bugün

umut sarıkaya tipi mutsuzluk. genel geçer umutsuzluk.

"hadi lan çok canım çekti çıkar torbadan da içelim. buz getirin buz!!" nidaları eşliğinde şişeye saldırmak... kolanın ruhunu dinlendirmesine izin vermemek... hemen oksijenle buluşturmak onu. ona hiç sormadan. fikrini almadan. buna hazır mı değil mi diye düşünmeden.

akabinde kolanın yarısının köpürerek ziyan olmasına seyirci kalmak. canhıraş bi şekilde lavaboya tutmak şişeyi. adeta kolanın harakirisine an be an tanık olmak.

ve yine sabırla beklenerek açılan şişedeki kolanın, bu sefer başka sabırsız eller tarafından hızlı hızlı bardaklara dökülmesi, o bardağın sınırı ile köpüğün hiddeti arasında yaşanan gerginlik. gözlerdeki telaş. korku.

bir şişe kola bize hayata dair olarak her zaman şunu hatırlatır muhterem: acele etmeyeceksin, es vereceksin. elindekinin kıymetini bileceksin. yoksa üzülen sen olursun. öldürmeyeceksin... yalan söylemeyeceksin... çalmaya..

yok lan. onlar başka yerdeydi. karıştırdım bi saniye.
ani yüksek basınç ya da ani düşük sıcaklık uygulandığı halde sonlandırılacak durum. dalga geçiyorum tabi. ama söylediklerim doğru.
paranın akışıdır.
nükleer santralde reaksiyonun hızını kontrol eden mekanizmanın kilitlenmesi ve çekirdeğin erimesine neden olacak kontrolsüz reaksiyonu görmeye mecazi olarak benzeyen çaresizliktir. köpürür kodumunun kolası, o an peçeteyle gardınızı almanız gerekir. yapacak başka bir şey yoktur ya da biraz ayılık yapıp köpükleri höpürdetirsiniz. karşınızda bir bayan kişi varken yapılmaması gerekebilir.
bir bardağında bir bardak şeker bulunduğu söylenen müthiş zararlı bir içeceğe karşı koyamama durumu.
kola aniden köpürmez. kesin biri onu tahrik etmistir siseyi sallama methoduyla.
elin ayarı tam yapılamadığı zamanlarda yaşanan bir hadise. refleks icabı bardağa ağzı dayayıp, büyük uğraşlarla köpüğün bardaktan taşmaması sağlanmaya çalışılır.
düşünmeden hareket edip acele etmenin getirdiği zararı güzel bir şekilde özetleyen çaresizliktir.