bugün

Adının baş harfi bile seni hatırlatıyor bana
ne biçim bi iz bıraktıysan artık
oysa ki seni unuttuğumu söylemiştim arkadaşlarıma.
sarhoştu gözlerin. dilinde, sabah pişmanlıgını hissedecegin cümleler kıvrılıyordu. onlar da emin değildi bilinmek istediklerinden. sonra yuttun hepsini birer birer, şarabının son yudumunda. kıvrıldın kırmızı yastığın köşesine. gözlerin aşıktı. kısık ve yıkık o sarhoş gözlerin pencereden gökyüzünü süzdü önce. sonra eski kırık abajura takıldı. pencereden bir yaprak savruldu içeriye, avucunun içine alıp kokladın onu… bu kez gözlerin bende durdu. “bu kez yalan değil, sarhoşum ben! özledim. seviyorum. hem de.. hem de…” dedin. dilin yuttu son sözcügünü. gözlerin ele verdi bitkinliğini. teslim oluşunu izledim sessizce. sustur beni diye yalvardı gözlerin. sen dilini susturdun belki. gözlerini unuttun. gözlerin yavaşça perdesini üzerine çekti ve ben geceyi örttüm üzerine.
sabah uyandıgında pişman olma, olur mu sevgilim?
KIZILGINCA / Selnur Ilgın Güneş

http://kizilginca.tumblr.com/
--spoiler--
ama kimse ölmedi
--spoiler--
hi marla singer, i am tyler durden!*
çok özledim seni bitanem, gözün kaşına kurban olduğum, karadutum...
2. tekile yönelik; sözlü anlatımla ifade edilemeyecek, veya yazılı anlatımla daha iyi ifade edilebilecek, genelde "hisli" duygu, düşünce püskürmesi.

örneğin:

saçların uzun kalsın,

kahverengi çantadan kurtul,

yeni küfürler,

belki bir de şarkı öğrenmelisin

nihavent makamında.

ağlarken bile gülebilmeli,

belki daha renkli giyinmelisin,

saçlarını iki yandan örmelisin bir gün.

bunlar da yakışıyor sana.

düşündüm de;

ne kadar güzel girmişsin hayatıma.

aynı güzellikte gidiyorsun.

gittin eyvallah.

bir gün 2 kadeh içelim,

göz bakmaca oynarız,

film izlerken, uyursun,

kızmam sana.

bir gün 2 kadeh içelim,

güzel anılarla,

senin için 3 çocuk

ve çılgın bir koca dilemek kalsın bana...

e yazı dediysek, kafiye olmayacak demedik di mi?
sana yazı yazmaktan vazgeçtim... bu yazı ile de haberin olsun istedim...
öylesine dalgın, öylesine düşünceliyim ki artik yolda yürürken insanların ''şşşt' demesi ile kendime geliyorum.bu gün yine her zaman ki gibi dalmış yürürken, bi lokantada tanimadigim bi insanin ''buyur gel kardesim'' demesi ile irkildim ve dönüp bi tebessüm ile ''efendim anlamadim'' dedim.''karşıdan gelirken gülüyordun geçerkende yemege bakip gülümsedin de'' dedi.şaşkınlıkla ve heyecanla ''pardon pardon bir şey düşünüyordum da'' diyerek gülümsedim.neyin dalgınlıgı bu? yoksa aklımı mı yitiriyorum? sahi giderken sol tarafimi aldin, bari aklimi biraksaydin.
Hani böyle; o çok sevdiğin insandan aslında beklenen ama olmasını istemediğin bir ayrılık teklifi gelir ya...
Hani böyle; o an boğazına bir şey düğümlenir de konuşmakla konuşmamak arasında büyük bir mücadele verirsin ya...
Hani böyle; derler ya "başımdan kaynar sular döküldü" diye...
Hani böyle; ellerin ayakların titrer de bir yer ararsın ya tutunmak için kendine...
Hani böyle; "seni seviyorum lanet olası, ne olur gitme, yalan tüm söylediklerin" dersin ya kendinin bile duyamayacağı iç sesinle...
Hani böyle; daha o saniyelerde aşkını, yaşananları, umutlarını, heyecanlarını, varlığını kaldırmak zorunda olduğunu anlarsın ya sol iç cebinin en derin yerlerine...
Hani böyle; kimselere belli etmemeye çalışarak aşkını, ızdırabını, hüznünü; gülümsemeye çalışırsın ya zorlanarak...
Ve hani böyle; zorlarsın ya kendini "haklısın zaten sen söylemesen ben söyleyecektim bunu sana" demeye...

