bugün

uğruna ordu komutanlıklarında yapılan baskınlarda ele geçirilmek üzere cemaatçe hazırlanmış belgeler ile TSK'yı, bu baskınlarda ele geçen gerçek dökümanların sızdırılmasıyla ülkemizi zor durumda bırakmış hukuk fecahati.

Balyozda ele geçen belgeler nedeniyle Yunanistan apar topar saldırı taktiklerini değiştirmiş...

http://www.odatv.com/n.ph...esekkur-ediyor-0902111200

Durum sadece demokrasimize, hukukumuza, aydınlarımıza değil, ülke güvenliği için de büyük tehdit olmaya başladı.

Çölün arabı bile uyunurken bu ölüm uykusu neden?
az sonra 186 sanığın tutuklanacağı davadır. bu sefer kaçışları yok. silivri de mahkeme salonunda tutuluyorlar.

derbeder darbeciler.
donanmanın kalbinde, gölcükte, fayansların altına zulalanan ve bizzat subay ve askerlerin araması sonucu** bulunan belgelerle "yalan-dolan-komplo" suçlamalarının çürüdüğü davadır. yok cemaatmiş, yok badem bıyıkmış, yok ceviz bıyıkmış, mınakoyim her boku yiyin, sonra yakalanınca cömaatçiler yaptı diye ağlayın mahkemelerde.. ulan komik bile değilsiniz artık varya.. (bkz: oturun sıfır)
bugün yapılan duruşmasında 32si gıyabi olmak üzere toplam 163 tutuklama kararı verilerek, türk yargı tarihinde bir rekora imza atılan davadır.
162 subayın sahte delillerle tutuklanmasından ve ülkemizin frenleri boşalmış bir kamyon gibi faşizme doğru yol almasından cemaat, ona serbestçe hareket imkanı sunan akp iktidarı, yeterli muhalefeti yapamayan meclisteki tüm parti grupları, sesi kısılan aydınlar ve halk bugünkü durumdan sorumludur.
gücünü millettden alıp, millete karşı kullananların hesap verdikleri davadır.

(bkz: korkunun ecele faydası yok)
aczimendileri mana edip bütün tsk daki namaz kılanları hatta anneleri başörtülü olup namaz kılanları tsk dan atan sistemin kurucularına vurulan muhteşem davanın ismi.
(bkz: bıyığa badem yağı sürmek)
allah korusun yeni darbelere türkiyeyi provoke eden davadır. ordu içinde alınganlığa yol açmaktadır.
en son Gölcük donanma komutanlığında "ele geçirilen" belgelerle gayet üst düzeyde emekli ve muvazzaf subaylarımızın alıkonmasına sahne olmuş davadır.
işin ilginç tarafı bu son tutuklamalara konu olan sözde belgeler Askeri Bilirkişi tarafından değerlendirilmiş ve bir rapor olarak sunulmuştur. Mahkeme tutuklama kararı verirken "Varsa askeri bilirkişi raporlarının istenmesine" diye bir karar bildirmiş; oysa 14.01.2011 tarihli bilirkişi raporu zaten var ve bu rapor okunsa bu tutuklamaların yapılması mümkün değil...

Ertuğrul özkök madde madde sıralamış, okuyun, aydınlanın...
http://www.hurriyet.com.t...p;gid=61&hid=17055572
14 mart pazartesi günü duruşmaları başlayacak olan davadır. halen türk ordusunda görevli general ve amirallerin yüzde onunun zindanda tutulduğu davadır.
vatansever sevgi pıtırcıklarının kan emici hain(!) hakimleri tehdit ettiği davadır. aah ah, ne demeli ki.

http://www.sabah.com.tr/g...tehdit-mektubuna-inceleme
demokrasi dışı planlar yapanların acımasızca cezalandırılması gereken davadır.
bu ülkeyi hala kendilerinin oyuncağı zanneden, sıkıştıklarında gidip atalarının ağlama duvarını yalayan,
ve kendi halkına silah doğrultma cesareti gösterenlerin yargılanıp, bunndan sonra kimseciklerin darbe hayali bile kurmamaları gerektiğini gösteren davadır.

http://zaman.com.tr/haber...Dll%FDk-projenin-devam%FD
darbe meraklılarının yargılanmasıdır.
mahkeme öncesi okunan istiklal marşında bazı devlet yetkililerinin kendilerini ayağa kalkma gibi bir mcburiyet içinde görmediği davadır.

