bugün

türk sair. ezginin gunlugu grubu tarafından bazı siirleri bestelenmistir. 3 temmuz 1993 sivas katliamında olenlerdendir.

(bkz: Kuşlar da Gitti)
(bkz: Sesler Ve Küller)
(bkz: Karasevda)
(bkz: Bir Eflatun ölüm)
enfes bir şiiri bir ezginin günlüğü şarkısına dönüşmüştür.
karasevda

ak bir yaban güvercini
gibiydin aşk
vişnelere
bulaştın kirlendi beyazın.

takılamayan
telli duvak

verilemeyen mendil

düşlerde
kaldın.

al üstüne mor giymiş
körkuyularda
körkuyularda

sevdadan delirmiş.

ah yüzüne bütün kapılar
kapanmış senin
ıtır
ve yasemin kokulu günah.

çıkılamayan yıldız
gidilemeyen iklim

kimbilir hangi limanda
hangi gemiye
yüklenmiş.

al üstüne mor giymiş
körkuyularda
körkuyularda

sevdadan delirmiş.

düşlerde
kaldın.
"ipekten bir gecedir kayar gider
elimizden, siste yıldızlar yanar
tutuştuşturur yüreğimizin çırasını..."
sivas taki emanet canlardan.

" gül yoldaşın olsun derdim , eylül se arkadaşın "
türk tabipleri birliği tarafından onüç yıldır anısına şiir ödülü verilen doktor şair.
" bir damla gözyaşından
doğurmuştu anası onu " (KANLI ZAMBAK )
1949 ankara doğumlu tıp doktoru ve şairdir.
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta yakılarak öldürülen 35 kişiyle birlikte can verdi.
1949'da Ankara'da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde eğitim gördü. Doktor olarak çalıştı. Kısa ömrüne yüzlerce şiir sığdırmayı başardı. 2 Temmuz 1993'te Sivas’ta Madımak Otel'in yakılması sırasında yaşamını yitiren aydınlarımız arasındaydı. Duru dili ve içli şiirleriyle dikkat çeker.
ESERLERi

Karşı Gece (1983)
Sesler ve Küller (1984)
Eylül (1988)
Deniz Feneri (1987)
Düello (1993 - Katledilmesinden sonra yayınlandı)

ÖDÜLLERi

1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü (Sesler ve Küller ile)
1988 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü (Eylül ile)
1987 Abdi ipekçi Barış ve Dostluk Ödülü (Deniz Feneri ile)
önde gelen şiirleri;

BEYAZ BiR GEMiDiR ÖLÜM
KIRIK BiR KURŞUN KALEMiN ŞiiRi
UNUTULMAYAN
GÜNEŞ ÇALDI KAPIMI
KADER ATLASI
KARANLIKTA NAKIŞ iŞLEYEN KIZLARA
FORSA
GÜVERCiNLERi SEViNDiRiN
KANAViÇE
KÜL HARMANI
"kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım

git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım

ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.

aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.

söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım

belki
sararmış
eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.

bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder."

bir eflatun ölüm adlı şiiri, ezginin günlüğü tarafından şahane bir şarkı haline getirilmiştir.
Türk şiirinin önemli şairlerindendi. Şiirlerinde toplumsal duyarlılık; düş kırıklıkları, anılar, aşk gibi bireysel temalarla kendini hissettirdi. Behçet aysan'ın yalın, kendi halinde sesi sivas'ta insanlık düşmanları tarafından kesildi. Katledilen 37 aydın arasında o da vardı.
türkiye'nin en önemli şairlerinden biridir. 2 temmuz 1993'te şehit düşmüştür. beyaz bir gemidir ölüm şiirinde bahsettiği gibi sönmüş bir yıldız değildir oysa kendisi...

--spoiler--
behçet mi?..

