bugün

Ben varım ya. Demek ki allah var.

Ben varsam o neden olmasın hem?
sen varsın ya bu yetmezmi.

denilesi durum.
(bkz: iskandinav kızları)

(bkz: bu da mı gol değil)
Aslında çevredeki herşey kanıt da insanın kendisinin görmesi veya görmek istemesi lazım.
tanrıyı zaten kanıtlanamaz alana çekip kanıtlanamazlığı ona kanıt olarak sunuyorlar. bu sadece özünde kelime oyunudur. tanrı algının dışında ve insanları kendini algılayamayacak şekilde yarattıysa zaten algılanmak istememiştir. hem bilinmek isteyip hem de bilinmemek için insanı düşük algıda yaratmak, üstün bir zekanın değil olsa olsa kendi kendine eğlenen bir aptalın işi olur.
tanrıya inanmak kanıtla olmuyor. bazı insalar her şeyi tanrının varlığına bir kanıt olarak görürken bazıları için bunlar bir kanıt olmuyor. o yüzden insanlar inanmayı veya inanmamayı kendileri seçerler veya inancı çevrelerinden miras alırlar.
ağaç ne güzel elma veriyor ağaca bunu kim öğretti falan der inanan bir insan bunu tanrının varlığına kanıt olarak görür. başka bir insan için de bu öyle basit bir şey değildir. sınırsız zaman ve mekanda sınırsız olaylar olabileceği için bizim oluşumumuza ortam hazırlayan zaman bu zamandır ve bu mekandır diyebilir ateistler ve bunun gibi bir sürü şey. ama insanların fiziksel olarak evrendeki yeri tartışmasız çok önemsiz ve küçüktür. büyük ihtimalle etkileri bizden daha büyük canlılar veya varlıklar vardır ki bunları daha bilmezken bazılarının tanrı olup olmadığı da ispatlanamaz.

yapımcısına göre süper mario basit bir oyun karakteridir. belki de başka varlıklara göre biz basit karakterleriz ve onlar bizden daha üstün. biz de onların binlerce oyunlarından bir tanesiyiz evren olarak. hangisi ispatlanabilir ki.
(bkz: boşlukların tanrısı)
dünyayı, evreni, canlıları geçtim. içinde allah yazan domatesi, allah yazan bulutu, allah diyen tirbuşonu da mı görmezler.
kanıt olsa inanamak diye bir şey olmazdı zaten dediğim görüş. lan kanıt senin kalbinde, ya hissedersin, ya hissetmessin.
bir alternatif olarak:

(bkz: allahın yokluğuna dair hiçbir kanıt olmaması)

olabilir de olamayabilir de gibi. garip.
Bir yaratıcının olmadığı kanıtlanana kadar insanlarda her zaman bir şüphe olacaktır. Kısacası inananlar olaeak biz varlığını kanıtlamak zorunda değiliz ama siz yokluğunu kanıtlamalısınız.
yuvarlak yuvarlak konuşmak yersiz. sırf ya varsa diye bir ton arap geleneğini insanlığa zorlamanın hiç bir anlamı yoktur. ya varsa saçmalığı bütün mitolojik öyküler için geçerlidir.
Dünya üzerinde hakkında bir kanıt olmamasına rağmen gerçek olduğu iddia edilen tek varlık tanrıdır. En büyük ironi ise inanmayanların hararetle tanrının varlığını yok etmeye çalışmasıdır. Gerçekliği hakkında hiçbir elle tutulur kanıt olmayan bir durumun bu kadar desteklenmesi ise akıl tutulması olarak nitelendirilebilir. Dünya üzerinde neredeyse hiç kimse superman'in gerçek olduğunu iddia etmemiştir çünkü ne zaman ve kimin tarafından ortaya çıkarıldığı bilinmektedir. Fakat nedense kimse günümüzde hiçbir insanın hakkında herhangi bir bilgiyi güncel olarak edinemeyeceği eski bir tarihten gelen kutsal kitapları sorgulama gereği duymuyor.

işte insan zekasının patladığı nokta burasıdır. Empoze ve toplum baskısıyla içimize yerleşmiş olan din algısı o kadar büyük boyutlara ulaşmıştır ki, inananlar ellerinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen kanıtlamak zorunda olmadıklarını düşünürler. Asla kanıtlanamadığı için bilimden ayrı tutulmaya çalışılan bir alandır. Bilim her şeyin cevabına ulaşabilmiş değildir lakin oldukça ufak gelişmeler olsa bile hakkında bilgi edinmesi zor olan konularda ufak ilerlemeler zamanla kaydedilebilir. Şu an evrenin başlangıcı ve zaman kuramı hakkında bile ortaya atılmış birçok görüş ve hipotez bulunmakta. Bilimin ortaya çıkışından beri belki de en ufak bir ilerleme kaydedemediği tek konu dindir, çünkü bilim dünya evrenle alakalı bir gerçekliktir, gerçek olmayan şeyler ile alakası yoktur.

Bilimsel olarak kanıtlanmaya çalışan alternatif 7 katlı evren, doğa üstü varlıklar ve bu tarz fenomenlerin de elle tutulur bir yanı yoktur. insanlar tarafından görüldüğü iddia edilen doğa üstü varlıkların ve mucizelerin neredeyse hepsinin psikolojik bozukluk, aşırı beyin yıkanması ve gereksiz hayranlık, baskılanma gibi sebeplerden oluştuğu da açıkça görülebilir. Dindar şekilde yetiştirilen insanlardan kadınların genelde Meryem Ana'yı, erkeklerin ise isa'yı figür olarak görmesi tesadüf değildir. insanları ne şekilde yönlendirirsek, oluşabilecek bir psikolojik bunalım ve kafa karışıklığı halinde onlara empoze ettiğimiz bilgileri kafalarında döndürüp gerçek sanmaya başlarlar. Özellikle küçük yaştan beyne işleyen fikirler bu durumu tetiklemektedir. Bunu örneklerken karanlıktan korkan küçük bir çocuğu ele alabiliriz. Gece gördüğü gölgeleri bir pençeye benzetebilir. Eğer ona korku hikayeleri anlatıp korkutmaya çalışan bir büyüğü veya arkadaşı varsa, gördüğü gölgeleri canavara benzetecektir. Annesine gidip onu bir canavarın almaya geldiğini bile söyleyebilir. Din yoluyla yaratılan korku veya mucizevi figürler de aynı bu etkiye sahiptir. Dilenler Anneliese Michel'in hikayesini okuyup bu konuda somut bir örnek görebilirler.

Hakkında binlerce sayfa yazılabilecek kadar çok durum ve örnek var, en iyisi bir konuya körü körüne inanmaktansa araştırıp kendi kararını vermek. Ve son olarak,

"Eğer nereye gittiğini bilmiyorsan, her yol seni oraya ulaştırır."
Gördüğüne inanan değil, inandığını gören bir topluma anlatılamayacak bir durum.
esmeryakisikli kardeş her şey ayrı yazılır.