dava duruşmalarında bulunan biri olarak bir bok bilmeyen cahil şerefsiz şakirtlerin darbeci diye nitelendirdiği onurlu ve ilerici askerlerin haksızca suçlandığı davadır aynı zamanda.

savcının yönelttiği suçlamaların , sözüm ona suçların işlendiği tarihlerde söz konusu sanıkların bambaşka yerlerde devlet görevlerinde ya da tatilde, hatta hastanelerde hasta yattıklarının ispatları, belgeleri ortaya konmasına rağmen beraat edemedikleri davadır.
akp ve tayyip erdoğan başa gelecek orduda darbe girişimi olmayacak. bunu ancak çocuklara yedirirsiniz. balyozda bir adımdır ve ülkeyi senelerce millet iradesinden yoksun zannedenlerin en kanlı planıdır. ayrıca bu konuda oldukçada sabıkalı bir ordumuz olunca(80 senede 3 fiili darbe, 1 posmodern darbe) benim için davanın gerçeklik payı daha yüksektir.
(bkz: ergenekon tertibi/#13275459)
sahte delillerle açıldığı bilinen siyasi tasfiye davasıdır. delillerin ve darbe iddiasının sahte olduğu zaten biliniyordu, ancak, son günlerde, 2003 yılında hazırlandığı ileri sürülen tüm cd'lerin, aslında 2007 yılında, geçmişte hazırlanmış gibi hazırlandığı anlaşılmıştır. 2003 yılında henüz kullanılmayan calibri yazı karakteri kullanılmış olması, adı geçen sokak isimlerinin 2004 yılından sonra belediye kararlarıyla konulmuş olması, sözü edilen savaş gemilerinin o tarihlerde mesela ege'de görevlerde bulunmaları, darbe yapacak subayların tamamen başka görevlerde, kimisinin yurtdışında bulunmaları gibi yaklaşık 1500 gerçeklerle uyuşmayan olgu saptanmıştır. bu sahte darbe senaryosunu hazırlayanların düşük kalibrede "elemanlar" oldukları ve herşeyi ellerine yüzlerine bulaştırdıkları anlaşılıyor. herhalde bağımsız yargı, komployu görerek tüm sanıkların tahliyesine karar verecek ve bu komployu kuranların peşine düşecektir.
davayı gidip görerek hukuk'un yalan olduğunu anladığım davadır. allah oradaki insanların ailelerine sabır versin. sahte belgeler dolayısıyla insanlar kaç yıldır tutuklu, onu geçtim belgelerin sahteliği nedense iddia makamını ilgilendirmiyor. şaka gibi bir davadır.
görsel
hukuk skandalının yaşandığı bir davadır.

şahsen anti militaristim, ancak balyoz davasının yaklaşık on kadar durulmasına katıldım ama ben hayatımda böyle skandal böyle hukuksuz bir dava görmedim. deliller tek tek çürütülüuor ve delillerin sahteliği ortaya konuluyor ancak bilir kişi hakkının sanıklar tarafındna kullanılmasına mahkeme izin vermiyor. sanıkların hukuki hakkı olan istedikleri tanıkların dinlenmesine de aynı mahkeme müsaade emiyor. mahkeme başkanı ömer diken zaten hukuğu çiğnemek bir tarafa hukuğu adeta yok sayıyor ve davanın savcıları kafalarına göre mütalaa açıklıyorlar.

hani dini bütün şakirt, cemaatçi kardeşler var ya...

şu davanın bir kaç duruşmasına hatta tek bir duruşmasına gelip oradaki hukuğun allahsızlığını görseler ve kendi içlerinde birazcık olsun allah ve kul sevgisi varsa ne kadar şerefsiz bir yapılanmanın içinde olduklarını anlayabilirler.
Dolmabahçe buluşmasında Tayyip Erdoğan, ABD tarafından hazırlanan "şantaj dosyalarını" Yaşar Büyükanıt'ın önüne koydu...

5 Mayıs 2007'de, Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi Ross Wilson'un Washington'a gönderdiği "acil" ve "gizli" kodlu kriptoda ise "Tayyip Erdoğan ile Orgeneral Yaşar Büyükanıt anlaştı. Operasyon başlayabilir..." ifadesi yer aldı.

ABD Büyükelçisi Wilson, Dolmabahçe buluşmasının akşamında Washington'a "acil" kodlu bir kripto geçti...

