bugün

az gelir bize her şey,
o kadar çok şeyi yapmak isteriz ki,
bir türlü zaman bulamayız, otururken geçen hayatımızda,
o kadar çoktur ki bahanemiz,
ya paramız azdır, ya zamanımız,
ya da umudumuz, ya sevgimiz,
az gelir işte...
hep çok isteriz,
ama biz de az kalırız dünyamızda,
küçülür,
unutulur,
yitip,
gideriz.
(bkz: hakan günday)
kitabın son sayfasında, "hakan günday'ın diğer kitapları" diye yazılarak; kinyas ve kayra, piç, malafa, azil ve ziyan'ın kapakları konulmuş. "zargana"ya n'oldu?
bir hakan günday kitabı kötü olabilir mi? böyle bir ihtimal var mı? bence yok denecek kadar az, hatta yok. olsa olsa kendi eserleri içinde diğerlerine göre biraz sönük kalabilir ya da okurun isteği doğrultusunda ilerlememiş olabilir ama asla kötü değildir. bu kitap ise bu açıklamanın ötesinde bir kitap. tek eleştirebileceğim kısmı kurgusuna dair olabilir, rastlantıların biraz zorlama olduğu hissi uyanıyor insanda fakat 'neden olmasın?' diyorum bir yandan da. dünya üzerinde neler neler oluyor rastlantılar üzerine hatta rastlantının ötesine geçecek derecede; yaratıcı, üstün bir gücün parmağı varmışcasına gerçekleşen olaylar, trajediler, nice niceler.

bir solukta okudum ve bitirdiğimde yüzümde tebessüm, öncekilerde de olduğu gibi bitmesi sebebiyle bir parça burukluk vardı. oğuz atay ismi geçtiğinde zaten demiştim tamamdır, bu kitabı almak farzdan da öteye geçti. yazar anlattığı güzel hikayeyle oğuz atay''ın durumuna dair hıncını kusmuş, tutunamayanların içinden tutunamayanların sesi olmuştur. tutunamayanlar'ı ve oğuz atay'ın diğer eserlerini okuyanlar, oğuz atay'ı tanıyanlar zaten kitaba daha derinden bağlanacaklardır.

içinde bir çok aforizma barındıryor yine, zıtlıklar arası yolculuğa çıkarıp a ile z arasında azar azar ama sağlam vurgular yapıyor yaşamın kirlenmiş, paslanan çarklarına dair. ayrıca birinci baskısını edindiğim için mutluyum.
kitabın arka kapağındaki şu yazı bile yetiyor aslında kitabın nasıl olduğunu anlatmaya;

''diyebilirsin ki,bir insanı,fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? haklısın.belki de çok az... o zaman şöyle demeliyim: seni az tanıyorum. az...
sende fark ettin mi? az dediğin küçücük bir kelime. sadece a ve z. sadece iki harf. ama aralarında koca bir alfabe var. o alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. biri başlangıç, diğeri son. ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. yan yana gelip de birlikte okunmak için. aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. senin ve benim gibi...''
Az...

Küçük bir kelime, büyük bir roman. Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi.

herkesin beklediği, yazarın yine ustaca döktürdüğü romandır.
bir roman kurdu olarak yarısını geride bıraktığım ve hemen hemen tam not verdiğim bir hakan günday romanı. belki de biçimsel yönden tek zayıf yanı, biraz fazla hızla okunabiliyor, tüketilebiliyor oluşu. buna karşın son zamanlarda yayımlanan romanlar içinde kesinlikle en tercih edilesi olanlardan biridir.
(bkz: az alkmaar)
hayatta hiçbir şeyim "az" olmadı senin kadar...
(bkz: derda)
--spoiler--
emredersiniz komutanım
--spoiler--