çolpan ve tren. ağır işçisi kederin ve aşkın. yanmış çam kozalağı. bıyıklarını keserek beş yıl daha kazanan kardeşim. sarnıçlardan ses veren dili ülkemin.

bir şiir gününden çıkmışız. sen, metin abi, ahmet... armağanımız birer şişe şarap, birer saksı çiçek. bir şaire daha güzel ne verilebilir? sesin büyüyüp duruyor şiirin göğünde; o esmer, lirik sesin. eğilseler birazcık yüreğin görülecek gözlüklerinin ardından.

içimde akçamın turuncu bulutu sakarya'dan geçiyorum siline siline. bir serin su, bir mavi aydınlık; bir ince buğday sapı soluk almak için. sesin seçiliyor sesler içinden, o derin davudi merhaban; bir güven duygusu kadar güçlü ve güzel...

bir deli oğlanın devekuşu sergisindeyiz. kadınlar ve rakı ve nâzım. bir ülke resmi çiziyoruz devekuşlarının eşliğinde '68'den '93'e... tanrı bile bilemez bir ay sonra yanacağınızı.

bir oteldesiniz, sevdiğim ne kadar adam varsa. dışarda cinnet, içerde umut ve yalnızlık. hangi resme baksam, hangi kapıyı aralasam yanık yır kokusu, ağır bir duman yükseliyor. "durgun yıllarda gelmiş olanlar dünyaya/anımsamazlar geçtikleri yolları" (1) bizim anımsayacak ne çok acımız var değil mi? ah sevgili behçet, "yok başka bir cehennem/yaşıyoruz işte" (2)

şükrü erbaş

(1) aleksandr blok

(2) behçet aysan
--spoiler--
dört eflatununun en güzeli ölüm olanıdır. kendiside eflatun olup buharlaşmıştır.
şiir adına kısacık ömründen dünyaya müthiş şeyler bırakmış büyük şair, süzülen iki damla yaşın sebebi, hep bu ülkenin bir yerlerinde duracak yaralardan. bir de ezginin günlüğü'nden dinlemesi vardır ki şiirlerini, işte o zaman durur şiir olduğu yerde, biter söz, sürer gider henüz küllenmemiş notalar.
bu aşk, bu şehir, bu keder

1.
hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
kendine bir başka
gökyüzü büyüten
kardeşim
gece feneri
hoşçakal kal çaldığım
Islık
söylediğim türkü
doludizgin karlarda.
hoşça kal
annemin
yüzü
hep beyaz yaşmaklı
sırı dökülmüş bir yalnız
aynada.
hoşça kal
dolunayın
altında
ıhlamur ağaçlarına
kazıdığım
şey
hoşça kal uzaklarda yanan
anızların parıltısı hoşça kal.

2.
bir gün gelecek bu gün de
bir anı olacak nasılsa
oturduğumuz bu masa
bu kum saati, bu rüzgar, bu eski
komodin
bu kırık
sandalye
bu kelepir yürek
bu aşk
nasılsa.

3.
hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
yarım kalmış
duvar yazıları
hoşça kal
bir gün gelecek
akacak yeraltı suları
hoşça kal
yakut, bezirgan, gön
hoşça kal eski zaman
aktarları
gidiyorum
bu şehri bu yağmuru
bu düşleri
bu aşkı bu kavgayı bu kederi
size bırakarak.
BiR EFLATUN AŞK

1.
Benim o hep fırtınalarla boğuşan ruhum
Yorulmuyor yaşamaktan.

Midyat'lı bir gümüş ustasıdır, süryani
Ve yüzündeki çıban gibi
Yüreğinde yaralar
Taşımaktan.

Yorulmuyor yorulmuyor
Ağır işçi
Kedere ve aşka çalışmaktan

Kiminde peçeli bir gülüş çağırıyor
Kiminde kovuluyor kapılardan.

2.
bak sabah yaklaşıyor birazdan ufuk
moraracak
sevgilim çıplak sokaklarında
ayak seslerim dolaşsın
yasak
ırmaklarında yıkanayım
avuçlarına karlı öpüşler
bırakayım

rüzgar
unutulmuş
bir dağ çeşmesine
götürsün bizi.

Zamanın saatleri unuttuğu
Şavkıyan bir dağ çeşmesine.

