutacağım! direnişteyiz şimdi yüreğim ve ben: özlemlere, bekleyişlere ve içimde ki işbirlikçilere karşı.Duysan gülerdin biliyorum, ama göreceksin başaracağım bu kez. bu sabah seni aramadı gözlerim olmadığını bile bile odanda, bir başkası ismimi söylediğinde en güzel senin söylediğin geçmedi aklımdan. belki kendimi kandırıyorum şimdilik, ilerde olacak elbet.ama gelgörki isyan ediyor bedenim.görmezden geleyim diyorum olmuyor. yatağına dokunduğumda titreyen ellerimi, aylardır aynı yerde duran montunu gördüğümde dolan gözlerimi durduramıyorum ve kızıyorum ;önce kendime sonra ellerimele gözlerime.. ve korktuğum oluyor sonunda ,yüreğim birşey söyleyecek oluyor, bari sen başlama diyorum susuyor kabul ediyor söylediğimi, şaşırtıyor beni.sussun istiyorum çünkü biliyorum o ne gözlerime benzer ne ellerime ; başladımı susmaz, yaptırır dediğini. sonra hep susuyor yüreğim , her seferinde susup kalıyor, korkutuyor beni, bunca zaman susmaz o , intikamını kötü alacak diyorum kendi kendime.bazen ben bile isyan ediyorum ama o hep suskun.. seviniyorum sonra belki unutmuştur o yüzden anmıyordur adını diye. ama bu kez de şaşırtıyor beni yüreğim: dediğim gibi yapıyor ve kötü alıyor intikamını. yine sessiz yine sedasız, ansızın terkediyor beni senin gibi. ellerim ve gözlerimle bir oluyor yalnız bırakıyor senin yaptığın gibi. beklemezdim bunu yüreğimden, beklemiyordum tıpkı yaptığın hiçbirşeyi senden beklemediğim gibi..konuştuya yüreğim susturabilene aşk olsun,yapıyor yapacağını, bana hiç aldırmadan gelmeni istiyor bu kez de. bağıra çağıra hemde, gel diyor gelsin diyor. Gel hadi sende; beni boşver, ben daha gelişini beklerken razıyım gidişine; ama yüreğim anlamıyor işte, yine çekip gitmek için olsada gel, bekliyor..
hepinize teşekkür ederim. çok naziksiniz. bazılarınız da iğrenç tabi... pislikler.
...aslında olması gereken sadece doğum gününü kutlamak ve sana uzun,mutlu,huzurlu bir ömür dilemek belki.çünkü mantık bunu gerektiriyor...

artık uzun cümleler kurmanın anlamı yok çünkü... ama mevzu sen olunca söylemek istediklerim hiç bitmiyor. yaşamak istediklerim,anlatmak istediklerim,hatırlamak istediklerim...biliyorum istekler tek başına bir şey ifade etmez ama ben yine de istiyorum. Olmayacağını bile bile olmaması gerektiğini bile bile...

sen yokmuşsun gibi davranmaya çalıştıkça seni çoğaltıyorum içimde evet artık söylemek istiyorum.dinlemeni istiyorum.hatta ben söylemeden anlamanı istiyorum çünkü kimseye açmadım bu kadar kendimi, kimseye gösterdim en derin yerlerimdeki yüreğimi...


bir doğum günüde söylenmemesi gereken şeyler söyledim belki sana ama kötü bir niyetim yok inan bana. seni sevdiğimi senden başka kime söyleyebilirim ki?... seni ne kadar çok sevdiğimi fark etmeyip çarparak kapattığın kapıların ardında önüme yığdığın kırgınlıkların pişmanlığında bıraktığın iplerin diğer ucunda kalmış olsam da,

