bugün

buralarda hiç mi hiç özlenmiyorsun.bu ne ne oluyo ya bence de hıhım çok tuhaf *
haddini bilmen güzel, teşekkür ederim.
bilme...
hiç bilme... diye sana ait bu yazıyı buraya yazıyorum.
bilebilseydin sana dair bu yazı olmayacaktı zaten.
kim bilir, belki ben bilemedim.
bilemedim herkesin bildiği kaypaklığını, yalanlarını, soysuzluğunu.
bilseydim ne olurdu bilir misin?
gene aynı şekilde ağzıma tükürürdüm seni.

bilme, seni unutmak için unutmuş numarası ile attığım şuh kahkahalarımı,
bilme ,seni unutmak için geceyle gündüzü karıştırdığımı,
bilme, bilinmeyen numaralar ile gelen çağrıların benden olduğunu,
bilme be vefasız seni nasıl içime yazdığımı...
bilme...
kırmızı'nın en çok kime yakıştığı sorusuna milyonlarca cevapsin,biliyorsun..
gözlerime baktı. söylenecek söz yoktu. söz söylenecek an geçmişti. anlat dedi gözleri, anlat! gözlerimi bir anda olsa ayırıverdim. sorularına verecek cevabım yoktu. olan cevaplarımı da verecek gücüm yoktu. gitti. bir söz söylemeden. ve bir söz beklemeden. çünkü, söz söylenecek an geçmişti. yasladım yine sırtımı sana dut ağacı. sen başlattın bu işi, sen sardın bu aşkı başıma. söylesene, nasıl çözeceksin? ya da dur çözme, anlat sadece. yapraklarını dinliyorum dut ağacı; kaç vedayı daha ağırladın gölgende? ben gidiyorum dut ağacı. haydi sana acı vedalar…
selnur ilgın güneş

http://kizilginca.tumblr.com/

Her gecen gun yeni yazılarımda ekleniyor. Reklam yaptım sanki. Bu reklamdan birşey olmaz, sanat paylaşıyoruz gardaş!
seni çok özledim eski sevgilim
samimiyim bu sözlerimde
çok uzun zaman oldu
ve yerini doldurabilen olmuyor
sevişmedik ama seviştiklerim bile etkilemedi senin etkilediğin kadar
çok özledim eski sevgilim
kokunu hala hissediyorum senden parça var kutumda saklıyorum ve senden kalan son görüntün saklıyorum
geçer dedi çoğu geçti ama izi kaldı
izi seni hatırlatıyor her gördüğümde
gittiğimiz yerler kutsal gibi sanki
sana dokunmak bir yaratılmışlığın harikası eski sevgilim?
özledim seni eski sevgilim
kahrolası rezil yerdeyim
acaba ne yapıyorsun?
acaba kiminle sevişiyorsun?
yoksa sende mutsuzmusundur ya eski sevgilim
oldun mu aşık acaba
bu yazılarım hissetirecek mi beni sana?
aşk yaşattın bana teşekkür ederim eski sevgilim
beni mutlu ettin son günümüze kadar
umarım mutlusundur eski sevgilim
ama umarım ben hep olurum kalbindeki iz benim gibi...
--spoiler--
bu sonu önce ben yazdım.. şimdi bak burda ne var; bir derin yara!
--spoiler--
--spoiler--
Kimi zaman "gidenler unutmaz geride kalanları"
beni avutan.
Kimi zaman "evet son kez git ve bir daha dönme"
kalbimi yıkan.
--spoiler--
aylardır bu günü bekliyodum. pişman olmanı, kapıma gelip benden af dilemeni, hatta yalvarmanı. dün gece geldin ya hani bütün dualarım kabul olmuş gibi, bir bir yerine getirdin her dilediğimi. ben konuştum, sen sustun.. bir iki itirazın dışında ezildin ufacık kaldın. sandım ki tüm bunları sana söyleyince rahatlar, içimdeki kırılan şeyler bir parça toparlanır, sandım ki sen yalvarınca ben daha güçlü olurum o zaman tamamen unuturum vazgeçebilirim senden. ama hayatta hiçbir zaman yapılan hesaplar tutmuyormuş meğer. gitmeden son defa sarıldın öyle gittin. sana git dedim ama keşke gitmeseydin, keşke bu kadar zaman geçmesine izin vermeseydin. keşke bi çözümü olabilseydi, keşke güvebilseydim sana keşke...
Etrafındaki her şeyin farkına varırsın. Üzerinde yemek yediğin masayı, yaşanmışlığın bütün izlerini taşıyan sandalyeleri ne zaman aldığını hatırlarsın birden. Tavanın köşesindeki örümcek ağını fark edersin. Bir sineğin ağa takılıp kalmasına takılır gözlerin, buzdolabındaki son yemeğin ne kadarda büyük bir nimet olduğunu bilirsin. Tüpün birden bile biteceğini öğrenirsin. Hayat yeniden başlamaktadır.