Aslında tüm bunlar yaşadıklarının ve yaşayacaklarının sadece ufacık bir bölümü bu ayrılıkta...

Telefonu kapattıktan sonra ilk olarak gülümsemeye ağlamamaya çalışacaksın...
Sonra; "yaşandı ve bitti" diyeceksin içinin yırtılmalarına aldırmadan...
Sonra; gülümseyeceksin ve hatta kahkaha atacaksın şaşırtıcı bir biçimde aptalca espriler eşliğinde...
Sonra; çok az bir zaman geçince üzerinden, gözünden birkaç damla yaş akacak fakat sadece o kadar...Çünkü ağlayamayacaksın...
Sonra; düşünmeye başlayacaksın "neden?" diye...
Sonra; kendinde ve ondaki eksikleri arayacaksın içini biraz olsun ferahlatmasını umarak...
Sonra; "çıksam buradan, alsam nevalemi gitsem sessiz bir yere dağıtsam biraz " diye düşüneceksin...
Ve sonra; tekrar durup düşüneceksin, "neye yarar?"

Neye yarar?

Gitmek isteyenin ardından kal demenin bir faydası olmadığını biliyorsun çünkü...
Çünkü gidiyorsa sende yaşayacağı bir şeyin kalmadığını biliyorsun...
Çünkü bunu zaten bir kere yapmıştın ve bir ikincisinde bütün iplerinin kopacağını bileceksin...

Daha sonra; biraz olsun içinde kopan fırtınaları dindirdikten hemen sonra, düşüncelere dalacaksın...
Peşini bırakmayacak düşüncelerindeki sorular...
Günler geçecek, sen nasıl geçtiğine hayret ederken...

Ama her saniye;

Merak edeceksin; "şu anda ne yapıyor acaba?"
Merak edeceksin; "beni özleyecek mi?"
Merak edeceksin; "ona olan aşkımın büyüklüğünü gösteremedim mi acaba?"
Merak edeceksin; "tutmak istediğim o elleri şu anda kime dokunuyor?"
Merak edeceksin; "beni düşündüğü bir an oluyor mu acaba?"
Merak edeceksin; "günlerim nasılda hızla geçiyor , onsuz zaman geçmek bilmezken"...

Bir sürü soru işaretleriyle dolu geçecek günlerin... Düşündüğün ama aslında düşünmek istemediğin bir sürü şey geçecek ona dair içinden... Her gece onunla hayallerin olacak rüyalarında... Her gün ellerini tutmak, gözlerinin içine bakmak, sarılmak arzusuyla dolup taşacaksın... O bir zamanlar ellerini tutabilmek için canını verebileceğin elleri bir başkasının tutuyor olma ihtimali geçtikçe aklından çıldıracaksın, için kıskançlıkla dolacak...

Sonra;

Zaman hızla geçip gidecek sana aldırmadan...

Ve hikayen burada bitecek... Bir başka hikayeye; hiç beklemediğin bir anda, sen onsuz bir hayatı düşünemezken kendiliğinden başlayacaksın sonra... Unutup gideceksin, her zaman yüreğinin en dibinde taşıyarak bitmiş hikayeni...

Her son, yeni bir başlangıç demektir insanın hayatında...
BıRAK! SORMA! HANESi BOŞ KALSıN iSMiNE YÜKLEDiĞiM ANLAMıN.

AŞK DE, NEFRET DE, NE DERSEN DE... BEN BiLE BiLEMEZKEN BENDEKi VAZGEÇiLMEZLiĞiNiN SEBEBiNi BıRAK SÖZCÜKLERiN KAFASı KARıŞMASıN... BiR KELiMEYE BiR DiZEYE BiR ŞiiRE SıĞAMAYACAK KADAR AĞRıLıDıR HARFLERiM.

Mutlu yalnızlıkları vardır ömrün. Bu iki ters kavram birbirini öldürmeden yaşatır sizi. Günler daha uzun sürer, anlar daha kalıcı...