atmak istediğim tek kahkaham,
hep bakmak istediğim aynam,
hep aradığım eksik parçam,
iyi ki doğdun...
yoksa dünyam bir parça eksik kalırdı...
her gördüğümde cem adrian'a nazire yapılıyormuş gibi hissettiğim başlık. şarkı yazamadım yazı yazdım, gibi.
sık sık yıkan olur mu? çok ağır kokuyosun. haa bi de çok fazla sucuk yeme.
......
Git, şimdi nolur git
Ben için için ağlarken, yanarken git
Git de gelecekten bir umut olsun hayatımda
Geçmişimi, şimdimi katletmişken bırakta geleceğim hakkında bir iki laf söyleyebileyim senin dışında.
Yanımda yokken aklımda da olma..
Ne olur git
Bendeki seni de al git
Tüm fikrini topla da git
Beni senle ya da sensiz değil
Beni sadece benimle, yapayalnız bırakta git..
herkes bana inat senin yokluğunu anımsatıyor. sensiz geçen günlerimde karşıma çıkan hiçbir erkek senin yerine geçemiyor. deniyorum ama olmuyor. herkes aynı ama sen farklısın. aslında ben olansın sen. seni özlemek, seni hatırlamak daha az acı verse bile yokluğuna alışmanın imkansızlığını yaşıyorum ben. biliyorum bir tek sen varsın benim için. herkesi sevebilirim belki ama... ama işte!
her gün daha da ağırlaşıyor bu beden. bu kalp daha önce hiç bu kadar ağır gelmedi bu ruha. geceler geçmiyor. hayaletin ben kendimden geçesiye kadar silinmiyor gözümün önünden. silip atmak çok zor seni. başarılamayacak bir göreve başlamak gibi seni sevmek. öleceğini bilerek yaşamak gibi. imkansızı sevmekti seni sevmek.

kolay mı bir insanın kalbinden bir parçayı söküp atması? ben biliyordum kalbinde yerim olmadığını, ama sen hafife aldın benim kalbimdeki yerini. ben bu koca dünyada küçük ve önemsiz bir adamım belki, ama bu yalan dünyada sana sunabileceğim tek gerçekti bu sevgi. ama ne yazık ki bunu kabul edemedin. istemedin. istemedin hiçbir zaman. şimdi "kalbinde yer yoksa güzelim, olsun ben ayakta da giderim" gibi bir kamyoncu lafı ederdim ama öyle de olmuyor işte. gidemiyorsun. bir insanın gönlünde yerin olmadıktan sonra istersen tüm cihana hakim ol, yine boş. zorla güzellik olmuyor.

artık yaptığım hiçbir şey oyalamıyor zihnimi. uyuşturamıyorum. ne yaparsam yapayım sen hep aklımdasın. ne cemalin gidiyor gözümün önünden, ne gül kokun gidiyor burnumdan, ne ince sesin kulaklarımdan, ne teninin yumuşaklığı ellerimden... en soğuk havalar kan dolaşımımı kesse bile o sıcaklık hep ellerimde. yanağım, omzundan hiç çekmemişim gibi sanki.. başın hala göğsümdeymiş gibi, kollarımı sana sarmış gibiyim hala. seni, yokluğunda bulmaya çalışıyorum. olmuyor, olamıyor. katı gerçek çarpıyor suratıma. soğuk duş gibi.

sen yoksun. sen yoktun. aslında hiç olmadın. ama benim için hep vardın sanki. ben yoktum sadece. senin için ben yoktum. çok yandım yakıldım ama yoktu bunun bir nedeni. yoktu cevabı.

çellonun sesi hala seni anımsatıyor bana. nedensiz. her şey bana seni anımsatmaya bahane arıyor. belki de divane oldum. bu soğuk benliğe bir sıcaklık, bu cansız kemiklere hayat getirdin. içimde istemeyerek yaktığın alevi hiç söndüremedin. ben de söndüremedim. hala cayır cayır yanıyor. beni tamamen sarıyor. sabaha kadar yanıyorum ve küllerimden doğuyorum, tekrar yanmak için.