Yalnızlık yorar insanı...
Gece yıldızlar seni çağırır gök yüzüne. Ayın üzerindeki karartıları görürsün. En hafif seste irkilir, odaya vuran gölgelerden oyuncaklar yaparsın. Açmamaya karar verdiğin telefon ısrarla çalar.

Ürperirsin. Her zaman aceleyle gazete aldığın büfede oyalanırsın.sakız almaya gelen çocukların saçlarını okşar,sıranı verirsin ;onlar çocuk beklemesinler; dersin büfeciye gülümseyerek. Hep bir sonraki arabaya binersin duraktan. Yer vermek için yaşlı birini arar gözlerin okuduğun gazeteyi koltukta bırakırsın.

Yorar insanı yalnızlık...
Her zamanki alışkanlıklar meğer ne kadarda sıkıcıymış. Farkına varırsın. Karşı dairede oturan komşuların varmış. Selam verirsin.kütüphanede okunacak nede çok kitap varmış. Yeniden okumaya başlarsın.balkona konan kuşları görür, ekmek atarsın. Giysiler ütüsüzde giyilirmiş. Giyer sokağa çıkarsın. Parkın otları kurumuş, görür üzülürsün.

Ekmek büfesi diye bir şey olduğunu öğrenirsin. Öndeki sıra sıra poşetlere bakıp hayret edersin. Cebindeki son parayla sinemaya gider eve yürüyerek dönersin sokak adarını, bakkalların tabelalarını okursun. Bir arkadaşını görmek için kaç kişiyi birine benzetir, yanılırsın.

insanı yorar yalnızlık...
Zamanın farkına varırsın. Akşam olmaz bir türlü. Daha dünkü çocuk olduğun düşer aklına. Her gün yeni baştan kurduğun hayallerin...

Eski fotoğraflardaki arkadaşlarını özlersin birden. Şu öndekiyle üç sene beraber oturmuşsundur. Orta okulda. Gölgesinde serinlediğin kavak ağacı çoktan tahta olmuştur. Diz boyu karların içinden çektiğin küçük mavi kızağının hangi tavan arasına terk edildiğini düşünür hatırlamazsın. Serçeler hangi ağaca konuyorlardır acaba. Tavukları çağırırken ne dersiniz sahi. Soğuk su içmek için gittiğiniz pınarın suyu kurumuş mudur?

insanı yorar yalnızlık...
Kendinin farkına varırsın. Ne kadar çok şeye sinirlendiğini düşünürsün. Artık heyecanlanmadığını , aksine korkularının çoğaldığını öğrenirsin. Eskisi kadar koşamadığını, dolabında ne kadarda yeni elbisen olduğunu görürsün. Konuşurken takındığın tebessüm, kelimeler üzerine yaptığın vurgular, birer birer düşer önüne utanırsın.

Yorar insanı yalnızlık...
Yaşadığının farkına varırsın.
Yataktan kalkmak için bir sebep konuşmak için insan ararsın. Önemini yitirir çok şey, ayrıntıları tek tek çöpe atarsın. Boğazında sıra sıra dizilir lokmalar, sofranda bir yoksul ağırlarsın.

Yalnızlık yorar insanı...
Yalnızlığının farkına varırsın.gözünde tüter sevdiklerin. Her zaman keyifle dinlediğin şarkı, ezberindeki şiir, taze ekmek için fırına giden yol, en beğendiğin artistlerin filmleri, her zaman iştahla yediğin yemek , yorar insanı. Arasında geçtiğin çok katlı evler üstüne gelir. Toprağın kokusunu ararsın. Kuşlar yuva yapsın istersin avuçlarına. Yağan her yağmurda bilerek ıslanırsın. Kırmızı ışıkta geçer farkına varmazsın. Gülümseyen her çocuğa el sallarsın.

