bugün

çanakkale'de ve kurtuluş Savaşı'ndaki şehit olan askerlerimizn olamadığı traş.
enseler üç numara, kafanın tepesi de 4 numara kesilir. al sana nur topu gibi bir asker traşı.
erkeğe en çok yakışan saç modeli.
(bkz: 3 numara)
kellerin yırttığı budama operasyonu.
(bkz: 2 numara) kafanızın şekli düzgünse ( mayın tarlasını andırmıyorsa ) çok iyi oluyor.
Az önce berber Adem abinin bana sormadan güzelim saçımı kestiği model.
2o yaşındaki yağız delikanlının kasap olarak nitelendirilen başka bir asker tarafından yapılmış traşının ölçüsüdür.
asker kişisinin saçını 0 ila 3 numara diye tabir ettiğimiz uzunluklarda traş etme işlemine verilen addır. romalıların icadıdır. nedenine gelince;
savaşın kılıç, balta vs kesici-doğrayıcı silahlarla göğüs göğüse yapıldığı eski zamanlarda sanmıyorum ki kimse beline kadar uzattığı o lepiska saçları elinde hayvan kadar kılıç olan rakibinin eline kaptırmak istemez. saçınızı şöyle bir güzel eline dolayan düşman rahatlıkla kellenizide alacaktır çünkü.
adı her ne kadar asker traşı da olsa liseye geçinceye kadar hocaların öğrencilere öğrenci traşı adıyla zorla yaptıdıkları traş şeklidir.
nice koç yiğidi emilmiş topitopa çeviren tıraştır.
Bir erkeğe en çok yakışan saç modelidir.
Yıllarca saç uzatmış bir erkeğe çok koyan tıraştır. Sırf bu yüzden mezun olmasını istemediğim bir sevgilim var.
Bedelli yapmayan her turk erkeginin basina gelecek olaydir. Askerligin sonlarina dogru biraz dhaa uzatsbiliyosnz saci.
Her erkeğe yakışmayan traştır. Kafanızın şeklinin öncelikle ona uyması gerekir yoksa soyulmuş armuda dönersiniz. Ayrıca biraz da sakalla daha güzel gidecek traştır. He askerler bırakamıyor tabii sakalı o bambaşka bir olay ona yapacak bir şey yok.
Yanlar 3, üstler 4 ve ya 5 numara olan, yarın yapmayı düşündüğüm tras şeklidir.
BERBER ÇIRAĞI OLUP ASKERDE KUAFÖRLÜĞE TERFi EDEN ERLERiN, YENi GELEN ASKERLERE KOYUN KIRPARMIŞ MUAMELESi YAPTIĞI SAÇ TRAŞI.
Türkiye Cumhuriyeti'ni Türk milleti kurmadı. Türk milleti "adına hareket eden" askerler kurdular. Bazı sivil bürokratlar da onlara destek oldular.

Askerler kurdukları ve "batılılaşma" hamlesini yürütenler onlar oldukları, cumhuriyetin "normlarını" onlar saptadıkları için de, cumhuriyette "asker erdemleri" geçerli standart oldu.

Bunların arasında "emre itaat" olduğu gibi, "saç ve sakal tıraşı" da önemli bir yer tutar.

Asker, ister nefer olsun ister mareşal, kısa saçlı ve sinekkaydı tıraşlı olmak zorundadır! Sakal ve bıyık yasaktır.

Sivil de böyle olmak zorunda bırakılmış, bu ülkede "temiz yüz" erdem sayılmıştır. Sakal, gericiliğin simgesi olmuştur.

Oysa, örneğin Amerikan iç Savaşı'nda geçen filmlere bakarsanız, koskoca generallerin uzun saçlı ve kimilerinin göbeklerine kadar da sakallı olduklarını göreceksiniz!... Ünlü ve efsanevi süvari komutanı J.E.B. Stuart bugün ülkemize gelip herhangi bir orduevimizde çay içmeye kalksa, kapıdan sokulmazdı!

Çünkü 1860'ların modası öyleydi...

Demek ki bu tür her şey modaya bağlıdır.

Asker moda tanımaz. Bizde asker modası "otuzlu yıllarda" dondurulmuştur. Tövbe, bir tek "palaskanın çapraz omuz askısı" kalkmıştır o zamandan beri.

Ama 1959 yılının bir Türk subayıyla 2009 yılının bir Türk subayı arasında, üniforma ve saç sakal açısından belirgin bir fark yoktur.

Fakat sivil modayı izler. izlemek zorundadır, direnirse gülünç olur. Günümüzde yelken yaka ceket, fındık düğüm kravat ve geniş kenarlı fötr şapkayla gezene, yani 1946 modasına göre giyinmeye kalkana manyak derler.

Günümüzde şapka giyilmiyor, çünkü modası yok, hepimiz karşı devrimci, gerici mi oluyoruz?

Kel kafalılar da "en ilerici" mi sayılacaklar bu hesaba göre?

Oysa günümüzde sinekkaydı tıraş değil, tam tersine "üç günlük pis sakal" modası var... Saçlarını gene günün modasına göre kısacık kestiren, ama incecik sakal bırakan gençlerimiz, ilerici midirler, gerici mi?

ilginç bir anektod aktarayım hazır sırası gelmişken;

1963 yılında, ismi şimdi lazım değil(zaten hatırlamıyorum), darbeci albay Talat Aydemir taraftarı bir kadın varmış... kadın darbeci albaya aşık olmuş ve aşık olmasının en önemli nedenini de şöyle açıklamış: "Her gün tıraş oluyormuş, mis gibi limon kolonyası kokuyormuş, ayakkabıları da pırıl pırıl boyalı ve cilalıymış"...

ne komedi ama!

Bakın bu "gardrop Atatürkçülüğü", bu "şekilci yüzeysellik", bu "karikatür ilericiliği" bizi nerelere götürüyor!

eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız vardı hatırlarsınız sanırım, her daim sakallıydı, hiç kesildiği görülmemişti...

bir gün bir kokteylde, bazı muhabirler yakalıyorlar bakanı, "sakalınızı kesmeyi düşünüyor musunuz" diye soruyorlar.

Öyle ya, çağdaş adam sakalsız olur. Hele bir bakan...

Örneğin bendeniz şuan kirli sakallı (aslında sinek kaydı severim) olduğuma göre "yarı çağdaş" sayılırım, yarın sabah aklıma eser de kesersem tam çağdaşlığa geçiş yapacağım...

Bakan bu soru üzerine gülmüş, "gündemde sakal yok, enerji var" demişti.

Ben olsam, "çağdaşlık istiyorsanız, Lüksemburg başbakanı Xavier Bettel hakkında ne buyurursunuz, kullanmasını önerdiğiniz bir dildo markası var mı" diye bir karşı soru sorardım...

Hani Türk "lgbt bireylerin" sevgilisi, "muasır medeniyet seviyesinin" beşiği!...

keşke fransa nın cumhurbaşkanı ulusalcı Emmanuel Macron da bir gizli lgbt birey olsaydı, seçildikten sonra ben aslında şöyleyim bu da dildo koleksiyonum deseydi, fransa da yer yerinden oynasaydı, azıcık eğlenseydik, ne güzel olmaz mıydı?