Yalnızlıktasınızdır! Ama ne bir gidenin ardında bıraktığı kadar ağlamaklı; ne de bir gelenin, gelirken getirdiği kadar eğreti...

ARDA ARDA BAŞLAYAN YıKıLıŞLARıN ARDıNDA, ÇOK UZAKLARDA GÖRÜNEN BiR ıŞıKTı SANKi GÖZLERiN. BÜTÜN UZAKLAR YAKıN OLSUN iSTEĞiN ANLAR VARDıR YA... iŞTE ÖYLE BiR ZAMANDA SıĞıNDıM SANA. BÜTÜN HAYATıMı SıFıRA ÇEKiP; GÖZÜM KAPALı BıRAKıVEReCEKTiM KENDiMi senin koca bir YALANcı OLDUĞUNU ÖĞRENMEDEN ÖNCE...

Bugün... Günlerden hüzün... Sebepsiz, öylesine...

Delice belki, belki suskun.

Bugün... Günlerden hüzün...

Kara değil bulutlarım aslında. Yalnızca buradalar; Biraz da kimsesiz galiba... biraz da özgür.

Günlerden hüzün... Hüznün bir ayı yok; Adı da...

Derin bir suskunluk şimdi içimdeki... Hoyrat bir yalnızlık.

Bu dizeler... bir melodi eşliğinde uğrayıveren... Kalıp içimdeki o derin yaraya el süren...

Unuttum dediklerime ağıtlar Yok; saydıklarıma türküler yaktıran... Hüzün bugün içimdeki. ve bir parça söylüyor sezen. Küçüğüm... Daha çok küçüğüm...

artık dönüp de ardıma baktığım zaman ne yaşamışsam ardımda; ne gelmişse başıma, gülüp geçiyorum. çünkü her şey boşmuş ve bir değeri yokmuş.

sıfıra ne kadar değer verirsen ver her zaman yutan elemandır. geride kalanların sıfır kadar değerleri yok çünkü.

ÖNCE, DÜŞTÜĞÜM YERDEN KALKıP, KıRıK KABUKLARıMA BAKTıM. PARÇA PARÇA OLMUŞTUM, DOĞRU...
KÖR GÖZLERiMLE BiLE GÖRDÜM BUNU.

BiR DAHA ASLA ESKi BEN OLAMAZDıM; BU DA DOĞRU. YENiDEN VE BAMBAŞKA Bir YERDEN YÜRÜYORUM ARTıK...
(bkz: ben bu yazıyı x e yazdım cümlesi kıro turnusoludur)
hayatım çok berbat ve sen bu berbetlıkların en çok sebebi olansın. seni neden hayatımdan çıkartamadığımı bilmiyorum bu aşkı yaratan benim aslında eğer sen olmasaydın ben burada oturmuş ıslak yanaklarımı silerken entry yazıyor olmazdım. üstülik sana. sen yine de acıma bana.
hayallere karşılık gelen gizden,
buğulanmış cam ardına resim çizen küçük çocuk.
hayalleri bakir mi?
çoktan pığtılaşmış derin kesikleri..
belirsizliğin verdiği güvenle büyür çocuk.
düşüp kalkmışlığı vardı hayatta, kim el aldıysa acıtmış biraz daha,
dizleri aşınmış, gözüne toz kaçmış! yoksa ağlamıyor küçük,
direniyor, nefes alıyor, bocalıyor..
tan vakti yaklaşırken kızıllığı sarar pencerenin ötesinde,
küçük çocuk semboller çiziyor, dışarıda yağan yağmur gibi.
ne çizer peki bu çocuk?
giz aralanmaz, hayaller sükut bulur..
seni gördüm geçen gün. koskoca şehirde başka yer yokmuş gibi tesadüfen aynı mekandaydık.tam da karşı masamdaydın.herzaman ki gibi hararetli hararetli birşeyler anlatıyordun.Baktım uzun uzun. gülümsedim kendi kendime.sonra biraz gerilere gittim düşündüm baktım hala anlatıyorsun.insan ister istemez merak ediyor hayatının nasıl olduğunu ,en çok da sağlığını.sen ne kadar inanmasanda dualara, benim tüm iyi dualarım sana.
buğulu camlarından bakarken dünyaya çok şey kaçırıyorsun farkında olmadan .
sevildiğini görmüyorsun ... istemiyorsun ya da ...
kime bu boşvermişlik ... ciddiye alman gereken şeyler var hayat gibi ...
kendimi çoktan geçtim ...
ben büyürken ateşlerden geçtim ...
sana daha "benim hayalim suraya gitmek" demeden, senin bana "evlenince suraya gidelim, oranin vatandasi olalim" demen yuzunden havalara ucmustum, hatirlar misin? hep tam zamaninda yanimda olman yuzunden, diyeceklerimi tahmin etmen yuzunden aklimi okuduguna hukmetmistim kac sene once. sonra o bunalim donemleri ve hayallerin uzerine ortu ortmemiz. gecen gun faceden konusalim diye mesaj atmissin. konusmayi o kadar istiyorum ki senle, paylasmak istedigim, merak ettigim o kadar sey var ki. ama su ara icim buruluyor. konusamam senle. cunku ben o hayalimizdeki yere gidiyorum, hem de sensiz. belki kisa bir sureligine ama orada uzun sureli kalabilmek icin on hazirlik yapmaya gidiyorum. ikimizin hayaliydi. ben sen olmasan da kararliyim yapmaya. simdi konusursak, bunlari soylerim sana ve biliyorum ki uzulursun bunlari duyunca. nolur affet beni, belli bir sure daha konusmayalim.
Seni severdim.
Ve sana rağmen yine severdim,
Dar ağacı ip boynumda.
bu hengamenin içinde hayatı didik didik edip yeni çıkmazlar bulursunuz, yeni sıkıntılar. bunun bir çözümü var mı? yok. bize bu virüs bulaştı bir kere, hayatı yüzeyden yaşamak güç artık, belki de imkansız. içimizde günün belli zamanlarında söylediğimiz cümle bir geriye dönebilseniz. bu çözüm olur muydu? belki.

