bugün

aklı nesnel içerikle ilgili her türlü ilişkiden , bu içeriği yargılama gücünden yoksun bırakarak "ne?" sorusuyla değil de "nasıl?" sorusuyla uğraşan bir yürütme organı durumuna düşüren , onu olguları kaydeden cansız bir aygıta dönüştüren "nesneleştiren" akılcılık türü.

daha çok frankfurt okulu teorisyenleri tarafından dile getirilen ve modernliğe ve aydınlanmaya dair yapılan eleştiriler sırasında kullanılan bir terim olup asıl kaynağını david hume'dan almıştır. david hume olan ile olması gereken arasında ayrım yapar. hume göre aklın bize sağladığı olgu bilgisi bizim sadece amaca hangi araç ile ulaşacağımız konusunda bilgi sağlar ve bize yalnızca bunu öğretir. örneğin "maddi açıdan yeterli duruma sahip olmak istiyosan iyi kazançlı bir iş seçmelisin" dediğimizde akıl bize amaç olsan maddi yeterliliğe hangi araçla ulaşabileceğimizi gösterir yani akıl amaca ulaşmak için "araç" göstermenin ötesine geçip "bizi amaca ulaştırabilecek" bir işleve sahip değildir.