bugün

Mevlana Celaleddin-i Rumi kitabı. tanıtımı;

Aşk Şehri/ Divan-ı Kebir'den Seçmeler, her beyti ayrı güzel ve ayrı derûni, bildiğimiz bilmediğimiz manaları barındırıyor...
Mevlânâ'nın çeşitli zamanlarda, özellikle Şems'in kayboluşundan sonra söylediği aşk şiirlerinin bir araya toplanmasıyla meydana getirilen eser, onun iç dünyasını ve ruhsal durumunu yansıtır...

A. Cüneyd Köksal'ın günümüz Türkçesine uyarladığı çevirisiyle, Aşk Şehri'nde Mevlânâ'nın iç dünyasına yolculuk yapacak ve yedi yüzyılı aşkındır hayranlıkla okunan bu başyapıtta, âşık bir ruhun en samimi ve en coşkulu yankılarının modern zamanımıza seslenişini duyacaksınız.

Yar
Beni böyle yarsız
Bırakıp gitme
Gitme benden, bensiz gitme, gitme
insaf dilenmeye geldi zavallı cânım
Beni insafsız ayrılığa bırakıp gitme
Kimsin sen, belki de vaktin isa'sısın
Bırakıp da böyle hasta bizi, gitme
Bana 'Mağara dostumsun' demiştin
Beni mağarada yalnız bırakıp gitme

Tek gecelik ayrılık belki az şeydir sana
Bir de bana sor; az mı çok mu, gitme
Az da olsa sineme ateş düşürme
O ateşi önemsiz sayma, gitme
Nefesim bitti ama bir kez daha
Dinle beni, bu sefer gitme.
eğer aşk acısı çekilmiyorsa, yaşamayı çok istediğim şehirdir.
(bkz: otobüs nerden kalkıyor)
paris olduğu söylenir.
eskişehir.
chicago'dur efendim.kisin karlar altinda,yazin gol kenarinda asklarin en guzeli yasanir.
Kimilerine göre istanbul, kimilerine göre Paris, kimilerine göre aşkı bulduğu şehir, kimilerine göre ise aşkıyla mutlu mesut yaşayabildiği her şehir.
şehir aşk dolu sen varken...
yanımda değilsen,
bir kuru çöl...
şehir bize aşık biz "biz"ken,
biz aynadaki aksimize...
aşk şehri içimizde...
valla genel kanı Venedik'tir. ama öldüresiye bok kokan bi şehrin nasıl olupta aşk şehri diye anıldığı kafa karıştırıcıdır.
wroclaw
http://3.bp.blogspot.com/...LtgQtMo/s1600/koltuk5.JPG

tam olarak yukardaki pufidik koltuğu içeren evin olduğu şehirdir..

kendi halinde düzenlenmiş , tercihen 2 kişinin yaşayabileceği kadar büyüklükte , küçük ama içinde yemek yapılan ve her daim kırmızı şarap ihtiva eden bi mutfağı olan, yatağın salonun içinde ,tv'nin karşısında olduğu ; evdeki en değerli eşyanın da zaten kocaman tv , dvd player , müzik seti ve film cdleri olduğu , her köşesinde duvara monte edilmiş küçük raflar ve üstünde düzgün dizilmemiş kitapların yanında envai çeşit süs püs eşyasının bulunduğu ama en mühimi ,içinde yukardaki koltuğun üstünde bacaklarını sermiş bi vaziyette kitap okuyan ; karşındaki odaya , elindeki abur cubur tabağıyla * girince salak salak sırıtıp sanki ilk defa görmüş gibi bi bakışla " eheheh pişt naber gelsene kucağıma" diyen sevgili bi kişinin olduğu evdir..

yoksa venedikmiş parismiş berlinmiş zürihmiş hepsi yalan.. boş boş taş parçacıkları iki üç manzara..

büdüt: pufidik amma tatlı bi kelimeymiş lan.. çocuğumun adını pufidik koyucam.. kararlıyım..
aşk- ı şehir tamlamasıyla eskişehirdir.
Roma'dır.
Venedik kızların hep örnek verdiği bir yerdir. Kızlar ay ne romantik derken erkeklerin aman o su foşur foşurdur çişim gelir demesiyle muhabbet son bulur...
sapların olmadığı şehirdir.