bugün

Düzen bozduğuna inandığımız herkese anarşist diyoruz. halbuki anarşist, anarşizmi savunan demektir.
hakkını veren anarşist yok sanki tükendi özenti anarşistler sırf havalı olmak için anarşizme yöneliyor acınası. *
varolan düzeni beğenmeyip alternatifler sunuyorsa mantıklı, her türlü düzene karşıysa süper egodan, disiplinden yoksun bir zavallıdır.
kurallara, otoriteye ve düzene başkaldıran, direnen kişidir. çoğu zaman aykırı davranışlar sergiler kimi zaman da sistemi değiştirmeye, yeniden oluşturmaya çalışır.
hükümet doğruda yapsa yanlışta yapsa isyan eden garip insanlardır.
ülke yönetiminden memnum olmayan ve isyan çıkartmaya hazır olan kişidir.
geleceğin en azılı kapitalistidir.
sisteme karşı gelen isyankar gençtir. genelde uzun saçlı olurlar.
eskiden terörist diye adlandırılan.
görsel
sex pistolsın efsane sarkisinda geçen kelimeyi uygulayan kişidir efendim. tüyleri diken diken eder masa sandalye ne varsa kırdırır. şarkı için (bkz: anarchy in the uk)
En asil duyguların insanı..
en yüce duyguların ideolojisidir. köleler anlamaz.
Yüze sarılmış bandana itemli ideoloji mensubu. Türkiyede ergeni çoktur.
Beşiktaş çArşı grubunun ruhuna işlemiş ideoloji.
seçim günlerinde masturbasyon yapan adamlardır.

aslında geri kalan insanlarla aynı şeyi yapmış olmaktadırlar,

tek fark, anarşist işini bitirdiğinde elinde gösterecek somut bir şeyi vardır.

george carlin usta'ya selamlar.
sistem skiciler ;
görsel
Anarşi yalnız siyasi bir tutum değil bi yaşama bakış şeklidir. Otorite olarak ne varsa sorgulamak ve kendi özünü oluşturmak için reddetmek gerekir. Anarşi Tanrıya inansan dahi aslında şeytanın haklı olabileceğini düşünmektir, ölüme inanmamaktır. Atalarınla övünmemektir, övünülecek işleri kendin yapmaktır. Romantik baktımdır olaya.
Anarşistler yeni bir dünya arzular, bankaların, devlet dairelerinin, hapishanelerin olmadığı ‘yeni’ bir dünya. Anarşistler şiddet uygulamaz çünkü bir duvara, cama ya da cansız bir nesneye verilen zarar şiddet değildir. Şiddeti otorite uygular, can yakar, ağlatır, öldürür.
Anarşistlere göre, özgürlük hem "-den özgürlük" hem de "için özgürlük" demektir. "-Den özgürlük" tahakküme, sömürüye, zorba otoriteye, baskıya ve diğer aşağılama ve alaya alma biçimlerine maruz kalmamayı vurgular. "için özgürlük" ise, --diğerlerinin azami özgürlükleriyle en olası şekilde uyumlu olarak-- bir kimsenin yetilerini, yeteneklerini ve potansiyellerini ifade edebilmesi ve geliştirebilmesi demektir. Her iki özgürlük çeşidi de özyönetim, sorumluluk, ve bağımsızlık gereksinimini ima eder; ki bu esasen insanların yaşamlarını etkileyen kararlar üzerinde söz söylemesi anlamına gelir. Ve bireyler toplumsal bir boşluk içinde var olmadıkları için, bu, --bireylerin beraberce kurdukları birliklerin (örn. topluluklar, iş grupları, sosyal gruplar), grubun aldığı kararlara bireyin katılmasına izin verilen bir tarzda olmasıyla-- özgürlüğün kolektif bir yanının olması gerektiği anlamına gelir. Bu nedenle, anarşistler için özgürlük, ilgili insanların yüz yüze tartışması ve meseleler üzerinde oy kullanması anlamına gelen katılımcı demokrasiyi gerektirir.

