bugün

sevdiğiniz, uğruna her türlü fedakarlğı yaptığız kişinin, bir başkasına sevdalanmasıdır.sezen aksunu şarkısındaki gibi, 'yapacak hiç bi şey yok, gitmek istedi gitti, hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti.' sevdiğin kişi, başka birine aşık olursa, gerçekten yapacak bir şey yok mudur bilemiyorum. insanın karakterine ve sevme derecesine göre de değişiklik gösterebilir. şöyle ki; bunu kendinize yediremeyebilir, özellikle geceleri aklınıza gelince, nefes almakta bile zorlanırsanız,gözünüzün önüne sürekli yeni sevgilisiyle mutlu sahnelerin gelmesini engelleyemezseniz, sürekli bir umut onun geliceğini düşünür ve kalbinizi başka aşklara kapatırsanız, günlük yaşantınızda bile ruh gibiyseniz, hiç kimse ve hiç bir şey sizi ilgilendirmiyorsa, sürekli telefon başındaysanız, ve sürekli uyumak istiyorsanız, tüm bunları düşünürken aklınızı kaçıracak gibi oluyorsanız, muhtemelen belli süre sonra ona karşı nefret duygularınız kabaracak ve intikam almak için kolları sıvamaya başlıyacaksınızıdır. yada onu o kadar seviyorsunuzdur ki, tüm bu acılarınıza ve çektiklerinize rağmen, onun mutlu olması size yetecektir. yada daha mantığı ile hareket edebilen bir kişiyseniz, (ki aslında olması gereken) artık başkasını sevdiğini kabullenir ve onu anlamaya çalışırsınız. artık bir başkasını seviyordur, artık sizin yanınızda kalsa bile ne kendi mutlu olacaktır ,nede sizi mutlu edebilecektir.
(bkz: beni sevmiyordun bilirdim bir sevdigin vardi)
(bkz: olur öyle)
(bkz: sevdiğim başka sevenim başka)
yaşadığım çok acı veren insanın yavaş yavaş eridiğini hissettiren canını acıtan duygudur.
insanı en çok yaralayan durumdur. ama aşık olana ve gitmek isteyene ne denir ki gitmek isteyen gittikten sonra. yola kalındığı yerden devam etmeli ve hayata daha gerçekçi gözlerle bakmalıdır..
berbat bir durumdur.
sizin aşık olduğunuz, her saniyenizi hayaliyle, o güzel gülüşünü, o masum bakan gözlerini düşünürek geçrdiğiniz tek aşkınız, sizin bu hislerinizi bir başkası için hissetmektedir.
onu her görüşte, sesini her duyuşta, yüzüne her gülüşte insanın yüreğine bir hançer saplanır ve orada kalır sanki.
suçlayamazsınız onu, kızamazsınız, kalbi başkasına ait olsa da sizin kalbiniz ona aittir.
aslında bu durumda insanı en çok yaralayan çaresizliktir.
insanın elinden hiç bir şeyin gelmemesidir, bu acı duruma zamanla alışmaktır, hani yalın'ın da söylediği gibi şarkısında ''alışmaya çalışmak diye bir şey yok, alışmak zorundayım''
yk abimizin su sekilde acıkladıgı durumdur;
beni begeneni ben begenmem,
benim begendigimse beni begenmez. *
valla bu durumu kaldirmak yürek ister. allah dusmanin başina vermesin amin.
feleği şaşırtan bir durumdur. öyle ki sözlükte yazar olup da forum tadında başlık bile açtırabilir insana. aradaki fark bile akla gelmez yaşanan acıdan. zamanla geçer.
bir kayıptır nihayetinde, ulaşılmak istenen bir imgenin kaybedilişidir. güçlü kılar insanı.

neticesi itibariyle de kazançtır; mukavemet ekler adamın benliğine...mahrum kalmak daima daha erdem doludur kavuşmaktan...
öğretir insana, bir yığın şeyi...

