bugün

daha önce yatılı bir okulda okumuş olanların diğerlerine göre nispeten daha rahat geçireceği gecedir.

(bkz: basligin yazarin ustune kalmasi)
ben şimdi askermiyim diye düşünürken askerlikten eksilen ilk gece
ASKERLiĞiN BiTECEK BiR ŞEY OLDUĞUNA iNANCININ YOK OLDUĞU GECEDiR.
kısa dönem askerlerin; gündüzü, rüyalarında poşet görmekle sonuçlanacak gecedir.

edit: eksileyen arkadaş haklı. ne demeye çalışmışım anlamadım.
kafadan sürekli "bu askerlik bitmeyecek, ben burada hapis kaldım, çıkışım olmayacak" gibi fikirlerin geçeceği, uyumanın mümkün olmayacağı,zor gece.
(bkz: evlilikte ilk gece) *
kişiye göre değişik düşüncelerin sarf edildiği gecedir
kimisi, daha ilk geceden şafak defterinden 460'ncı haneyi karalar, kimisi küçük not defterini açıp kendi kendine birşeyler yazar, kimisi sık sık dışarıya çıkıp sigara içer, kimisi ilk kez değişik biryerde olmanın heyecanını yaşar, kimisi ailesine telefon açmak ister bunun için klübelere gider, kimisi sakal traşı olur, kimisi bunalıma girer, kimisi yatacak yer bulamaz, kimisi yerini yadırgar, kimisi de diğer insanları yagırdar.
ertesi sabah 06:00 sularında nöbetçi çavuşun koğuş kalk komutuyla herkes kalkar, yataklar düzenlenir, çarşaflar gerdirilir, kamuflajlar ve botlar giyilir, yemekhaneye kahvaltıya gidilir. askeriyenin ilk yemeği yenir, ilk çayı içilir.
ve askerlik başlar. geride kalan 459 günün nasıl geçtiğini anlamadan geçer gider...
Muhtemelen (bkz: acemi birliği)'nize bir akşam üstü teslim olmuşsunuzdur ve bir anda size teslim edilen üniformaların size yabancı gelmesi, çevrenizde onca tanımadığınız yeni insan görmenin abandoneliği içerisindesinizdir. Hala sivilsinizdir, çevrenizi benimseyemezsiniz. ilk gece yatağa girip uyuduğunuzda, uyanana kadar yorgunlukla da, idrak etmemişsinizdir olan biteni.