Özgürlüğün bu koşulları kapitalist sistemde karşılanıyor mu? Tabii ki hayır. "Demokrasi" hakkındaki bütün retoriğe rağmen, "ileri" kapitalist devletlerin çoğu yanlızca suni bir şekilde demokratiktir --ve bunun sebebi ise, yurttaşların çoğuunluğunun uyanık oldukları zamanın yarısını, yaşamlarını derinden etkileyen önemli ekonomik kararlarda seslerinin çıkmasına olanak tanımayan ve [kendilerini] bağımsız düşünmeye aykırı koşullar altında çalışmaya zorlayan kapitalist diktatörlerin (patronların) etkisi altında geçiren çalışan insanlar olmalarıdır. Eğer en temel özgürlük, yani bir kimsenin kendisi adına düşünme özgürlüğü elinden alınırsa, o zaman özgürlüğün bizzat kendisi elinden alınmıştır.

Kapitalist işyeri tamamen anti-demokratiktir. Aslında Noam Chomsky'nin dikkat çektiği üzere, tipik bir şirket hiyerarşisindeki baskıcı otorite ilişkileri, eğer siyasi sistemden bahsediyor olsaydık faşist ve totaliter olarak adlandırılırdı. Onun sözleriyle:

"Şirketlere ilişkin bireysel olan hiçbir şey yoktur. Bunlar, nitelik olarak hiç de bireyselci olmayan, esasen totaliter holding kurumlarıdır. insan toplumunda şirketler kadar katı bir hiyerarşik ve yukarıdan aşağıya denetimin olduğu pek az kurum vardır. 'Beni ezmeyin' yoktur orada. Sürekli ezilmektesinizdir." (Keeping the Rabble in Line, s. 280)
Kapitalizm, "özgürlük üzerinde kurulmanın" çok uzağında, aslında özgürlüğü tahrip eder. Bu bağlamda, Sears'ın Baş Yöneticisi olan Robert E. Wood açık konuşmaktadır: "(s)erbest teşebbüs sisteminin avantajlarını vurguluyoruz, totaliter devlet hakkında dert yanıyoruz, ancak ... endüstride, özellikle de büyük endüstride neredeyse totaliter bir sistem yarattık." (Allan Engler'in alıntısı, Apostles of Greed, s. 68)
Veya, Chomsky'nin ifade ettiği üzere, kapitalizmin destekçileri, "idarenin ve sahibin denetimi de dahil olmak üzere, tahakküm ve denetimden özgür olmanız gerektiği temel doktrinini" anlamaz (14 Şubat 1992, Pozner/Donahue).

Şirket otoriterliğinde, ortalama bir yurttaşın sahip olmasının en çok arzuladığı varsayılan nitelikler, etkinlik, uygunluk, duygusal kopuş, duyarsızlık ve sorgulamaksızın otoriteye itaat etmektir --şirket hiyerarşisi içinde insanların şşirket çalışanı olarak hayatta kalmasını ve hatta ilerlemesini sağlayan özellikler. Ve tabii ki "ortalama olmayan" yurttaşlar --yani patronlar, yöneticiler, idareciler vb.-- için, [aralarında] en önemlisinin diğerlerine hakim olma yetisi ve iradesi olduğu otoriter nitelikler gereklidir.

Ancak tüm bu efendi/köle nitelikleri, yurttaşların esneklik, yaratıcılık, duyarlılık, anlayış, duysusal samimiyet, doğrudanlık, sıcaklık, ara bulma, iletişim kurma, müzakere etme, bütünleştirme ve işbirliği yapma yetileri gibi niteliklere sahip olmasını gerektiren gerçek demokrasinin (yani katılımcı/liberter [demokrasinin]) işleyişine aykırıdır. Bu nedenle kapitalizm yanlızca demokratik olmamakla [ing. undemocratic] kalmaz, aynı zamanda demokrasi karşıtıdır [ing. anti-democratic], çünkü gerçek demokrasiyi (ve böylece liberter bir toplumu) imkansız kılan niteliklerin gelişimini desteklemektedir.