aslında her insan istediğini yaşar. bu hayatın içerisinde ki tüm çıkmazlar, tüm mutluluklar tüm. herşey kendi ürününüz. e hata nerede? bilmem. ya istemeyi bilmiyosunuz ya da isteyemiyosunuz.

ne kadar zor şartlarda yaşıyor olsanız da bir yerinden tutmak lazım bu hayatın. peki neresinden? sağından, solundan, kolundan, bacağından. neresinden? aslında en güzeli kaçmak. kaçmak ama nereye; başka bir dünya var mı, başka insanlık? dünya içinde dünyadan kaçmak. en güzeli bu belki, belki de en kötüsü. gelin hayatı parçalayalım; beşe, ona, yüze, bine. mücadelesi daha kolay olur, belki de parçaladıkça güçleşir herşey

savaşları bitiremeyiz ama içimizde ki savaşları bitirelim diyor radyodan birileri. tamam bitirelim, ama nasıl? somut bir silah var mı ortada? yok. bence içimizde ki savaşı bitiremeyiz, o bitse diğer savaşlarda biter.. dünya liderleri kendi içinde ki savasın yansımasını sunuyor size.. yanlış mı? olabilir.. doğruyla yanlışı iyi ayırtedebilecek kadar söz sahibi değilim, belki de bunu yapabilecek nadir insanlardan biriyim. kimbilir?

hadi mutlu olun kapatın gözlerinizi en sevdiğiniz şeyi düşünün. ben düşündüm sigara. ulaşılması kolay, mutlu olmak zor. becerebilen öne çıksın..

yıllarca tutunduğumuz dallar bir bir kırılıyor. suçlu kim;
dal mı?
değil.
biz mi?
değil.
o zaman kim?
hadi bu suçuda hayata atalım nede olsa verecek cevabı yok. suçlu hayat.