sana yalvarmanın yararı yok. geri dönmeyi denedim, ama olmadı. olmayacak da. sen basmıştın düğmeye, ben de bekledim güzel şeyler olmasını. hayaller kurdum. mutlu bir gelecek çizdim. ama bir kez olan bir kez daha oldu. ben yine yarı yolda kaldım. kızdım sana, bana umut verdiğin için. benimle oynadın. benim tek suçum kalbimin sesini dinlemekti. seni istemekti.

sen asla benim olamayacaksın. ve sana olan aşkım artık benim lanetim. nereye gidersem gideyim, ne yaparsam yapayım kurtulamayacağım. sen benim bir parçamsın.

keşke böyle olmasaydı... keşke birlikte olsabilseydik...
uzun zaman oldu içimdeki cümleleri bile sana yönlendirmeyeli. hep üçüncü kişiydin bu tip cümlelerde beni üzdüğünden beri. sana hitap etmek bu nedenle biraz heyecanlandırdı beni. tıpkı ilk günkü gibi.
uzun zaman oldu ne sesini duydum ne haberini aldım doğru düzgün ve hep "aman boşver ben de unuttum zaten" yalanını uydurdum. bu süre içinde sana hep cümleler biriktirdim. saygınlığı yitirmemek adına sustuğum için cümleleri kendi içimde seslendirdim.
düşünüyorum da hayatıma bir anda girdin ve her şey senin isteğinle başladı. tıpkı bitişi gibi. hatalarım vardı, hataların da vardı ama biliyordum ki uzakta olamazdık ve yine biliyorum ki yine de olabileceğimize deli gibi inanmıştım.
şimdi senden uzağım. araya baya bir zaman girdi. bazı sabahlar gözlerimi açınca senden ayrılıyorum rüyalarımda. bazen elim telefona gidiyor ve özledim seni yazıyorum. sonra silip özlüyorum seni yazıyorum tekrar silip çok özlüyorum yazıyorum ve silip telefonu atıyorum.
yiğitliğe bok sürdürmüyorum. ağlamıyorum. güçlü duruyorum ama bir an geliyor gülüşünü bile hatırlasam kendimi tutamıyorum. hayır kimin soğan halkası yerken gözleri dolar benden başka bilmiyorum.
senden sonra dehşet acılar yaşadım. sana kızdım sonra affettim sonra anladım cool davranmaya çalıştım vs vs vs...
benden çok uzaktasın. izlerin derin. sadece beni iyi hatırla gerçekten sev isterim. bir sürü planın var. güveniyorum hala sana. işten de ayrıldım. sensiz pek bir şeyin zevki yok. bu nedenle bu aralar tatsızım. korkuyorum birine aşık olacaksın diye. gerçekten içim acıyor.
biliyorum, ihtiyacın olan bu sessizlikti ve biliyorum doğum günümü bile hatırlamayacaksın. tekrar biliyorum seni bir daha hiç görmeyeceğim. istikal'i, makarnacıyı, koştura koştura gittiğimiz yerleri, ellerini... ne anlamı var devam etmenin cümleye ki?
telefonumu sevmiyorum çünkü sen aramıyorsun. geceleri yine de biraz daha geç yatmaya çalışıyorum eskisi gibi belki arasın da duymam diye. her gece dua ediyorum söz bir daha aynı hataları yapmayacağım diye. çok güçlü durmaya çalışıyorum ama bir an geliyor ki seni arayamayacak olmanın iğrençliği boğazıma yapışıp nefesimi kesiyor.
sen şimdi başka yollardasın. hayatına biri girecek ne kadar istemesem de. ya severse benim kadar diye korkuyorum. sen de seversen?
üşüyor musun? biri kırdı mı seni? bugün en çok neye güldün? yine geç mi geldin?
bunların hiç birini belki yüzüne söylemeyeceğim. belki adımı bile hatırlamayacaksın. belki ben böyle davranarak sonsuza gömeceğim her şeyi. neyse...

ben seni çok sevdim ve hala da seviyorum. seninle birlikte hayatımın şekli de değişti. sonsuza kadar kalbimdesin.