Ama asıl gerçekle yüzleşmek için (bkz: askerlikte ilk sabah)ı yaşamanız gerekir.
(bkz: başlamak bitirmenin yarısıdır)
(bkz: montajım bunu okuyorsan topsun olm top)**
aksama yakın bı zamanda bırlığe varılmıstır.nızamıye kapısında sızın gıbı askerler hızı hoş bır sekılde karsılarlar. ne de olsa onlar ıcın bır alt devre çömez torun vs vs sındır.sonrasında evrakların nızamiye subayının kontrolunden gecer ve yanında refakatcı askerle bırlıkte karargaha gonderılırsın.orada hangı boluge ayrıldıgını öğrendıkten sonra başka bir askerle birlikte o bölüğün idari per loj'una gider kaydını yaptırırsın. tabii bunlar hep yanıdaki askerın sana şaka yollu sataşmaları ıle bırlıkte olur.kayıt işleminden sonra idari hizmette görevli uzman jandarma çavuş size oyak sigorta poliçesi satar ve 15 ytl'nizi alır.sonrasında depocu askere size askeri elbiselerinizi vermesi için talimat verir.ordan depocu ile birlikte depoya inersiniz.ve artık askerlik süresince giyeceğiniz elbiselerinizi teslim alırsınız.
tüm bunlar olurken siz hala hiç bir şeyin idakine varamamış ve hayal olduğunu düşünüyosunuzdur.
sonrasında sizden önce gelen askerler artık yavaş yavaş yemeykaheden dönüyolardır ve akşam iştiması olacaktır. siz hala sivil kıyafetlerınizle oldugunuzdan dolayı iştimayı sadece izlersiniz.
Uykusuz geçme ihtimali çok yüksek olan gecedir. Ertesi gün bu uykusuzluğun faturası ağır ödenir ve sonraki geceler uykusuz kalmamaya özen gösterilir.
yeni giysiler ve bot almışsındır kendine. o gece keyfin gıcırdır.*
kimse daha önce bahsetmemişse bu travmadan size...
hele bir de ranzanızdan şehrin ışıklarını görebiliyorsanız...
özgürlüğünüzün elinizden alındığı gerçeği balyoz gibi yüreğinize...
acıtan sevdiklerden ayrı kalmak değildir, daha önce de yaşanmıştır ayrılık çünkü.
ilk defa hapishanede olduğunu hissetmektir...
uzun ve çekilmez bir dönem için.
"bitmez bu askerlik" denir bu gece.. "şafak karanlık "ne demek bu gece öğrenilir.
gece zırt pırt uyanılıp botlar yerinde duruyor mu diye bakılır zira daha bismillah kışlaya girer girmez bir çok askerin botlarınıza ağızlarının suyu akarak baktığını farketmeniz zor olmaz. **
-tuvaletler incelenir.
-'lan ben burda ne yapacam?' denir.
-oraya yapmak yerine tutmaya karar verilir.
-yataklar incelenir.
-'lan ben bu yastıklarla ne yapacam?' denir.
-temiz yastık kılıfı aranır.bulunamazsa ortalıkta dolaşmaya başlanır.
-koğuşlar dolaşılırken kolunun yanında kazıklar olan bir adamla karşılaşılır. 'ne dolaşıyosun lan siktir git yatağına' diye fırça yenilir. peki tamam denir. 'emredersin komutanım diyeceksin öküz' diye tekrar fırça yenilir. korkuyla olay yerinden kendi koğuşuna doğru uzaklaşılır.
-sonrasında korkudan kaka gelir. mecburen tuvalette ihtiyaç giderilir.
-aksiyon sizi yormuştur. o pis yastık kılıfının üzerine kafa bir güzel yerleştirilir, çevrede horul horul horlayan insanlar dinlenir. bi ara uyunur. sonra yine uyanılır. tekrar uyunur.
askerde adama en çok koyanlar listesinde ilk sabah'tan hemen sonra gelir.
saat bire kadar form doldurtulur sonra da sabah beşte kalkacaksınız emriyle uyu denir tuzla piayde okulunun ilk gecesinde. sen uyuyamazsın çünkü daha okulun kapısından girer girmez burasının asteğmenler için tam bir cehennem olduğunu anlarsın. o kadar kıymetsizsin ki daha ilk günden tuvaletleri bile sen temizlersin.
nizamiye kapısından giren 20 yaşındaki delikanlının, ilkokul birinci sınıf öğrencisinden farksız, tuvaleti sormaya bile çekinerek, hele ki "bir" tertipse soğukla beraber işkenceye dönen çiş tutma rezilliği ile oraya buraya sürüklenerek, saçı kesilerek, aşı vurularak, uyup uymadığına bakılmaksızın "sonra koğuşta değiştirirsiniz" denip kamuflaj giydirilerek geçen saatlerin ardından koğuşun yolu gösterildiğinde, tuvaletin keşfi, sıra beklerken aynada kendini bulamama durumu ve en sonunda unutulmayacak kadar keyifli işeme eyleminin ardından, annenin özenle yerleştirdiği bavulun açılması, eşofmanların giyilmesi ve hiç olmayacağını düşünmeye başlamışken deliksiz bir uykuya dalınacağı kesin bir şekilde yastığa baş koyma... tam derin uykuya dalmışken, "goğuuuşşşş, galk!" sesi ile korkarak uyanma, "firar var" denilerek tekrar gece ayazında terlik ve eşofmanlarla iştima alınması ihtimali...
üst değiştirilir, dolaba tıkılır, gazete okunur, muhabbet edilir, günlük yazılır* nispeten keyiflidir; ta ki kafanızı yastığa koyup gözlerinizi tavana diktiğinizde "Nerdeyim ben ya?" benzeri bir nida ile silkinene kadar. Şanssız iseniz, ya kabus görür, veya uykusuz kalırsınız. Şanslıysanız eğer, gün ağarırken ve uyanıkken kabus görebildiğinizi farkedersiniz.
ilk akla gelen şey döneme göre "bu 15 ay ya da 5 ay biter mi" sorusudur. keza 300 kişilik koğuşta ayak ve osuruk kokularının, nöbet değişimine gelen askerlerin, koğuş nöbetçilerinin bağır çağır konuşmalarına karıştığı, kullanılmış yastık kılıfına başınızı sürmemek adına türlü taklalar attığınız, yer yetersizliğinden iki ranzayı birleştirip yanlamasına 6 kişi yattığınız, kafada her daim "la botlar yerinde mi ki" sorusuyla, akılda geride bırakılanlar, sivilde yapılamayanlar, pişmanlıklar ve asker sonrası belirsizliklerin fırtınalar estirdiği soğuk bir gecedir. sevgiliden ayrıldıktan sonraki ilk gece kadar uzun, en az onun kadar iç karartan bir gecedir.
bir koğuş içerisine girersiniz. sağınızda solunuzda bir sürü eleman vardır. belki tanışılmış belki tanışılmamıştır. yatak yapma yardımlaşmaları ile kaynaşma süreci başlar. sonra yatağın içine girersiniz, battaniye hiç bu kadar adı üstünde olmamıştır. batar. çok feci yadırgarsınız. * * *
"allahım ben buraya nasıl düştüm" diyerek kara kara düşünülen gece. amerikan hapisanelerindeki koğuşlara benzeyen bir ortamda küfür eden insanlar, her tarafta sigara dumanı, tuvaletlerden taşan boklar, koridorda çöp bok püsür, milletin size cins cins bakması gibi detayları da hesaba katarsak, pek de güzel bir gece olmadığı anlaşılacaktır.
kerhaneye yeni düşmüş bakire kız ile aynı duyguları hissetmektir.