Çocukluğunun kehribar renkli akşamlarını emsalsiz kara akşamlarını emsalsiz kara gecelerini ve çarçabuk elinden kayıveren kristal renkli, kar kokulu gündüzlerini özlersin.etrafına bakarsın. Bir yüz? Bir ses? Hayır. Ne bir eksik ne bir fazla sadece yalnızsındır.

Milyonlarca karmaşık hikaye içinden kendi hikayeni bulmaya çalışırsın. Yavaş yavaş geceye merhaba dediğinde ay ışığı bir ses verir sessizce; milyon yıldır kainatı seyrettiğinden dert yanar. Bir tek sen anlarsın onu.
Bir dost sesi duyar gibi olursun. Ses yalnızca rüzgarın sesidir. Yanında getirdiği çocukluğundan aziz hatıra; mürrisafi kokusu...

Bir ihtiyarın rastgele yakaladığın hüzn efza bakışında ziyan olmuş bir ömrü,güneş renkli bir çocuğun kaygısız el çırpmalarında, meçhul bir hayatı yakalarsın. Keşfedilmemiş topraklarda bir sırrın peşine düşmek, bitmeyen yolculuklara çıkmak istersin.

Sonra her şeyin bir sırrı olduğunu hissedersin yavaşça, ve sıcacık yalnızlığında kendi sırrının peşine düşersin..
--spoiler--
Şimdi insanlara bakıyorum
Çoğunun bekleyeni ömrüne bir ömür daha ekyeni var
Diyorlar ki küsme aşka daha kimler gelecek kimler gececek
Bilmiyorlar ki en son giden herşeyimi götürdü..
Bilmiyorlar ki en son giden daha sonra gelecekleri bile götürdü..
--spoiler--
--spoiler--
Ellerimi tutana bulaşacak kokun,soluğumu paylaşan harflerini yutacak
Oysa ben yutkunamayacağım bile,kurudu boğazım sen gideli,ki sana aldığım son gül bile kurumamıştır daha..
--spoiler--
sağolasın.
"Sevgilim" değilsin.
"Sen", "ben"sin
Ben ise...
Bitirdiğin cümlelere "Üç Nokta".
seviyorum seni, sen beni başkalarıyla karıştırıyorsun. Konuşmak istiyorsun benimle sonra korkuyorsun. Seviyorum seni.
Resmini öpüyorum ne saçma şey bu yaptığım diyerek. Hiç umudum yok ama iki kelime muhabbete engel nedir? Bak kaç ay hiç yazmadım sana sırf sen istemiyorsun diye. Sonra sen yazdın bana. Biliyorum bana aşık olduğundan değil beni iyi birisi olarak gördüğünden ama neden korkuyorsun da vazgeçiyorsun sonra. Benim tek istediğim 5 yıl sonra, 10 yıl sonra, 40 yıl soysa nerede olduğunu bilmek, ama ondan bundan değil senden öğrenmek.
Çünkü seviyorum seni. Dünyadan bakınca ay kocaman ve parlak görünüyor ama arkada hiç göremediğin bir yıldız var büyüklüğü aydan milyon kat büyük, sıcaklığı milyarlarca derece. Seni seviyorum.
sen çok aptal bir kızsın salak demedim bak salak ayrı aptal ayrı. bunu okuyan başka kızlar senin yüzünden beni kız düşmanı sanacaklar. burdan onlarada sesleniyorum öyle biri değilim. evet bir süredir sana mesaj atmıyorum msn de çevrim dışıyım çünkü karşıma çıkarsan bu sefer çok ağır konuşacağım. kendimi senden uzak tutuyorum senin iyiliğin için. annen de çok aptal bir insan baban da öyle seni böyle yetiştirmişler annen geri kafalı kafasının içinde çok sığ düşünceler var. bir süre seni görmek istemiyorum sensiz hayatın tadını çıkarmak istiyorum aptal şey.
seninle sevgili olsaydık "nasıl olurdu acaba?" diye düşünüyorum. muhtemelen birbirimizi çok severdik ama aynı zamanda kavgalarımızda eksik olmazdı. tatlı bir insansın sen. arkadaşımsın ama sevgilim olmanı isterdim. iyi olurdu be. belki seninle olurdu birşeyler. iyi de anlaşırdık belki. belki hiç bırakmazdık birbirimizi. iyi mi olurdu?
ah arkadaaaş vah arkadaaşş.. evet. seninle gerçekten imkansız gibi. bir kere senle ben, ne biliyim, evet çok iyisin, güzelsin ama senin ortamın farklı. senin çevrende arkadaşların zengin. birgün olurda aramızda aşk olsa bile ki sen bana bu gözle asla bakmadın bunu biliyorum, maddi kaygılar üst düzeyde olabilir. sen benim çocukluk arkadaşımsın. seni iyi tanıyorum. çok duygusalsın. hemen incinirsin sen. sen benim için o bu şu kızından çok daha farklısın. belki seninle imkansız olduğu için arkadaşım, evet imkansız olduğu için sen çok kıymetlisin benim için. o yüzden benimle imkansız olsada, ilerde olabilecek sevgililerine karışma hakkı buluyorum nedense kendimde. buna kıskançlık da denebilir aslında. yani o zibidi çocuk sana yavşamaya başlayınca ve sende o salak herife safça yada cahilce karşılık verip konuşmaya başlayınca sinirim tepeme gelmişti. eğer o iş olsaydı senle mesafe koyardım. neden? akıllan diye. çünkü o sana layık biri değildi. güzel bir kızsın ve o zibidinin amacı seni "götürmek"ti. buda benim onu evire çevire dövmem demekti. ama ne fayda. sen incinirdin. senin incinmeni istemiyorum. umarım karşına sağlam çocuklar "taş anlamında değil olsada olur *" çıkar. seni gerçekten seven, anlayan, değer veren.
herşeyde olduğu gibi yine yanılmışım ben; bak ilk defa hatayı kabul ettim. benim hatamdı evet... geçmişimi temize çekerken canımın ne kadar yandığını umursamadan herkesi ama herkesi hayatımdan çıkarırken, belki gerçekten aşık olabileceğim adamı sadece geçmişimi bildiği için terkederken, bütün eski dostları tek tek silerken, en iyi dostum olarak seni bırakmam hataydı. oysa ki bugünümün mutsuz geçmesine bile katlanıyordum gelecekteki mutluluğum için. şaka değil gerçekten unutmaya başlamıştım geçmişi. hatta üç beş yeni arkadaş bulmuştum, mutlu olmak üzereydim... ta kii sen herşeyi mahfedene kadar. mutlu musun bilmiyorum ama şunu bil geçmişten kalan tek şeydin benim için. artık sende yoksun ve ben mutlu olacağım... herkese inat, sana inat, kendime inat mutlu olacağım. yolun açık olsun eski dostum...
eskiden çok eskiden, ben daha çok yalnızken.henüz kalbimdeki koyu aşk sana bulaşmamış iken.
gökyüzünde ışıltılı bir sürü yıldız vardı, en güzelleri dilek tut diye sen baktığında kayanlardi.
bir gün bir rüya gördüm o ışıltılı yıldız benmişim, sen dilek tutarken kalbine akıvermişim.
iç cebimde,
sol göğsümle
senin o dalgın ve dargın yüzün;
susuyor,
sanki ağrımış, ağlamış bir hüzün.