seni çok özlüyorum.
hangi yazıyı?
ben bu yazıyı "ben bu yazıyı sana yazdım başlığındaki saçmalıklar" başlığını açan Cok Gicik Yaa'ya yazdım.

naber lan yavşak?
5 senedir istanbul'u böyle karlı, rüzgarlı görmüyordum. yollar bembeyaz, arabalar gidemiyor. 5 sene önce daha fazla yağmıştı sanırım ve ben o zor koşullarda seni 5 dakika görmek için 30 km yol gitmiştim, gece gece, araba geçmezken. aşk, gerçekten mantık işi değilmiş, duygularınla hareket etmek ve onun için her şeyi göze almakmış. yanlış bir insan olmana rağmen, o günleri özledim biliyor musun? o yaptığım mantıksız hareketleri bile özledim. o küçük 5 dakika için yaptıklarımı özledim ben. o 5 dakikaya ulaşmak için yaşadığım adrenalini, 5 dakika görüşmede yaşanılan huzuru, mutluluğu özledim. ama sen bunları hak etmedin ya... ve ben bunları hak edecek birini bulamadım hala. bak evdeyim işte ve o 5 dakika için, hatta camdan görmek için bile yanına gideceğim biri yok. eminim ki benim gibi sende beni düşündün bu gece. benim gibi o 5 dakikayı düşündün, arzuladın, özledin... kötü bir havada bile güzel bir anımız var, ne güzel. güzel havalarda ise bir sürü kötü anılarımız var... olsun, yaşanılan her ne olursa olsun, ben bu anıları unutmam, seni unutmam. seninde beni unutamayacağın kesin zaten, yaşanılan onca şeyden sonra... anacağım, sende anacaksın ama sadece anı olarak kalacağız...
ne zaman sana yeniden aşık olduğumu hissetsem, yağmur yağıyor. ne mübarek adamsın.
Ben bu yazıyı aslında tertemiz kağıtlara yazıp suya salacaktım.
Çünkü hiçbir kargo şirketi bilmiyor Cennetin adresini...

Ama sonra düşündüm, belki biri yüksek sesle okursa yazdıklarımı duyabilirdin olduğun yerde...

Yabancı değiller merak etme. Buradaki eski yazarların çoğu hatırlar seni. Aramızdan ayrıldığında en çok onlar destek verdiler bana. Profilimdeki yüzlerce yazının her biri aslında dayanmam için destek veren omuzlardı. Bu yüzden bu sensiz geçen 3 yılın nasıl olup da geçtiğini bilmek de bence en çok onların hakkı...

Bugün 3 yıl oldu anne ben de inanamıyorum. Zaman hızlı; bir o kadar da yavaş aslında...
Tıpkı benden bekleyeceğin gibi yaptım. Sadece kendi ayaklarımın üzerinde durmaya karar verip Bursada kaldım. Çoğu zaman senin de ablam ya da babam gibi benden uzakta yaşadığını düşünmeye çalışıyorum. Aslında çok da zor olmuyor çünkü insan kendi annesine bir türlü konduramıyor ölümü... Bu yüzden ben sana dua edemiyorum anne. Sana dua etmek senin ölümünü kabullenmek demek. Ve her denediğimde ağlıyorum elimde olmadan. Oysa sana sözüm vardı benim gülecektim, ağlamayacaktım hayatta tıpkı senin gibi. Bu yüzden şarkılar söylüyorum sana içimden. Bazı şarkılarda yutkunamıyorum sensizliği. O zaman da bir sonraki şarkıya geçiyorum, ısrarcı olmuyorum acıda.

iyi bir işim var eminim görüyorsundur. Kendi ayaklarımın üzerinde duracak kadar kazanabiliyorum çok şükür. Bir de sevgilim var çok sevdiğim. Bir onun bir de ileride bir gün doğacak olan çocuğumun seni tanımasını çok isterdim. Bazı şeyler içimde hep eksik kalacak&...

Bir tek seni eksiltmedim içimde. Seni, en az çocukluğumdaki kadar seviyorum hala...

