bugün

basörtüsü giydiği için canavar gibi görülen çocuklardır.

bir de turgay güler'in yazısıdır:
O gece yataklarında olmaları gerekiyordu.
Ama yataklarında değillerdi.
Bütün gün, o an için hazırlandılar, heyecanlandılar.
Kalpleri minik bir serçe gibi pır pır çarpıyordu.
Sevinçli bir telaş sarmıştı bedenlerini.
Anneleri onları gelin gibi süsledi.
En yüce insan için, O’nun doğduğu günde, O’na selam yollayacaklardı.
ilahi okudular.
Salondaki herkesi duygulandırdılar.
Bu ne bir başkaldırıydı, ne de bir muhalif duruş.
Bu bir aşktı.
Peygamber aşkı.
Tıpkı, isa’nın doğduğu günde, kiliselerde toplanıp ilahi okuyan Hıristiyan çocuklar gibi.
Ne acı değil mi?
istanbul’da toplanan milyonlarca kişi, bu beş tane küçük çocuğu “canavar” olarak gördü.
Ve birileri, günlerdir gazetelerinde, televizyonlarında bu “canavar çocuklardan” bahsediyor.
Bu ülkenin en üst mevkilerinde, “bu canavar çocuklar” dan söz ediliyor. isimleri muhtıralara konuyor.
27 Nisan muhtırası her gündeme geldiğinde bu çocukların fotoğrafları kullanılıyor, kullanılacak.
28 Şubat’taki başkaca fotoğraflarla birlikte.
18 yaşından küçük adi bir mahkumun bile yüzünü kapatacak, gizleyeceksin, bu masum, pırıl pırıl, tertemiz çocukların görüntülerini döndürüp duracaksın.
Bu zavallı çocukların penceresinden hiç bakmayacaksın.
5 çocuğun başındaki baş örtüsünden korkup, muhtıra yazacaksın.
Oysa arkalarında asılı duran Atatürk posteri ve bayraklar masumiyeti ne kadar da açıkça ortaya koyuyordu.
Bu bir muhalif duruş, ya da başkaldırı değildi.
Bu bir aşktı.
Birileri çıkıp bu çocuklardan özür dilemeli.
Onların gönüllerini almalı.
Gazeteler, televizyonlar bu çocukların görüntülerini yayınlamaktan vazgeçmeli.
Birileri, kendi siyasi çıkarları için bu masum kalpleri kırmamalı, onları küstürmemeli.
Çünkü bu çocuklar Türkiye’deki laikliğin de demokrasinin de hukukun da teminatı.