mesela ucuz kahramanlık yapmamayı, yani dereyi görmeden paçaları sıvamamayı başka bir deyişle karayı görmeden yelkenleri suya indirmemeyi.
bilinçli yapıldıysa bu tercih; müstehaktır, yaşanılasıdır. iyi seyirler dilenmelidir
anti-depresan başlama sebeplerinden sadece biri.
farkatal misali sürekli kendi kendini tekrarlayan bir aşk mevzusudur. ben ona o başkasına başkası başkasına derken sonsuzluk işareti gibi durmadan döner.
nasil unutulmus bilmem ama direk bakiniz ucuncu sahsin siiri. ustat yazmis daha fazla soze ne gerek var efendiler.
asık olunan kisinin asık oldugu kisiye platonik askı vardır, sizin de asık olunan kisiye platonik askınız olur ve daha sonrada baskasının size ve bu boyle bir yılan hikayesine doner.
evime gidiyorum. sevdiceğim beni orada beklemekte, gidip sarılacağım, sonra günümüzü anlatacağız birbirimize, stres atacağız. Eve giriyorum, içimde kötü bir his var, sevdiceğim bana soğuk bakıyor. "ne oldu" diyorum, "yok bişey, konuşuruz" diyor. içimden bin türlü senaryo geçiyor. "peki" diyorum. yemeğe oturuyoruz, sonra bana "aşık oldum" diyor. tepeden aşağı geçmiş bir çaydanlık dolusu kaynar su... konuşamıyorsun bir süre, boğazın düğüm düğüm. aklından binbir türlü şey geçiyor. esip gürlemek nafile, olan olmuş bir kere. en azından aldatmadı diyorsun, sonra kızıyorsun "hangi ara lan, kime" diye kendi kendine. sevdiceğin gözüne bakıyor, kendini kötü hissettiği belli, konuşmuyorsun, tabağından bir kaşık daha alıyorsun, gözlerini aşağı indirip. o, sana bakıyor, "bir şey demeyecek misin" diyor. bir şey demek gelmiyor senin içinden. kavga çıkartsan, onun işi kolaylaşacak biliyorsun. diyecek ki "işte bu yüzden, bu yüzden sevgiyi başkasında buldum" diyecek. vermiyorsun ona fırsat. çektiğin acıyı bir nebze olsun ona da yaşatmak istiyorsun, sessizliğinle. "konuş lütfen" diye kolunu sarsıyor. o an gerçekten de konuşman gerektiği gerçeği aklına geliyor. peki ne söylemeli. en son geçtiğimiz haftaki doğum gününde ona aldığın hediye geliyor aklına. o hediyeyi almak için bir yıllık birikimini yatırdın ortaya. boğazına kadar borcun var. ve bir de kedin. kediyi alıp gitsem diyorsun, nereye gideceksin? durumunu anlatabileceğin, belki de hiçbir şey söylemeden kapısını çalacağın, bir hafta hiç ayılmayacak biçimde içebileceğin, sana "ne oldu" diye sormayacak ama seni çat diye anlayacak tek dostun burdan kilometrelerce uzakta, yol paran bile yok. işinden yeni ayrılmışsın. parasızsın. kış günü. gerçekçi ol diyorsun kendi kendine. yaz günü olsa al kediyi de çık git bu evden, parkta da yatarsın. bir gün, iki gün, ya sonra? kedi kalsın, kediyi gözden çıkarıyorsun. ya o? o adam yarın bir gün bu eve gelecek, kedimizi sevecek. o bizim kedimizdi. hayır, kedi kalamaz. ama şimdilik kalmalı, sonra alırım onu. peki nereye gideceğim? yanına dönebileceğim bir ailem yok! yatakları ayırsak, odaları ayırsak? olmaz. o adam bu eve gelirse? hayır gelmez, sevdiceğin o kadar da öküz birisi değil, lakin geç geldiği bir vakit merak edip arayamayacaksın artık onu, "nerdesin merak ettim" diyemeyeceksin. eve geldiğinde birinin onu eve bıraktığını bileceksin. evet o adam kapıdan içeri girmese bile eninde sonunda girecek, bu onların hakkı! bu evde kalamazsın, ve gidecek hiçbir yerin, cebinde beş kuruşun yok. ondan da para almak, gururuna dokunuyor. tüm bunlar aklından geçerken o seni yine sarsıyor kolundan "konuşmayacak mısın" diye. ulan konuşmasan "hep içine attın benimle paylaşmadın" diyecek. "peki" diyorsun. bu kadar kolay kabullenmen onun gözlerini dolduruyor belli, hemen ekliyorsun "bunun üstüne ne söylememi bekliyorsun" diyerek. topu ona attın, bu sefer o susuyor. hazırlandığı kavga, gürültü olmadı. masadan kalkıp bir sigara yakıyorsun. kafanda hep aynı soru, şimdi ne bok yiyeceğim. belirli nedenlerden dolayı 1 sene bu şehirde kalmak zorundasın ve çalışamazsın. 