"Keşke yanımda olsaydın..." dediğim çok şey yaşadım 3 yılda. Belki de zaten yanımdaydın, bilmiyorum.Ama üstesinden geldim her şeyin, herkesin... Mutluluklarım da oldu; başımı yukarı kaldırıp öpücük yolladım sana. Yine de tadı buruk sen olmayınca. Şimdi düşünüyorum, sen olmayınca düğün dernek yapmanın ne anlamı var? Sensiz eksik kalıyor en güzel mutluluklar bile, anlıyor musun?

Hayatın hüzünlü yanları oluyor elbette. Birileri annesinden bahsediyor; kimileri anneler gününü kutluyor. Ama en kötüsü ne biliyor musun? Bazıları da yok yere kavga ediyor annesiyle. işte ben en çok o zaman üzülüyorum. Onlara annesiz kalma duygusunu anlatamam ben. Çünkü ben de anlamamıştım&... Ama sana 1 kere bile sarılmak için gitmeyeceğim yer, yapmayacağım şey yok bu dünyada. Belki bu gece gelirsin rüyama...

Ya da bu yazıyı okuyan biri gider sarılır annesine; belki o zaman biz de sarılmış sayılırız.

Ben bu gece ağlamayacağım anne.
Sana söz verdiğim gibi.
Dua da etmeyeceğim sana,
Çünkü zaten dünyanın en iyi insanlarından biriydin; seni tanıyan herkes bunu biliyor.
Ben şarkı söyleceğim sana içimden
Ve sen duyacaksın biliyorum.
Güzel bir yemek hazırlayacağım senin şerefine, senin öğrettiğin...
Seni anacağım içimde, acılanmadan...
iyi ki vardın,
Ve benim içimde hep varsın.
Belki de tek bilmen gereken şey,
Bir gün yanına gelebilmek için iyi bir insan olmaya çalışıyorum,
Sadece senin için.
Çünkü bu veda "SON" değildi biliyorum

işte o güne kadar,
Nur içimde yat gözümün nuru...
bir kez daha aynı şey ile karşı karşıyayım... anladığım tekerrürden ibaret olan sadece tarih değilmiş. aşk da -ne kadar mutlu olursa olsun- alışılmışa yönel(ebil)iyor..

öteki taraftan farklı olan bir şey var ki; eden buldu. sırf senin uğruna başkalarına layık gördüğüm kötülükler, yine senden kaynaklı başıma geldi.

başta da dediğim gibi tanıdık bir olay bu. ama bu kez farklı olacak devamı. öteki sefer yapmadığım: vazgeçeceğim senden. hatta vazgeçtim bütün sözlerden. bir daha asla açmamak üzere kapatıyorum bu sayfayı. hatta yırtıyorum...
benim de hatalarım var elbette. hatta çok yanlış yaptım.
ama sonuçta kaybeden ikimiz. hani bir ara söylemiştin ya, hatta ilk dediğinde çok yakmıştı canımı. ama şimdi kesinlikle hak verdiğim: "keşke hiç yaşanmasaydı."

hiç başlamaması gereken; başladı, uçurdu bizi göklerde, sonra da yere çaktı. bilanço ağır: iki ölü...
sana ihtiyacım var çok. gerçekten koptuğumuzu biliyorum, hissediyorum. ama ihtiyacım var. hülya koçyiğitle ediz hun un bir filmi vardı bugün. yağmur adı. onu izledim. türk filmlerini çok severim. o yüzden birlikte izleseydik keşke diye geçirdim içimden. bir de bir sene sonraya sözleşiyorlardı ayrılırken. o yüzden de birlikte izleyelim istedim. ne kadar naif olduklarını düşünelim diye. herşeye rağmen biz de o kadar naif olabilelim diye. asla birlikte olamayacağımızı biliyorum. bunu hissetmekten öteye mantığımla anlıyor ve biliyorum ama gene de seni beklemekten kendimi alamıyorum. ve evet bu yazıyı sana yazdım. seni çok özledim, sana ihtiyacım var ve bu yazıyı direk sana yazdım.

