bugün

Toplantıya damgasını vuran soru ise Finli gazeteciden geldi. Türkçe konuşan gazeteci Başbakan Erdoğan'a, "Türkiye'de son zamanlarda artan bir rahatsızlık var bazı kesimlerde. Siz ve hükümetiniz özel hayata müdahale ediyor. En son örnek kız erkek öğrencilerin özel evde kalması. Buna neden gerek görüyorsunuz?" diye sordu. Başbakan Erdoğan bu soruya tepki göstererek, "Değerli arkadaşımı birileri herhalde özel olarak görevlendirmiş öyle anlıyorum" dedi.

gitgide üşütmeye başlıyor başbakan heralde. herkesi marjinal grup görüyor adam. acilen pskiyatri tedavisine ihtiyacı var. Gerçi doktorun verdiği ilaçlarıda kullanmaz. Ben kendi ilacımı kendim yaparım derde. tek iyi olsun kendisini düzeltsin. panik atak olmuş adam iyice.
tayyip'in paranoyasına maruz kalmıştır.
adam kendisiyle çelişiyor böyle hastalıklı düşünceleri muhakkak olacaktır.
doğru soru soran gazetecidir.
bekliyoruz.

görsel
rte'ye soru sorabilen ender gazetecilerdendir.
(bkz: padişahım çok yaşa)
başbakanın paranoyaklığını gösteren gazetecidir.

ayrıca bu bir basın toplantısıdır, adam çıkıp soru sorma hakkına sahiptir, ancak başbakan kendisine "hani sen piyonsun, onun bunun adamısın" şeklinde saygısızlık yapmıştır.

maksat ona karşı olan kişi şimela kabilesinden bile olsa o kişiyi itham edicek işte.

çıkıp birisi kendisine "efendim ülkeyi harika yönetiyorsunuz, nasıl böyle harika olmayı başarıyorsunuz" dese aynı şeyi söylemezdi tabi.

eh kişi kendinden bilirmiş, sen onun bunun maşalığını yap yalakalığını yap, herkesi de kendin gibi birileri için çalışıyor san.
bu olay bana geçenlerde ingiltere başbakanının yaptığı bi basın açıklamasını aklıma getirdi. rusya ile ingilterenin yaptığı toplantıda, suriyeye yapılacak bi olası bi operasyon görüşüldü. toplantıdan sonra ingiltere başkanı açıklama yaptı. basın açıklaması gibi bişeydi. üşenmedim sonuna kadar izledim. neredeyse bütün gazeteciler tek tek soru sordu. art niyetli soran da vardı aralarında. ama ingiltere başkanı tek tek cevapladı hepsini. adam cevaplarken kan ter içinde kaldı ama yine de cevaplamaya çalıştı. 'kimsenin adını ya da hangi gazetede çalıştığını' sormadı.

türkiyede başbakanın gazetecilerle bi araya gelişi geldi hemen aklıma. eğer bir gazeteci ters bi soru sorduğu an rte'nin sorduğu ilk şey 'adı ve hangi gazete' de çalıştığıdır. sonra da o gazeteciyi 'sizi kimin gönderdiği belli, bu soruyu neden sorduğunuz belli' gibi cümlelerle suçlu duruma düşürür. bakmışsınız o gazeteci 1 gün sonra kovulmuş. onlarca örnek var buna.

finlandıyada yaşanan olay ise rte'nin kendini finlandiyada olduğunu unutma şeklidir. ilk başta kendini istanbulda sandı. sonra bi baktı finlandiyada olduğu aklına geldi. 'ee bu gezeteciyi işten attıramam, bari suçlayayım' mantığına büründü. he amk he kılıçdaroğlu gönderdi gazeteciyi finlandiyaya kadar. iyi bari 'faiz lobisinin işi bu' demedi. vallaha bekledim bunu rte'den. son dönemler yaptığı şeyler sanki çok normalmiş gibi bi de bu sert sorular sorulunca şaşırıyo başbakanımız.

işte kendi ülkende gazetecileri susturursan, başka bi ülkede aklını alacak sorular sorabilecek gazeteciler çıkar karşına. her yerde türkiyedeki basın özgürlüğü yok tabii. kahrolsun bağzı gazeteciler.
insan üzülüyor yapılanlara. başbakan 2000 li yıllardada aynı şeyi yapıyordu. bir çiftçi laf ediyor beni batırdınız diye. adama sen chp limisin gibi laflar söylüyordu. yazıklar olsun. kral böyle yaparsa, kralcılar bu ülkenin amına kor.
nedense aklıma menderes zamanında tutuklanan işinden atılan gazeteciler gelmiştir bu olayı izlerken. it ürümüş kervan yürümüş velhasıl. bu demokrasi nasıl bir orospuymuş böyle her koynuna girdiğine kocacım diyor.