bugün

"Dürtme içimdeki narı, üstümde beyaz gömlek var." (Birhan Keskin)

içimdeki nar tanelerinin her biri ayrı bir kadını simgeliyor. Her kadın böyledir aslında. Çocuksu, şehvetli, kurnaz, saf, cesur, korkak, mutaassıp, flörtöz, özgüvenli, çekingen, tutkulu, sönük, şedid, müşfik... Her birimizin içinde bu küçük küçük nar taneleri var. Hepimiz karakterimize, fıtratımıza uygun olanı, bazen de şartlar olgunlaştığında diğer yanlarımızı açığa çıkarıyoruz. Ben daha çok çocuksu, tutkulu, saf, cesur, özgüvenli ve müşfik bir kadınım. içimden bir canavarın çıkabildiği durumlar çok nadirdir.

Esasen duyguları, gururu, tertemiz aşkı ayaklar altına alınmış bir kadının pençesini çıkarmasında şaşılacak bir şey yok. Fakat bütün mesele o pençeyle hasmını paramparça edememek... Hasmınıza derin bir tutku beslediyseniz onu mahvetmeniz hiç kolay olmuyor. içinizdeki hırsla, gururu incinmiş Züleyha'nın Yusuf'u zindana attırmak istemesini anlıyorsunuz ama sevdiğiniz adam Yusuf değil. Siz de Züleyha gibi gömlek yırtmaya çalışmayı bırakın; bunu aklınızdan bile geçirmeyecek kadar temiz bir şekilde sevdiyseniz işiniz çok daha zor oluyor. Keşke her şey net olsaydı ve o kişi Yusuf gibi değecek bir adam olsaydı...

Yine de iffetli olmayı tercih etseydi Züleyha'yı haklı bulacak raddeye geldiğimi fark ettiğimde kendimden korkmaya başladım. Binlerce yıl öteden kadın dayanışması deyin, kadınlık gururu deyin, ne derseniz deyin. Züleyha'nın yıllar süren acısını artık anlıyordum. Eskiden nefsiyle hareket ettiği için Hz. Yusuf ile evlenmeye layık bulamadığım, hakir gördüğüm, "Derdine bak yahu, rezil kadın!" dediğim kadının çektiklerini artık tahmin edebiliyordum. Fakat yine de vazgeçmek zorundaydım. Ben M.S. 21. yüzyılda yaşıyorum ve bu yüzyılda birine ömür harcamak hiç mantıklı değil. O yüzden hasmımı ve aşkımı önce kırbaçlayıp, sonra canı yandı diye üzerine kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlayacağımı bildiğim için onu içimde tamamen yok etmem gerekiyordu.

En son Karabağ Savaşı'nda düşmana hissettiğim kin ve öfkeyi kendi milletimden olan, üstelik aşık olduğum adama hissettim. Oysa bir zamanlar o benim kimse bulamasın ve örselenmesin diye iç içe koyduğum sedef kakma, ahşap ve içi ipekle kaplı sandıkların içinde sakladığım inci tanemdi. Onun yol kenarında öylece duran basit bir çakıl taşı olduğunu fark ettiğimde çok acı çektim. Ona uygun olmayan, üzerinde sakil duracak ve her şeyiyle bol gelecek ama çok güzel, atlas kumaştan bir kıyafeti ona giydirmeye çalıştığımı anladım. Çünkü beni bir hayalin, umudun, tamamen yalandan ibaret bir dünyanın içine almış, bir illüzyon gösterisi sunuyordu. Artık bir gün, onun sahtekarlıktan bıkıp daha fazla devam ettiremediği bu oyunu sonlandırdım ve perde kapandı.

Nihayet uzun bir süre kırık cam parçalarının üstünde yürüdükten sonra düzlüğe çıktım. Canım eskisi kadar acımıyor ama izi kalacak. içimdeki narı dürtüp, parçalayıp en kötü ve zalim duygularımı açığa çıkaran fakat yine de masumiyetimi zedeleyemeyen, üstümdeki beyaz gömleği kırmızıya boyayamayan bu adamı affetmeyeceğim. Birkaç damla da olsa o gömlekte iz kalacak çünkü. Bana kalan ders şu oldu: Kimseyi ısrarla, hırsla, ne pahasına olursa olsun Allah'tan dilememeliyim. Çünkü olmayacak, olsa bile en büyük imtihanım olacak.
Bazı insanlar çok güzel seviyorlar ve bazı insanlar da bu duyguyu katlediyorlar. Ben bu yazıdan bunu anladım. Çok sikik bir dünya bu be.
Bir dürtü.
Benim için kıl kadar incedir.