sonradan edit: çocuk duygularımı ilkokul çocuğu ruhuyla yazıya dökmüşüm. çirkin ama güzel. pişman değilim o yüzden. eksileyin anacım.
seninle belki kötü bir haldeyken tanıştık. ama inan öyle birisi değilim ben. oturup hep konuştuk. sen konuştun çok, belki yoruldun. benim konuşacak tek kelimem yoktu belki. sadece dinliyordum. sana bakmak güldüğünü görmek seninle dans etmek hayatta alabileceğim en büyük hazzı yaşattı bana. sana aşık oldum ben galiba. sen belki görmeyeceksin ve bilmiceksin bu yazıyı asla ama ben seni aklımdan çıkaramayacağım. bu yazı senin içindi. evet sadece senin için...
yazıyorum yazıyorum, siliyorum.
aynı senin gibi.
seviyorsun seviyorsun, sonra vazgeçiyorsun.
oyun oynuyoruz.
sonu olmayan bi oyun.
ne sana yarıyor, ne bana.
tam ortadayız.
tahteravalli misali hayatımız. bi senin tarafında, bi benim.
eskisi gibi de olmuyor, çünkü olamıyor!
olması için istemek gerekiyor çünkü.
ve çünkü bazı şeyleri göze almak gerekiyor.
birinden birini yok saymak gerekiyor bazen.
seçim yapmak zorunda kalıyor insan.
ve seçimler doğru olamıyor kimi zaman. çünkü en sevdiğini seçtiğini sanıyor adam.
oysa en sevdiği sandığı, sonradan sevmediği olabiliyor.
sevenini yok sayabiliyor bunun için. ve pişman olabiliyor sonucunda.

olmasın pişman.
olma sen de.
doğru olan sende.
doğru olan benim için de doğru olsa keşke.
ben bu yazıyı da sana yazıyorum..

belki bu defa okuyup dinlersin beni.. bu defa inanırsın dediklerime kendi inançlarından sıyrılıp.. cok yordun beni cok yordum seni cok incittin beni cok incittim seni cok defa gittin benden cok defa gittim senden.. ama ne ben kopabildim ne de sen kopabildin bu hastalıktan.. evet hastalıktı bizimkisi ne benim ne senin ilacını bulamadıgımız bir hastalık.. ne aşktı bu ne takıntı ne inat ne hayal..
adsız özlemdi bizimkisi.. sevgilimizle sevişirken bile birbirimizi düşünmekti.. ihanette değildi üstelik bunun adı.. özlemdi.. neye mi? ruhlarımıza..

yoruldum ben artık hastalığım.. söküp atmak istiyorum bu acıları.. izleri mi? onlar kalsın bende ama sen.. git artık arkana bakmadan cek git.. ben yapamıyorum cok denedim cok deniyorum.. sen kesip atmadan gitmez bu hastalık.. bak ben mutluyum sevgilimle her daim gülüyorum hayata ilacını bulamadıgım hastalığıma inat..

bu seni son incitişim olacak son defa (bkz: nehir) gibi akacam içine bu yazıyla.. ama benden bu kadar artık.. bu beden bu hastalığı kaldıramaz oldu.. evet o gün bugün beni hülyalarımla bırakma vaktin geldi..