3.
ey eflatun aşk
bana eflatun yağmurlar
yağdırabilir misin

getirebilir misin geçen günleri geri
tutup yıldızları yanıma oturtabilir misin

sana neyi anlatayım
her sarnıç küflü bir yağmuru
her sevda bir ayrılığı yaşar.
KANLı ZAMBAK

onu vurdular, gözümle gördüm onu
ak bir zambağa binmiş gidiyordu
gidiyordu

zambak dur, sana da bulaştı kan.

bir damla gözyaşından
doğurmuştu anası onu

bir avuç sevinçle
büyüttü

bir avuç hüzünle
nice zorluklar

nice ayrılıklar
ve saçlarına beyazlar
düşürerek.

onsekizindeydi
bir sevgilisi vardı

aynı mahalleden
eyüpten

henüz öpememişti bile

konfeksiyonda
çalışırdı.

onu vurdular
gözümle gördüm onu

bir güvercin havalandı.
eyüpte, o basma
perdeli evde

kurudu saksıdaki sardunya

birdenbire
çatladı
bir fotoğrafın camı

tel çerçeveli
düştü
radyonun üzerinden

yere.

dağıldı kitapları
dağıldı şiirler
ve roma hukuku

güvercin
konamadı.
onu vurdular, gözlerimle gördüm onu
ak bir zambağa binmiş
gidiyordu

zambak dur, sana da bulaştı kan.
iPEKTEN GECE GiTME KAL

ipince ipekten gece
hışırdasa yırtılır gibi
çalıyor sessizliğin kampanası
dışarda, afiş asıyor çocuklar
uzaktan silah sesleri geliyor
kal diyor, bir kadın sesi -
gitme kal,
ve patlamaya hazırlanıyor
leylaklar...

kalbim de.
TORTU

her şey geçer
aşk da acı da geçer,
ağlamaklı bir şarkı
ayrılıkların
üzerinden.

rüzgar olur
savrulur geçer
sağılır
yaldızlı bir
sabahın ağaran
seherinde, hüznün
sütbeyaz
güğümünden.

yol olur
düğüm düğüm
devrilir kağnı
aşiretler ve
gelincikler göçer.

yıldız olur
kayar mavi
çipil yıldız
dökülmüş yalnızlığın
pirincinden.

gece de
homurtuyla
kederli bir tren
gibi geçer,
benimse
çiğnenmiş zakkum
yüklenmiş yorgun
kalbimden
aşk da
acı da
her şey ama her şey geçer
kör
bir güvercinin
türküsü
bile.

tortusu kalır.

yaşadıklarını
anmak için beyaz bir yazıya
gecedesin, ay ışığına sevdalan
şakayıklara sor.
(bkz: behcet aysan)
bir kiraz dalı

bahar mührünü vurmuş leylaklar
açmış, uzansam bir kiraz dalı
içimde koşup duruyor bir maral
gelincik tarlaları çığlık çığlığa

oralardan geldim baş eğmeden
gecelerin kımıldayıp sonlandığı
ışık ışığa mor kanatlı kelebeği
küflü duvarları bilirim voltaları

suskun küflü duvarları kan sıçramış
çakıyla takvimler kazınan, günler
saatler, dakkalar-

bitmeyen zaman

ağarmış kireç oyuklarında
soluk renkli sözcükleri.
BEYAZ BiR GEMiDiR

sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde olurum

kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan

rüzgarla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış

dağıtılmamış
bildiriler gibi

uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa.

çünkü beyaz bir gemidir ölüm

siyah denizlerin hep
çağırdığı

batık bir gemi

sönmüş yıldızlar gibidir

yitik adreslere benzer
ölüm

yanık otlar gibi.

Sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
ölürüm.
sivas katliamında yakılarak öldürülen bir şairdir. tam adı behçet sefa aysan'dır.
semender

kurtarılmış bir kalptir taşıdığın
senin, ne bakırdan bükülmüş
ne de geçirilmiş bir değirmenden
kimselere benzemeyen.

kurtarılmış bir aşk yaşıyorsun
sen, ne paranın kiri sinmiş
üstüne, ne yalan safran gibi
almış rengini onun.

hiçkimse de olmayan bir aşk

alevlerle
sevişen
bir semenderin kalbi gibi.
güvercinleri sevindirin şiiri ile her sabah güne başlatan şair. Bir başka yazıyor. Özlemekteyiz.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar