bugün

bir behçet necatigil şiiri.

Birden hatırlarsın,
O da seni - - birden bazan:
Nerde, ne yapar şimdi
Parlar bir özlem anılar arasından.

Bu akşam ne garip sözcük
Sanki ilk duydum, yadırgıyorum:
Akşam. Bilmem bulur muyum
Yollara baksam?

Söner yangın birazdan
Yatışır özlem.
Bir gün karşılaşırız
Bir gün, bir yarım akşam.
Akşam şiiri diyince aklıma Ahmet Haşim gelir: ''Akşam yine akşam yine akşam göllerde bu dem bir kamış olsam.''
ay ufuktan doğuyor şimdi,
en sevdiğim haliyle,
seni hatırlatıyor bana,
ansızın gidişlerin aklıma geliyor,
nedense bu akşam saatlerinde ben hep böyleyim,
sensiz yaşıyorum ya,
yıldızlarda seni arıyorum,
o en parlak olanına selam yolluyorum,
bir dilenci misali bir sevgi dileniyorum,
görünecek mi rüyamda o ayın en güzel hali,
ürkütme içimi içim üşüyor,
soğuk bir kış akşamında terkedilişim aklıma geliyor,
delilik nedir ki bizde,
biz çok başka alemlerdeyiz,
şarıl şarıl yağan yağmurda bir tarla kuşu misali,
gözlerindeyim ve sen bundan habersiz,
bir ceylansın,
şu akşam vakitlerinde nedense hep,
göl kenarlarında olmak istiyorum,
hayalin ay ışığıymış meğer,
o güzelim göl semasına yansıyan,
rüzgarın çıkışı ile beraber öfkelenir hayalin,
sonra üzülürüm buna,
ne güzel durgundun sen şimdi ne oldu birden,
senden beni alıp götürdüler,
cehennem kuyularına,
gitmek istemedim akşam vakitlerinde senden ayrılmak,
gökkuşağı renklerinin kayboluşu gibi,
hayalin yine aklımda bir soğuk kış gününde,
akşam hayallerinde,
dolunayın yansıdığı göl kenarlarında,
seni izliyorum..
Sözcükler, cümleler olabildiğince sade ama işte, çok güzel.

özlemin en samimi halidir bu şiir, benim için.

"Bir gün karşılaşırız
Bir gün, bir yarım akşam."
ezginin günlüğü'nün akşam şarkıları'nı hatırlatmıştır yağmurlu bir gecede çay vaktinde.
Cem Savran'ın 'işte şiir bu!' dedirten şiirleri akşamların, sabahların, günlerin şiirleridir. Bulun, okuyun derim.
Akşamı sevmek gerek,
Her akşam böyle değil ama,
Seversin ama sevdirmezler,
Her akşama bir hüzün çöker ama.
Önümde bir bardak çay,
Entry giriyorum.
Bu sözlük bana çok dar,
Ölmek istiyorum.
güzel günler göreceğiz
güzel masal "usta" işi
uyuyup uyanmaya değer;
bakarsın,
kim bilir?
derdin çoksa azizim
birazını ver bana
gülüşün sende kalsın.
Bunca yıl sonra sana rast geldim,
Serin bir sonbahar rüzgarı esti şimdi,
Yanında bir adam vardı akşam vakti,
Kimdi o deyyus,
Sordum kocan dediler,
Ellerime kilit takıp,
Prangalar vurdular boynuma,
Bu akşam vaktinde yürüdüm öylesine,
Ne deyyus u ne seni takmam artık,
Hadi kal öylesine.
bir garip aşık
hayal iskelesinde
mahzun bakışlı
yelkenleri mor çılgını,
paslı menteşesinde
yorgun bekleyişlerim gibi
feryat seslerim;
acı poyraz yeşili
deniz yosunu hatıralarımda
sesin ah sesin
kayalıklarla öpüşür gibi
bir gider
bir gelir
ben sarhoş olurum salınımında,
yağmur gebesi bulutlar gibi
bereketli güzelliğinde bıraktığım
hatıra gözlerim,
çok zaman oldu
rüzgarların hızında ayrılığımız
gel artık
içimde saklı hayallerim
gibi
özlemimsin.
maszn
Bu akşamda gel bana,
Güzel kız bu akşamda gel bana,
Belki bir kadeh birşey içeriz,
Belki sevişir belki Öpüşme yaparız.
Yorgunum,
Her zerrem paramparça,
Moral yok hava soğuk,
Umutlar çoktan batmış,
Beklenen gemiyi korsan almış,
Hava kapalı,
Ne ay var bu akşam ne Mehtap,
Nede teselli edecek dost,
Mecrası bilinmeyen yerlere gitmişler.
Aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda
içimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy
Birkaç köy sular altında.
Kalbimin doğusu,
Her resme güneş çizen bir çocuktu.
Gam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda
Kavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları.
Ölümün ötesinde bir köy vardı
Orda, uzakta, kalbimin en doğusunda
Şimdi bana yalnızca
Dertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı.

Güzel beyaz bir tay doğururdu her sene hafızam
Yorgundu oysa
Durmadan, durmadan hatırlamaya koşmaktan.

Kalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı.
Okyanusları mavi olmayan.
Benim için hayat,
Kalbi kalpazanlıktan kırk sene yatmış çıkmış bir adamdı.
Geçmişim acıyor şimdi, yalnız benim değil
Benim ülkemin geçmişi de acıyor mesela.
Bilirdim oysa ilk badem ağaçları çiçek açar baharda.
Bilirdim çiçek satan çingene kızlarını
Onlar bütün şimdileri, bütün zamanlara
Bir gül parasına satardı.
Oğlan kıza bir gül alsa
Bilirdim odur en kırmızı zaman.
Adına aşk diyorlardı
Kalbimin en doğusunda bir yalan dünya vardı.

Kim bir şairi kırsa
Şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela
Bilirim kim dokunsa şiire
Eline bir kıymık saplanacak.
Bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman
Yorgunum oysa
Durmadan kendime bir tunç uyak aramaktan.

Aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda
Boş salıncaklar gibi gıcırdayarak konuştum karanlıkla
Kediler gibi mırıldanarak.
Alkolden bir denize bıraktım kalbimi
Kırmızı bir sandal gibi,
Arka sokaklarda sarhoş konuştum karanlıkla.
Avuçlarımla konuştum,
Allah büyüktür diyen insanlar gibi.
Kedi dili bisküvilerinin bir pastayla konuşması gibi
Yumuşak ve kremalı konuştum onunla.
Baharda leylaklar açardı boynumda
Mor ve pembe konuştum karanlıkla
Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim,
Sözler vardı içimde işe yaramayan
Sözlerle konuştum karanlıkla...
Önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
Sözler...
Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan.

Didem Madak.
istanbul köşe bucak
her gün sobe her gün lades
sokakları mermerşahi
kayalıklarında yitik hicran lodoslar
her gün bir yıldız kayar semasında
mahyada ışık olur
türbede türbedar
sakın korkma
kaybolmaz insan şehri istanbul'da.
her sokağın penceresinde deniz.
maszn
"aşk" olmak
seni seyreylemek
sana dokunmak
ellerini tutmak
bakışlarını koklamak
terinin tuzunda yanmak kavrulmak
yürüyüşünde yürümek
geriye muzip bakışlarınla oynaşmak
seni karşılamak
seni uğurlamak
uğurlarken kanamak
sana hiç kanamamak
susamak sana.
beraber üşümek
üzülmek
sevmek,
ah ne güzel rüyasın sen.