kapadım gözlerimi.. git..
sana hiç yazamam sandım, yazmak cok zor gelirdi.ilk ve son yazım olsun sana.uzun yıllarımı verdim sana,herşeyimdin, en yakın arkadasımdın en başta.ne olursa olsun bana yalan söylemez, beni kırmaz sandım.ama öyle değilmiş.herşeyin yalan oldugunu ögrenmek, o kadar yılın boş geçtiginin farkına varmak çok acıymış hazmetmesi cok zormuş.sana kendimden daha fazla değer vermemeliymişim,öyle olsa bile hisettirmemeliymişim belki o zaman bana saygı duyardın bunların hiç biri olmazdı.ne kadar acı sana güzel gecen günlerimde tek satır bişey yazamamak bu durumda yazmayı hissetmek.geriye dönüp bakıyorum vicdan azabım yok ama kendime, verdiklerime,özverime üzülüyorum.bunları hiç bir zaman okumayacagını bilerek yazmak sana söyleyememek cok kötü hala benden daha güçlüsün.artık biz yok.sevdim bitti.unutulur, alışılır.
(bkz: ben bu yazıyı sana yazdım başlığında ağlayan yazar)
Buradayım işte yine buradayım.Bu kaçıncı terkedişin bilmem çok mu üzdüm seni?Çok mu canını acıttım?Bir daha arama dedin bana aradım.istemiyorum seni dedin geldim peşinden.Çok mu kırdım zamanında birilerinin canını.Bu muydu cezam?Oynuyorsun benimle küçük bir kız çocuğunun oyuncak bebeğiyle oynar gibi oynuyorsun.Aşk herşeyi affeder dedim.Aşk yalanı affetmez dedin.Çok büyük müydü yalanım?Aldattım mı seni?Dolandırdım mı?En çok kendime kızıyorum gururumu ayaklar altına almama kızıyorum..Her fırsatta her an gözümden akan o tuzlu sıvıya kızıyorum.Ve senin gözümden gelen o sıvı karşısında umarsız bakışlarına kızıyorum.Herkes dönecek derken ben bundan emin olamıyorum ve eğer dönersen affederim unuturum herşeyi.Söylediğin sözleri.Dönme.Bu acı kaplasada her yanımı dönme.Girme rüyalarıma.Hani hep kınadığım aptal aşık kızlar varya işte ben artık onlardanım.Çok uğraştın mı beni bu duruma getirmek için?Özlüyor musun beni düşünüyor musun umrunda mıyım?Ben bu yalanı kabullenemem demiştin ya çok mu zor affetmek bensizlikten daha mı zor?Boşver gitsin.
bu hayatta en çok korktuğum ve beni üzen şey yanlış anlaşılmaktır.
samimi ve içten, paylaşılan güzelliklerden sonra, bir tavır bir söz üzülmenize yol açar.

saatlerce dertleştik seninle. en güzel ve özel anılar paylaşıldı. kimi zaman güldük kimi zaman hüzünlendik. aşkını, o çok sevdiğin ve vazgeçemediğin kişiyi anlattın bana. dinledim bende. sonra bende hayatımdan kesitler sundum sana.

bu sıcaklığın, samimiyetin, içtenliğin günümüzde hala bu kadar içten seven ve samimi insanların da olduğunu gösterdi bana. bu insanlarun ayrı bir değeri vardır gözümde.

hayatının sillesini yemiş, insanın değerini bilen, sevgiyi ve saygı kavramlarını yaşam felsefesi haline getirmiş kişilerdir derim hep.

sohbet ettikçe edesi geliyor insanın seninle. bu yüz göz olmak mı? en güzel ve özel anılarını paylaşıyorsun benimle, daha sonra ise "insanlarla yüz göz olmayı sevmiyorum diyorsun.

oysa sadece seni daha çok tanımak, derdine ortak olmak adına, tüm insaniyetimle atılmış adımlardı.
sevenlere, acı çekenlere daha bri korumacı yaklaşırım oysa. kimsenin kötü anlarından yararlanmak gibi düşüncem olmamıştır ki.

ama kurduğun cümleler, yüz göz olmamak gibi tabirler, umursamaz havasında sözlerin.

madem bu tavırları takınacaktın, neden özelini paylaştın ki? neden dertleştin.
benim bildiğim ise arkadaşlığın bu olduğudur. bunun adı yüz göz olmak değildir.

günümüz insanları habire menfeat peşinde diye, herkesi aynı kefeye koymak ne demek.

msnde konuşurken bile "beni pişman etme " diyişinden sonra, tüm o paylaşılanlar geçti gözümün önünden. anlattıkların ve sonra kurduğun bu cümleler.