5 Mayıs 2007 tarihi, yakın siyasi tarihimizin dönüm nnoktalarından biri. Kamuoyu, bu tarihin neden önemli olduğunun sadece bir yönünü biliyor. Bilinen ve bu yüzdden çok konuşulan husus şöyle:

O gün Başbakan tayyip Erdoğan ile dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, istanbul'da Dolmabahçe Saryı'nda buluştu. Konu, Genelkurmay Başkanlığı tarafından 27 Nisan tarihinde yayınlanan 'elektronik muhtıra' ile ortaya çıkan hükümet-asker gerilimi. internet sitesinde yayınlandığı için 'e-muhtıra2 diye bilinen bildiride, Genelkurmay, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesine isim vermeden net bir şekilde karşı çıkıyordu.

Dolmabahçe buluşmasında Tayyip Erdoğan, ABD tarafından hazırlanan "şantaj dosyalarını" Yaşar Büyükanıt'ın önüne koydu. Dosyalarda, Yaşar Büyükanıt'ı da şahsen suçlayan "yolsuzluk", "siyasi müdahale", ve "özel hayata ilişkin" iddialar vardı. (Başka komutanlar da suçlanıyordu).

ABD Büyükelçis'nin Kriptosu

Dünkü haberimizde Yaşar Büyükanıt'ın önüne konulan şantaj dosyalarını başlıklar halinde yazdık. Bugün ise, Dolmabahçe'den hemen sonra, 5 Mayıs 2007'de, Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi Ross Wilson'dan Washington'a gönderilen çok önemli bir kriptoyu halkımıza sunacağız. "Acil" ve "gizli" kodlu kriptonun özeti şöyle:

"Tayyip Erdoğan ile Orgeneral Yaşar Büyükanıt anlaştı. Operasyon başlayabilir. 27 Nisan 2007 tarihindeki muhtıradan sonra (5 Mayıs 2007) istanbul Dolmabahçe Sarayı'nda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ofisinde gerçekleşen gergin ve endişeli görüşme, restleşmeden sonra uzlaşma ile sonuçlandı. iki taraf eteklerindeki taşları döktü. Başbakan Tayyip Erdoğan elindeki dosyayı ortaya sürdü. Bu veriler CD'den oluşuyordu. Tayyip Erdoğan konuşmasını bitirdi ve sözü Yaşar Büykanıt'a verdi. Orgeneral Büyükanıt, ilk hamleyi kaybeden kişi olarak konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu özelliğinden faydalanılırsa, Amerikan çıkarlarının devamı çok kolay oalcaktır. Bu fırsat elimizde bulunmaktadır. diğer ayrıntılara ait değerlendirmelerin oluşum ve gelişmelerini incelemek gerekmektedir."

Kripto Neler Söylüyor?

ABD Büyükelçisi'nin kriptosundan neler öğreniyoruz:

1- Tayyip Erdoğan ile Yaşar Büyükanıt arasındaki Dolmabahçe buluşması gergin başlıyor.

2-iki taraf da görüşmelere dosyalarla gelmiştir. Büyükanıt'ıne linde "bölücülük" ve "irtica" konusunda önemli dosyalar vardır.

3-Ancak Erdoğan, Büyükanıt'a fazla konuşma fırsatı vermiyor. ABD'nin hazırlayı verdiği şantaj dosyalarını masaya sürüyor.

4-Elbette bunun ardından Büyükanıt da konuşuyor. Ancak ABD Büyükelçisi kriptosunda, Büyükanıt'ın "ilk hamleyi kaybeden kişi olarak konuştuğunu" vurguluyor.

5-"Anlaşma" ile rahatlayan Büyükelçi, Washington'a işaretini veriyor: "Operasyon başlayabilir"

6-Başlaması istenen operasyon nedir? Bunu da sonraki gelişmelerden öğreniyoruz. 5 Mayıs'ıizleyen günlerde Emniyet'e Trabzon kaynaklı bir ihbar mektubu gönderiliyor. istanbul Ümraniye'deki bir adreste el bombaları olduğu bildiriliyor. 12 Haziran'da bu bombalar güya bulunuyor. Böylece Türkiye'nin Cumhuriyet olarak tasfiyesini hedefleyen "Ergenekon" tutuklamaları ve davaları süreci başlıyor.

Aydınlık, 3 gündür içeriği sır gibi saklanan Dolmabahçe görüşmesinin öncesini ve sonrasını yayımlıyor. 3 günlük yayınlar bir gerçeği bütün yalınlığıyla ortaya koydu:

1- ABD, 1 Mart 29003 Irak tezkeresinin TBMM'de reddedilmesini TSK'nın tavrına bağladı. Bu yüzden TSK'yı milli ordu olareak tasfiye kararı aldı. Direnme eğilimindeki komutanlar hakkındaki dosyaların işleme konulması kararlaştırıldı.