1 sene sonra olsa bu, eyvallah deyip çekip gidebilecektin. yanlış zamanlama. aldatsa daha mı iyiydi? gidip düşünebileceğin bir odan bile yok artık, bu evin her şeyi sana ait olsa da "git kime aşık olduysan onunla yaşa" diyemiyorsun. dolabındaki silahın geliyor aklına, şeytan diyor çek silahı vur lan herkesi. ne salakça! önümüzde yine de uzun bir yaşam var, olmalı. mutlu olmalı... hakikaten çıkmazdasın... biri. işte aşık olunan kişinin başka birine aşık olması böyle boktan bir şeydir heralde diyorsun kendi kendine. birden uyanıyorsun, "lan shadowhook kalk lan evine git hatun gelecek bugün memleketten, git evini toparla azıcık" diyor. şoktayım lan noluyo, korkuyorum eve gitmeye, ya gerçekse!***
"somebody else's lover"
çok kötü çok .. fenerbahçe nin 6-0 yenilmesi gibi birşey .. allah korusun *
Efendim bu tarz bir duruma rağmen açılan arkadaşlar muhtemelen ''seni arkadaş olarak görüyorum'' sözünü duyacaklardır aşık oldukları kişilersen .Kahrolacaktırlar ,sonraki günlerde pare pare yanacaktır yürekleri . bir gün o sevilen kişinin bir arkadaşı sorunuz üzerine size açı gerçeği gelir söyler ''sen gerektiği gibi davrandın o yüzden sana kıyamadı, başka birini sevdiği için sana seni arkadaş olarak görüyorum dedi'' der sonra durur düşünürsün ve nasır bağlamaya başlar yüreğin içine diğer sevgililerle sindirir geçersin bu arada kin bitmez kalbinde ona karşı ...halbuki hata senindir yanlış zamanda açmışsındır hislerini.
yaşarken tabuta girmek diye bir deyim var ve pratikte uygulabilirlik imkanı mümkünse işte bu durum onun tam karşılığıdır.
seversin, gözün görmez hiçbirşeyi, kendi çapında pembe hayaller kurarsın şöyle ya da böyle. ama unuttuğun bir şey vardır: ya karşı taraf başka birisine aşık olursa? işte sen bunu düşünmeden, saçma salak hayaller kurarken, gün gelir gerçekler bir tokat gibi çarpar suratına.işte o andan sonra nasıl tepki vereceğin önemli olandır. kabullenebilecek misin, kabullenecemeyecek misin, ya da ikisi arasında arafta bir yerlerde delirecek misin? işte, bu naif bünye üçüncü olasılığa kendini kaptırdı. kabullendi bazı şeyleri ama gene de içi elvermedi,içindeki fırtınalar dinmedi, iki senesi harap oldu. onu unutturmaya çalışacak şeyler yaptı, şarkılar dinledi, yeni insanlarla tanışmaya çalıştı, o da olmadı yurtdışına kadar gitti... ama olmadı işte... sevdiği yanında, her daim onu görüyor, ama biliyor ki, o da başkasını seviyor. az ama öz: olsa olsa, yaşarken tabuta girmek olmalı bu...
***
Tek taraflı bir işkencedir.. Gerçekten zor bir durum. Hayatta en son isteyeceğim şeylerden biri çünkü yürek acısı kolay kolay geçmiyo kısacası berbat ötesidir Allah düşmanımım başına vermesin
kafaya inek düşmesinden bile daha büyük bahtsızlıktır. öğrenilmesi hayallerin yıkıldığı andır.acı çekme süreci başlamıştır.tez elden unutmaya başlamak gerekir. durdukça ağırlaşan bir yüktür.
bunu duyduktan sonra biraz nefret başlar tabi sebepsiz belli edemeyeceğiniz bir nefret sonra geçer gider zaten.
sıkça rastlanılan bir durum.
hele ki bir de sözkonusu kişi sizin yalnızlığınıza üzülüp, anlaşabileceğinizi düşündüğü birileriyle sizi tanıştırmaya çalışıyorsa... bir de o birileriyle iyi anlaşacağınızı nerden bildiğini sorduğunuzda "sen şöyle birini seversin, böyle şeyler yapmalı, şöyle davranmalı, kısacası benim gibi biri olmalı işte" diye cevaplıyorsa! ha bir de başka bir şehirdeki sevgilisine olan hasretini, uzaklık problemlerini paylaşmak için bula bula sizi buluyorsa... *