iç cebimde,
sol göğsümle
o renksiz günlerden kalan geriye;
nereye gitmişliğin,
eskimişliğin,
ah, bir de beklememişliğin!

iç cebimde
tarihsiz
ve tarifsiz suretin senin,
her sabah giyinir benimle
ve düşer düştüğüm yere;
dönüşlerimde eve...

Dönüşlerimde
düşlerimle
iç cebimde
sol göğsümle
bir fotoğrafsın

nice küllerden geriye...

silivri/ eylül/ 2010
bana bir psikolog veya psikiyatrist bul.
üzülmedim ki ben. sadece seni çok özledim.
bana bir psikolog bul. benim bulduğum bizi anlamaz. git der bana. manyak mısın der. sen bul ki seni de bilsin. ancak bu şekilde fedakarlık yapmadığım sevgiyi yüreğimde yük etmem. bana bıraktığın sırlarımı siktir ederim. bana bir psikolog bul. son sözüm budur.
bana bir psikiyatrist bul. her gece anlam veremediğim ruyaların, kanter icinde uyandığım sabahların,yediğim yemekte,ictiğim suda aldığım tatdın anlamsızlığını senin şerefsizliğine, benciliğine bağlicak bir psikiyatrist bul. sonrada defol git.
güncel Önemli Başlıklar