itildiğimi hissettiğim an koparıp atarım.
Aşırı bağlılık, sevi... Tanım bile ne olduğunu tam anlatamaz ve karşılayamaz. Öyle derin ve ulvi bir duygudur ki sosyete tikicanları bunu maddi bir şey sanırlar; ama karşılıksız ve sonsuzluğun nirvanaya eriştiği yerdir aşk. Seni istemese de ve kavuşulmasa da aşk net ve tek gerçek insan duygusudur.
Valla ben zamanında oldum ve acı çektim. Değecek veya değmeyecek bunu bilemezsiniz. Sonuçta aşk insanı gerçekten de kör ediyor. Çiftin ikisininde birbirlerine aşık olması aşırı zor durum. Öyle olursa akan sular durur. Lakin işin içinde gerçek aşk yoksa terk edilme vardır ki burada da yalancılık, yara bandı veya arzu denilen olgular sözkonusudur. Tek taraflı gerçek aşk yaşayanlara Geçmiş olsun.
Herşey gibi Geçicidir.
M beden giydiği iddia edilen bir duygu durum bozukluğu.
Aslında bilimsel olarak tanımı ruh Birliği olmasıdır, nedense bana yinede geçici gelmektedir, erkeğin aşkı seni elde edene kadardır, geneli böyle değil tabiki.
ruhun tek avuntusunun böyle kir böyle karanlık ve azap dolu bir şey olması ne garip.
En şükela şekillerinden biri.

https://youtu.be/HWd3NJ2QiRo
Aşk bence kuru cacık gibidir.

Rakının yanında da çok iyi gider.
Bir zamanlar sevgilim vardı. Ona deliler gibi aşıktı. Sevgime bir örnek veremem sadece heryerde dediğim şu laf var "kalan ömrümün yarısını bir an düşünmeden veririm" peh ne safmışım..
"aşkım ile aşıklar", zara söylüyor: https://www.youtube.com/watch?v=efXmnTUtNVQ
suda olanıda güzelmiş.

görsel
sadece zenginlerin kazandığı bir kumardır.
Hikaye hikaye. O olmazsa o olur mantığında herkes. Bakışmalarmış gülmelermiş anlamlandırmalarmış hikaye. O olmasaydı başkasını severdi o olmasaydı başkasıyla bakışırdı...
Yakışıklı erkeklerin ve güzel kadınların ulaşacağı vakti ve kişiyi kendi belirlediği pembe, cıvık cıvık, abartısı kusturan salak şey.
Bırakılıp sonu beklediğimiz dünyada buna ulaşmamız elbette beklenemez. Gereksizlik ve saçmalık dolu bir zaman yığınının bitmesi için vakit dolduruyoruz işte. Anlamsızlığa mahkum edilmişiz. Aşk, seks, başarı, heyecan, mutluluk neyimize ki ?
Hayatın anlamı.
Aşk koşulsuz güvenmektir. Evinin anahtarından yaptırıp vermesidir bazen…. Burası senin de evin istediğin zaman gel git denmesi baya güzel bir güven göstergesi bence.
kavuşamamaktır. günümüzdeki adı şehvettir.
insanın ömründen ömür götüren, adalet kavramının uğramadığı ve sürekli kötülerin kazandığı sözde his ama bence içi boş bir kavram. her insanın kendi kafasında farklı aşk tarifleri olabilir. anladığım gerçek ise iyi olunca, sevince, düşününce ve yanında olduğunda kaybedip, onu başkasının kollarında görüyorsun. bu hayatta hep iyiler kazanır derler ya, tek emin olduğum şey iyilerin hep kazanacağı şeylerde aşk asla yok. kötü, sorumsuz ve sözde dediğim dedik olunca bir şeylere sahip olabiliyorsun. onun da sonunda ne oluyor şu anda görüyoruz.
kimini mutluluğa kimini depresyona boğar. düşünsenize, siz kalbi kırık otururken yan dairede aşık bir çift sarılmış film izliyor. dünya bu kadar anlamsız ve adaletsiz işte... sonuç olarak tadını çıkartacak şeyler bularak sürüklenmek lazım bu anlamsızlıkta...
nasıl bir histi unutulan hede.
çok kısa kavuşamamaktır.