Pek çok kapitalist müdafiler kapitalist otorite yapılarının "gönüllü" olduğunu, ve bu nedenle bir şekilde bireyselliğin ve toplumsal özgürlüğün reddi demek olmadığını göstermeye çalışmıştır. (Önde gelen kapitalist serbest piyasa iktisatçısı) Milton Friedman tam bunu yapmaya çalışmıştır. Kapitalizmin pek çok müdafisi gibi, ücretli emek içinde belirgin olan otoriter ilişkileri dışlar (işyerindeki "işbirliği", yatay bir işbirliğine değil, yukarıdan aşağıya emir-komutaya dayanır. [Friedman], bunun yerine o işçinin emeğini belirli bir patrona satma kararı üstüne yoğunlaşır ve böylece bu tip sözleşmelerde özgürlüğün olmamasını gözardı eder. Şöyle der: "Bireyler belli tür bir değişime taraf olup olmama konusunda fiilen özgürdürler, böylece her işlem tamamen gönüllüdür. ... Çalışabileceği başka işverenler olduğu için, çalışan işveren tarafından [yapılan] zorlamadan korunur." (Capitalism and Freedom, s. 14-15)

Friedman, kapitalizmin özgür doğasını ispatlamak için, kapitalizm ile bağımsız üreticilere dayanan basit değişim ekonomisini karşılaştırır. Böylesi basit bir ekonomide her hanehalkının "doğrudan kendisi iin üretme alternatifi vardır, (ve böylece) faydalanmadığı sürece herhangi bir değişime girmesi gerekmez. Bu nedenle her iki taraf da faydalanmadığı müddetçe hiçbir değişim gerçekleşmez. işbirliği bu sayede zorlama olmaksızın gerçekleşir" der (Op. Cit., s. 13). Kapitalizmde (veya "karmaşık" ekonomide) Friedman şöyle söyler: "bireyler herhangi özel bir değişime girmekte fiilen özgürdürler, bu nedenle her işlem tamamen gönüllüdür." (Op. Cit., s. 14)

Ancak [durup] bir anlığına düşünmek bile kapitalizmin Friedman'ın iddia ettiği gibi "tamamen gönüllü" işlemlere dayanmadığını gösterir. Bunun sebebi her türlü işlemi "tamamen gönüllü" kılan şartın belirli bir değişime girmeme özgürlüğü değil, hiçbir değişime girmeme özgürlüğü olmasıdır.

Bu ve yanlızca bu [şart], Friedman'ın sunduğu (zanaatçı üretimine dayanan) gönüllü ve zorlayıcı-olmayan basit modeli ispatlayan şarttır; bundan daha azı karmaşık modelin (yani kapitalizmin) gönüllü ve zorlayıcı-olmadığını ispatlayamaz. Ancak Friedman yukarıda belirli bir değişime girmeme özgürlüğünün açıkça yeterli olduğunu, ve böylece ancak bizzat kendi [ifade ettiği] gereksinimleri değiştirerek kapitalizmin özgürlüğe dayandığını iddia edebilir.

Friedman'ın ne yaptığını görmek kolaydır, ancak bunu maruz görmek o kadar kolay değildir (özellikle de bu kapitalist müdafiler arasında olağan olduğu için). [Friedman] bağımsız üreticiler arasında değişimin gerçekleştiği basit bir ekonomiden hareket ederek, onları ayıran en önemli şeyden bahsetmeksizin kapitalist ekonomiye --[yani] ismen emeğin üretim araçlarından ayrılmasına-- geçer. Bağımsız üreticilerden oluşan bir toplumda işçilerin kendileri için çalışma seçeneği vardır --kapitalizmde böyle bir durum sözkonusu değildir. Kapitalizm yeterince kendi sermayesi olmayan, ve bu nedenle de emeğini pazara çıkarıp çıkarmama şeklinde bir seçim [hakkı] olmayan bir emek gücünün varlığına bağlıdır. Miton Friedman seçeneğin olmadığı yerde zorlamanın olacağına katılacaktır. Kapitalizmin zorlamaksızın işbirliği içinde olduğunu göstermek yönündeki girişimleri başarısız kalır.

Kapitalist müdafiler, sistemin yanlızca bazı suni özgürlük görüntüleri nedeniyle kapitalizmin "özgürlüğe dayandığı"na bazı insanları ikna edebilmişlerdir.