askerde her emir yerine getirilmelidir.
"diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? haklısın. belki de çok az..
o zaman şöyle demeliyim: seni az tanıyorum.. az..
sen de farketin mi? az dediğin küçücük bir kelime. sadece a ve z. sadece iki harf. ama aralarında koca bir alfabe var. o alfabeyle yazılmış onninlerce
kelime ve yüzbinlerce cümle var. sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. biri başlangıç, diğeri son.
ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. yan yana gelipte birlikte okunmak için. aralarındaki hr harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
senin ve benim gibi.."
bugün alıp okumaya başladığım kitap.
romanın ilk bölümü enfes diyebilirim. ancak ikinci bölüm fazla abartılmıştır. tesadüfler abartılmıştır. keşke dedim, sadece kadın olan derda'nın hayatı anlatılsaydı! hakan günday'ın kinyas ve kayra, azil ve ziyan'a göre geride kalmış romanıdır.
hakan günday'ın beklentileri karşılamayan son romanı. bazı yerleri "wow" dedirtirken, bazı yerleriyse "daha önce hiç bu kadar kötü bi kitap okumamıştım" dedirtti... yine de takip edilmesi gereken yazarlardan olduğu kesin.
"hakan günday okumaya yanlış yerden başladım sanırım" dedirten romanı. değişik ama çok iyi değil.
--spoiler--
oğuz atay'dan bi haberseniz okumamanız gereken kitap. yoksa derda kitabın içinden çıkıp size bir yumruk çakabilir. oğuz'la veya atay'la.*
--spoiler--
edinmeyi nice zamandır düşünüp, bugün bir tanesini edindiğim kitap. en kısa zamanda başlamayı düşünüyorum efendim.

editlendim: çoktan bitirdiğim kitap. bunu okumadan önce tutunamayanları okumanızı öneriyorum.
hakan günay kitabıdır okunulasıdır.
hakan günday' ın son kitabıdır. aşağıdaki alıntılar kitabı özetler niteliktedir:

" herkes görünene aldanmaya hazırdı. çünkü görünene aldanmak, hayatı dayanılır kılmanın ilk şartıydı. "

" bu hayatta kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağını anlamıştı. biri için ölüm kalım meselesi olan, diğerinin gözünde toz kadardı. "

" derdi koku değil, korkuyu beklemekti. ve korkuyu beklemek, korkudan beterdi. "

" hayatı boyunca kurmuş olduğu bütün hayalleri düşündü. içlerinden sadece biri gerçek olmuştu. o da, gerçekleşmemesi gerektiği için hayal olarak kurulmuştu. sadece hayalde kalacağı için kurmaya cesaret ettiği tek hayali gerçek olmuştu. sonra başka bir şey düşündü: kim seçiyor acaba dedi içinden. hangi hayalin gerçek olacağını? o hayali kuran mı, yoksa o hayali kurduran mı? "

" doğru söylüyordu. en azından doğru söylediğini düşünüyordu. çünkü dünyanın en çabuk geçen, geçer geçmez de en hızlı yakalanılan hastalığına sahipti: umut. "

" kız alışmıştı. dünya üzerinde öleceğini bildiği halde hayatta kalan bütün insanlar gibi... "

ayrıca kitap hakkında şu da belirtilmelidir: acayip sürükleyici ve az' ın aslında az olan her şeyi ne kadar da anlamlı kılan bir kelime olduğunu öğreticidir.
çok kelimesinin karşıtı miktar, zaman bakımında kelimeleri nitelendiren kelime.
(bkz: overrated)

basın yanlış kitaba oynadı. oysa azil...
http://www.youtube.com/watch?v=JGIq7Z1014w
an itibari ile kitaba başlamak için, siz değerli yazarlardan kitap yanında dinleyeceğim müzikler istediğim, romandır.*
dün gece bitirdiğim kitaptır. insanın kendine gelmesi uzun sürüyormuş. onbir yaşlarında olan derdâ ve derda'nın yıllarca birbirlerine hazırlanma sürecini anlatır. ilk yarısında onbir yaşındaki küçük kızın yaşadıkları kan donduran cinsten. ve bunu betimleyen adam da öyle.