2- Bu çerçevede, 22 MArt 2003'te ABD Büyükelçisi, Washington'a gönderdiği kriptoda, "Büyükanıt hakkındaki belgelerin Erdoğan'a ulaştırılmasının onayı gerekmektedir" diye Washington'dan izin istedi. Washington bu talebi onayladı.

3- Tayyip Erdoğan da bunları ve ve daha sonra verilen şantaj dosyalarını 27 Nisan 2007 elektronik muhtırasının ardından yapılan 5 Mayıs Dolmabahçe görüşmesinde Yaşar Büyükanıt'ın önüne koydu.

4-Böylece Ergenekon tutuklamaları ve davalar süreci başlatıldı.

5-Net bir şekilde görülüyor ki Cumhuriyet'i tasfiye etmek, bu amaçla TSK'yı ve milli güçleri etkisizleştirme operasyonları doğrudan bir ABD planıdır. Sürecin her aşamasında ABD'nin eli vardır. Planlamayı, zamanlamayı ve yönlendirmeyi ABD yapmaktadır. Yani baazı çevrelerin zannettiği gibi, 3-5 AKP'li ve Fethullahçı'nın planladığı bir süreç değil bu. Senaryoyu yazan da, yöneten de ABD'dir. AKP ve Gülen hareketi ancak uygulayıcıdır.

Kriptodan Sonra ilk Operasyon Ümraniye'de

Amerikan'nın Ankara Büyükelçisi'nin 5 Mayıs 2007 tarihli "operasyon başlayabilir" kriptosundan sonra Ergenekon süreci başlatıldı. Sürecin ilk adımı da istanbul Ümraniye'de bir evin çatı katında bulunduğu ileri sürülen 27 adet el bombası ile atıldı.Dava tutanaklarına göre 12 Haziran 2007 günü saat 12.55'de Trabzon Jandarma Komutanlığı'na kimliği belirsiz bir kişi telefonla bir ihbarda bulundau. Ümraniye'de bir gecekondunun çatı arasında bir sandık dolusu bomba vardı. Tutanaklara göre istanbul Terörle Mücadele polis timi, aynı tarihte verilen adrese gitti ve bir cephane sandığı içinde sözü edilen bombaları "buldu"! Bir tutanakla durum tespit edildi.

Ancak ne hikmetse, istanbul Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri inceleme ve Kimlik Tespiti Şube Müdürlüğü'nün çektiği görüntüler, gerçeğin hiç de öyle olmadığını gösterdi. Mahkeme aşamasında olayın video görüntüleri incelendi. Zaptın "olay" yerinde değil, karakolda tutulduğunu gösteriyordu. Üstelik, Ümraniye karakolunda yapılan görüntü ve ses kayıtları, polisler arasındaki ilginç konuşmaları da ortaya çıkardı. Daha soruşturma yeni başlamış ve kimsenin ifadesi alınmamışken, polislerin aralarındaki konuşmalarda, bundan sonraki bütün süreci biliyormuşçasına şöyle ifadeler kullandıkları dikkat çekti:

Bir polis:

"Genelkurmay falan var bunun altında..."

Diğer bir polisin, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt için "O..... çocuğu" dediği görüldü.

Bir polis şefi, "Soruşturma Ergenekon olduğu zaman s.kerim hakimi, savcıyı" deme cüretini dahi gösterdi. Oysa soruşturma savcısı Zekeriya Öz, iddia edilen örgütün "Ergenekon" olduğunu ilk kez 21 Ocak 2008'de açıklamıştı.
sanık hükmüyle yüzlerce subayı hapiste yatarken, mışıl mışıl uyuyabilen güzide türk ordusununun!!!! yargılandığı davanın ismidir.

bu davadan dolayı değil ama davaya karşı sergiledikleri vurdumduymaz tavırlardan dolayı, türk halkının duyduğu güven %60lara düşmüş.
skandal davadır.
birilerinin tepesine inecek olan davadır. iyice şımaran hatta azanların ve türkiye üzerindeki oyunların maşalığını üstlenenlerin ayarladığı düzenektir. ancak tutmayacaktır bu oyun da ve maşalar içinde kaldıkları ateş içinde yanıp tarih önünde hesap dahi veremeden karanlıklar içinde yok olacaklardır.