bu mudur yani diyorum. dertleşmek yüz göz olmak mı? sevdiğini, onunla geçirdiğin anı anlatan sensin. karşındakini kırk yıllık dostunmuş gibi görüp paylaşan sensin.

yanında olduğumu ve yalnız olmadığını tüm iyi niyetimle belli etmeye çalışırken sen ne yapıyorsun.
umursamaz, sanki senden birşeyler bekleyen, oldu olacak sana asılan de bari tam olsun dediğim tavırlara giriyosun..

kusra bakma ben hatalıyım. anlattıklarına ve samimiyetine inanarak, arkadaş gibi yakın olmak istedim. ama sen "yüz göz olmak istemem" gibi saçam bir çümle kurdun. ve hiç birşey demeden, "aman of yeter, hadi bana byes" edası ile çektin gittin.

anlıyorum ki, kişilere değer vermek budur. özel şeyler paylaştı diye bizi arkadaş yerine koyduğu anlamına gelmiyormuş. o anlık birşeydi belki de. bencillikti.

saygı bekleyip, saygısızlığın kralını yapmak, çekip gitmektir..

ve anlıyorum ki, birşeyleri yaparken illa karşılık beklemek gerek. karşılıksız yapılan herşey, farklı anlamlar doğurabiliyormuş.

ve bende şimdi susuyorum artık, tüm iyi niyetimi toplayıp, ardımda bırakarak...
dün gece bir rüya gördüm. sen vardın. ben vardım. birlikteydik. seni seviyordum. sen de beni. önemli olan da bu değil miydi zaten? hafızamda silik bir şekilde duruyor rüyan. seni bana hatırlatan… hatırlattıkça içimi acıtan…

unutmaya çalışmıştım seni. bana başkasıyla birlikte olduğunu söylediğin zamandı, hatırlıyorum. işte o zaman çok istemiştim bunu, çok çalışmıştım. ve ne gariptir ki, unuttuğumu sanmıştım. başka aşklar, başka kadınlar geçti hayatımdan. biliyordum, hepsi gelip geçiciydi. hepsi unutulmaya mahkumdu. ne işe yaradığını benim de anlamadığım kalbim, seni de mahkum etmeye çalışmıştı unutulmuşluğa. ben de ona kanmış, seni unuttuğumu sanmıştım. ta ki, düne kadar... dün gece gördüklerim, seni ne kadar çok sevdiğimi, sana ne kadar ihtiyacım olduğunu gösterdi bana. yıllardan beri ilk defa, rüyada bile olsa, tamamlandığımı hissettim. o en uzunu bile 6 saniye süren kısacık zaman aralığında “a moment of clarity”i hissetmiştim. uyandığımda sildiğim gözyaşlarım da bu yüzdendi.

seni uzaklaştıran, seni seven ama bunu saha sana söyleyecek cesareti bile olmayan kalbimi kesip atayım. kesip atayım ki, ne bir daha başkalarını sevsin, ne de sevilsin. ağlamak istiyorum şu an. ama hiçbir işe yaramayan şu kalbim, ağlamayı da beceremiyor. damarlarıma kan pompalamakla iş bitmiyor. onu makineler de yapabilir zaten. ama makineler seni sevemez…

şimdiki aklım olsa, şişen alnıma buz koyan o ellerini sımsıkı tutar, bir daha da bırakmazdım.
şimdiki aklım olsa, bacağımdan kopardığın kılları göstererek “tek mi çift mi?” diye soran gözlerinden gözlerimi bir saniye bile ayırmazdım.
şimdiki aklım olsa, tavlada hep yenilirdim ki, gözlerin her daim gülsün.
şimdiki aklım olsa, seni öyle çok severdim ki, ölüm bile bizi ayıramazdı.

edit: çook geçmiş zamandaki biri için, geçmiş zamanda yazdığım bir yazıydı. sırf hoşuma gitti diye koydum.