Bu görüntülere daha yakından bir bakış hilelerini ortaya çıkaracaktır. Örneğin, kapitalist firmalardaki işçilerinin özgürlükleri olduğunu, çünkü her zaman işten ayrılabileceklerini iddia ederler. Ancak daha önce belirtildiği üzere, "Bazı insanlar emirleri verir ve diğerleri bunlara uyar: hizmetkarlığın özü budur. Tabii ki, (sağ-Liberterlerin) kendini beğenmişçe (ileri sürecekleri gibi), 'bir kimse en azından işini değiştirebilir'; ancak bir işiniz olmasından kaçınamazsınız --aynen devletçilikte olduğu gibi bir kimse tabiyetini değiştirebilir, ancak şu veya bu ulus-devlete tabi olmaktan kaçınamaz. Ancak özgürlük efendiyi değiştirme hakkından daha fazlasıdır." (Bob Black, The Libertarian as Conservative). Kapitalizmde işçiler yanlızca Hobson'un yönetilme/sömürülme veya sokakta yaşama seçeneklerine sahiptirler.

Anarşistler seçim yapmanın gerçek olması için, serbest anlaşmaların ve birliklerin, bunlara dahil olanların toplumsal eşitliğine dayanması, ve her iki tarafın da kabaca eşit fayda edinmesi gerektiğine dikkat çekerler. Ancak kapitalistlerle çalışanlar arasındaki sosyal ilişkiler asla eşit olamaz, çünkü üretim araçları üstünde olan --Adam Smith'in fark ettiği üzere -- özel mülkiyet toplumsal hiyerarşiye ve baskıcı otorite ile boyun eğme ilişkilerine neden olur.

Walter Reuther'in Wagner kanunu öncesinde Amerika'daki çalışma yaşamı üzerine çizdiği resim sınıf eşitsizliği üstüne bir açıklamadır: "Adaletsizlik tramvaylar kadar yaygındır. insanlar işlerine adım attıklarında, şereflerini, yurttaşlıklarını ve insanlıklarını dışarıda bırakırlar. iş olsun olmasın, görevleri hakkında rapor vermek zorundadırlar. Denetmen ve ustabaşıların keyfini beklerken onlara para ödenmez. Hiçbir sebep yokken işten atılabilirler. Rastgele, anlamsız kurallara tabidirler. ... insanlar tuvalete bile gitmeyi güçleştiren kuralların işkencesi altındadırlar. Dev şirketlerin başkanlarının, kapılarının şikayeti olan her işçiye açık olduğu şeklindeki debdebeli ifadelerine rağmen, kendisine haksızca davranıldığında işçinin başvurabileceği hiç kimse, hiçbir kurum yoktur. işçiye karşı haksızca davranılabileceği görüşünün kendisi işverene saçma gelir." Bu aşağılamaların büyük bir kısmı hala sürmektedir, ve sermayenin küreselleşmesiyle beraber işçilerin pazarlık konumları giderek kötüleşmektedir; yani yüzyıllık sınıf mücadelesinin kazançları kaybedilme tehdidi altındadır.

Kapitalist sınıf ile işçi sınıfı arasındaki devasa refah ve güç farkına genel bir bakış bile "anlaşmalar" yapan iki taraf arasındaki faydaların eşit olmaktan çok uzak olduğunu gösterecektir. Önde gelen Fraser Enstitüsü ideoloğu Walter Block, işyerinde cinsel tacizi tartışırken güç ve faydalardaki eşitsizlikleri açıklar:

"Bir sekreter ile patronu arasında devamlı surette gerçekleşen bir cinsel tacizi ele alın. ... (bu), pek çok kadın için terbiyesizce olmakla beraber zorlayıcı bir eylem değildir. Bu, sekreter işi kabul ederken, kabul ettiği işin tüm yönlerini içeren paketin bir parçasıdır; ve özellikle de eğer [çalışmaya] devam etmeyi kabul etmişse. Büro, her şeyden öte özel bir mülkiyettir. Eğer 'zorlama' terbiyesizce ise sekreterin çalışmaya devam etmesi gerekmez." (Engler'in alıntısı, Op. Cit., s. 101)
Fraser Enstitüsünün temel hedefi, bütün diğer hakların zenginliğinin keyfini çıkarma hakkına tabi olması gerektiğine insanları inandırmaktır. Bu olayda, Block, özel mülkiyette yanlızca patronların "yapma özgürlüğü"nün olacağını, ve yine [patronların] çoğunun bu hak sayesinde müdehale edilmek"ten özgür" olmayı güvence altına almayı istediklerini açıkça ifade eder.
Yani kapitalistler kapitalizmdeki "hürriyet" hakkında çoştukları zaman, asıl düşündükleri şey mülk sahipliği sayesinde kendilerinin [sahip olacakları] devletçe korunan, işçileri sömürme ve bastırma özgürlükleridir --kendilerinin devasa bir eşitsiz zenginlik biriktirmelerini sağlayan, böylece güç ve ayrıcalıklarını devamını garanti altına alan bir özgürlük. Liberal demokratik devletlerde kapitalist sınıfın işçilere efendilerini değiştirme hakkını vermesi (her ne kadar bu devlet kapitalizmi için geçerli olmasa da) kapitalizmin özgürlüğe dayandığını göstermekten çok uzaktır, çünkü Peter Kropotkin'in doğru bir şekilde belirttiği üzere "özgürlükler verilmez, alınır" (Peter Kropotkin, Words of a Rebel, s. 43) Kapitalizmde, efendilerinizin izin verdiği herhangi birşeyi yapmakta "özgür"sünüzdür, bu ise tasma ve yularla "özgür" olmak demektir.

https://fbcdn-sphotos-b-a...34971222_1675683787_n.jpg

alıntıdır.
http://25.media.tumblr.co...xokrDvht1s4kxlno1_500.jpg

http://25.media.tumblr.co...xokrDvht1s4kxlno2_500.jpg

anarşistler brezilya da ecza laboratuvarını basarak, deneylerde kullanılan 178 köpeği kurtardı.

Hayvanlar deney malzemesi değildir. hayvanlar özgürdür. yaşasın Hayvan özgürlüğü militanları.
Otoritenin her türlüsünden hoşlanmayan insanlarız, canlılarız.Bütün canlıların eşit olduğuna inanıyoruz.Hayvanlar kardeşimizdir.Şikayet etmeyi sevmiyoruz. Sorun varsa çözme taraftarıyız.Dayanışmaya inanıyoruz.Kadın erkek eşitliğine inanmıyoruz, kadın değerlerinin üstünlüğüne inanıyoruz.Ekolojist bir yaşam bizim için çok önemli...Bisiklet kullanıyoruz, toplu taşıma araçlarını tercih ediyoruz.Basit insanlarız, her türlü anti otoriter protestoda bizi görebilirsiniz.Emir vermiyoruz, emir almıyoruz.Yaş hiyerarşisine inanmıyoruz, 6 yaşındaki çocuk ile 74 yaşındaki insan arasında düşünce anlamı ile, söz anlamı ile fark gözetmiyoruz. Bizim için eşit değerdedir.Çocuk parklarını, okulları, geleneksel aileyi çocuk zekasına, hayal gücüne hakaret olarak görüyoruz.Akıl hastalarını seviyoruz.Homofobinin her türlüsüne karşıyız. Travestiler, transeksüeller doğal yoldaşımızdır.Grup mantığımız yoktur, dayanışabildiğimiz her türlü otorite karşıtı birey ve gruplarla ilişkimiz vardır ve ilişkiye açığız. diyen insandır.
hiç bir otoriteyi tanımayan insandır.
etrafi yagmalayan a anarsist degil terorist deriz. insanlar anarsistlere karsi hep bir ön yargi besler. tabi kimsenin izinden gitmemek cogularina tuhaf gelebilir. cunku insan hep birinin birseyin izinden gitme durtusunde yasar. cogu kez anarsist insanlar dinsiz ilan edilir. anarsist olmak ile ateist olmanin ortak noktalari oldugundan bu kaniya varilir. misal iki kesim de belli liderleri yok sayar. ama bir insan hem anarsist hem de inancli olabilir, ayni sekilde anarsistler surekli polisle catisan bir insan toplulugu degildir.
Karşı takıma küfür etmesini becerebilen il piçleri.