bir çocuğun yetişebileceği dünya üzerindeki en güzel yerlerden biri. ağaç, boklu dere, hayvan, spor, arkadaş. sanki bir yaz kampı. gençlik dönemi de bir başka güzel. emaf yolu, orman, kort, çay bahçesi, çardaklar. insanın hobi edinmeye vakit bulamayacağı doğa içindeki arkadaşlık, dostluk yuvası.

etimesgut sınırları içerisinde bulunur ancak tamamen izoledir. şeker bebesi tabirine sebep olan mekan. anlatılamayacak kadar büyük, sıcak.
içerisinde dört tane fabrika (makina fabrikası'nın ortadogu daki en büyük makina fabrikası oldugu söylenmekte), kapalı spor salonu, küçük bir ormanı(şu sıra yarısını yok ettiler), çim sahası, sinema salonu, lojmanları, çay bahçesi ve büyük bir pancar ekim alanı olan hatta kendi içerisinde bir futbol takımı (bkz: şekerspor), basket takimi, güreş takımı bulunan mekan, yer, fabrika.
etimesgut ilçesi bünyesinde bulunan, etrafa müthiş derecede kötü koku yayan fabrika. ama yinede orada işe girmek için binlerce insan müraacat etmekte. (bkz: ekmek aslanın ağzında)
Ankara etimesgut'ta kurulu, Türkiye şeker fabrikaları a.ş'ne ait 25 fabrikadan biridir. Yerleşkesinde bir şeker fabrikası, bir makina fabrikası, bir Elektromekanik aygıtlar fabrikası, 1 Tohum işleme fabrikası ve şeker enstitüsü bulunur.
kamu iktisadi kuruluşudur. amacı kar değil, sosyal refah maksimizasyonudur.

(bkz: kit)
akşam saatlerinden sabahın ilk ışıklarına kadar yaydığı koku nedeniyle o civardaki halkın rahatsız olduğu fabrika. bir ara şehir dışına taşınacağı ve yerine kongre ve fuar merkezi olacağı söylentileri dolaşıyordu.
Bir anımı anlatıyorum. O zamanlar ilkokul altıncı sınıftayız. Okuldan yeni yeni kaçıyoruz o dönemler. Atladık banliyö trenine git gel yapıyoruz dört kafadar. Sincan elvankent etimesgut arasında. Cebimizde beş para olmadığı için kondiktörü görünce elimiz eteğimize karışıyor. Karşıdan kondiktör geliyor biz indik trenden dört nala koştuk o çocuksu korkuyla. Kendimizi pancar yığınlarının üzerinde bulduk. Arkadaş başladı benim çişim geldi demeye. Diğerleri gülüyor gel avucuma yap filan. Çıkardı aleti başladı işemeye. Sonra sırayla ben öteki derken birde baktık ki hepimiz işiyoruz. Nerden bilelim yolun karşısında lokanta olduğunu. Ama hepimizi gırgır şamata götürüyor. Birbirimize tekme sallıyor el hareketi çekiyoruz. Baktık ileriden papyon ceket bir adam geliyor. Defolun gidin lan filan. Rezaletti. Hepimizin yüzü kıpkırmızı. Yeni bir tren bekliyoruz. Geldi binmeyelim lan dedim. Öbür taraftan gelen trene bindirdim bizimkileri. Gittik iki üç durak ileride indik. Girdik ucuz yollu bir lokantaya çağırdık garsonu çorba getir neyse getirme derken ötekinden gelen siniri bundan çıkarmaya çalışıyoruz çocuksu aklımızla. Neyse karnımızı da doyurduk. Döndük evlerimize doğru. Ama hepimizin içindeki mutluluk son safhada. Çocuksu saflık işte. Buda böyle bir anımdır.
akşam saatlerinden sabahın ilk ışıklarına kadar yaydığı koku nedeniyle o civardaki halkın rahatsız olduğu fabrika. gökçek döneminde bir ara şehir dışına taşınacağı ve yerine kongre ve fuar merkezi olacağı söylentileri dolaşıyordu.