sanal alemin kahramanlarısınız, reklam vermek isteyen var mı?
ruhumun çıplak sesiyle, inleme tınısında, cenaze marşı melodileri dökülmüştü bu aşkın içine ve biz dümenimizi gitme rotasına çevirmiştik. saat zamanın gitmesi, aşk bitişin gitmesiydi. tadı damağımızdayken öpüşmelerin, biliyorduk aslında ipimizi kendi ellerimizle çekeceğimizi ve bu aşkın her aşk gibi biteceğini. kısa günlerden bize kalan, seviyesi insan gücünü aşan bir sızıydı. sızlıyor hala sol yanım ama ben seni unutuyorum. unutmam lazım biliyorum. tedavisi zor, yatalak bir hastadır aşk; her saniyesinde aşkın doruklarında olsak da sevgilim bizim aşkımız gibi her aşk ölümü tadacak. tadmadığı an aşk olmayacak.
benim güzel mandalinam, iki ay oldu lann tanışalı!! seni seviyorum, bah artık söyleyebiliyorum;
(bkz: seviyorum seni üzme beni)*
git nereye gidiyosan. aklım sende falan değil tamam mı. defol git zaten fazla bile kaldın.
Çoğu zaman unuttuğun bir aşktım ben sende.
Yalnız kaldığında hatırladığın.
Bir nasılsın demene muhtaç ettiğin aşktım.
işte böyle ufak şeylere muhtaç eden bir aşktın sen.
At gözlüğüyle mutlu olan.
bugün ben böylesem bunun tek sebebi sensin. istemiyodum, kimseye bağlanmak istemiyodum ben, ama sana bağlandım. etkilenmemi nasıl bekleyebilirsin ki senden? hayatımda belki de hiç yaşamadığım romantiklikte şeyler söyledin, yaşattın bana. belki de senden gerçekten hoşlandığımdan değil bilmiyorum belki de sadece gösterdiğin ilgiden etkilendim. ne olduğunun ne önemi var ki? şu anda hayatımın neredeyse merkezinde oturuyorsun, hergün seninle başlayıp seninle bitiyor. ama biliyorum hiçbi zaman "biz" olmıycaz. zamanla neler unutulmuyor ki? ama ben seni unutmak istemiyorum...
Biraz değiştim Her şey kadar herkes kadar sen kadar .Değiştim Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni Ben benimle savaşıyorum Seninle değil!Sonucu kılıcı kuşatandan belli olan bir savaşın Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim Sorun değil!Elbet alışırım Biraz alıştım Her şey kadar herkes kadar sen kadar Alıştım Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum Bir yanım bırak diyor bir yanım Kesin değil!Henüz tanıştım Her şey kadar herkes kadar sen kadarTanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda .Bir yanım memnun oldum diyor bir yanım tanıyamadım daha Samimi değil!Bir hayli kırıldımHer şey kadar herkes kadar sen kadar Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!Aslında ne sana ne olanlara. Kendime kırgınım. Maziye hiç değil ana kırgınım.Anlatamadığım anlayamadığım masalların bana yaptıklarına Dinlediğim şarkı sözleril bana seni anlatan şarkı sözleri acılara Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına .Bir hayli kırgınım .Beni ben kırdım oysa iyi değil!Galiba yoruldum Her şey kadar herkes kadar sen kadarKendime kalbimi kanıtlamaktan Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum!Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum Şu kalp denen beni bana sorgulatıyor artıkKi seni sorgulamamasını nasıl beklerimToprağa bakan yanım senden zaten ayrı Sana bakan yanımsa toprakla aynı Ne yaparsan yap gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin Gözlerim yorgun dudaklarım hissiz Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır Sarılmadan geçip giden uğurlamaların kavuşmaları hep beklentisiz Söyleyemediklerini söylesen de şimdi sesine aşina yanım onca sessizlikten sonra artık sağır!isteyerek değil!Çok çalıştım Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen Gitmek için bitmek için sana huzur vermek için çok çalıştım Daha önce de gitmiştim kendi isteğimle!Anladım ki daha önce sevmemiştim Çok çalıştım inan Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye Her defasında daha da tozlaşan canımı kırmadan korumaya Ve alışmaya kendime bu göz gözü görmez dumanlı halime Çok alışmaya çalıştım hem deTanıştım seninle doğan yanımla da ölen yanımla da Birini yaşattım yaşatıyorum da hala ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da!Yorulmak dinlenmekle geçmiyor An be an çöküyor insanın içindeki güç Işığı sönüyor beyaza dönüyor rengi gitgide hissizleşiyor Ne yormak istedim seni ne de yormak kendimi Çok çalıştım Gitmeye de kalmaya da ikisi de aynı acı Kolay değil..
Gidiyorsun!
Beni sen mi biriktirdin?
Böyle harcıyorsun.
Sus ve git!
Geleceğim deme!
Teselli edemezsin.
Biliyorum.
Bu ayrılık
Her zamanlık
inkâr edemezsin...
güncel Önemli Başlıklar